Thierry Mugler – Alien (2005) Markanın
kadın parfümü.
"Reklamın tarihi
aslında milattan önceki dönemlere kadar dayanıyor. M.Ö 2000' li yıllarda Mısır’
da reklam kavramının ilk temelleri atıldı; ama yapılanlar tam olarak reklam niteliğinde
değildi. Reklam, Orta Çağ’ da üretici-tüketici kavramlarının oluşmasıyla,
tüccarların pazarlarda müşterilere ulaşmak için ürünlerini bağırarak
tanıtmaları ve satış yapmaya çalışmaları “reklam” olarak tanımlanabilir.
Sanayi Devrimiyle gelen
makineleşme nedeniyle tek tipleşmiş ürünlerin farklı özelliklerini ön plana
çıkarmak ve bunları anlatabilmek için reklam ihtiyacı bu dönemde arttı. 1895'
te ilk billboard reklamı, 1882' de ilk ışıklı reklam panosu örnekleri, reklam
kavramının önem kazandığını destekliyor.
20. Yüzyılda şirketler,
ürün reklamlarını sloganlarla desteklemeye başladı. 1911' de Woodbury isimli
sabun firmasının “sex sells!” sloganı bu konuda verilebilecek önemli bir örnektir.
Reklamcılığın sektör haline dönüşmesi ise; 1917' de Amerika’ da ilk reklam
ajansının kurulmasıyla başladı. 19. Yüzyılda gazete reklamlarına ara sıra
rastlanıyordu; fakat 20. yüzyılda bu reklamlar ancak etkin bir hal aldı.
Bunların yanı sıra radyo ve televizyon reklamları da artık müşterilere
ulaşmanın yeni bir yolu haline geldi. 1941' de Bulova Saat’ in reklamı ilk
televizyon reklamı örneğidir." (http://www.infopik.com)
Reklamcılığın kısa tarihi
olarak verilebilecek bu bilgiler, bir çoğumuz için anlamsız olabilir. Fakat
parfüm markaları için pazarlamanın önemi çok büyük. Özellikle de ana akım denilen
popüler ve çok satan markalar için.
Modern hayatın olmazsa
olmazlarından olan pazarlama faaliyetleri için parfüm üreticileri çoğu zaman
profesyonel stratejiler izlerler. Bir parfümü henüz tasarlamadan ve vücuda
getirmeden önce, kokusunun nasıl olacağından, şişesinin rengine kadar her detay
defalarca yapılan toplantılarda belirlenmeye çalışılır. Reklam kampanyasında
kimin oynayacağı, sloganın ne olacağı, parfümün kimlere hitap edeceği gibi
detaylardan bahsetmiyorum bile.
Bir plan çerçevesinde
yürütülen pazarlama faaliyetleri kimi zaman abartılı olabilir. Hatta pazarlama
işleri ile çok ilgilenmeyen niş markalar bile gerilla tarzı reklamlara başvurabiliyorlar.
Aklıma ilk gelen örnek tabiki Etat Libre d'Orange.
Bugün inceleyeceğim
Thierry Mugler parfümü Alien'ın pazarlama kampanyaları oldukça uçuk öğeler
taşıyor bence. Sadece reklam videosu değil, şişesinin formu, şişesinin rengi ve
basın broşürleri farklı bir parfüm olduğu izlenimi vermeye çalışıyor. Tam da bu
noktada bir yorumcunun güzel tespiti aklıma geliyor. Thierry Mugler'in
parfümleri neden soyut veya dünya dışı varlıklara gönderme yapıyor. Gerek
Angel, gerek Innocent, gerekse Alien, kaynağını soyut kavramlardan alıyor. Bu
durum sanırım Thierry Mugler'in kendisi ile ilgili. Muhtemelen bu bir seçim.
Markanın kendisini tanımlamasıyla bağlantı olabilir.
Bir parfümün isminin
Alien olması ve şişesininde dünya dışından gelen yaratıklara benzemesi hiç
kuşkusuz ilgi çekici. Mugler, anlaşılan bu parfümün konsepti ile ilgili başarılı
bir işe imza atmış. Ama ya kokusu. Biz parfüm severleri en çok ilgilendiren
kısım tabiki kokusu. Yoksa şişesinin rengi yada reklam faaliyetleri ikinci
hatta üçüncü planda olmalı. O zaman lafı daha fazla uzatmadan geçeyim Alien'a. Alien,
Thierry Mugler'in üçüncü safkan kadın parfümü. Büyük gürültü koparan başarılı
parfümü Angel'den sonra piyasaya sürülen kadın parfümü Innocent'in beklenen başarıyı
yakalayamaması, çıkacak üçüncü kadın parfümüne gözlerin çevrilmesine neden
olmuştu. Hatta bu durumu Thierry Mugler bile bir söyleşisinde dile getiriyor.
Parfümümüz Fragrantica'da
odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda karşıma çıkan koku tam
bir çiçek buketi. Ağırlık yaseminde. Hatta saf bir çiçek kokusu bile diyebilirim.
Ne turunçgil var ne de şekerli tatlılık. Sadece çiçekler. Fakat bence yapaylık
sınırında geziniyor. Üst notalar bana biraz fazla çiçeksi geldi açıkçası. Bir
süre sonra orta notalara geçiliyor. Fakat kokusu neredeyse hiç değişmiyor.
Sadece yumuşak odunsu notalar ekleniyor. Fakat yasemin hala çok baskın. Neyseki
bu kısım başlangıcına göre daha yumuşak ve sevilesi. Ama hala çok sevdiğim
söylenemez. Son kısımda yine süpriz yok. Yasemin baş rolde. Fakat odunsu
notalar geri çekilirken ortaya amber çıkıyor. Çiçeksi bir amber. Böylece de
tenden ayrılıyor.
Alien’ın resmi tanıtımı
ise şöyle: “Alien oldukça sıra dışı farklı bir parfüm. Üç eşsiz notadan oluşan
bu parfüm tüm benliğinizi saracak. İsmi ile sihirli sözcükleri anımsatan Alien'in
zambak yasemininden gelen nazik, güçlü ve zarif taç yapraklarını andıran
büyüleyici kokusuna sizde karşı koyamayacaksınız. Alışkanlık yaratacak bu
iddialı parfümden vazgeçemeyeceksiniz.” Görüleceği üzere parfümdeki üç ana nota
vurgulanmş. Bunlar yasemin, kaşmir ağacı ve amber.
Öncelikle şunu belirteyim
ki Alien tam bir kadın parfümü. Seksi, etkileyici ve cazibeli. Bazı yorumcular
uniseks olarak kullanılabilir diyorlar. Ama bunu kabul etmem mümkün değil.
Zaten daha başlangıcında öyle bir çiçek saldırısı ile üzerinize geliyor ki,
cinsiyetini ve kimleri hedeflediğini gayet iyi anlıyorsunuz. Bence Alien çok
dişil bir yapıda. Bu durumu şüphesiz parfümün ana öğesi olan yasemin çiçeği
sağlıyor. Normalde yasemini severim parfümlerde. Fakat buradaki kullanımı biraz
sabunsu/pudramsı ve hafiften de yapay. Onun için Alien ile ilgili fazla olumlu
şeyler söyleyemeyeceğim.
Bilemiyorum belki de bu
parfüm bana uymadı. Tenimle yeterince bütünleşemedi. Çünkü Alien, bir çok
kişini bahsettiği gibi etkiler yaratmadı
bende. Ama Alien'ın nasıl bir amaçla meydana getirldiğini anlıyorum. Bir
kadının çok güçlü ve vurucu bir silahı olması istenmiş. Etraftaki erkekleri
etkisi altına alan, hipnotize eden, aynı zamanda mekandaki diğer kadınlara da
meydan okuyan bir konsept. Bence günlük kullanımdan ziyade gece kulüplerinde,
özel ev partilerinde veya bir erkekle yenecek ilk akşam yemeğinde kadınların en
iyi yardımcısı olabilir.
Kimileri vanilyadan söz
etmişler. Ben öyle baskın vanilya alamadım. Alien aslında çok tek düze.
Başından sonuna kadar yasemin çiçeği temalı. Bu durum uzun süreli kullanımlarda
sıkıcı olabileceği mesajını veriyor. Ayrıca genel olarak kalitesini de başarılı
bulmadım. Biraz yapaylık hissediliyor başlarda ve orta notalarda. Alt notalar
en iyi yeri diyebilirim. Ama yeterli değil tabiki. Bence denemeden almak iyi
bir fikir değil. Aklıma gelmişken söyleyeyim. Alien genel olarak güçlü bir
kokuya sahip. Çok az sıkmak (en fazla 2-3 fıs) gerekiyor. Böylece etkisi daha
güzel oluyor. Fazla kullanımlarda boğucu ve itici oluyor kokusu.
Luca Turin, Alien'ı
odunsu yasemin olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Ayrıca
şunları yazmış kitabında:
" Alien yarıyarıya
Laurent Bruyere tarafından kompoze edilmiştir ki bu kişi daha önce Angel
Innocent'ı resmi olarak ilk klonlamış kişidir. Bu işte büyük Ropion'un olması sebebiyle
ne olursa olsun düşüncesizce veya aptalca yapılmış olması mümkün değildir.
Orijinalliği, yaseminin keskin çiçeksi bazının yerine Arap yasemininin taze,
doğal ve zengin notasının Angel'daki sentetik çekirdeğin sert ve madeni bir
hisle kaplanarak bağlanmış olmasıdır. Tende kalan son bölümü çok daha iyidir,
Bulgari Black'in sessiz versiyonu yerine vanilya çökmesi gibidir. O kadar kötü
olmamasına rağmen bir yeteneğin boşa çıkmasıdır. Yine de şişesi çok iyi."
Kokusunun tasarımını bir
çok ünlü parfüme imza amış Dominique Ropion ve çok büyük hit parfümler
yaratamamış Laurent Bruyere birlikte yapmışlar. Alien'in iki versiyonu var.
Birisi EDT diğeri de EDP. Benim denediğim Eau de Parfum (EDP) versiyonuydu.
Ayrıca flanker olarak dokuz ayrı modeli mevcut. Sonbahar-kış kullanımına daha
yakın duruyor.
Not: Bu parfümü bana
ulaştıran parfüm sever Fatih kardeşime teşekkür ederim.
Artıları:
+ Sonları fena değil.
+ Çekici ve seksi kokusu.
Eksileri:
- Başlangıcı biraz fazla
çiçeksi.
- Düz çizgide ilerliyor.
Kokusu neredeyse hiç değişmiyor.
- Genel anlamda
kalitesini başarılı bulamadım.
Koku Güzelliği: 10/6