14 Haziran 2012 Perşembe

Chanel – Allure Homme Edition Blanche (2008)



Chanel – Allure Homme Edition Blanche (2008) Markanın erkek parfümlerinden.

1999 yılında Chanel’in “modern klasiklerinden” birisi olan Allure Homme piyasaya sürülür. Ünlü burunlardan Jacques Polge’un tasarladığı bu parfüme Chanel severler, yoğun ilgi gösterirler. Zamanla yeni çıkan rakiplerinin de etkisiyle eski popülerliği kalmaz Allure Homme’un. Belki de bir pazarlama hamlesi olarak bu sefer 2004 yılında Allure Homme Sport piyasaya sunulur. Yine Jacques Polge imza atmıştır. Geçtiğimiz aylarda denediğim ve bende çok büyük bir iz bırakmayan parfümlerden olmuştu. Hatta Chanel’in kalitesine ve marka imajına yakıştıramamıştım Sport versiyonunu.

Bu sefer 2008 yılında yine Allure ismi kullanılarak yeni bir parfüme imza atar Jacques Polge. Sanırım bunun anlamı, çok tutan ve şöhretli parfümlerin ismini kullanarak başka ve benzer kokular üretmek. Ve satışları arttırmak.

                                    Allure serisinin en popüler üç üyesi: Sport, Homme ve Edition Blanche. 

Bugün markanın Allure serisinin bir üyesi olan Allure Homme Edition Blanche’ye yer vereceğim. Oryantal olarak sınıflandırılmış. Açılışı limon egemenliğinde gerçekleşiyor. Fakat çok doğal ve mis gibi bir limon değil. Biraz limon kolonyalarını hatırlattı bana. Nerede Annick Goutal – Eau d’Hadrien’daki nefis limon esansı. Başlangıcı ferah ve ortalama bir limon diyebilirim. Biraz abisi Allure Homme Sport'a benziyor.

Orta notalara gelindiğinde limona kremsilik ekleniyor. Muhtemelen vanilyadan geliyor bu his. Fakat limonsu-turunçgil işbirliği daha güçlü. Vanilya sadece yardımcı kuvvet anladığım kadarıyla. Bu kısımda biraz da baharatlar hissediliyor. Zencefil yada biber olabilir. Ama çok baskın değil. Orta notaları en çok sevdiğim yeri diyebilirim parfümün.

Son kısımda ise kokusu yine çok büyük değişiklikler göstermiyor. Limon-turunçgil ana yapıya yumuşak odunsu notalar ekleniyor. Eh işte diyebilirim sonları için. Yani özetle: Limon, turunçgil, kremsi vanilya, baharatlar ve odunsu notalar.


Öncelikle şunu söyleyeyim. Edition Blanche tam bir yaz parfümü. Ferah, hafif, yumuşak. Bence ana ekseni limon-turunçgil üzerine. Diğer kokular cazibe ve ilginçlik katmak için kullanılmış. Yapaylık hissedilmiyor.

Açıkçası başlangıcını pek başarılı bulmadım. Sıradan bir limon kokusu. Orta notalar ise çok daha güzel. Zaten parfümün ilgi görmesinin nedeni de sanırım bu kısım. Alt notaları da çok etkileyici değil. Bence ortalama bir kokuya sahip. Genel olarak çok değişmeyen, düz çizgide ilerleyen, basit bir kokusu var. Orta notalarındaki limonlu baharat kokusu biraz Dior Homme Sport’u andırıyor. Fakat ondan daha başarılı bence.


Şimdi burada yine “algılarımız” devreye giriyor. Chanel isminin büyüklüğüne ve prestijine böylesi basit bir parfüm yakışıyor mu? Sanırım tartışmanın zemini bu olmalı. Tarihinde efsane parfümlere imza atmış bir markadan daha iyi bir koku beklemeli miyiz? Yoksa günümüzün parfüm endüstrisinin peşine takılıp giden bir markaya mı dönüşüyor Chanel. Bence asıl soru bu.

Chanel’in yeni parfümleri oldukça eleştiriliyor. Hele ki Bleu de Chanel bence de tam bir fiyasko. Edition Blanche o kadar başarısız değil bence. Hele ki kadınlardan çok olumlu tepkiler aldım. Yani Jacques Polge, bu parfümle kadınların kalbini kazanmış gibi görünüyor. Eğer parfümleri “kadınların hoşuna gitsin” diye kullananlardansanız size güçlü bir seçenek çıkmış durumda. Luca Turin ise bu parfüme beş üzerinden üç yıldız vermiş.


Fakat ben yine de bir şişesini alıp kullanma taraftarı değilim. Çok daha güzel yaz mevsimine uygun parfümler olduğu düşünülürse. 30 yaşın altındaki genç arkadaşlara tavsiye ederim. Günlük kullanıma ve spor giyime çok uyacaktır. Deneyen bir çok kişinin hoşuna gidebilecek tarzda bir kokuya sahip.

Artıları:
+ Orta notalarını beğendim.
+ Kokusunu duyan kadınlar bu parfüme oldukça ilgi gösterdiler.

Eksileri:
- Harikalar yaratan bir hali yok.
- Basit bir kompozisyona sahip.
- Rakiplerine göre yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7

12 Haziran 2012 Salı

The Different Company – Sel de Vetiver (2006)



The Different Company – Sel de Vetiver (2006)  Markanın unisex kullanıma uygun parfümü.

“Sonunda yaz geldi” diye düşünüyordu kadın. Haziran ayının ortalarına gelinen şu günlerde, artık kemiklerinin bile ısındığını hissediyordu. Bastıran sıcaklar her insanda olduğu gibi onda da “tatile çıkma” hissi uyandırıyordu. Sanki sadece yazın tatile çıkılırmış gibi.

Büyük bir şirkette orta kademe yönetici olan kadın, sevgilisine bir sürpriz yapmak istiyordu. Ne yapsam diye düşünürken aklına harika bir fikir geldi. Kısacık İtalya kaçamağı…

Hemen ilk akla gelen yöntemi uyguladı. İnternet üzerinden hazır turlara bakındı epey bir süre. Fakat bu paket turlar pek eğlenceli görünmüyordu. Onun istediği romantik, küçük ve salaş bir İtalyan sahil kasabasında sevgili ile geçirilecek günlerdi. Bir kadın başka ne isterdi ki…

İnternette gezinirken bir site dikkatini çekti. Gezgin bir çiftin anılarını anlattığı bir blogdu. Harika bir sahil kasabasından bahsediyorlardı. Kararını hemencecik vermişti. Bekle bizi Positano.


İzin günlerini aynı hafta sonuna denk getirmişlerdi nihayet. Kendilerini bir anda Roma’ya kalkan uçakta buldular. Her ne kadar bir çoğu haklarını aradıkları için zalimce işten çıkarılmış olsalarda Türk Hava Yolları’nın kabin görevlileri çok ilgili ve çok kibarlar. Bir de Amerikan uçaklarındakileri görün.

Sonunda Roma’ya vardılar. Her zamanki pasaport işlemlerinden sonra ilk işleri şehrin merkezinden bir araba kiralamak oldu. Böylece yol üzerindeki diğer yerleri de keşfetmek mümkün olacaktı. Yorucu sayılabilecek bir araba yolcuğundan sonra nihayet Positano’ya ulaştılar. Burası bir dağın yamacına kurulmuş bir sahil kasabası. Daha ilk gördüklerinde bayıldılar. Yorgunluklarına aldırmadan hemen başladılar dolaşmaya.

İlk aldıkları koku ise limon oldu. Evet buradaki limon ve bergamot bahçelerinden geliyordu muhtemelen bu koku. İşte Sel de Vetiver’in açılışı da biraz limon-bergamot ve yabancıların “Earthy” dedikleri toprağa benzeyen bir koku. Silhat mı yoksa kakule mi karar veremedim. Ama aklınıza hemen Terre d’Hermes gelmesin. Daha önce rastlamadığım bir duruluk ve sadelik. Tam bir Jean Claude Ellena tarzı. Belki de bu bir aile geleneği. Fakat parfümü kızı Celine Ellena tasarlamış. Ellena kendi parfümü için şunu söylemiş: “Denizden çıktıktan sonra ten üzerinde kuruyan deniz tuzuna benziyor Sel de Vetiver”.


İki sevgili bu kasabayı keşfederlerken asfalt yolun sonuna varıyorlar. Bundan sonrası toprak bir patika. Burayı merak edip arabadan iniyorlar ve yürüyorlar. Derken karşılarına çok bakımlı bir narenciye bahçesi çıkıyor. Bir kısmı limonlara, bir bölümü portakallara ayrılmış. İleride ise bahçenin sonunda bir adam hiç acele etmeden mahsulunu toplamakta. Çünkü burada zaman da hayatta yavaş ilerliyor. Neden acele etsin ki?

Sel de Vetiver’in orta notaları da sizi bir greyfurt-bergamot bahçesine girmişsiniz gibi hissettiriyor. Biraz da yeşil çiçekler. Süsen çiçeği (iris) olabilir. Çok güzel, doğal, taptaze ve İtalyan tarzı. Biraz kabe samanı  ve tuzlu deniz esintisi de burnunuzu okşuyor. Hala çok sakin, pürüzsüz ve doğal. Mis gibi adeta.

“Buraya kadar gelmişken denize girmeyecek miyiz” diye soruyor sevgilisine kadın. Bir kadın böyle bir soru soruyorsa bunun anlamı “Hadi daha ne bekliyoruz doğru plaja” demektir. Positano’nun iki plajından biri olan Spiaggia Grande’ye iniyorlar. Uzandıkları şezlonglarda hiçbir şey düşünmeden kitap okuyup etrafa bakınmak belki de dünyanın en güzel şeyi. Ne iş stresi var. Ne trafik derdi. Ne de ödenmesi unutulan faturalar.

                                                            Positano'daki Spiaggia Grande Plajı.

Sel de Vetiverin’in alt notalarında ise deniz esintili greyfurt-kabe samanı kokusuna yeşil notalar eşlik ediyor. Yani orta notalarına çok benziyor. Büyük bir değişime rastlanmıyor. Böylece de tenden ayrılıyor. Yani özetle: Azcık limon-bergamot, yeşil çiçekler, greyfurt, kabe samanı ve deniz esintisi.

Sel de Vetiver, markanın kurucusu dünyaca ünlü burun Jean Claude Ellena’ya özgü bir sadelik, duruluk ve sakinlik içeriyor. Öne çıkmaya çalışan hiçbir nota yok. Burnu rahatsız eden yapaylık yok. Zorlama bir koku yaratma gayreti yok. Her şey ölçülü ve minimal. İsminin Sel de Veitver olduğuna bakmayın. Bu parfüm bence vetiver’den ziyade narenciye-greyfurt, aromatik otlar teması üzerine inşa edilmiş. Diğer unsurlar bu ana eksenin etrafına yerleştirilmiş.

İki sevgili geçen iki günün ardından ise artık ayrılmak zorundalar bu güzel kasabadan. İçleri biraz buruk. Ne çabuk geçti diye düşünerek. Neden böyle güzellikleri ömrümüz boyunca değil de sadece iki gün yaşıyoruz diye hayıflanarak.


Sel de Vetiver, son yıllarda moda olan “deniz temalı yada deniz gibi kokan” parfümlerin güzel bir örneği bence. Geçtiğimiz haftalarda denediğim Heeley – Sel Marin ile aynı kulvarda yarışıyorlar. Fakat bence Sel de Vetiver daha güzel, ayakları yere basan, yapaylık barındırmayan bir yapıya sahip. Yani bir seçim yapacak olsam sanırım Sel de Vetiver’i tercih ederdim.

Eğer deniz esintisi, bergamot, ekşi, buruk greyfurt ve tozlu kabe samanı karışımı bir parfüm arıyorsanız çok iyi bir koku bulmuş durumdasınız. Genel olarak çok değişmeyen yapısı biraz hayal kırıklığına uğratabilir sizi. Fakat buradaki amaç zaten o. Basitlik ile güzelliği harmanlamak.


Parfüm kritikçisi Chandler Burr, Sel de Vetiver’e beş üzerinden beş yıldız vererek “Deniz kenarına yakışacak en iyi parfümlerden birisi” ilan etmiş. Luca Turin ise dört yıldız vermiş bu parfüme.

The Different Company’nin bir niche marka olduğunu, fiyatlarının oldukça yüksek olduğunu önemle belirtmeliyim. Yani almadan önce denemeniz iyi olacaktır. Hem erkelere hem de kadınlara uyacaktır kokusu. Bana biraz Hermes’in Terre d’Hermes ile Un Jardin Sur Le Nil parfümlerini hatırlattı. Terre’deki kabe samanı ve toprak kokusuna tuzlu bir greyfurt-bergamot eklenmiş hali diyebilirim.

Koku Güzelliği:10/8

9 Haziran 2012 Cumartesi

Costume National Homme (2009)



Costume National Homme (2009)  Markanın başarılı erkek parfümü.

“Temiz ve grafik çizgiler markanın yapısı ve duygusallığı ile, modernlik ve sofistikeliğinin arasında bir armoni yaratır. Silüeti yapılı, ince uzun ve keskin. Daima seksi.
 Erkek için odunsu, ambersi, baharatlı,  eau de parfum yoğunluğunda olan bu koku taze üst notalarla - greyfurt, kakule ve bergamot - başlangıcını yapıyor. Esans daha sonra tarçın, kekik ve karanfilin baharatlı armonisinin içine giriyor. Sonunda sandal ağacı, paçuli ve laden kokuya genel akordunun derinliğini ve sıcaklığını veriyor.
Bu yeni parfümde Ennio, daha önceki kokularla bütünlüğü sağlamak için, yine tüm zamanlara uyan, elegan ve duygusal bir şeyler düşündü. Teknik yaratım en prestijli usta burunlardan biri tarafından detaylara ve bütüne büyük önem verilerek, oldukça erkeksi ama zarif, baştan çıkarıcı ve olağanüstü şık biçimde yaratıldı.
Çok yönlü, şehirli, kozmopolit kişilikli, kalite ve Rock & Roll tutumunu, edineceği her üründe arayan profesyonel erkeğin vazgeçilmezi olarak istenildiği her an kullanılabilir.”


Yukarıdaki cümleler Costume National Homme parfümünün resmi tanıtım yazısı. Neredeyse birbirinin aynı cümleleri evirip çevirip, kopyalayıp yapıştırmaya devam ediyor parfüm markaları. Dior kadını şöyledir, Calvin Klein erkeği böyledir. Acaba bu tanıtım cümlelerini okuyup da havaya giren müşterileri var mı merak etmekteyim. Mesela “baştan çıkarıcı” olmak bir sürü parfümün ortak paydası. Madem bu kadar çok parfüm baştan çıkarıyor insanları, o zaman ortalıkta baştan çıkmış bir sürü insan olması gerekmiyor mu? Daha da ileri götürürsek, bir parfüm insanı ne kadar baştan çıkarabilir ki? Sanırım bu noktada parfümlerden gereğinden fazla şey bekliyoruz.

İstiyoruz ki bir parfüm olacak. Onu sıkacağız. Ve dünya üzerindeki insanların bir çoğu bize bayılacak, etkilenecekler, hayran kalacaklar, peşimizden koşacaklar. Değerli arkadaşlar, eğer bir parfümden böyle şeyler bekliyorsanız üzgünüm ama çok fazla hayal kurmamanızı tavsiye ederim. Bana e-posta, facebook yada parfüm merakı blogu yoluyla gelen soruların çoğunluğu “ bir parfüm ismi ver ki, dünyanın en popüler insanı olayım” tarzında oluyor. Daha önce de bazı arkadaşlara dediğim gibi böyle “sihirli” bir parfüm yok. En azından ben rastlamadım. Onun içindir bunları yazmayı uygun gördüm. Amacımız sadece kendimizi ve etrafımızdaki insanları rahatsız etmeden güzel kokmak olmalı. Hepsi bu. Parfüm dediğimiz şey de zaten kabaca güzel kokulu sıvıdan ibaret değil mi?

Buradan küçük bir manevra ile Costum National Homme parfümüne geçmek istiyorum. Çünkü artık şansıma mıdır bilemiyorum ama son zamanlarda gayet hoşuma giden kokular ile karşılaşıyorum. Costum National Homme’da bunlardan birisi oldu. Bu hazır giyim markasının çok fazla parfüm çıkartmadığını belirtmem gerek. Haziran 2012 itibriyle sadece dokuz tane parfüme imza atmışlar. Geçtiğimiz aylarda markanın Scent ve Scent Intense parfümlerini denemiştim. Açıkçası ikisi de pek tatmin etmemişti beni. Bugün ise yeni sayılabilecek bir kokuya yer vereceğim.


Costum National parfümleri, pazarda konumlanması açısından biraz farklı bir yerde. Niche desek tam değil. Fakat fiyatları klasik popüler markalardan da yüksek. Bildiğim kadarıyla parfümlerini EDP olarak piyasaya sunuyorlar. Bu durum da ana akım markalarda görülen bir şey değil. Benim kafam karışmış durumda. O zaman “Yarı Niche” diyerek kendimce işin içinden çıkmaya çalışayım.

Costum National Homme aromatik odunsu olarak sınıflandırılmış. Pek yanlış bir tanımlama değil geneline bakarsak. Parfümümüzün açılışı tatlı kırmızı meyveler, ağaç reçinesi, tatlı baharatlar ve biraz da içkimsi (belki de viski) kokuların karışımı ile gerçekleşiyor. Harika üst notaları var diyebilirim. Çok doğal, zengin, modern ve tam benim istediğim gibi. Başlangıca söyleyecek bir şeyim kesinlikle yok. Nefis.

Orta notalara geçildiğinde koku karakteri çok değişmiyor. Aynı meyvemsi, tatlı baharatlar devam ediyor. Fakat içki kokusuna benzettiğim yanı pek kalmıyor. Bu andan itibaren tam bir aromatik baharatlı bir hal alıyor. Muhtemelen tarçın-karanfil ikilisi ana gövdeyi oluşturuyor. Başlangıcındaki o yüksek canlılık ve enerji azalsa da hala çok sevilesi. Son kısımda yine kokusu çok büyük değişim göstermiyor. Alt notalarında hissedilir derece de odunsular ortaya çıkıyor. Muhtemelen tütsü. Belki biraz amber. Bu bölümün ana oyuncusu odunsu notalar diyebilirim rahatlıkla. Yani özetle: Kırmızı meyveler, tatlı baharatlar, odunsu notalar parfümün ana eksenini oluşturuyor.

Costum National Homme, günümüzün modern, popüler, tatlı baharatlı parfümlerine çok ciddi bir rakip. Bu anlamda biraz YSL – La Nuit de L’Homme ile benzerlik taşıyor. Fakat La Nuit’in Costum National Homme karşısında bence hiç şansı yok. Gerek koku güzelliği, gerekse kalite hissiyatı anlamında rahatlıkla niche parfümlerle yarışır Costum National Homme. Bana biraz L’Artisan – Tea for Two’nun sonlarına benziyor gibime geldi. Fakat bence Tea for Two’den bile çok daha güzel. Hatta başlangıcı Serge Lutens – Chergui’yi anımsattı. Evet bence kesinlikle paralellik var iki parfüm arasında.


Bu parfümdeki tatlı baharat kullanımına bayıldım. Kırmızı meyveler benzeri koku ve odunsu notalar ile öyle güzel harmanlanmış ki koklamaktan bıkmadığım bir parfüm olarak kayıtlara geçmek istiyorum. Daha önce denediğim Scent ve Scent Intense parfümlerine biraz benziyor genel tarzı. Hatta ilk kokladığımda Scent’e oldukça benzettim. Fakat her ikisinden de çok daha başarılı bence. Denediğim en iyi Costum National parfümü diyebilirim rahatlıkla. Genel olarak çok popüler olmayan ve herkesin bilmediği güzel bir kız gibi sanki. Güzel bir sürpriz oldu benim için Costum National Homme.

Parfümün eleştirilecek yanı ise kokusunun çok değişmemesi. Başından sonuna kadar neredeyse aynı çizgide ilerliyor. Çok büyük değişim göstermiyor. Sizi şaşırtmıyor. Keşke daha detaylı olsaymış. Tabiki başlangıcını saymıyorum.

Costum National’ın güzel yanlarından birisi Türkiye’de bulmanız zor değil. Tekin Acar mağazalarında satılıyor. Oralardan deneyebilme ve karar verebilme şansınız var. Ayrıca bazı Türkiye merkezli açık arttırma ve alışveriş sitelerinde de bulunabilir.


Parfümün kalıcılığı ve fark edilirliği fena değil. Muhtemelen EDP olmasının avantajını kullanıyor. Sıkarken dikkatli olmanız gereken parfümlerden. Hem kendinizi hem de etrafınızdaki rahatsız etme ihtimaliniz olabilir. Parfüm pazarında nadir kullanılan yeni bir pompa sistemi varmış şişesinde.

Bologna Cosmoprof Kozmetik Fuarında düzenlenen 21. Uluslararası Parfüm Akademi Ödülleri töreninde, İtalya’nın “En İyi İtalyan Yapımı Erkek Parfümü” ödülünü kazanmış. Bu eseri bir çok önemli parfüme imza atmış ve Frederick Malle içinde çalışmış olan saygın burunlardan Dominique Ropion yapmış.

Erkek parfümü olarak çıksa da bence bir kadın da kullanabilir. Hatta kadınların bu parfümü oldukça seveceklerini düşünüyorum. En azından bizim evde durum böyleydi. Baharatlı ve yoğun yapısından dolayı sonbahar-kış mevsimi için daha uygun gibi görünüyor. 40 yaşın altındaki erkeklere tavsiye ederim.

Artıları:
+ Başlangıcı harika.
+ Modern ve herkesin sevebileceği kokusu.
+ Gerek günlük kullanımda gerekse gece dışarı çıkmalarında iyi bir seçim olabilir.

Eksileri:
- Çok düz çizgide ilerliyor.
- Sonlara doğru başlardaki ilginçlik azalıyor.

Koku Güzelliği:10/8.5

7 Haziran 2012 Perşembe

Bond No.9 – Gramercy Park (2003)



Bond No.9 – Gramercy Park (2003)  Markanın unisex parfümlerinden.

Newyork merkezli niche parfüm evi Bond No.9 son zamanlarda bir çok parfüm çıkarıyor. Açıkçası artık hızlarına yetişmek zor. Bu anlamda tarzları benzemese de Montale gibi bir büyüme stratejisi izliyorlar. Yani bol bol parfüm çıkartmak. E haliyle bu kadar çok parfüm çıkarırsan mutlaka birilerinin beğeneceği kokular olacaktır. Fakat benim çok da hoşuma giden bir şey değil onlarca parfüm çıkarıp durmak arka arkaya.

Piyasaya çıkardığı parfümlerinde Newyork’un çeşitli semtlerinin ve simge haline gelmiş bölgelerinin ismini kullanıyor Bond No.9. Mesela bugün inceleyeceğim parfümü Newyork’un simgelerinden birisi olan Gramercy Park.

Newyork’un kalbi sayılabilecek Manhattan, filmlere bile çokça konu oluyor. Bence sadece Newyork’un değil, Amerika’nın kalbi sayılabilecek bir yer Manhattan. Newyork’un finansal, ticari ve kültürel başkenti denebilir. 11 Eylül saldırıları ile yıkılan ikiz kuleler, Birleşmiş Milletler merkez binası, Newyork Borsası ve NASDAQ burada bulunuyor. Bir apartman dairesinin 20 milyon dolara satılabildiği bir yer için sanırım daha fazla şey söylemeye gerek yok.

                                                                Parfüme ismini veren Gramercy Park. 

Gramercy Park, Manhattan’ın sınırları içindeymiş. Fakat bu parkı diğerlerinden ayıran önemli bir farklılığı var. Gramercy Park, herkesin girmesinin mümkün olmadığı bir park. Girişine sadece çevredeki binalarda oturanların izni varmış. Bu parkın anahtarı çok az kişideymiş. Gerçekten de ilk defa, şehrin merkezinde olup da herkesin giremediği bir park duyuyorum. Muhtemelen benim bilgisizliğim. Küçük de bir dedikodu vereyim. Ünlü modacı Karl Lagarfeld’in de bu parka bakan bir evi varmış. Geçenlerde 5.2 milyon dolara satışa çıkarmış evini.

Geçelim artık konumuz olan parfüme. Gramercy Park, markanın “yeşil” temalı kokularından. Bunu da kendi internet sitelerinde ilan etmişler. Zaten bol ağaçlıklı bir parkın ismini verdiği parfüm başka hangi tema ile çıkabilirdi?

Gramercy Park unisex olarak piyasaya sürülmüş. Çiçeksi yeşil olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcında güzel bir misket limonu (lime) ve sanki biraz da hindistan cevizi var. Fakat açıklanan üst notalarında ferah yeşillikler var denilmiş. Açılışı gayet iyi bence. Ferah, mis gibi bir tropikal içki gibi adeta. Başlangıcı biraz Guerlain Homme’u andırıyor. Azcık da Tommy Bahama – St. Sail and St. Barts’ı.


Orta notalar ve alt notalarda ise çok büyük değişiklik göstermiyor Gramercy Park. Misket limonu geri çekilirken, çiçekler (muhtemelen sarmaşık) ve hindistan cevizi benzeri tropikal koku merkeze yerleşiyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Gramercy Park bence ferah ve soğuk bir yapıda. Hatta bir yorumcunun dediği gibi “donmuş tropikal içki kokteyli gibi”. Bende aynen bu hissi uyandırdı. Biraz da yeşil çiçekler. Fakat bildiğimiz anlamda kadınsı çiçekler gibi değil. Daha unisex kullanıma yakın çiçekler.

Hatırladığım kadarıyla Guerlain Homme’a epey benzettim genel halini. Her ne kadar “yeşil ve çiçeksi” vurgular yapılsa da bence bu parfüm hindistan cevizi gibi tropikal bir geri plana sahip. Newyork’un göbeğindeki bir parkta yürürken değil de Şeyşel adalarında güneşlenirken kullanımına daha uygun gibi. Tarzından da anlaşılacağı üzere tam bir yaz parfümü. Hatta plajlarda kullanılması daha uygun olacak gibi.


Gramercy Park’ın başlangıcı çok doğal ve ilginç. Açılışına söyleyecek bir şeyim yok. Fakat bir süre sonra orta notalara geçildiğinde hafiften bir yapaylık hissediliyor. O doğal, mis gibi kokusu kalmıyor. Genel olarak basit ve tek düze bir kokuya sahip diyebilirim. Yani bir şişesi alınacak kadar başarılı olduğunu sanmıyorum. Hele ki çok yüksek fiyatını düşünürsek.

Luca Turin’in kitabında ise bu parfüme beş üzerinden sadece bir yıldız verilmiş “yeşil sabuna” benzetilmiş. Anlaşılan o ki, Gramercy Park markanın çok da başarılı olmayan parfümlerinden birisi.


Parfümümüz EDP konsantrasyonunda. Hem erkeklerin hem de kadınların kullanımına uyacak gibi. Tam bir ilkbahar-yaz parfümü. Günlük kullanımda da düşünülebilir.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Orta notalarından itibaren ilginçliğini kaybediyor.
- Benim için biraz fazla “yeşil” kokuyor.
- Yüksek fiyatını hak ediyor mu şüpheliyim.        

 Koku Güzelliği:10/6