19 Şubat 2013 Salı

Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)



Cacharel – Cacharel Pour L’Homme (1981)  Markanın ilk erkek parfümü.

1932 yılında Fransa'da doğan Jean Henri Bousquet, henüz on beş yaşında tasarım kariyerine başlamış. Terzi çırağı olarak dört yıl boyunca mesleğin mutfağında yetişmiş.

1951 yılında Nimes'teki Ecole Technique'de eğitim gördü. 1956 yılında ise Paris'e taşındı. İki sene sonra erkek tişörtleri ürettiği küçük atölyesini açmıştı. Bu genç adam için herşey 1958 yılında başladı da denilebilir. Markasının ismini ise kendi adı olarak belirlemedi. Bir çeşit ördek olan "Cacharel" ismini uygun gördü.

İlerleyen yıllarda başarı basamaklarını hızla tırmandı Cacharel markası. Dünya hazır giyiminin prestijli isimlerinden birisi oldu. 1978 yılında ise ilk parfümlerini piyasaya sürdüler. Anais Anais isimli bu kadın parfümünden sonra ikinci parfümleri olan Cacharel Pour L'Homme'u 1981 yılında çıkarttılar.

Cacharel Pour L'Homme, parfüm dünyasının saygı duyulan klasiklerinden birisi. Tarz olarak çok benzemeselerde Azzaro Pour Homme, Ralph Lauren - Polo, Aramis Classic, Yves Saint Laurent - Jazz gibi nostaljik bir parfüm diyebilirim. Fakat hiç bir zaman onlar kadar başarılı yada popüler olamadı. Cacharel Pour L'Homme, kendi sitelerinde odunsu olarak sınıflandırılmış ve kısaca şöyle tanıtılmış: "Cüretkar ve zarif. Kuvvetli ve huzurlu. Korkusuz ve rafine."


Parfümün başlangıcı eskilerden gelen limon ile size merhaba diyor. Oldukça ferah bu limona sanki tozlu turunçgiller ve aromatik otlarda eşlik ediyor. Fakat ağırlık limonda. Üst notaları çok doğal, güzel ve rafine. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Başlangıçtaki limon pek hissedilmiyor. Bu andan itibaren erkeksi sayılabilecek çiçekler devreye giriyor. Biraz lavanta algılıyorum. Sardunya kendisini gösteriyor. Belki azıcık leylak.

Orta kısımdaki çiçeklere hatırı sayılır derecede de yumuşak baharatlar eşlik ediyor. Buradaki çiçeksi baharatlı yapı bana sabunsu geldi. Zaten çok temiz kokuyor şu ana kadar. Alt notalarında ise büyük değişiklik olmuyor. Aynı temiz, yumuşak çiçek-baharat kombinasyonu devam ediyor. Son kısımda odunsular ve misk ekleniyor. Ama çok dominant değil. Parfümün genel gidişine uyumsuzluk göstermiyor. Böylece de tende ayrılıyor.

Her nekadar 1980'lerin hemen başında üretilmiş olsa da, o dönemin sert, keskin, acımasız, maço, süper-erkeksi şiprelerine çok benzemiyor Cacharel Pour L'Homme. Onlardan daha yumuşak, daha bohem, daha sakin, daha az erkeksi dersem çok yanlış olmaz. Hatta bu parfümde yoğun bir erkeksilik hissetmedim. Belki de çiçeklerin oldukça yumuşak ve sabunsu kullanılması bana böyle düşündürmüş olabilir.


Cacharel Pour L'Homme'un başlangıcındaki eski ve biraz tozlu kokan limonu çok sevdim. Fakat sonrasında hayal kırıklığına uğradım. Ben başlangıçtaki kokunun devam edip, parfümün geneline yayılmasını düşünürken, oldukça farklı bir yöne doğru gitti. Orta kısımdan itibaren başlayan yumuşak, sulandırılmış misk ve sabunsu çiçekler pek hoşuma gitti diyemem. Sadece o da değil. Ayrıca çiçekler ile baharatların uyumunu da başarılı bulmadım. Daha doğrusu bana uymadı. Hani bazı parfümler vardır. Bir türlü sevemezsiniz. Yıldızınız barışmaz. Oysaki herkes övgüler yağdırıyordur. Sanırım benim durumum bu.

Cacharel Pour L'Homme, nostaljik bir kokuya sahip. Günümüzün modern parfümlerine hiç benzemiyor. Şöyle bir düşünüyorum da benzer bir parfüm de aklıma gelmiyor. Fakat kokusu oldukça tanıdık geliyor bir yerlerden. Muhtemelen bu parfümü kullanmış birileri ile karşılaşmıştım zamanında.

Açıkçası beni şaşırttı Cacharel Pour L'Homme. Ben daha sert bir şipre beklerken, çok yumuşak hatta ferah sayılabilecek bir yapı karşıma çıktı. Acaba yanlış bir parfüm mü deniyorum diye düşünmedim değil. Genel olarak çok temiz, kaliteli ve pürüzsüz kokuyor. Bu anlamda hakkını vermek lazım. Sonuçta o bir klasik. Bu anlamda saygıyı hak ediyor. Fakat koku karakterinin bana uymadığı kesin. Şunu da küçük bir not olarak vereyim. Otuz iki yaşında bir parfümün değişik seferler formülasyonunun değişmesi normal. Benim denediğim de tahminimce reformüle edilmiş bir şişeye aitti.


Cacharel Pour L'Homme mülayim tarzını kalıcılık ve fark edilirlik alanlarında da sürdürüyor. Çok saldırgan bir kokusu yok. Daha çok "beyefendi kolonyası" gibi davranıyor. Aristokrat, umursamaz, hüzünlü ve kadınlara değer veren, anlayışlı erkekler bu parfümün en iyi müşterisi olabilir. İyi haber ise hala bir çok yerde satılıyor. Ama bir kaç yerde üretiminin sonlandırıldığını okudum. Eğer öyleyse elinizi çabuk tutmakta fayda var.

Parfümümüzün üst yaş gruplarını hedeflediği açık. 35 yaş ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Genç arkadaşlar pek değerini bilemeyebilir. Bu soğuk sayılabilecek kış günlerinde denediğim Cacharel Pour L'Homme, pek beni tatmin etmedi. Belki de yaz mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir. Denemeden almayınız, pişman olmayınız...

Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Eski tip beyefendi parfümlerine ilginiz varsa listenize almalısınız.
+ Temiz ve kaliteli kokusu memnun edici.

Eksileri:
- Orta kısmından itibaren sevmedim kokusunu.
- Herkesin ilgisini çekebilecek yapıda değil.

Koku Güzelliği:10/5 

17 Şubat 2013 Pazar

Montale – Chocolate Greedy



Montale – Chocolate Greedy  Markanın çikolata temalı parfümü.

Bundan 4000 yıl önce, Honduraslı yerliler tüm dünyayı etkileyecek bir keşif yaptılar. Kakao çekirdeklerinden bir içecek üretmişlerdi ve bunun onlar için anlamı yeni bir tat bulmanın çok da ötesinde değildi. M.Ö. 1500'lü yıllarda ise hakkında çok az şey bilinen gizemli uygarlıklardan Olmecler, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştiriyorlardı. Maya uygarlığının ataları olduğu düşünülen Olmecler, muhtemelen kakao yetiştirmenin inceliklerini kendilerinden sonra gelen çocuklarına öğretmişlerdi. Bazı kaynaklara göre ise kakao kelimesi Olmeclerden geliyordu.

Mayalar, bir hayvanın kakao ağacından meyve koparıp yediğini fark etmişlerdi. Daha sonrasında bu çekirdeklerin nasıl kullanılacağını öğrendiler. Kakao ağacına verilen önem Mayalar ile birlikte doruğa çıkmıştı. Mayalar kakaoya ilahi bir anlam yüklemişti. Bu ürünün kendilerine tanrılar tarafından verilmiş ödül olduğunu düşünüyorlardı. Aztek ve Mayalar, yüzyıllar boyu bu lezzetin keyfini çıkarmakla kalmayıp, kakaoyu ticaretin de baş aktörü yaptılar. Kakao çekirdeği o kadar değerliydi ki, alışverişlerinde para yerine kakao kullandılar. İnanç dünyalarını, kültürlerini de etkiledi kakao.


Kakaodan yapılan çikolata insanlığın en sevdiği gıda meddelerinden birisi diyebiliriz. M.S. 1500'lü yıllarda günümüzdeki gibi çikolatalar üretilmeye başlanmış Avrupada. Çikolata, Avrupa’ya adım attıktan sonra uzun süre seçkin kesime yönelik bir lezzet olarak kalmış. Temelde kakao, kakao yağı, şeker, lesitin ve vanilinden oluşan çikolata, bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılıyor. Temel karışımdan "bitter" adı verilen tadı acı çikolata olarak geçiyor. Bu karışımın içine süt tozu ilave edilirse sütlü çikolata, kakao çıkarılıp içine daha fazla süt tozu eklenirse fildişi renginden dolayı beyaz çikolata elde ediliyormuş.

Evet bu bilgileri tahmin ettiğiniz gibi bir parfüm için verdim. Fransa merkezli niş parfüm evi Montale, çikolata temalı bir parfüme imza atmış. Uzun zamandır "acaba nasıl kokar" diye düşündüğüm bir parfüm Chocolate Greedy. Her türlü tatlıyı ve çikolatayı seven birisi olarak oldukça ilgimi çekiyordu. Sonunda sıra geldi Chocolate Greedy'e.

Parfümümüz oryantal vanilyalı  olarak sınıflandırılmış. Açılışındaki koku o kadar tanıdık ki. Annenim biz küçükken yaptığı kakaolu kek hamurlarına ne kadar da benziyor. Evin içini tamamen kaplayan o nefis sıcak kakao sosunun kokusunu unutmak ne mümkün. Chocolate Greedy'nin üst notaları çok güzel, lezzetli, fırından yeni çıkmış ve üzerine kakao sosu dökülmüş kek gibi diyebilirim. Bence oldukça gerçekçi verilmiş buradaki his. Orta notalara geçildiğinde o yoğun kakaoya biraz vanilya ekleniyor. Kakaolu kekten ziyade daha geçtiğimiz haftalarda aldığım vanilyalı-baharatlı küçük mumlara benzettim orta notalarını. Hafiften de baharatlar var. Ama kakaolu vanilya çok daha etkin. Son kısım da ise egzotik amber ile çikolata karşıma çıktı. Biraz içine süt konularak içilen hazır kakaolu içeceklere benzettim. Son kısım biraz tekdüze. Ve hafiften de yapay. Ama çok rahatsız edici değil bana göre.


Chocolate Greedy isminden de anlaşılacağı üzere çikolata-kakao-vanilya üçlüsü üzerine işa edilmiş. Bende yoğun bir "fırından yeni çıkmış kakaolu kek" duygusu uyandırdı. Başlangıcını sevdim. Orta notaları en zengin ve detaylı kısmı. Eh işte diyebilirim. Alt notaları ise daha iyi olabilirmiş.

Çikolatayı sevmeyen var mıdır? Peki çikolata kokmak ister misiniz? Kulağa harika geldiğine eminim. Şöyle nefis bir sütlü çikolata kokusunun parfümü yapılsa ne çok seveni olur değil mi? Bende oldukça seveceğimi düşünüyordum bu çikolata kokusunu. Fakat uzun süreli kullanımlarda kakaolu kek gibi kokmanın çok da iyi bir fikir olacağını sanmıyorum. Gurme tarzındaki parfümler çok moda olabilir. Koku trendleri bu yönde de gelişiyor olabilir. Ama Chocolate Greedy biraz abartılı olmuş sanki. Ayrıca oldukça tatlı kokusunu herkes sevemeyebilir. Neredeyse yanmış şeker gibi.

Bu parfümü nelere benzetmemiş ki yorumcular. Çikolatalı kurabiye, çikolatalı süt, tereyağlı büsküvi, çikolatalı portakal parçaları, erimiş sıcak çikolata, kremsi kahve, kabartma tozu ve daha neler neler. Aslına bakılırsa Chocolate Greedy bu tanımların hepsine biraz benziyor ama hangisine daha çok benzediğini söylemek zor. Eğer yeni açılmış çikolata kutusu gibi kokmak istiyorsanız tam size göre bir parfüm. Ama çok yüksek fiyatı denemeden almamayı gerektiriyor.

                                                          Chocolate Greedy tam da böyle kokuyor diyebilirim.

Parfümümüz harika bir kokuya sahip dersem çok doğru olmaz. Kimi zaman bıkkınlık veren tatlılık eleştirebileceğim yönlerinden birisi. Ayrıca kokusu genel olarak çok değişmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Biraz daha özenli, kibar ve incelikli yapıda olabilse daha başarılı olacağını düşünüyorum. Bu haliyle hafiften yapay, fazlasıyla genç işi ve azıcık da kaba.

Luca Turin kitabında Chocolate Greedy'i "obur çikolata" olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Parfümün tasarımını markanın kurucusu Pierre Montale yapmış. Eau de Parfum (EDP) kosantrasyonunda. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak iyi fikir. 35 yaş ve altındaki arkadaşlara tavsiye ederim. Bence hem kadınların hem de erkeklerin kullanımına ugun. Çikolatamsı kokusu yoğun bir kadınsılık barındırmıyor.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta notaları idare eder.
+ Bu tür kokuları sevenler için çok fazla seçenek yok. Onun için denenmesi gereken bir arkadaş.

Eksileri:
- Barındırdığı tatlılık/şekerlilik bazen fazla gelebiliyor.
- Genel olarak yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermiyor.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/6.5

15 Şubat 2013 Cuma

Histoires de Parfums – 1969 (2001)



Histoires de Parfums – 1969 (2001)  Markanın uniseks kullanıma uygun parfümü.

28 Haziran 1969'da, gece saat 1:20'de koyu takım elbise giyen dört sivil polis, üniforma giyen iki devriye görevlisi, Dedektif Charles Smythe ve Müfettiş Yardımcısı Seymour Pine, Stonewall Inn isimli eşcinsel barına girip "Polis! Bu yeri devralıyoruz!" diyerek içeriye adımlarını attılar. Kamu Ahlâk Takımı dışarıda beklerken iki gizli kadın polis ile iki gizli erkek polis, görsel delil toplamak için o akşam bara daha erken geldiler. İçeride iken barın jetonlu telefonunu kullanarak Altıncı Polis Bölgesi'ni yardım için aradılar. Müzik kapatıldı ve ışıklar açıldı. O gece barda aşağı yukarı 200 kişi vardı. Bir polis baskınını daha önce hiç görmemiş müşteriler neler olduğunu anlamıyordu. Ancak ne olduğunu fark eden birkaç insan kapılara ya da tuvalet pencerelerine doğru koşmaya başladı. Polisler kapıları kapattı ve etrafı şaşkınlık kapladı.

Fakat baskın, planlandığı şekilde yürümedi. Standart prosedüre göre müşteriler bir sıraya alınıp kimlikleri sorulurdu. Kadın polis memurları kadın gibi giyinen müşterilerin cinsiyetlerini doğrulamak için onları tuvaletlere götürürdü ve kadın gibi giyinen erkekler tutuklanırdı. O gece kadın gibi giyinenler, memurlara eşlik etmemekte direndiler. Sıradaki erkekler kimliklerini göstermemekte direnmeye başladı. Polis, o anda barda bulunan herkesi polis merkezine götürmeye karar verdi ve barın arkasındaki bir odada travestileri ayırdı. Hem müşteriler hem de polisler, polislerin bazı lezbiyenlere vücüt araması yaparken "uygunsuz şekilde el ile sarkıntılık ettiklerine" şahitlik ettiler.


Stonewall Inn isimli bara yapılan baskının sonuçları çok büyük olacaktı. Barda göz altına aldığı kişilere kötü davranan polislere tepki olarak sokaklarda başlayan olaylar Stonewall Ayaklanmaları olarak tarihe geçti. Planlanmamış direniş eylemleri ABD tarihinde eşcinsellere ve cinsel azınlıklara baskı uygulayan bir sisteme karşı ilk açık isyan haraketi olarak dalga dalga büyüdü.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm dünyadaki eşcinsel hakları hareketini tetikleyen olay olarak kabul ediliyor Stonewall ayaklanmaları. Olayların hemen sonrasında New York'ta yaşayan gey ve lezbiyenler, iki eşcinsel eylemci grubunun yanında, geyler ve lezbiyenlerin haklarını destekleme amaçlı üç adet gazete kurmuştu. Birkaç yıl içinde ise başta ABD olmak üzere tüm dünyada LGBT haklarını savunan dernekler kuruldu.


1969 yılında yaşanan bu olaylar "Cinsel Devrim (Sexual Revelation)" olarak tarihe geçti. Herkesin özgürce cinsel kimliğini yaşaması temeline dayanan bu düşünce sistemi, doğal olarak ilk yıllarda büyük tepki ile karşılandı. İlerleyen yıllarda ise cinsel eğitim, okullarda ders olarak verilmeye başlandı. Evlilik öncesi ve evlilik dışı cinsel ilişkiler daha kabul edilebilir, boşanma daha kolay gerçekleşir oldu. Sonrasında ise bu haklar anayasal olarak da kabul edilmek zorunda kalındı. İsyan amacına ulaşmıştı.

2001 yılına gelindiğinde ise Fransa merkezli niş parfüm evi Histoires de Parfums, bu cinsel devrimden etkilenerek parfümlerine 1969 ismini vermişti. Tam ismi "Parfum de Revolte 1969". Yani "İsyanın Parfümü 1969" olarak çevirilebilir sanırım. Markanın kendi sitelerinde de benzer bir tanıtıma yer verilmesi gayet doğal. 1969'dan şöyle bahsedilmiş:

"1969, erotik bir yıl...Bu parfüm beyaz misk ve çikolatayı vurgulayarak cinsel devrimi temsil eder. Kuvvetli bir şehvet çağrıştırır. Baharatların bir demet seksiliği ile bedensel şehveti. Bu oryantal gurmenin izinde, gizem; yanaklarımızı kızartmadan o efsane yıl 1969'un erotizmi ile birlikte tonlanmıştır.”


Ambre 114 ile beraber "Cult Books" serisinin üyesi olan 1969, kendi sitelerinde oryantal gurme olarak sınıflandırılmış. Hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği gibi sıcak ve tensel bir yapıda olduğu vurgulanmış. Parfümün açılışı tatlı ve lezzetli meyveler ile gerçekleşiyor. Bana "tuzlu" hissi veren bu güzel meyveler ne olabilir acaba. Portakal yada tropikal meyveler diyesim var. Fakat markanın sitesinde üst notalarında şeftali görünüyor. Muhtemelen şeftaliden geliyor bu lezzetli ve güzel meyveli his. Bana ilginç şekilde Hermes'in nefis parfümü Un Jardin Sur Le Nil'in açılışını hatırlattı. Başlangıcını sevdim 1969'un. Orta notalarda aynı lezzetli meyveli his devam ediyor. Fakat onun yanına çok güzel bir şekilde harmanlanmış gül ekleniyor. Çok modern ve sakin kullanılmış gül. Bu andan itibaren güle biraz da yumuşak baharatlar ekleniyor. Muhtemelen kakule ve karanfil. Fakat hiç rahatsız edici veya keskin değil. Orta notaları da gayet güzel. Son kısımda ise tozlu paçuliye çikolata eşlik ediyor. Alt notalarını çok başarılı bulmadım.

1969, bence tatlı ve lezzetli meyveler ile gül teması üzerine inşa edilmiş. Son kısım hariç oldukça kaliteli kokuyor. Canlı, pozitif ve barışçıl bir parfüm. Adeta 1960'lı yıllardaki Hippiler gibi. Fakat tanıtımlarındaki gibi erotik bir kokuya sahip olduğunu düşünmüyorum. Bazı yorumcular çikolatadan bahsetmişler. Markanın kendi sitesinde ifşa ettiği alt notalarında çikolata var. Ama öyle çok yoğun bir çikolata kokusu almadım. Sadece alt notalarında biraz çikolatamsı paçuli var. Fakat o da çok zayıf olduğu için neredeyse hissedilemiyor. İşin ilginç tarafı ise 1969'un başlangıcı oldukça fark edilir. Bu anlamda üst notaları agresif diyebilirim.


Genel olarak yüksek kaliteli bir meyve-çiçek parfümü olduğunu düşünüyorum. Başlangıcı neredeyse yaz parfümleri gibi ferah,ekşimsi, asidik ve tatlı meyvelerden oluşuyor. Bence gayet güzel. Orta kısmında bu ferahlık yerini çiçeksiliğe bırakıyor. Hala rahatsız edici yada ağdalı değil. Son kısmı ise biraz hayal kırıklığı oldu benim için. Hem çok zayıf kalıyor hem de paçuli biraz "kirli" kullanılmış. Bu haliyle bence genel beğeniye uygun karakterde. Deneyen bir çok kişinin seveceğini düşünüyorum. Modern, yumuşak, tatlı, sevimli ve pozitif. Uniseks olarak sunulsa da sanki hafiften kadın kullanımına daha yakın. Özellikle başlangıcı. Ama hayatımın parfümü olacağını hiç sanmıyorum. Parfüm dünyasında da devrim yapabilecek kadar yenilikçi değil açıkçası.

Bir söyleşisinde markanın kurucusu Gerald Ghislain 1969 için şunları söylemiş:

“1969 yılında henüz dört yaşındaydım ve Güney Fransa’da yaşıyordum. O zamanları çok hatırlamıyorum. Çünkü çocuktum. Ama ilerleyen yıllarda 1969 yılında ortaya çıkan inanılmaz özgürlük düşüncelerini öğrendim ve o döneme hayran oldum. Biz 1969 parfümünde Batı dünyasının erotizm vizyonuyla iletişim içinde olan bir vücut kokusu yaratmak istedik. 1969 yılının gerçeklerini kullanarak, bu efsanevi zaman hakkındaki bütün fanteziler ile ilgili bir imaj ortaya çıkarmaya çalıştık. Ferah, tatlı ve neredeyse masum bir şeftali kokusu. Çikolata ve kahve 1969 yılını hatırlatan bir derinlik ve duygusallık verir. Bir damla paçuli, Woodstock Festivaline saygı için kullanıldı. Parfüm aynı 1969 yılı gibi yumuşak ve iddialı.”


Luca Turin'in The Perfume Guide'ın Spring Issue bölümünde 1969'a beş üzerinden beş yıldız verilmiş. Ayrıca şunları yazmış Turin:

"Tüm zamanların en muhteşem üst notasını içerir. Her eğlenceli çocukluğun manzarası olan altın renkli yaz, Rochas - Tocade'deki gibi kocaman vanilya ve gül vurguları ile boyanmış gökyüzü üzerinde Feminite du Bois 'de de var olan sedir ve meyvelerin örtülü odun kokusu.”

1969, Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bence 35 yaşın altındaki arkadaşları hedefliyor. Daha üst yaş grupları için biraz genç işi kalabilir. Dört mevsim kullanılabilecek kokusu ile örneğine pek rastlanmayacak başarılı bir kompozisyona sahip. Parfümün tasarımını ise markanın kurucusu Gerald Ghislain yapmış.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta kısmıda gayet güzel.
+ Kaliteli kokusu memnun edici. Kadın arkadaşlarınıza güzel bir hediye olabilir.

Eksileri:
- Sonlarını pek başarılı bulmadım.
- Meyveli parfümleri sevmeyenlerin hoşuna gitmeyeceği açık.
- Fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği: 10/7.5

11 Şubat 2013 Pazartesi

Loewe – Solo (2004)



Loewe – Solo (2004)  Markanın erkek parfümü.

İlk soru şu: Loewe'nin okunuşu nasıldır? Cevap: "low-ay-ve." İkinci sorumda şu olsun. Dünyanın en eski lüks deri ürün markası hangisidir? Cevap: "Loewe."

Yok hayır soru-cevap oyunu değil amacım. Markanın internet sitesinde bulunan iki küçük bilgi notları aslında. 1846 yılından itibaren kesintisiz yoluna devam eden bir marka Loewe. Her ne kadar bu günlerde büyük ekonomik sıkıntılar ile boğuşsa da İspanya'nın bünyesinden çıkardığı en önemli markalardan birisi diyebiliriz Loewe için. Anlaşılacağı üzere bir parfüm markası değil Loewe. Fakat kozmetik veya hazır giyim ile ilgilenen bir çok markanın yaptığı gibi parfüm işine de girmişler. 1970'li yılların başından itibaren parfümler üzerine çalışıyorlar. Daha önce Esencia Pour Homme'u denemiştim Loewe markasına ait. Solo ikinci Loewe deneyimim olacak. Önce markanın Solo için hazırladığı tanıtım yazısına bakalım:

"Birbirini dengeleyen karşıt notalardan oluşmuştur. Guava, lavanta, kekiğin karşısında kaşmir ve paçuli bulunuyor. Bergamot, limon ve mandalinaya karşılık muskat, tarçın ve kimyon bulunur. Yaratıcı, erkeksi, geleneksel görünen ancak modern erkeğin kokusudur.


Günlük hayatında duygusal tatmine önem veren ve arayışlarının yoğunluğunu bu yönde kullanan farklı erkeklerin kokusudur. Güçlü, kendine güvenen ve tek olmayı arzulayan erkeklerin vazgeçilmezi. İlk bakışta şişesinden farkedildiği gibi yalın ama bir o kadar da sıra dışılık kokan bir parfüm. Solo kullanan erkekler, aynı parfümün ismi gibi "solo" yani "tek başına" hayata karşı durabilen erkelerdir. Kendisine güvenen ve özgün bir erkektir."

Uzatmadan geçelim parfümümüze. Kendi sitelerinde Solo ile ilgili bilgiye rastlayamadım. Fragrantica'da oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda karşıma oldukça erkeksi bir yapı çıkıyor. Turunçgiller (mandalina), bergamot ve lavanta var sanki üst notalarında. Biraz da tropikal meyveler. Açıklanan üst notalarında guava var. Muhtemelen oradan geliyor bu meyvemsilik. Sonrasında orta notalara geçiliyor. Burada hafiften lavanta ve turunçgiller etkisini sürdürüyor. Fakat ana oyuncu aromatik otlar ve baharatlar oluyor. Otlar derken kekik ve biberiye ağırlıklı. Baharat olarak da biber-karabiber ikilisi. Sonlara geldiğimizde koku karakteri oldukça değişiyor. Bu andan itibaren yapay bir amber etkinliği söz konusu. Iso E Super benzeri bu amber-odunsu birlikteliği kalite hissiyatı vermiyor ne yazık ki.

Solo bence başlangıcı ile güzel bir izlenim bırakıyor. Turunçgil destekli erkeksi lavanta fena değil. Oldukça modern diyebilirim. Orta kısımdaki aromatik otlar-karabiber yoğunluğu da fena değil. Son kısımdaki yapay amber ise parfümün en başarısız ve tatsız kısmı. Hiç sevmedim sonlarını.
 

Solo oldukça erkeksi bir kokuya sahip. Günümüzün bol tatlı/şekerli parfümlerine benzemiyor. Fazla tatlılık yok. Bu anlamda ilginç. Yeni bir parfüm olmasına rağmen, popüler olan yolu değil, zor kısmı seçmiş kendisine. Genel itibariyle aromatik otsu, baharatlı odunsu bir yapıya sahip. Yer yer üretimi sonlandırılmış Gucci Pour Homme esintileri alıyorum. Zaman zaman ise Issey Miyake - L'Eau Bleu d'Issey Pour Homme'daki yoğun ve burnu zorlayıcı aromatik otlara benzetiyorum. Hatta Kenzo - Tokyo'daki karanlık sayılabilecek odunsu-tütsü kullanımını bile andırıyor. Hangisine daha çok benziyor karar veremedim.

2004 yılında piyasaya sürülmüş, yeni sayılabilecek bir parfüm olmasına rağmen, genç işi olmayan, tatlılık barındırmayan, zaman zaman eski tip erkeksi parfümlere gönderme yapan kokusunu takdir etmek gerek. Oysaki Paco Rabanne - 1 Million veya Yves Saint Laurent - La Nuit de L'Homme gibi popüler olma ihtimali yüksek, güvenli parfümler yapıp, bol bol satabilirdi. Fakat Loewe belki de İspanyol bir marka olmasının da etkisiyle, daha Akdeniz kokan bir parfüme imza amış. Özellikle keskin aromatik otlar (kekik, biberiye), Ege'nin dağlarındaki o mis gibi kokan şifalı otları hatırlatıyor size.

Solo bence üst ve orta notalarda çok zengin ve detaylı bir parfüm. Bu iki kısımdaki koku güzelliği de gayet iyi. Fakat sonlara gelindiğinde işin rengi değişiyor. Rakiplerinden bu kadar farklı yerde duran bir parfümün son kısmı nasıl bu kadar vasat hatta kötü olabilir. Buna nasıl izin vermişler anlamak zor. Alt notalar adeta bir çuval inciri berbat ediyor. Çünkü tende en fazla hissedilen kısım doğal olarak sonları. Ve alt notaları şiddetli baş ağrısına sebep oldu bende.


Yeşil denebilecek kokusu ile bu tarzın modern örneklerinden birisi. Fakat Davidoff - Cool Water gibi yeşil akuatiklere benzemiyor. Daha odunsu ve baharatlı. Bazı yorumcular ferah olduğundan bahsetmiş. Bence o kadar da hafif ve ferah bir yapısı yok. Bu anlamda sıcak yaz günlerinde rahatsız edici olacağını düşünüyorum. Bence sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir.

Solo bence 25 yaş üstü modern, erkeksi parfüm arayan erkekler için uygun seçeneklerden birisi. Oldukça köşeli bir kokusu var. Herkes sevmeyebilir. Onun için denemeden almak riskli. Benden söylemesi.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Orta kısmını da beğendim.
+ Modern ve fazla tatlılık barındırmayan erkeksi yapısı ilgi çekici.

Eksileri:
- Son kısmı çok kötü.
- Zaman zaman baş ağrısı yaptı bende.
- Herkesin sevebileceği gibi değil kokusu.

Koku Güzelliği:10/7