Burberry – The Beat For Men (2008) Markanın yeni erkek parfümlerinden.
Temelleri 1856 yılında Thomas Burberry tarafından atılan bir marka, bugün İngiltere’nin küresel anlamda en önemli temsilcilerinden birisi olmayı sürdürüyor. Dünyanın en çok taklit ürünü yapılan markalarından birisi olması, sanırım Burberry’nin dünya çapındaki popüleritesini de gösteriyor bize.
Burberry, 1856 yılında İngiltere’nin Hampshire şehrinde bir manifaturacı dükkanında çırak olan 21 yaşındaki Thomas Burberry‘nin kendi dükkanını açmak istemesi üzerine kurulmuş. 1870’lerde outdoor giysileri üzerine odaklanan bu dükkanın sahibi Thomas, 1881 yılında gabardin kumaş türünü icat etmiş.
1911 yılında Güney Kutbuna ulaşan ilk insan olan Roald Amundsen‘in kıyafetlerini tasarlamış. 1914 yılında War Office adlı İngiliz Savaş İdaresi tarafından modern memur kıyafetleri yaptırılmak üzere görevlendirilmiş. “Trench Coat ” isimli kıyafetleri savaşta kullanılmış ve daha sonrasında İngiltere’de moda olmuş. Yani artık Burberry ile özdeşleşen Trench Coat’larında mucidi bu marka.
Burberry’nin büyük başarıları 1920’lerde modern giysiler üreterek yapması ile geliyor. Burberry‘nin kendine özgü tasarımı olan şu anda sıkça gördüğümüz açık kahverengi, kırmızı siyah çizgili o bildiğimiz tasarım 1924 yılında ilk defa Trench Coat’larda kullanılmış. 1967 yılına kadar bu tasarım şemsiye, atkı, eşarp ve çantalarda kullanılmış.1970'lerde İngiliz futbolunda holiganların kıyafetlerinde bunları tercih etmesi markayı popülerleştiren bir diğer unsur olmuş.
Burberry öyle sıradan bir marka değil tabiki. Hata bence İngiltere tarihinin en önemli markalarından birisi. Çünkü cumhuriyet dönemi İngilteresi ile Burberry’nin tarihi neredeyse paralel diyebiliriz. Yani Burberry’nin İngiltere’nin kültürü, moda anlayışı ve kıyafet tasarımı üzerinde büyük etkileri var. Gerek dünya kıyafet endüstrisine hediye ettiği “Trençkot” kavramı, gerek mucidi olduğu gabardini kumaşı ile tekstil sektörüne önemli katkıları olmuş. Zaten markanın sembolü haline gelmiş kare işlemeli kıyafetleri, bugün hala bir çok kişinin tercihi.
Fakat 1930’lı yıllara kadar İngiliz ordusu ve hava kuvvetleri için tasarladığı ceketler, bende İngiliz devlet markası havası uyandırdı. Zaten kraliyet ailesinin bir çok üyesinin bu markayı tercih etmesi sanırım rastlantı değil. İngilizler dünyaya bu tür mesajlar vermekte ustalar bence. Daha çok İngiliz aristokrasisine hizmet verir gibi bir izlenim verseler de, özelikle ikinci dünya savaşından sonra asıl sıçramasını yapıyor. Ve dünya çapında lüks bir marka olmayı başarıyor.
Artık yavaş yavaş parfümümüze geçmek istiyorum. The Beat for Men aromatik odunsu olarak sınıflandırılmış. İlk sıkıldığında turunçgil ve limon size karşılıyor. Güzel ve doğal bir başlangıç diyebilirim. Bu ikiliye sanki biraz da otsu notalar eşlik ediyor. Ama çok derinlerden. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Burada turunçgil biraz geride kalırken, ortaya biber çıkıyor. Çok keskin bir baharat gibi değil. Biber turunçgiller ile güzel harmanlanmış. Orta notalarda küçük bir süpriz vetiver’den geliyor. Her ne kadar çok aram olmasa da burada başarılı bir kullanımı var vetiverin. Alt notalarda ise aromatik bibere biraz da sentetik odunsu notalar ekleniyor. Böylece tenden ayrılıyor. Yani özetle: Turunçgiller, aromatik biber, kabe samanı ve odunsu notalar.
The Beat, başından sonuna çok değişmeyen bir parfüm. Bu anlamda basit bir yapıda olduğunu söyleyebilirim. The Beat’i biraz Gucci Pour Homme II’ye benzettim. Sanırım ikisindeki aromatik biber kullanımı böyle düşünmemi sağladı. Gucci Pour Homme II’de pek vetiver yokken, The Beat’de oldukça hissediliyor. Bazı yorumcular Terre d’Hermes’e benzetmişler. Açıkçası ben aralarında çok büyük bir benzerliğe rastlamadım. Muhtemelen Terre’deki portakal-kabe samanı ikilisinin kokusunu benzetiyor olabilirler. Yoksa Terre d’Hermes’de buradaki kadar biber kullanımı yok.
The Beat’in tasarlanmasında Arctic Monkeys, Kasabian ve Rozorlight gibi sevilen İngiliz müzik gruplarının şarkılarındaki ritimlerden esinlenilmiş. Genç, enerjik, dinamik ve pozitif bir kokuya sahip. Çok güçlü olmayan, insanı rahatsız etmeyen bir parfüm. Genel olarak insanların beğenebileceklerini düşünüyorum. Harikalar yaratmasa da ortalama bir parfüm kullanıcısını memnun edecek gibi görünüyor. Kötü bir kokusu olduğunu söylemek haksızlık olur. Fakat benim için yeterli mi? Tabiki değil. Başlangıcı ve orta notaları fena değilken, alt notalar bir çok yeni, ana akım marka parfümde rastladığım gibi yapaylık barındırıyor. Eğer aromatik ve çok tatlı olmayan bir turunçgil-biber kokusu arıyorsanız seçenekler arasına alabilirsiniz. Parfümün tasarımını Olivier Polge ile Domitille Berthier yapmış.
Kullanım yaşı olarak 30 yaş ve altındaki arkadaşları hedefliyor gibi görünüyor. Sonbahar-kış aylarında kullanmak daha uygun olacaktır. Günlük kullanıma veya gece dışarı çıkanlara yakışacaktır.
Artıları:
+ Başlangıcındaki turunçgil kullanımını sevdim.
+ Orta notalarındaki aromatik biber de fena değil.
Eksileri:
- Alt notalarındaki yapaylık can sıkıcı hale geldi benim için.
Koku Güzelliği:10/7