Yves Saint Laurent – Jazz (1988) Markanın
klasikler arasında yerini almış erkek parfümü.
1989 yılının, eylül ayının ikinci haftası
yaşanıyordu. Güneşli, pırıl pırıl bir gündü. Amma da yorgun kalkmıştı bu sabah.
Oysaki gece erken yatmıştı. Önce anlayamadı bu yorgunluğun sebebini. 40’lı
yaşlarının ortalarına gelmek üzereydi. “Artık 20 yaşında değilim” diye
düşünerek kendisini kandırmaya çalıştı. Sonrasında biraz daha uykunun
mahmurluğundan kurtuldukça aklına geliyordu dün gece. Yine içkiyi fazla
kaçırmıştı.
Fransa meclisinin kendi halinde, etliye
sütlüye fazla karışmayan bir milletvekili, Paris belediye başkan yardımcısı ve
Amerikalı bir yatırım şirketinin yöneticileri ile akşam yemeğindeydi. Kendisini
ise Fransa yabancı yatırımcılar dairesinin başkanı olması sebebiyle davet etmişlerdi.
Aslında pek gitmek istememiş hatta bir bahane bulup kaytarmaya karar vermişti.
Ama konunun önemli olduğunu ısrarla vurgulamıştı bağlı bulunduğu bakanlık. Üst
kademe bir bürokrat olarak yemeğe katılmaktan başka şansı kalmamıştı.
Yataktan kalkmadan saatine uzandı. ”11
olmuş haa” diyerek ne kadar çok uyuduğuna hayret etti. Neyseki bugün
cumartesiydi. İşe gitmeyecekti. Yavaş yavaş yataktan kalkarak odasının kapısını
açıp, ev ve temizlik işlerinde yardımcı olarak çalışan Anette’e seslendi.
Oturduğu iki katlı lüks sayılabilecek ev, bir çok devlet memuru için hayal
gibiydi adeta.
“Hay aksi nerede bu kadın. Saat onda
gelmesi gerekirdi” diye düşünürken alt katta zayıf ve uzaktan bir ses
“buradayım” diyerek cevap verdi. “Kahvaltınız hazır. Gelebilirsiniz.”
Adam acele etmeden traşını oldu. On dakika
sonra aşağıya indi ve pek de mutlu olmayan bir yüz ifadesi ile masaya oturdu.
Anette bir buçuk yıldır yanında çalıştığı bu yüksek kademedeki ve yüksek maaşlı
bürokratın artık yüz ifadesinden nasıl olduğunu anlayacak hale gelmişti.
Anlaşılan pek keyfi yoktu bu sabah.
Anette bu sabah küçük bir sürpriz yaparak
hemen arka sokaktaki çiçekçiden bir buket yaptırmıştı. Masada güzel kristal bir
vazoda duran çiçekler yeni kesilmiş olmalıydılar. Mis gibi kokuyorlardı. Adam
gazeteleri karıştırmaya başlayacakken dikkatini içeriye yayılan kokulara verdi.
Ne kadar tanıdık diye düşündü. Vazoda lavanta baskın karakteri ile kendisini
hissettiriyordu. Arada sanki biraz fesleğen ya da artemisia. Fakat karar
veremedi. Kokularla arası zaten hiçbir zaman iyi olmamıştı. Jazz’ın başlangıcı
da erkesi ve eski denilebilecek bergamot, lavanta ve baharatlarla
gerçekleşiyor. Baharat derken öyle günümüzdeki gibi bol tatlı, şekerli
baharatlar gibi değil. Derinlerden de hayvansal bir koku geliyor adeta. Civet
olabilir. Erkeksi, olgun, kolonyamsı, biraz eski ve neredeyse tozlu. Tam 1980
ve 1990’larda piyasaya sürülen fujerlara benziyor. Jazz’ın ilk kısmını gayet
başarılı buldum. Ki bu tür eski kokan parfümlere her zaman tereddütle yaklaşan
birisi olarak. Çok doğal, kaliteli, ilginç ve erkeksi. Baharat kullanımı ise
çok iyi. Fazla laubali değil. Biraz resmi. Hatta “benimle fazla muhatap
olmanızı istemiyorum” diyen bir aristokrat gibi.
Kahvaltısını yaptıktan sonra geniş oturma
odasına geçip bugün ne yapacağını yazdığı not defterine bir göz attı. Artık her
şeyi yazıyordu. Yoksa hemen unutuyordu. Notları arasında en hoşuna giden ise on
beş günde bir şehir kulübünde düzenledikleri briç turnuvalarıydı. Bugün de
vardı işte. Aynı kendisi gibi Paris’in üst düzey bürokratları ile saatlerce
briç oynayıp, siyasetçilerin dedikodularını yapacaklardı. Daha ne istesin ki.
Dışarı çıkmak için acelesi yoktu. Acaba
hangi kıyafeti giyeyim diye düşünürken, oldukça vakit geçirmişti. Yine karar
veremiyordu. İmdada bir kadın gözüyle Anette yetişecekti. Dışarı çıkacakken
artık son bir iş kalmıştı. Parfümü. Etrafındaki herkes o yılların modası olan
Aramis Classic ya da Chanel Pour Monsieur kullanıyordu. O ise farklı olmayı
seviyordu. Parfümünü bolca sıkıp dışarı çıktı.
Araba kullanmayı pek sevmezdi. Zaten
gideceği şehir kulübü evine çok yakındı. Paris’in kalbur üstü semtlerinden
birindeki kulübün girişinde kapı görevlisi yaşlı Albert yine iş başındaydı.
Albert’in kısaca hatırını sorup içeriye girdiğinde karşısına sinir olduğu
insanlardan olan İçişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı çıkmıştı. Sahte ve
abartılı bir selamlaşma ile ana hole geçti.
Büyük salona açılan holde duraksamadan
hızlı adımlarla içeriye girdi. Ne de olsa iyi bir masa bulmak gerekiyordu briç
için. Bazen çok güçlü rakiplerle karşılaşıyor, ilk turda eleniyordu. Tabiki
sonrasında diğer arkadaşlarının inceden dalga geçmeleriyle devam eden bir gün
yaşıyordu. Neyseki iki tane acemi olduğunu düşündüğü rakibinin masasına oturdu.
Yanında ise daha önce hiç görmediği genç sayılabilecek birisi vardı. “Sanırım
yeni atanmış bir bürokrat” diye düşündü. Bu masadan birinci çıkacağı garanti
gibiydi.
İlk el dağıtılmıştı. Bugün ikinci kez aklı
yine kokulara gitmişti. Çünkü yanındaki adamın parfümü ister istemez onun
burnuna kadar geliyordu. Baharat mı dese, çiçekler mi dese karar veremedi.
Jazz’ın orta kısmından sonlarına kadar kokusu çok büyük değişim göstermeden
devam ediyor. Ana hatlarıyla, aromatik, yeşil erkeksi çiçekler (fesleğen,
eğrelti otu, sardunya, azcık gül), reçinemsi tuhaf bir deri ve gücü zayıflamış
baharatlar. Odunsu notalar, misk, amber ve sandal ağacını da unutmayalım. Deri
biraz daha ön planda diyebilirim.
Jazz bana Ralph Lauren’in ünlü
klasiklerinden Safari’yi hatırlattı. Biraz da Guy Laroche – Drakkar Noir. Özellikle
orta notalardan itibaren ortaya çıkan o reçinemsi aromatik tuhaf deri kısmı
ile. Jazz’ın benzeri arkadaşları olarak Van Cleef & Arpels – Tsar, Lacoste
Original, Zino Davidoff, Azzaro Pour Homme, Paco Rabanne Pour Homme, Cartier –
Pasha sayılabilir.
Jazz tam bir eski kokan, tozlu, maço,
erkeksi, zengin harmana sahip aromatik fujer diyebilirim. Birazda iyi
ayarlanmış tatlılık mevcut. Bu tatlılık günümüz parfümlerindeki bol şekerli
gibi değil. Muhtemelen tatlılık tonka fasulyesi ile sağlanmış. Günümüzün parfüm
trendlerine çok uzak. Benim bu tür parfümlere olan yaklaşımım belli. Onun için
övgüler yağdırmayacağım tabiki. Fakat bu tür parfümleri sevenler için güzel bir
seçenek olacaktır. Yine de şuna eminim ki 1980’li yılları yaşadık ve gitti. Bir
daha yaşamak istediğimi sanmıyorum!
El sona erdiğinde tanımadığı genç adam
tarafından elenmenin şaşkınlığını yaşıyordu. Oysa karşısındaki Fransa’nın
önemli briç oyuncularından birisiydi aynı zamanda. Hem içinden kızarak hem de
somurtarak bara geçti ve bir içki söyledi. Fırsatı kaçırmak istemeyen bir
arkadaşı ise inceden gülümseyerek dalgasını geçiyordu ilk turda elenen arkadaşı
için. Zaten bugün pek havasında değildi. İkinci içkisini içtikten sonra ise
Paris’in tanınmış caz kulüplerinden birisine gitmek üzere kapıdan çıktı. Hava
eylül ayının serinliğindeydi. Adımlarını sıklaştırdı ve ikinci sokağın köşesini
dönüp gözden kayboldu.
Jazz aynı Safari ya da Zino Davidoff gibi
bir klasik. Bu konuda şüphe yok. Döneminin başarılı ve önemli parfümlerinden
birisiydi. Fakat artık ne kadar geçerlidir kokusu şüpheliyim. Almadan önce
mutlaka denenmesi gerekiyor. Uyarmadı demeyin.
Bu parfüm bence sadece belli bir yaşın ve
statünün üzerindeki erkeklerin girebildiği kulüplere mensup kişilerin
kullanabileceği gibi. Mesela bir golf ya da atçılık kulübüne üye erkeler
olabilir. Ya da entelektüel bir bilgi paylaşım kuruluşunun yöneticileri. Yani
günlük kullanımda sıkıp da etrafta dolaşayım derseniz pek uygun olacağını
sanmıyorum. Daha özel bir kullanım alanı olmalı.
Jazz, markanın Pour Homme ve Kouros gibi
eski dönem klasiklerinden birisi. Yani özellikle son yıllarda öne çıkardıkları
M7, L’Homme, La Nuit de L’Homme, Body Kouros gibi modern kokuya sahip
parfümlerinden değil Jazz. Bu anlamda eski kanadı temsil ediyor diyebilirim.
Parfümün tasarımını, pek ismi duyulmamış ve
başarılı işlere imza atamamış Jean-Francois Latty yapmış. Bu sıcak günlerde
bile bende bir sıkıntı yaratmadı. Oysaki bolca baharatlar mevcut içinde.
Buradan yola çıkarak dört mevsim kullanılabilecek bir kokusu olduğunu
düşünüyorum. Ama yine de aşırı kullanımda çok sıcak yaz günlerine uymayabilir.
Benim gibi az sıkarak bu küçük problemi aşabilirsiniz.
Luca Turin kitabında Jazz’a beş üzerinden
dört yıldız vermiş. “Ferah Fujer” olarak sınıflandırmış. Anlaşılan epey beğenmiş.
Luca Turin ile yine bir parfümde anlaşamıyoruz demek ki.
Jazz kesinlikle genç arkadaşlara göre
değil. Yaşı otuz beş hatta kırkın üzerindeki erkeklerin kolonyası olabilir.
Biraz olgunluk, görmüş geçirmişlik istiyor. Yine bir ayrıntı vereyim. Jazz artık
bir çok parfümün başına geldiği gibi geçtiğimiz yıllarda reformülasyona
uğramış. Benim denediğim muhtemelen yeni formülasyonu. Ve her zamanki gibi eski
formülü daha çok beğeniliyor. Sanırım siyah-beyaz plastik şişedeki versiyonu
eski formülü. Eğer bulabilirseniz onu almanız daha mantıklı gibi görünüyor.
Şeffaf şişeler yeni formül olmalı.
Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Parfüm dünyasının klasiklerinden. Ayrıca
yurtdışındaki sitelerde çok uygun fiyatlara bulunabiliyor.
+ Artık pek kalmayan orta yaşlı erkeklere
uygun parfümlerden birisi.
Eksileri:
- Orta notalarından itibaren ilgi çekici
bir yanı yok.
- Eski ve modası geçmiş gibi duran kokusu.
- Riskli sayılabilecek bir arkadaş.
Birisine hediye vermek için güvenli bir seçenek değil.
Koku Güzelliği:10/5.5