8 Şubat 2013 Cuma

Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)



Etat Libre d’Orange – Divin Enfant (2006)  Markanın tuhaf parfümü.

Doğmuştur ilahi çocuk,
Ud, dümbelek, kaval çalalım,
Doğmuştur ilahi çocuk,
Gelişine sevinelim.

Dört bin seneden pek fazla,
Peygamberlerden vaat edilmiş,
Dört bin seneden pek fazla,
Bekledik bu mesut vakti.

Ah ne güzel ne sevimli,
Ah lütufları ne mükemmel,
Ah ne güzel ne sevimli,
Bu tatlı ilahi çocuk.

Ey İsa, ey kudretli kral,
Çocuk olduğunuz halde,
Ey İsa, ey kudretli kral,
Bizi idare ediniz.

Bu da ne Parfüm Merakı dediğinizi duyar gibiyim. Sevgili koku bağımlıları. Parfüm Merakı blogunda her an her şey olabilir. Çünkü yukarıdaki dizeler bir ilahiye ait. Daha açık konuşmak gerekirse, ilk olarak 1862 yılında çalınmış Fransız Noel İlahisi. İsmi ise "Il est né le divin Enfant". Her ne kadar Fransızca bilmesem de karşıma çıkan çevirisi şöyle: "O ilahi çocuk doğdu".

Burada çocuktan kastedilen kim diyecek olursanız cevabı basit. Hıristian ikonografisinde çocuk ile anlatılmak istenen her zaman Hz. İsa'dır. Genellikle fresklerde veya yağlı boya tablolarda bir kadın ve kucağındaki çocuk figürü sıkça karşımıza çıkar. Kadın, Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'i, çocukta oğlunu simgeler. İlk dönemlerden itibaren bu sahne, Hıristiyanlığın temel konularından ve figürlerinden olmuştur. Bugün bile bir çok kilisede Hz. Meryem ile Hz. İsa'nın resimlerine rastlanır.


Konuyu dağıtmadan gideyim. Bizi asıl ilgilendiren bu Noel İlahisinin ismindeki bir tamlama. Çünkü o iki kelime bugün inceleyeceğim parfümün de ismi aynı zamanda. Etat Libre d'Orange'ın kurulduğu yıl olan 2006'da piyasaya sürülmüş parfümlerden birisi Divin Enfant. Türkçesi "İlahi Çocuk" olan parfüm anlaşılacağı üzere ince bir Hıristiyanlık ve "Çocuk İsa" göndermesine sahip. Artık geçeyim parfümümüze.

Etat Libre d'Orange her parfümü için garip, bazen espirili, bazen de erotizm içeren tanıtım yazıları hazırlıyor. Doğal olarak Divin Enfant'da unutulmamış ve şöyle bahsedilmiş parfümlerinden:

"Bir çocuk sevimli olabildiği gibi acımasız da olabilir. Bir çocuk melek gülümsemesi ile dayanılmaz olabildiği gibi şeytansı masumiyeti ile bizi delirtebileceğini bilir. Zarif bir marshmallow ve portakal çiçeği üst notalarından sonra uykusuz gecelerimizin sürekli rahatsız eden keskin sembolü olarak kahve, deri ve soğuk tütün kokularının beklenmedik bir uyumudur.
  

"Değişik şekillerde baştan çıkarabilen" şeklindeki halleri ile bu küçük tiran, her zaman idare ettiği gibi, sadece kaprislerini yerine getirdiğinde mutlu olur. Seni sevgili küçük şeytan!"

Divin Enfant (İlahi Çocuk), bence çiçeksi gurme denilebilecek bir yapıya sahip. Parfümün açılışı oldukça tozlu ve eski kokan portakal çiçeği ile gerçekleşiyor. Şaşırdım bu başlangıca. Sanki 1980'li yılların tuhaf şiprelerine benziyor. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Kokunun genel karakteri değişmiyor. Sadece o tozlu kısım geri çekiliyor. Onun yerine sabunsu çiçekler devreye giriyor. Sanki sümbülteber. Bu tür Robert Piquet - Fracas tarzı çiçeksilik pek bana göre değil. Neyse devam edeyim. İlerleyen saatlerde kuru sabunsu çiçeklerin yerine oldukça tatlı bir kahve aroması ve yumuşak odunsu notalar geliyor. Alttan alta hala portakal çiçeği hissediliyor. Şu haliyle çok fazla rastlanmayan çiçeksi gurme tarzında demek mümkün.

Öncelikle portakal çiçeği kokusunu pek sevmiyorum parfümlerde. Hele ki üst notalardaki gibi tozlu ve eski kokan portakal çiçeğine olumlu yaklaşmam mümkün görünmüyor. Anlayacağınız üzere başlangıcından hiç haz etmedim. Sonrasında daha mantıklı bir çiçeksilik geliyor. Fakat bu seferde kuru sümbülteber benzeri orta notalar beni cezbedemedi. Hala sevemedim Divin Enfant'ı. Son kısımda ise neyseki biraz tahammül edilir hale geliyor. Burada alışılmışın dışında bir kahve kullanımı var. Bildiğimiz Nescafe yada Türk Kahvesi gibi değil, oldukça çiçeksi bir kahve. Daha önce hiç rastlamadığım bir kullanım. Biraz garipsesem de parfümün nispeten beğendiğim tek kısmı diyebilirim.


Divin Enfant oldukça garip ve alışılmışın dışında bir kokuya sahip. Tamam Etat Libre d'Orange markasının konseptini anlıyorum. Farklı olmak zorundalar. Ama bu kadar acaip bir parfümü de nasıl sevelim. Bir yorumcunun bu parfümü "bebek bezine" benzetmesi çok zekice. Çoğu yorumcu deri kullanımından bahsetmiş. Bence öyle yoğun bir deri yok. Belki sonlarda biraz vardır. Onun dışında bu parfüm bana göre portakal çiçeği teması üzerine inşa edilmiş.

Parfümde genel olarak hissedilen sabunsuluk zaman zaman pudramsı bir tarafının olduğunu düşündürüyor insanda. Hatta kimi zaman eski tarz sabunsu bir tütün kokusu bile alıyordum. Markanın sitesinde bir tür şekerleme olan marshmallow'un isminin yazılması, son kısımlarda ortaya çıkan tatlılığı açıklıyor sanırım. İyi de bu nasıl bir kompozisyon böyle yahu: Portakal çiçeği, sabunsu tütün, kahve ve şekerleme... 

Giymesi ve sevmesi zor bir kokuya sahip olduğuna emin olabilirsiniz. Güvenli bir yapısı yok. Biraz uçlarda dolaşıyor diyebilirim. Belki de marka, geleceğin parfümlerinden birisine imza atmak istemiş. Kim bilir belki de ilerleyen yıllarda parfümler böyle olacak. Anlamadığım şey ise pazarlama kampanyasında neden çocuklara vurgu yapılmış. Bu koku ile çocuklar arasında nasıl bir bağ kurulabilir ki.

                                                                      Resim osmoz.com'dan.

Divin Enfant şimdiye kadar denediğim en tuhaf ve bir şeye benzemeyen Etat Libre d'Orange parfümü olarak hafızamdaki yerini alıyor. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler göstermiyor kokusu. Biraz hayal kırıklığına uğradım. Luca Turin'in çok iyi ifade ettiği gibi bu parfüm kesinlikle "uyumsuz". Madem söz oraya geldi, o zaman Luca Turin'in kitabına bakalım.

Turin, bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vererek tatlı odunsu olarak sınıflandırmış. Ve kitabında şunları yazmış:

"Bu isim bebek İsa'yı da içeren Fransız yılbaşı ilahisinden geliyor. Kokusu portakal çiçeği ve kahve temalıdır. Üst notada uyumsuzluk hissedilir. Alt notaları da tatlı ve bir şekilde düzdür.”

Parfümün tasarımını markanın bir çok kokusuna imza atmış olan Antoine Lie yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satışa sunulmuş. Uniseks olarak görünüyor. Bence de doğru bir karar. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun.

Artıları:
+ Sonları nispeten sevilesi.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Orta notaları da bana göre değil.
- Tuhaf ve abuk kokusu güvenli değil. Denemeden almak hayal kırıklığı yaratabilir.

Koku Güzelliği:10/5.5

4 Şubat 2013 Pazartesi

By Kilian – Incense Oud (2011)



By Kilian – Incense Oud (2011)  Markanın başarılı parfümü.

Kesinlikle normal bir gündü. Hava açıktı. Güneş pırıl pırıl parlıyordu sabah 08.30 civarlarında. Binlerce Newyork'lu her sabah yaptıkları gibi işlerine gitmek için arabalarına biniyorlardı. Kimisi de işyerine ulaşmak üzereydi. Çevre yolu ve Brooklyn Köprüsü yoğun trafiğe sahipti. Fakat bu sıradan gibi görünen günde, saat 08.46 civarında belki de dünyanın şimdiye kadar gördüğü en korkunç ve sofistike terör saldırıları başlayacaktı.

Amerikan Havayollarına bağlı 11 numaralı uçuşu gerçekleştiren Boeing 767, saat 07.59'da Boston'daki Logan havaalanından kalkışını yapmıştı. California'daki Los Angeles uluslararası havaalanına gitmesi gerekiyordu. Fakat anlaşılamayan bir şekilde rotasından sapıp, yönünü Newyork'a çevirmişti. Kalkışından 47 dakika sonra 11 numaralı uçuşa sahip Boing 767, Newyork'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarpmıştı. Uçağın deposundaki binlerce litre benzinin de etkisiyle çok büyük bir patlama ile adeta kuleyi yarıp içine giren dev uçak, ilerleyen saatlerde bu kulenin tamamen çökmesine sebep olacaktı.

Bu ilk saldırıyı diğer kuleye çarpan ikinci Boeing uçağı takip etmişti. Daha sonrasında ise Amerika Savunma Bakanlığı'na üçüncü uçak ile gerçekleştirilen saldırı, 21. yüzyılın başında etkileri çok büyük olcak bir terör saldırısıydı. Sonrasında gerçekleşecek ve dünyayı kısmen de olsa değiştirecek olaylar silsilesinin de habercisiydi.


2996 kişinin hayatını kaybettiği bu olay tarihe 11 Eylül Saldırıları (9/11 Attacks) olarak kayıt edilecekti. 6000'den fazla kişinin de yaralandığı saldırıda Amerika'nın dünyaya kabul ettirdiği ekonomik (Dünya Ticaret Merkezi) ve askeri gücüne (Pentagon) karşı verilmiş bir mesajdı adeta. Gizemi hala tam anlamıyla çözülemeyen, nedeni bulunamayan, kimlerin gerçekleştirdiği ise tartışmalı olan bu saldırılardan sonra, Afgaistan ve Irak'a karşı "Özgürleştirme ve Terörü Bitirme" harekatları yapıldı. Milyonlarca insanın hayatını kaybedeceği çok zor bir sürece girmişti dünya.

11 Eylül saldırılarından kısa süre sonra, bu olayı gerçekleştiren kişilerin kimlikleri kamuoyuna açıklanmaya başlandı. Arap kökenli oldukları açıklanan 19 hava korsanı, bu uçakları kaçırmış, onları ele geçirdikten sonra saldırıları gerçekleştirmişti. Amerikan halkında şok etkisi yaratan bu saldırların sonucunda özellikle Batı ülkelerinde Arap ve Müslüman kökenli kişilere karşı müthiş bir önyargı ve düşmanlık oluştu. Belki de amaçlardan birisi de buydu.


Arap Müslüman eşittir terörist önyargısı, sokaktaki ortalama insandan kolay kolay silinmeyecek kadar güçlü işlendi ne yazık ki. Ve bu izler kültürel hayattan, toplumsal hayatın her alanına kendisini gösterdi yıllarca. Batı ittifakı için yeni düşman belirlenmişti. Araplar ve Müslümanlar.

Oysaki ilginç bir şeklide parfüm endüstrisinde sanki algılar tersine çalışıyordu. Özellikle 2000'li yıllardan itibaren Arap temalı oryantal parfümlere daha çok yer verilmesi, tütsü, günlük (Frankincense), gül, öd ağacı, egzotik amberin sıklıkla kullanılması dikkat çekiyordu. Geleneksel Arap kokuları olan bu elementler, gerek yerel halk tarafından gerekse çöl bedevileri tarafından zaten çok uzun yıllardır kullanılıyordu. 21. yüzyılın başlangıcı Arap esintili kokulara uğur getirmişti sanki. Özellikle öd ağacı (Oud, Agarwood) kokusu parfüm sektörü için önem kazanmaya başlamıştı. Tabiki daha çok niş markalar için...

Son yıllarda birçok niş marka öd ağacı temalı parfümlere imza atıyor. En önemli iki örnek kuşkusuz Amouage ve Montale. Genellikle niş markalardan gelen bu parfümler, zaman zaman Arap esintileri taşısa da bazen daha modern kompozisyonlara dönüşüyor. Öd ağacının çok değerli ve çok az bulunan bir bitki olması, onunla yapılan parfümlerinde oldukça yüksek fiyatlara satılmasına sebep oluyor. Günümüzün modern kimya teknikleri onunda bir çaresini bulmuş olsa da öd ağacı temalı parfümler oldukça yüksek fiyat etiketlerine sahip olması biraz psikolojik gibi görünüyor. İnsanlarda "tabiki çok az bulunan bir koku çok yüksek fiyatlara satılır" algısını oluşturmak zor olmasa gerek.


Arap temasına sahip parfüm üretme trendine genç parfümör Kilian Hennessy'de katılmış gibi görünüyor. Hatta sahibi olduğu By Kilian markası "Arabian Nights" isimli seri bile çıkarttı. "Arap Geceleri" serine ait dört parfüm piyasaya sürdüler. Bugün inceleyeceğim Incense Oud, Arabian Nights serisine ait. Incense Oud, açık ara bu serinin en popüler ve hakkında en çok olumlu şey yazılan parfümü dersem yanlış olmaz. Markanın kendi sitesinde şöyle tanımlanmış Incense Oud:

"Mistiklerin parfümü olarak bilinen tütsü, burada öd ağacı ile ilişkili sıcak ve büyüleyici bir koku doğuruyor. Incense Oud, iki ilkel koku ile modernliğin çarpıcı ikili kompozisyonu şeklinde inşa edilmiştir."

İlginç bir durumdan daha bahsedeyim. By Kilian'ın sitesinde, Incense Oud'ün içeriği açıklanmış. Ve süpriz şekilde "Türk Gülü" de bulunuyor notaların arasında. Bunu da küçük bir not olarak ekleyeyim.

Incense Oud'ün başlangıcı pürüzsüz ve mükemmel bir gül ile gerçekleşiyor. Sanki kıpkırmızı bir gül kokluyormuşcasına gerçekçi ve modern. Aynı zamanda hafiften de içki teması var diyesim geliyor. Ama çok sınırlı içkimsi etki. Olabilecek en iyi gül kokusu ile parfüm size merhaba diyor. Üst notaları harika. Orta kısma geçildiğinde kırmızı gül bezeri kokuya tatlı yumuşak baharatlar ekleniyor. Hatta azıcık da tatlı kırmızı meyveler. Fakat baharatlar daha ön planda. Muhtemelen kakule ve biber. Orta notalar başlangıç ile paralel devam ediyor. Çok değişmiyor kokusu. Gül ve tatlı baharatlar ikilisi aynı yüksek kalitede. Son kısımda ise biraz değişiyor kokusu. Sandal ağacı, tütsü ve öd ağacı kendisini gösteriyor. Alt kısım bence en vasat yeri.


Incense Oud, bence kesinlikle gül ağırlıklı bir kokuya sahip. İkinci unsur ise öd ağacı. Sonrasında ise tatlı baharatlar. İsmindeki tütsü ne yazık ki fazla öne çıkmıyor. Belki de daha iyi olmuş. Kim bilir. Fakat gördüğüm kadarıyla başlangıç ve orta notalar nefes kesici güzellikte. Çok üst düzey bir parfüm kokladığınızı anlıyorsunuz. Bu anlamda tebrik etmek lazım By Kilian'ı. Fakat son kısım biraz baştan savma olmuş. Onun için alt notaları sınıfta kalıyor benim için.

Incense Oud'ün giymesi kolay ve konforlu bir kokusu var. Deneyen bir çok kişinin beğeneceğini düşünüyorum. O anlamda çok başarılı bir sunuma imza atılmış. Çok modern bir kokusu var. Aynı zamanda Arap kültürüne ait izlerde hissediliyor. Yani bu parfüm Arap mistisizmi ile Batı akılcılığını kaynaştırmış adeta. Bir yanıyla Orta Doğulu iken, diğer yanıyla şık bir Fransız. Gizemli ve egzotik. Lüks ve rafine. Şık ve çekici.

Açıkçası öd ağacı temelli kokulara çok büyük hayranlığım yok. Onun için uzun zamandır denemekten kaçınıyordum Incense Oud'u. Fakat ne kadar hata ettiğimi anladım. Hiç bir parfüme gerek isminden gerekse konseptinden dolayı ön yargı ile bakmamak lazımmış. Bu da bana ders olsun.


Parfümün eleştirilecek üç ana tarafı var. Birincisi alt notalarının sıradanlığı. İkinci çok düz çizgide ilerleyip, son kısma kadar çok değişmemesi. Üçüncüsü ise çok yüksek fiyatı. Kendi sitelerinde bile 50 ml.si 295 Euro gibi anormal bir fiyata satılıyor. Size karşılaştırma yapmanız için şöyle bir örnek vereyim. Amerika'daki ortalama ana akım bir parfümün 40 dolar civarında olduğunu düşünürsek, Incense Oud on katı fiyat etiketiyle sahip olması zor bir eser gibi duruyor.

Parfümü çok büyük işlere imza atamamış burunlardan Sidonie Lancesseur tasarlamış. Bu parfümör ayrıca By Kilian'ın Cruel Intentions ve Straight to Heaven kokularını da tasarlamış. Incense Oud, Eau de Parfum (EDP) olarak şatışa sunulmuş. Uniseks olarak geçiyor. Şöyle biraz düşününce aslında haklılar. Bir kadına da uyabilir. Ama sanki biraz daha erkek kullanımına yakın gibi duruyor. Sonbahar-kış mevsimi için uygun olacaktır. Çok yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak riskli olabilir.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ Orta notaları da çok başarılı.
+ Yüksek kalitesi ve pürüzsüzlüğü etkileyici.

Eksileri:
- Son kısmı biraz basit kaçmış.
- Anormal fiyatı.

Koku Güzelliği:10/8

2 Şubat 2013 Cumartesi

Modern Yaratılış ve Uyum


Modern Yaratılış ve Uyum

Merhabalar sevgili koku severler. Geçtiğimiz haftalarda ilk yazısını yayınladığım parfüm sever Batuhan Ceylan'ın ikinci yazısı da elime ulaştı. Öğrenim gördüğü kimya bilimi ile parfümlerin ne kadar yakın olduğunu düşündüm ve daha teknik, bilgilendirici bir yazı istedim ondan. O da beni kırmayarak, çok güzel ve ilginç bir yazı kaleme aldı. Parfümler hakkında bilmediğiniz bir çok şeyi eminim ki bu yazı sayesinde zihninize yerleştireceksiniz.

Böyle güzel yazılarının devamı ile sevgili Batuhan...

Yazının tam metni diğer blogumda: http://parfumhaberleri.blogspot.com

1 Şubat 2013 Cuma

Caron – Royal Bain (1941)



Caron – Royal Bain (1941)  Markanın klasiklerinden.

1920 yılı henüz dünya süper gücü olarak kendisini gösterememiş Amerika Birleşik Devletleri için çok ilginç bir zamandı. Prohibition Era, belki de Amerika tarihinin en karanlık ve hakkında en az bahsedilen zaman dilimi. 1920-1933 yılları arasında olduğu söylenen Prohibition Era (Yasaklama Dönemi), on sekizinci ABD anayasası değişikliği doğrultusunda ülke çapında alkolün üretilmesi, taşınması ve satılmasının yasak olduğu dönemdi. Yani on üç sene boyunca Amerika'da içki yasaktı. Fakat bu yasak o kadar ilginç bir şekilde hazırlanmıştı ki, içki içenlere hiç bir şekilde ceza verilmiyordu. Yani üretimi ve satışı yasakken, içilmesi yasak değildi.    

Fakat insanın doğası hemen bir ikame yolu bulacaktı. Çünkü bir şeyi yasaklamanız, onun mutlaka kontrolsüz şekilde yer altına inmesini sağlar. İnsanlar her zaman yasağı daha çok merak eder ve arzular. Bu yasağın sonucunda Al Capone gibi mafyanın eline geçen içki kaçakçılığı, bir çok yasa dışılığı da beraberinde getirmişti. Sadece Newyork eyaletinde 30.000'den fazla gizlice içki içilen "Speakeasy" isimli yerlerin olduğu kayıtlarda mevcut. Yani yasak her zaman olduğu gibi insanoğlunu asla durduramaz. Burada sanırım bizim siyasetçilerin de almaları gereken önemli bir ders var.


1920'li yıllarda Amerika'da bu gelişmeler yaşanırken, Fransa'nın "tarihi" parfüm evi Caron, yeni bir banyo parfümü üretmeye koyulmuştu. Şimdi diyebilirsiniz ki, yahu Parfüm Merakı banyo parfümü de ne oluyor? Parfümün banyosu mu olurmuş? Evet efendim oluyor. Şöyle anlatayım.

Caron markası The Third Men, Yatagan, Caron Pour Homme, Parfum Sacre, Tabac Blond gibi önemli klasiklere sahip bir parfüm evi. Tarihi 1900'lü yılların başına kadar giden Caron, aynı zamanda pudraları ile de önemli yere sahip güzellik ve kozmetik sektöründe. Caron bir hikayeye göre Californialı milyoner William Randolph Hearst'ın isteği üzerine banyo parfümü yapmaya karar verdi. Milyoner Hearts'ın karısı, evinde yaptığı "şampanya banyolarını" değiştirmek istedi. Ve Caron firmasına başvurup, onlardan kendisine banyo kokusu/parfümü üretmelerini istedi.


1923 yılında Caron, bu isteği yerine getirdi. Banyo parfümünün ismi Royal Bain de Champagne olarak belirlenmişti. Şişesi de Amerika'daki Yasaklama Dönemine gönderme yapılarak şampanya şeklinde tasarlandı. Ayrıca şişenin tasarımı ve parfümün ismi de uyumluydu. Fakat ilerleyen yıllarda bazı yasal problemler çıktığı için parfümün ismi ve içeriği değiştirilerek EDT olarak yeniden piyasaya sunuldu. 1941 yılında ismindeki Champagne çıkarılarak Royal Bain (Kraliyet Banyosu) olarak aynı şampanya şişesi tasarımına sahip olarak yeniden satışa çıkarıldı. Böyle ilginç bir hikayeye sahip bugün inceleyeceğim parfüm.

Royal Bain, bir çok kaynakta uniseks olarak gösteriliyor. Fakat kendi sitelerinde kadın parfümü bölümünde. Bence de kadın kullanımına daha yakın. Parfümümüz Caron'un sitesinde "Zor bulunan parfümler" kategorisinde kendisine yer bulmuş. Sadece içeriğindeki üç notadan bahsedilmiş: Leylak, sedir ve sandal ağacı. Fragrantica'da ise oryantal çiçek olarak sınıflandırılmış.


Parfümün başlangıcı oldukça şaşırttı beni. Hatta inanamadım. Çünkü karşımda 1941 yılında üretilmiş bir koku var. Ben klasik, tozlu kokan şipre beklerken, oldukça tatlı hatta şekerli çiçekler karşıma çıktı. Aldehit hissi veren pudralı çiçekler gibi diyebilirim. Chanel'in eski klasik kadın parfümlerindeki gibi. Üst notalarda muhtemelen leylak başrolde. Oldukça tatlı hatta şekerli, pudralı leylak. Royal Bain'in açılışı oldukça kadınsı çiçekler ile gerçekleşiyor. Çok sevdiğimi söyleyemem. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Burada koku karakteri değişmiyor. Sadece şeker oranı düşüyor neyseki. Hala tatlılık var ama bıktırıcı değil. Bu arada leylağa gülde ekleniyor. Biraz da pudralı reçine. Orta notaları başlangıcına göre daha sevilesi. Son kısma gelindiğinde çiçekler pek hissedilmiyor. Yapaylık sınırında dolaşan pudralı vanilya ve yumuşak kremsi odunsu notalar kapanışı yapıyor. Azıcık da misk hissediliyor. Burası da bana göre değil.

Royal Bain'i üç kelime ile özetle derseniz şunları söylerim: Pudra, çiçekler (gül ve leylak) ve kremsilik. Öncelikle anlamadığım şey bazı kaynaklarda uniseks olarak sunulması. Royal Bain başından sonuna kadın parfümü olduğunu bağırıyor adeta. Özellikle başlangıcındaki kadınsılık had safhada. Bir erkeğe ne kadar yakışır şüpheliyim. Royal Bain bence 1940'lardaki süslü Fransız kadınlarının boyunlarını süsleyecek gibi.


Parfümün özellikle başlangıcındaki yoğun pudra kullanım, insanlarda sabunsu his yaratmasını sağlıyor anladığım kadarıyla. Yazımın başlarında çok kısa değinmiştim Caron'un aynı zamanda başarılı bir pudra üreticisi olduğunu. Acaba buradaki pudra kullanımı, markanın kendi ürünlerine bir gönderme mi? Bilemiyorum belki de sadece tesadüf.

Beni şaşırtan yanı başlangıcı. Günümüzün modern parfümlerinde alışığız çok tatlı, şekerli, karamelli kokulara. Fakat 62 yıllık bir parfümde üstelik üst notalarında bu kadar yoğun şeker/tatlılık kullanımı çok görülen şey değil muhtemelen. Fakat pek hoşuma gittiğini söyleyemem. Sanki " küçük kız çocuğu parfümü" gibi olmuş başlangıç. Ayrıca yoğun pudralı çiçekler de ilgimi çekemedi. Hatta zaman zaman gül suyu efekti bile verebiliyor. Genel olarak kendime yakın bulamadım kokusunu.


Royal Bain'i, garip bir şekilde Arap esintili parfümler üreten Montale'nin Sweet Oriental Dream'ine benzettim. İkisinde de aynı bol şekerli ve yapay vanilya var. Çok önemli klasiklere imza atmış Caron markasına pek yakışmayacak bir parfüm olmuş. Caron hala The Third Men demek benim için. Şampanyaya benzeyen şişesi ve “Kraliyet Banyosu” olarak tercüme edilebilecek ismi bence parfümün en güzel tarafları. Bu parfümü bir renge benzetmek isteseydim büyük ihtimalle pembe veya kırmızı ile ilişkilendirirdim.

Parfüm yazarı Luca Turin'in kitabında Royal Bain, metalik meyveli olarak sınıflandırılmış. Ayrıca beş üzerinden sadece bir yıldız verilerek, en düşük not layık görülmüş.


Parfümü Caron'un bir çok eserine imza atmış olan Ernest Daltroff tasarlamış. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun gibi görünüyor. Denemeden almanızı tavsiye etmem.

Artıları:
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Başlangıcındaki şekerli çiçekleri sevmedim.
- Orta ve alt notaları da yeterince ilginç değil.

Koku Güzelliği:10/5