11 Şubat 2013 Pazartesi

Loewe – Solo (2004)



Loewe – Solo (2004)  Markanın erkek parfümü.

İlk soru şu: Loewe'nin okunuşu nasıldır? Cevap: "low-ay-ve." İkinci sorumda şu olsun. Dünyanın en eski lüks deri ürün markası hangisidir? Cevap: "Loewe."

Yok hayır soru-cevap oyunu değil amacım. Markanın internet sitesinde bulunan iki küçük bilgi notları aslında. 1846 yılından itibaren kesintisiz yoluna devam eden bir marka Loewe. Her ne kadar bu günlerde büyük ekonomik sıkıntılar ile boğuşsa da İspanya'nın bünyesinden çıkardığı en önemli markalardan birisi diyebiliriz Loewe için. Anlaşılacağı üzere bir parfüm markası değil Loewe. Fakat kozmetik veya hazır giyim ile ilgilenen bir çok markanın yaptığı gibi parfüm işine de girmişler. 1970'li yılların başından itibaren parfümler üzerine çalışıyorlar. Daha önce Esencia Pour Homme'u denemiştim Loewe markasına ait. Solo ikinci Loewe deneyimim olacak. Önce markanın Solo için hazırladığı tanıtım yazısına bakalım:

"Birbirini dengeleyen karşıt notalardan oluşmuştur. Guava, lavanta, kekiğin karşısında kaşmir ve paçuli bulunuyor. Bergamot, limon ve mandalinaya karşılık muskat, tarçın ve kimyon bulunur. Yaratıcı, erkeksi, geleneksel görünen ancak modern erkeğin kokusudur.


Günlük hayatında duygusal tatmine önem veren ve arayışlarının yoğunluğunu bu yönde kullanan farklı erkeklerin kokusudur. Güçlü, kendine güvenen ve tek olmayı arzulayan erkeklerin vazgeçilmezi. İlk bakışta şişesinden farkedildiği gibi yalın ama bir o kadar da sıra dışılık kokan bir parfüm. Solo kullanan erkekler, aynı parfümün ismi gibi "solo" yani "tek başına" hayata karşı durabilen erkelerdir. Kendisine güvenen ve özgün bir erkektir."

Uzatmadan geçelim parfümümüze. Kendi sitelerinde Solo ile ilgili bilgiye rastlayamadım. Fragrantica'da oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda karşıma oldukça erkeksi bir yapı çıkıyor. Turunçgiller (mandalina), bergamot ve lavanta var sanki üst notalarında. Biraz da tropikal meyveler. Açıklanan üst notalarında guava var. Muhtemelen oradan geliyor bu meyvemsilik. Sonrasında orta notalara geçiliyor. Burada hafiften lavanta ve turunçgiller etkisini sürdürüyor. Fakat ana oyuncu aromatik otlar ve baharatlar oluyor. Otlar derken kekik ve biberiye ağırlıklı. Baharat olarak da biber-karabiber ikilisi. Sonlara geldiğimizde koku karakteri oldukça değişiyor. Bu andan itibaren yapay bir amber etkinliği söz konusu. Iso E Super benzeri bu amber-odunsu birlikteliği kalite hissiyatı vermiyor ne yazık ki.

Solo bence başlangıcı ile güzel bir izlenim bırakıyor. Turunçgil destekli erkeksi lavanta fena değil. Oldukça modern diyebilirim. Orta kısımdaki aromatik otlar-karabiber yoğunluğu da fena değil. Son kısımdaki yapay amber ise parfümün en başarısız ve tatsız kısmı. Hiç sevmedim sonlarını.
 

Solo oldukça erkeksi bir kokuya sahip. Günümüzün bol tatlı/şekerli parfümlerine benzemiyor. Fazla tatlılık yok. Bu anlamda ilginç. Yeni bir parfüm olmasına rağmen, popüler olan yolu değil, zor kısmı seçmiş kendisine. Genel itibariyle aromatik otsu, baharatlı odunsu bir yapıya sahip. Yer yer üretimi sonlandırılmış Gucci Pour Homme esintileri alıyorum. Zaman zaman ise Issey Miyake - L'Eau Bleu d'Issey Pour Homme'daki yoğun ve burnu zorlayıcı aromatik otlara benzetiyorum. Hatta Kenzo - Tokyo'daki karanlık sayılabilecek odunsu-tütsü kullanımını bile andırıyor. Hangisine daha çok benziyor karar veremedim.

2004 yılında piyasaya sürülmüş, yeni sayılabilecek bir parfüm olmasına rağmen, genç işi olmayan, tatlılık barındırmayan, zaman zaman eski tip erkeksi parfümlere gönderme yapan kokusunu takdir etmek gerek. Oysaki Paco Rabanne - 1 Million veya Yves Saint Laurent - La Nuit de L'Homme gibi popüler olma ihtimali yüksek, güvenli parfümler yapıp, bol bol satabilirdi. Fakat Loewe belki de İspanyol bir marka olmasının da etkisiyle, daha Akdeniz kokan bir parfüme imza amış. Özellikle keskin aromatik otlar (kekik, biberiye), Ege'nin dağlarındaki o mis gibi kokan şifalı otları hatırlatıyor size.

Solo bence üst ve orta notalarda çok zengin ve detaylı bir parfüm. Bu iki kısımdaki koku güzelliği de gayet iyi. Fakat sonlara gelindiğinde işin rengi değişiyor. Rakiplerinden bu kadar farklı yerde duran bir parfümün son kısmı nasıl bu kadar vasat hatta kötü olabilir. Buna nasıl izin vermişler anlamak zor. Alt notalar adeta bir çuval inciri berbat ediyor. Çünkü tende en fazla hissedilen kısım doğal olarak sonları. Ve alt notaları şiddetli baş ağrısına sebep oldu bende.


Yeşil denebilecek kokusu ile bu tarzın modern örneklerinden birisi. Fakat Davidoff - Cool Water gibi yeşil akuatiklere benzemiyor. Daha odunsu ve baharatlı. Bazı yorumcular ferah olduğundan bahsetmiş. Bence o kadar da hafif ve ferah bir yapısı yok. Bu anlamda sıcak yaz günlerinde rahatsız edici olacağını düşünüyorum. Bence sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuçlar verebilir.

Solo bence 25 yaş üstü modern, erkeksi parfüm arayan erkekler için uygun seçeneklerden birisi. Oldukça köşeli bir kokusu var. Herkes sevmeyebilir. Onun için denemeden almak riskli. Benden söylemesi.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Orta kısmını da beğendim.
+ Modern ve fazla tatlılık barındırmayan erkeksi yapısı ilgi çekici.

Eksileri:
- Son kısmı çok kötü.
- Zaman zaman baş ağrısı yaptı bende.
- Herkesin sevebileceği gibi değil kokusu.

Koku Güzelliği:10/7

8 Şubat 2013 Cuma

Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)



Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)  Markanın tuhaf parfümü.

Doğmuştur ilahi çocuk,
Ud, dümbelek, kaval çalalım,
Doğmuştur ilahi çocuk,
Gelişine sevinelim.

Dört bin seneden pek fazla,
Peygamberlerden vaat edilmiş,
Dört bin seneden pek fazla,
Bekledik bu mesut vakti.

Ah ne güzel ne sevimli,
Ah lütufları ne mükemmel,
Ah ne güzel ne sevimli,
Bu tatlı ilahi çocuk.

Ey İsa, ey kudretli kral,
Çocuk olduğunuz halde,
Ey İsa, ey kudretli kral,
Bizi idare ediniz.

Bu da ne Parfüm Merakı dediğinizi duyar gibiyim. Sevgili koku bağımlıları. Parfüm Merakı blogunda her an her şey olabilir. Çünkü yukarıdaki dizeler bir ilahiye ait. Daha açık konuşmak gerekirse, ilk olarak 1862 yılında çalınmış Fransız Noel İlahisi. İsmi ise "Il est né le divin Enfant". Her ne kadar Fransızca bilmesem de karşıma çıkan çevirisi şöyle: "O ilahi çocuk doğdu".

Burada çocuktan kastedilen kim diyecek olursanız cevabı basit. Hıristian ikonografisinde çocuk ile anlatılmak istenen her zaman Hz. İsa'dır. Genellikle fresklerde veya yağlı boya tablolarda bir kadın ve kucağındaki çocuk figürü sıkça karşımıza çıkar. Kadın, Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'i, çocukta oğlunu simgeler. İlk dönemlerden itibaren bu sahne, Hıristiyanlığın temel konularından ve figürlerinden olmuştur. Bugün bile bir çok kilisede Hz. Meryem ile Hz. İsa'nın resimlerine rastlanır.


Konuyu dağıtmadan gideyim. Bizi asıl ilgilendiren bu Noel İlahisinin ismindeki bir tamlama. Çünkü o iki kelime bugün inceleyeceğim parfümün de ismi aynı zamanda. Etat Libre d'Orange'ın kurulduğu yıl olan 2006'da piyasaya sürülmüş parfümlerden birisi Divin Enfant. Türkçesi "İlahi Çocuk" olan parfüm anlaşılacağı üzere ince bir Hıristiyanlık ve "Çocuk İsa" göndermesine sahip. Artık geçeyim parfümümüze.

Etat Libre d'Orange her parfümü için garip, bazen espirili, bazen de erotizm içeren tanıtım yazıları hazırlıyor. Doğal olarak Divin Enfant'da unutulmamış ve şöyle bahsedilmiş parfümlerinden:

"Bir çocuk sevimli olabildiği gibi acımasız da olabilir. Bir çocuk melek gülümsemesi ile dayanılmaz olabildiği gibi şeytansı masumiyeti ile bizi delirtebileceğini bilir. Zarif bir marshmallow ve portakal çiçeği üst notalarından sonra uykusuz gecelerimizin sürekli rahatsız eden keskin sembolü olarak kahve, deri ve soğuk tütün kokularının beklenmedik bir uyumudur.
  

"Değişik şekillerde baştan çıkarabilen" şeklindeki halleri ile bu küçük tiran, her zaman idare ettiği gibi, sadece kaprislerini yerine getirdiğinde mutlu olur. Seni sevgili küçük şeytan!"

Divin Enfant (İlahi Çocuk), bence çiçeksi gurme denilebilecek bir yapıya sahip. Parfümün açılışı oldukça tozlu ve eski kokan portakal çiçeği ile gerçekleşiyor. Şaşırdım bu başlangıca. Sanki 1980'li yılların tuhaf şiprelerine benziyor. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Kokunun genel karakteri değişmiyor. Sadece o tozlu kısım geri çekiliyor. Onun yerine sabunsu çiçekler devreye giriyor. Sanki sümbülteber. Bu tür Robert Piquet - Fracas tarzı çiçeksilik pek bana göre değil. Neyse devam edeyim. İlerleyen saatlerde kuru sabunsu çiçeklerin yerine oldukça tatlı bir kahve aroması ve yumuşak odunsu notalar geliyor. Alttan alta hala portakal çiçeği hissediliyor. Şu haliyle çok fazla rastlanmayan çiçeksi gurme tarzında demek mümkün.

Öncelikle portakal çiçeği kokusunu pek sevmiyorum parfümlerde. Hele ki üst notalardaki gibi tozlu ve eski kokan portakal çiçeğine olumlu yaklaşmam mümkün görünmüyor. Anlayacağınız üzere başlangıcından hiç haz etmedim. Sonrasında daha mantıklı bir çiçeksilik geliyor. Fakat bu seferde kuru sümbülteber benzeri orta notalar beni cezbedemedi. Hala sevemedim Divin Enfant'ı. Son kısımda ise neyseki biraz tahammül edilir hale geliyor. Burada alışılmışın dışında bir kahve kullanımı var. Bildiğimiz Nescafe yada Türk Kahvesi gibi değil, oldukça çiçeksi bir kahve. Daha önce hiç rastlamadığım bir kullanım. Biraz garipsesem de parfümün nispeten beğendiğim tek kısmı diyebilirim.


Divin Enfant oldukça garip ve alışılmışın dışında bir kokuya sahip. Tamam Etat Libre d'Orange markasının konseptini anlıyorum. Farklı olmak zorundalar. Ama bu kadar acaip bir parfümü de nasıl sevelim. Bir yorumcunun bu parfümü "bebek bezine" benzetmesi çok zekice. Çoğu yorumcu deri kullanımından bahsetmiş. Bence öyle yoğun bir deri yok. Belki sonlarda biraz vardır. Onun dışında bu parfüm bana göre portakal çiçeği teması üzerine inşa edilmiş.

Parfümde genel olarak hissedilen sabunsuluk zaman zaman pudramsı bir tarafının olduğunu düşündürüyor insanda. Hatta kimi zaman eski tarz sabunsu bir tütün kokusu bile alıyordum. Markanın sitesinde bir tür şekerleme olan marshmallow'un isminin yazılması, son kısımlarda ortaya çıkan tatlılığı açıklıyor sanırım. İyi de bu nasıl bir kompozisyon böyle yahu: Portakal çiçeği, sabunsu tütün, kahve ve şekerleme... 

Giymesi ve sevmesi zor bir kokuya sahip olduğuna emin olabilirsiniz. Güvenli bir yapısı yok. Biraz uçlarda dolaşıyor diyebilirim. Belki de marka, geleceğin parfümlerinden birisine imza atmak istemiş. Kim bilir belki de ilerleyen yıllarda parfümler böyle olacak. Anlamadığım şey ise pazarlama kampanyasında neden çocuklara vurgu yapılmış. Bu koku ile çocuklar arasında nasıl bir bağ kurulabilir ki.

                                                                      Resim osmoz.com'dan.

Divin Enfant şimdiye kadar denediğim en tuhaf ve bir şeye benzemeyen Etat Libre d'Orange parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler göstermiyor kokusu. Biraz hayal kırıklığına uğradım. Luca Turin'in çok iyi ifade ettiği gibi bu parfüm kesinlikle "uyumsuz". Madem söz oraya geldi, o zaman Luca Turin'in kitabına bakalım.

Turin, bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vererek tatlı odunsu olarak sınıflandırmış. Ve kitabında şunları yazmış:

"Bu isim bebek İsa'yı da içeren Fransız yılbaşı ilahisinden geliyor. Kokusu portakal çiçeği ve kahve temalıdır. Üst notada uyumsuzluk hissedilir. Alt notaları da tatlı ve bir şekilde düzdür.”

Parfümün tasarımını markanın bir çok kokusuna imza atmış olan Antoine Lie yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satışa sunulmuş. Uniseks olarak görünüyor. Bence de doğru bir karar. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun.

Artıları:
+ Sonları nispeten sevilesi.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Orta notaları da bana göre değil.
- Tuhaf ve abuk kokusu güvenli değil. Denemeden almak hayal kırıklığı yaratabilir.

Koku Güzelliği:10/5.5

4 Şubat 2013 Pazartesi

By Kilian – Incense Oud (2011)



By Kilian – Incense Oud (2011)  Markanın başarılı parfümü.

Kesinlikle normal bir gündü. Hava açıktı. Güneş pırıl pırıl parlıyordu sabah 08.30 civarlarında. Binlerce Newyork'lu her sabah yaptıkları gibi işlerine gitmek için arabalarına biniyorlardı. Kimisi de işyerine ulaşmak üzereydi. Çevre yolu ve Brooklyn Köprüsü yoğun trafiğe sahipti. Fakat bu sıradan gibi görünen günde, saat 08.46 civarında belki de dünyanın şimdiye kadar gördüğü en korkunç ve sofistike terör saldırıları başlayacaktı.

Amerikan Havayollarına bağlı 11 numaralı uçuşu gerçekleştiren Boeing 767, saat 07.59'da Boston'daki Logan havaalanından kalkışını yapmıştı. California'daki Los Angeles uluslararası havaalanına gitmesi gerekiyordu. Fakat anlaşılamayan bir şekilde rotasından sapıp, yönünü Newyork'a çevirmişti. Kalkışından 47 dakika sonra 11 numaralı uçuşa sahip Boing 767, Newyork'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarpmıştı. Uçağın deposundaki binlerce litre benzinin de etkisiyle çok büyük bir patlama ile adeta kuleyi yarıp içine giren dev uçak, ilerleyen saatlerde bu kulenin tamamen çökmesine sebep olacaktı.

Bu ilk saldırıyı diğer kuleye çarpan ikinci Boeing uçağı takip etmişti. Daha sonrasında ise Amerika Savunma Bakanlığı'na üçüncü uçak ile gerçekleştirilen saldırı, 21. yüzyılın başında etkileri çok büyük olcak bir terör saldırısıydı. Sonrasında gerçekleşecek ve dünyayı kısmen de olsa değiştirecek olaylar silsilesinin de habercisiydi.


2996 kişinin hayatını kaybettiği bu olay tarihe 11 Eylül Saldırıları (9/11 Attacks) olarak kayıt edilecekti. 6000'den fazla kişinin de yaralandığı saldırıda Amerika'nın dünyaya kabul ettirdiği ekonomik (Dünya Ticaret Merkezi) ve askeri gücüne (Pentagon) karşı verilmiş bir mesajdı adeta. Gizemi hala tam anlamıyla çözülemeyen, nedeni bulunamayan, kimlerin gerçekleştirdiği ise tartışmalı olan bu saldırılardan sonra, Afgaistan ve Irak'a karşı "Özgürleştirme ve Terörü Bitirme" harekatları yapıldı. Milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği çok zor bir sürece girmişti dünya.

11 Eylül saldırılarından kısa süre sonra, bu olayı gerçekleştiren kişilerin kimlikleri kamuoyuna açıklanmaya başlandı. Arap kökenli oldukları açıklanan 19 hava korsanı, bu uçakları kaçırmış, onları ele geçirdikten sonra saldırıları gerçekleştirmişti. Amerikan halkında şok etkisi yaratan bu saldırların sonucunda özellikle Batı ülkelerinde Arap ve Müslüman kökenli kişilere karşı müthiş bir önyargı ve düşmanlık oluştu. Belki de amaçlardan birisi de buydu.


Arap Müslüman eşittir terörist önyargısı, sokaktaki ortalama insandan kolay kolay silinmeyecek kadar güçlü işlendi ne yazık ki. Ve bu izler kültürel hayattan, toplumsal hayatın her alanına kendisini gösterdi yıllarca. Batı ittifakı için yeni düşman belirlenmişti. Araplar ve Müslümanlar.

Oysaki ilginç bir şeklide parfüm endüstrisinde sanki algılar tersine çalışıyordu. Özellikle 2000'li yıllardan itibaren Arap temalı oryantal parfümlere daha çok yer verilmesi, tütsü, günlük (Frankincense), gül, öd ağacı, egzotik amberin sıklıkla kullanılması dikkat çekiyordu. Geleneksel Arap kokuları olan bu elementler, gerek yerel halk tarafından gerekse çöl bedevileri tarafından zaten çok uzun yıllardır kullanılıyordu. 21. yüzyılın başlangıcı Arap esintili kokulara uğur getirmişti sanki. Özellikle öd ağacı (Oud, Agarwood) kokusu parfüm sektörü için önem kazanmaya başlamıştı. Tabiki daha çok niş markalar için...

Son yıllarda birçok niş marka öd ağacı temalı parfümlere imza atıyor. En önemli iki örnek kuşkusuz Amouage ve Montale. Genellikle niş markalardan gelen bu parfümler, zaman zaman Arap esintileri taşısa da bazen daha modern kompozisyonlara dönüşüyor. Öd ağacının çok değerli ve çok az bulunan bir bitki olması, onunla yapılan parfümlerinde oldukça yüksek fiyatlara satılmasına sebep oluyor. Günümüzün modern kimya teknikleri onunda bir çaresini bulmuş olsa da öd ağacı temalı parfümler oldukça yüksek fiyat etiketlerine sahip olması biraz psikolojik gibi görünüyor. İnsanlarda "tabiki çok az bulunan bir koku çok yüksek fiyatlara satılır" algısını oluşturmak zor olmasa gerek.


Arap temasına sahip parfüm üretme trendine genç parfümör Kilian Hennessy'de katılmış gibi görünüyor. Hatta sahibi olduğu By Kilian markası "Arabian Nights" isimli seri bile çıkarttı. "Arap Geceleri" serine ait dört parfüm piyasaya sürdüler. Bugün inceleyeceğim Incense Oud, Arabian Nights serisine ait. Incense Oud, açık ara bu serinin en popüler ve hakkında en çok olumlu şey yazılan parfümü dersem yanlış olmaz. Markanın kendi sitesinde şöyle tanımlanmış Incense Oud:

"Mistiklerin parfümü olarak bilinen tütsü, burada öd ağacı ile ilişkili sıcak ve büyüleyici bir koku doğuruyor. Incense Oud, iki ilkel koku ile modernliğin çarpıcı ikili kompozisyonu şeklinde inşa edilmiştir."

İlginç bir durumdan daha bahsedeyim. By Kilian'ın sitesinde, Incense Oud'ün içeriği açıklanmış. Ve süpriz şekilde "Türk Gülü" de bulunuyor notaların arasında. Bunu da küçük bir not olarak ekleyeyim.

Incense Oud'ün başlangıcı pürüzsüz ve mükemmel bir gül ile gerçekleşiyor. Sanki kıpkırmızı bir gül kokluyormuşcasına gerçekçi ve modern. Aynı zamanda hafiften de içki teması var diyesim geliyor. Ama çok sınırlı içkimsi etki. Olabilecek en iyi gül kokusu ile parfüm size merhaba diyor. Üst notaları harika. Orta kısma geçildiğinde kırmızı gül bezeri kokuya tatlı yumuşak baharatlar ekleniyor. Hatta azıcık da tatlı kırmızı meyveler. Fakat baharatlar daha ön planda. Muhtemelen kakule ve biber. Orta notalar başlangıç ile paralel devam ediyor. Çok değişmiyor kokusu. Gül ve tatlı baharatlar ikilisi aynı yüksek kalitede. Son kısımda ise biraz değişiyor kokusu. Sandal ağacı, tütsü ve öd ağacı kendisini gösteriyor. Alt kısım bence en vasat yeri.


Incense Oud, bence kesinlikle gül ağırlıklı bir kokuya sahip. İkinci unsur ise öd ağacı. Sonrasında ise tatlı baharatlar. İsmindeki tütsü ne yazık ki fazla öne çıkmıyor. Belki de daha iyi olmuş. Kim bilir. Fakat gördüğüm kadarıyla başlangıç ve orta notalar nefes kesici güzellikte. Çok üst düzey bir parfüm kokladığınızı anlıyorsunuz. Bu anlamda tebrik etmek lazım By Kilian'ı. Fakat son kısım biraz baştan savma olmuş. Onun için alt notaları sınıfta kalıyor benim için.

Incense Oud'ün giymesi kolay ve konforlu bir kokusu var. Deneyen bir çok kişinin beğeneceğini düşünüyorum. O anlamda çok başarılı bir sunuma imza atılmış. Çok modern bir kokusu var. Aynı zamanda Arap kültürüne ait izlerde hissediliyor. Yani bu parfüm Arap mistisizmi ile Batı akılcılığını kaynaştırmış adeta. Bir yanıyla Orta Doğulu iken, diğer yanıyla şık bir Fransız. Gizemli ve egzotik. Lüks ve rafine. Şık ve çekici.

Açıkçası öd ağacı temelli kokulara çok büyük hayranlığım yok. Onun için uzun zamandır denemekten kaçınıyordum Incense Oud'u. Fakat ne kadar hata ettiğimi anladım. Hiç bir parfüme gerek isminden gerekse konseptinden dolayı ön yargı ile bakmamak lazımmış. Bu da bana ders olsun.


Parfümün eleştirilecek üç ana tarafı var. Birincisi alt notalarının sıradanlığı. İkinci çok düz çizgide ilerleyip, son kısma kadar çok değişmemesi. Üçüncüsü ise çok yüksek fiyatı. Kendi sitelerinde bile 50 ml.si 295 Euro gibi anormal bir fiyata satılıyor. Size karşılaştırma yapmanız için şöyle bir örnek vereyim. Amerika'daki ortalama ana akım bir parfümün 40 dolar civarında olduğunu düşünürsek, Incense Oud on katı fiyat etiketiyle sahip olması zor bir eser gibi duruyor.

Parfümü çok büyük işlere imza atamamış burunlardan Sidonie Lancesseur tasarlamış. Bu parfümör ayrıca By Kilian'ın Cruel Intentions ve Straight to Heaven kokularını da tasarlamış. Incense Oud, Eau de Parfum (EDP) olarak şatışa sunulmuş. Uniseks olarak geçiyor. Şöyle biraz düşününce aslında haklılar. Bir kadına da uyabilir. Ama sanki biraz daha erkek kullanımına yakın gibi duruyor. Sonbahar-kış mevsimi için uygun olacaktır. Çok yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak riskli olabilir.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Orta notaları da çok başarılı.
+ Yüksek kalitesi ve pürüzsüzlüğü etkileyici.

Eksileri:
- Son kısmı biraz basit kaçmış.
- Anormal fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8

2 Şubat 2013 Cumartesi

Modern Yaratılış ve Uyum


Modern Yaratılış ve Uyum

Merhabalar sevgili koku severler. Geçtiğimiz haftalarda ilk yazısını yayınladığım parfüm sever Batuhan Ceylan'ın ikinci yazısı da elime ulaştı. Öğrenim gördüğü kimya bilimi ile parfümlerin ne kadar yakın olduğunu düşündüm ve daha teknik, bilgilendirici bir yazı istedim ondan. O da beni kırmayarak, çok güzel ve ilginç bir yazı kaleme aldı. Parfümler hakkında bilmediğiniz bir çok şeyi eminim ki bu yazı sayesinde zihninize yerleştireceksiniz.

Böyle güzel yazılarının devamı ile sevgili Batuhan...

Yazının tam metni diğer blogumda: http://parfumhaberleri.blogspot.com