Caron
– Royal Bain (1941)
Markanın klasiklerinden.
1920 yılı henüz dünya süper gücü olarak
kendisini gösterememiş Amerika Birleşik Devletleri için çok ilginç bir zamandı.
Prohibition Era, belki de Amerika tarihinin en karanlık ve hakkında en az
bahsedilen zaman dilimi. 1920-1933 yılları arasında olduğu söylenen Prohibition
Era (Yasaklama Dönemi), on sekizinci ABD anayasası değişikliği doğrultusunda
ülke çapında alkolün üretilmesi, taşınması ve satılmasının yasak olduğu dönemdi.
Yani on üç sene boyunca Amerika'da içki yasaktı. Fakat bu yasak o kadar ilginç
bir şekilde hazırlanmıştı ki, içki içenlere hiç bir şekilde ceza verilmiyordu.
Yani üretimi ve satışı yasakken, içilmesi yasak değildi.
Fakat insanın doğası hemen bir ikame yolu
bulacaktı. Çünkü bir şeyi yasaklamanız, onun mutlaka kontrolsüz şekilde yer
altına inmesini sağlar. İnsanlar her zaman yasağı daha çok merak eder ve
arzular. Bu yasağın sonucunda Al Capone gibi mafyanın eline geçen içki
kaçakçılığı, bir çok yasa dışılığı da beraberinde getirmişti. Sadece Newyork
eyaletinde 30.000'den fazla gizlice içki içilen "Speakeasy" isimli
yerlerin olduğu kayıtlarda mevcut. Yani yasak her zaman olduğu gibi insanoğlunu
asla durduramaz. Burada sanırım bizim siyasetçilerin de almaları gereken önemli
bir ders var.
1920'li yıllarda Amerika'da bu gelişmeler
yaşanırken, Fransa'nın "tarihi" parfüm evi Caron, yeni bir banyo
parfümü üretmeye koyulmuştu. Şimdi diyebilirsiniz ki, yahu Parfüm Merakı banyo
parfümü de ne oluyor? Parfümün banyosu mu olurmuş? Evet efendim oluyor. Şöyle
anlatayım.
Caron markası The Third Men, Yatagan, Caron
Pour Homme, Parfum Sacre, Tabac Blond gibi önemli klasiklere sahip bir parfüm
evi. Tarihi 1900'lü yılların başına kadar giden Caron, aynı zamanda pudraları
ile de önemli yere sahip güzellik ve kozmetik sektöründe. Caron bir hikayeye
göre Californialı milyoner William Randolph Hearst'ın isteği üzerine banyo
parfümü yapmaya karar verdi. Milyoner Hearts'ın karısı, evinde yaptığı
"şampanya banyolarını" değiştirmek istedi. Ve Caron firmasına
başvurup, onlardan kendisine banyo kokusu/parfümü üretmelerini istedi.
1923 yılında Caron, bu isteği yerine
getirdi. Banyo parfümünün ismi Royal Bain de Champagne olarak belirlenmişti.
Şişesi de Amerika'daki Yasaklama Dönemine gönderme yapılarak şampanya şeklinde
tasarlandı. Ayrıca şişenin tasarımı ve parfümün ismi de uyumluydu. Fakat
ilerleyen yıllarda bazı yasal problemler çıktığı için parfümün ismi ve içeriği
değiştirilerek EDT olarak yeniden piyasaya sunuldu. 1941 yılında ismindeki
Champagne çıkarılarak Royal Bain (Kraliyet Banyosu) olarak aynı şampanya şişesi
tasarımına sahip olarak yeniden satışa çıkarıldı. Böyle ilginç bir hikayeye
sahip bugün inceleyeceğim parfüm.
Royal Bain, bir çok kaynakta uniseks olarak
gösteriliyor. Fakat kendi sitelerinde kadın parfümü bölümünde. Bence de kadın
kullanımına daha yakın. Parfümümüz Caron'un sitesinde "Zor bulunan
parfümler" kategorisinde kendisine yer bulmuş. Sadece içeriğindeki üç
notadan bahsedilmiş: Leylak, sedir ve sandal ağacı. Fragrantica'da ise oryantal
çiçek olarak sınıflandırılmış.
Parfümün başlangıcı oldukça şaşırttı beni.
Hatta inanamadım. Çünkü karşımda 1941 yılında üretilmiş bir koku var. Ben
klasik, tozlu kokan şipre beklerken, oldukça tatlı hatta şekerli çiçekler
karşıma çıktı. Aldehit hissi veren pudralı çiçekler gibi diyebilirim. Chanel'in
eski klasik kadın parfümlerindeki gibi. Üst notalarda muhtemelen leylak
başrolde. Oldukça tatlı hatta şekerli, pudralı leylak. Royal Bain'in açılışı
oldukça kadınsı çiçekler ile gerçekleşiyor. Çok sevdiğimi söyleyemem. Bir süre
sonra orta notalara geçiliyor. Burada koku karakteri değişmiyor. Sadece şeker
oranı düşüyor neyseki. Hala tatlılık var ama bıktırıcı değil. Bu arada leylağa
gülde ekleniyor. Biraz da pudralı reçine. Orta notaları başlangıcına göre daha
sevilesi. Son kısma gelindiğinde çiçekler pek hissedilmiyor. Yapaylık sınırında
dolaşan pudralı vanilya ve yumuşak kremsi odunsu notalar kapanışı yapıyor.
Azıcık da misk hissediliyor. Burası da bana göre değil.
Royal Bain'i üç kelime ile özetle derseniz
şunları söylerim: Pudra, çiçekler (gül ve leylak) ve kremsilik. Öncelikle anlamadığım
şey bazı kaynaklarda uniseks olarak sunulması. Royal Bain başından sonuna kadın
parfümü olduğunu bağırıyor adeta. Özellikle başlangıcındaki kadınsılık had
safhada. Bir erkeğe ne kadar yakışır şüpheliyim. Royal Bain bence 1940'lardaki
süslü Fransız kadınlarının boyunlarını süsleyecek gibi.
Parfümün özellikle başlangıcındaki yoğun
pudra kullanım, insanlarda sabunsu his yaratmasını sağlıyor anladığım
kadarıyla. Yazımın başlarında çok kısa değinmiştim Caron'un aynı zamanda
başarılı bir pudra üreticisi olduğunu. Acaba buradaki pudra kullanımı, markanın
kendi ürünlerine bir gönderme mi? Bilemiyorum belki de sadece tesadüf.
Beni şaşırtan yanı başlangıcı. Günümüzün
modern parfümlerinde alışığız çok tatlı, şekerli, karamelli kokulara. Fakat 62
yıllık bir parfümde üstelik üst notalarında bu kadar yoğun şeker/tatlılık
kullanımı çok görülen şey değil muhtemelen. Fakat pek hoşuma gittiğini
söyleyemem. Sanki " küçük kız çocuğu parfümü" gibi olmuş başlangıç.
Ayrıca yoğun pudralı çiçekler de ilgimi çekemedi. Hatta zaman zaman gül suyu
efekti bile verebiliyor. Genel olarak kendime yakın bulamadım kokusunu.
Royal Bain'i, garip bir şekilde Arap
esintili parfümler üreten Montale'nin Sweet Oriental Dream'ine benzettim.
İkisinde de aynı bol şekerli ve yapay vanilya var. Çok önemli klasiklere imza
atmış Caron markasına pek yakışmayacak bir parfüm olmuş. Caron hala The Third
Men demek benim için. Şampanyaya benzeyen şişesi ve “Kraliyet Banyosu” olarak
tercüme edilebilecek ismi bence parfümün en güzel tarafları. Bu parfümü bir
renge benzetmek isteseydim büyük ihtimalle pembe veya kırmızı ile
ilişkilendirirdim.
Parfüm yazarı Luca Turin'in kitabında Royal
Bain, metalik meyveli olarak sınıflandırılmış. Ayrıca beş üzerinden sadece bir
yıldız verilerek, en düşük not layık görülmüş.
Parfümü Caron'un bir çok eserine imza atmış
olan Ernest Daltroff tasarlamış. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun gibi
görünüyor. Denemeden almanızı tavsiye etmem.
Artıları:
+ Kalıcılığı gayet iyi.
Eksileri:
- Başlangıcındaki şekerli çiçekleri sevmedim.
- Orta ve alt notaları da yeterince ilginç
değil.
Koku Güzelliği:10/5