Le Labo – Vetiver 46 (2006) Markanın başarılı parfümü.
İki adam düşünün. İşlerinin tam anlamıyla
uzmanı. Newyork’ta dünyanın en iyi parfümörlerini bir araya getirmeye karar
versinler. Ve onlara şöyle bir görev versinler: "Fevkalade parfümler
meydana getirin. Fiyatını ise düşünmeyin. Amacınız insanların duyularını şok
edebilecek parfümler yaratmak olsun."
Bir marka düşünün. Parfüm mağazalarında
satılan fabrika yapımı kokuları elinin tersiyle itsin. Onları reddetsin. Ve
parfümleri sadece “Newyork parfümeri laboratuarı” ismini verdikleri atölyelerinde
üretilsin.
Bir marka düşünün. Onların laboratuarları
halka açık olsun. Ayrılmayı istemeyeceğiniz sihirli bir yer adeta. Burada
dokunun, dinleyin, görün ve koklayın. Parfüm yapım sanatlarını öğrenin.
Kokuları keşfedin ve onların arasında seyahate çıkın.
Bir marka düşünün. Bütün çalışanlarının
mutlu olduğu ve şevkle çalıştıkları. Markanın kurucularının amacının, parfüm
dünyasının en yaratıcı kokularını tasarlamak olduğu bir ütopya. Herhangi
patronluk hiyerarşisinin olmadığı bir marka. Laboratuar görevlisinden stajyere
kadar her çalışanın tamamen bağımsız olduğu ve risk almakta özgür olduğu bir
marka. İşte Le Labo’nun niş parfüm sektöründeki devrim manifestosunun kısa bir
özeti. Amacı parfüm dünyasında devrim yapmak olan markanın böyle bir manifestosu
olması gayet normal.
Fabrice Penot ve Edouard Roschi tarafından
2006 yılında kurulmuş niche parfüm evi Le Labo. İki kurucusu da daha önceden
Giorgio Armani’nin parfümlerinin oluşturulmasında katkıda bulunmuşlar.
Sanılanın aksine Fransa değil Amerika/Newyork merkezli Le Labo. Hatta
Newyork’ta “Parfüm Laboratuarı” ismini verdikleri yerde parfümlerini
üretiyorlar. 2006 yılında on parfüm birden piyasaya sürerek hızlı bir başlangıç
yapmışlar. Bugün inceleyeceğim Vetiver 46'da markanın ilk çıkardığı parfümlerden.
İsmindeki 46 sayısı, içeriğinde kullanılan
esans adetinden geliyormuş. Vetiver'de hepimizin bildiği ve parfümlerde sık
kullanılan bir sabitleyici olan kabe samanı. Le Labo'nun bütün parfümlerinin
isimleri bu şekilde. Önce parfümün temasına ait koku (Iris, Gaiac, Rose vb).
Sonra da bir rakam. Kendi sitelerinde tam bir erkek parfümü olduğu açıkça
vurgulanmış. Hatta bütün Le Labo koleksiyonu içindeki en fazla erkeksi parfümün
Vetiver 46 olduğu belirtilmiş. Zaten daha başlangıcında hissediyorsunuz bu durumu.
İlk sıktığımda oldukça çekimser bir yapı ile karşılaştım. Kendisini göstermeye
hevesli olmayan bu koku için kalın ve dolgun ağaçsılık diyebilirim. Vetiver
46'nın başlangıcı çok başarılı olmayan odunsu notalar ile gerçekleşiyor.
Açıklanan notalarında Gaiac Ağacı var. Oradan geliyor olabilir. Sonrasında
kokusu biraz değişiyor. Aynı sağlam odunsu kokuya bu sefer tütsü ve baharatlar
ekleniyor. Bol bol tütsü yakılmış odaya girdiğinizde hissetiğinize benzer bir
koku. Baharat olarak da karabiber ağırlıkta. Orta notaları odunsu notalar,
tütsü ve baharatların işbirliğinin en güzel örneklerinden birisini size
sergiliyor. Bu kısım çok güzel. Alt notalara geçelim. Ağaçsı his değişmeden
devam ediyor. Sonunda parfüme ismini veren vetiver (kabe samanı) ile karşılaşıyoruz.
Çok başarılı bir vetiver kullanımı var son kısımda. Ağaçsı vetiver tenden ayrılana
kadar devam ediyor.
Vetiver 46, çok başarılı bir
odunsu-baharatlı tütsü parfümü. Başından sonuna kadar hiç azalmıyor odunsuların
ağırlığı. Parfümün ana aksını oluşturuyor. Bu odunsu notalara orta notalarda eklenen
tütsü ile baharatlar ve alt notalarda eklenen vetiver yardımcı oyuncu gibiler.
Yani ismine bakıp da yoğun bir vetiver kullanımı beklemeyin.
Lüks, şık, kaliteli, yapaylık
barındırmayan, uyumsuzluk hissedilmeyen, üzerinde çalışılmış ve ciddiyetle
uğraşılmış bir kokuya sahip. Böyle yoğun odunsu kokularla çok aram olmasa da bu
parfümü çok sevdim ve saygı duydum. Hatta uzun zamandır denediğim en başarılı
odunsu parfüm dersem abartmış olmam. İşte bu tür tütsü ve ağaçsı kokuları
seviyorum. Tam olması gerektiği gibi. Biraz karanlık, gerçekçi, modern ve
abartısız. Karşımızda eski tip tozlu kokan bir parfüm yok. Her ne kadar Le Labo
markası Amerika kökenli olmasına rağmen Vetiver 46 gayet modern, gayet
Avrupalı, gayet Fransız...
Kokusu bana üretimi bitirilmiş Gucci Pour
Homme'u hatırlattı. Biraz Lalique'in karanlık ve tozlu parfümü Encre Noir'i
bile çağrıştırdı. Hatta bir yorumcunun Terre d'Hermes'e benzetmesini bile haklı
buldum. Özellikle alt notalar Terre d'Hermes'in portakal akorunu çıkardıktan
sonraki halini çağrıştırıyor. Fakat bu üç parfümden de daha başarılı.
Vetiver 46 koku güzelliği, rafinelik ve
kalite anlamında, üst notaları dışında kusursuz. Çok dengeli, kararlı, kimleri
hedeflediğini bilen, aklı bir karış havalarda gezmeyen, popüler olayım kaygısı
gütmeyen gizli hazinelerden birisi. Sevindirici taraflarından birisi fazla
tatlılık barındırmaması. Yani günümüzün modern odunsu parfümlerindeki gibi şekerli,
plastiğimsi bir tarzı yok. Daha ciddi, üst yaş gruplarına hitap eden, zaman
zaman resmi bir hali var.
Eleştirebileceğim tek yanı parfümün açılışı
ve başından sonuna kadar çok büyük değişim göstermemesi. Bu kadar yüksek
fiyatlara satılan bir parfümün üst-orta-alt notalar ayırımlarını keskin ve
belirgin yapması bence hoş olurdu. Çok düz çizgide ilerliyor. Sizi şaşırtmıyor.
Keşke biraz ilginç olabilseymiş. O zaman biraz hayal dünyama dalayım. Bana şu
hisleri veriyor Vetiver 46:
"İstanbul'daki Kapalıçarşı'da
geziniyorum. Bu devasa ve onlarca birbirine bağlı sokaktan oluşan çarşı, Avrupalı turistler gibi bende de gizemli duygular uyandırıyor. Çarşının tenha bir
sokağına geliyorum ister istemez. Ne aradığımı veya ne istediğimi bilmeksizin.
Belki de amacım sadece kaybolup gitmek. Birden küçük ve kendi halinde bir
dükkan ilgimi çekiyor. Ne bir tabela var, ne de kapısının önünde bir sergi.
Kapıyı yavaşca açıyorum. İçeriden kısık bir müzik sesi geliyor. Jay Jay
Johanson'un hüzünlü parçası I Want Some Fun çalıyor. Etrafa bakınıyorum. Loş
sayılabilecek dükkanda eski halılar, antika sayılabilecek eşyalar, rengarenk
lambalar, nargileler, ahşap konsollar var. Burada zaman durmuş adeta. Ve
burnuma gelen yeni yakılmış tütsü kokusu ile kendime geliyorum. Burası dünyanın
en güzel dükkanı olmalı..."
Vetiver 46'yı ünlü ve tecrübeli burunlardan
Mark Buxton tasarlamış. Bir de parfüm platformlarında çok konuşulan konuya
değineyim. Bu parfüm, Comme des Garcons'un başarılı ve popüler parfümü 2 Man'a
benzetilmiş. Bence de andırıyor ama aralarında çok büyük bir benzerlik var diyemem.
2004 yılında Comme des Garcons için tütsü temalı 2 Man'i tasarlayan Mark
Buxton'ın, 2006 yılında yine benzer kokuya sahip Vetiver 46'ya imza atması
ilginç olmuş.
Parfüm kritikçisi Luca Turin, Vetiver 46'yı
kilise tütsüsü olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden iki yıldız vermiş. Ayrıca
yorumunda kokusunu yer cilasına ve soğuk tütsüye benzetmiş. İki yıldız bence
oldukça düşük bir not olmuş. Onun not verme şekli ile en az dört yıldızı hak
ediyor bence.
Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha uygun
olacaktır. Fakat melankolik tarzı ile sonbahar ayları için harika olacaktır.
Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Bence tam bir erkek parfümü. Kadınlara
yakışacağını sanmıyorum. Otuz yaşın üzerindeki erkeklere tavsiye ederim. Çok
yüksek fiyatına istinaden denemeden almayınız.
Artıları:
+ Orta kısmı çok güzel.
+ Sonları da başarılı.
+ Lüks, gerçekçi, modern ve şık bir
odunsu-baharatlı tütsü kokusu arıyorsanız işte buldunuz!
Eksileri:
- Başlangıcı çok daha iyi olabilirmiş.
- Fazla değişmeyen, düz çizgide ilerleyen
süprizsiz kokusu.
Koku Güzelliği:10/8.5