4 Nisan 2012 Çarşamba

Ralph Lauren – Polo Black (2005)


Ralph Lauren – Polo Black (2005)  Markanın erkek parfümlerinden.

Polo oynayan, atlı erkek figürü sanırım dünyanın bir çok yerindeki farklı kişilere aynı şeyi çağrıştırıyordur. Ralph Lauren’in artık zihinlerimize kazınan ünlü logosu, bir anlamda markanın hitap ettiği kitleyi de tasvir ediyor bence. Buradan Ralph Lauren’in polo oynayan İngiliz erkeklerini hedeflediği düşünülmesin. Belki onları da kapsıyordur. Ama benim anladığım biraz aristokrat, 30 yaş ve üzeri erkeklere hitap eden, olgun, ağırbaşlı bir marka imajı çiziyor sanki Ralph Lauren.

Tarihi milattan öncelere kadar giden ve geçtiğimiz yüzyılda İngilizlerin milli sporlarından olan Polo, Ralph Lauren içinde önemli bir yere sahip. Bence parfüm dünyasının en önemli eserlerinden birisi 1978 çıkışlı Polo. Yeşil şişesi ve başarılı kokusuyla döneminin en çok satan parfümlerinden olduğu bir gerçek. Ralph Lauren’in bu başarılı parfümünün ardından tespit edebildiğim kadarıyla dokuz tane Polo isminin kullanıldığı koku piyasaya sürülmüş. Tabiki bu durum her birinin kokusunun birbirine benzeyeceği anlamına gelmemeli. Bugün de markanın yeni sayılabilecek bir parfümü var sırada. İsmi de yine büyük abisine gönderme yaparcasına Polo Black.

Aromatik odunsu olarak sınıflandırılmış Polo Black. Bence de kesinlikle doğru. Başlangıcı tam bir meyve hakimiyeti ile gerçekleşiyor. Adeta lezzetli bir meyve suyu gibi. Resmi olarak açıklanan notalarında mango ve limon var. Muhtemelen oradan geliyor bu meyve kokusu. Şunu söylemeliyim ki gayet güzel bir açılışı var. Çok doğal, mis gibi bir meyve aroması. Biraz yeşil bir his veriyor insana. Sanırım mangodan kaynaklanıyor bu durum.

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Doğal meyve aroması yerini odunsu notalara bırakıyor. Fakat meyveler yine orada. İkisinin karışımı diyebilirim. Başlangıçtaki çok güzel meyveler biraz sıradan hale geliyor. Yani örneğine bir çok yerde rastlayabileceğimiz aromatik-akuatik odunsu meyveler. Bu kısım için eh işte demek yeterli olacaktır. Fakat asıl problem alt notalarda. Parfümün son kısmı oldukça yapaylık barındırıyor. Sentetik odunsu notalar hiç hoşuma gitmedi. Keşke biraz daha özenilseymiş alt notalara.


Polo Black bence tam bir meyveli, aromatik odunsu tarzında. Başlangıcı çok güzel, orta kısmı eh işte ve son bölüm kötü. Görüleceği üzere başlangıcından sonuna doğru sıradanlaşan ve kalitesi düşen bir yapıda. Anladığım kadarıyla Ralph Lauren, günümüzün modern, meyveli, akuatik parfümlerine rakip çıkarmak istemiş. Fakat nerde Polo Classic’teki o rafinelik ve kalite hissi. Gördüğüm kadarıyla maliyetleri düşürmek için vasat kokular üretenler kervanına Ralph Lauren’de katılmış. Başlangıcı dışında sevdiğim pek bir yanı yok. Zaten parfüm dünyasında da çok fazla yer kaplayacağını düşünmediğim vasat bir arkadaş.

Şişesinin ve isminin siyah vurgusu yapmasına aldanmayın. Polo Black kesinlikle karanlık ve koyu bir parfüm değil. Tam tersine canlı, ferah ve yumuşak. Ünlü parfüm yorumcusu Chandler Burr, Polo Black’e beş üzerinden iki yıldız vermiş. Anlaşılan o da pek hoşlanmamış kokusundan. Genel olarak parfümü sıkıcı bulmuş. Bende aynen katılıyorum Burr’e.


30 yaş altındaki arkadaşların kullanımına daha uygun bir hali var. Biraz “genç işi” havasında. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun. Almadan önce denemenizde fayda var. Ben olsam paramı başka seçenekler için harcardım.

Artıları:
+ Başlangıcındaki yeşil meyveli koku çok güzel.

Eksileri:
- Alt notaları çok başarısız.
- Ralph Lauren’den çok daha kalite hissiyatı veren bir parfüm beklerdim.
- Sıradan bir meyveli-odunsu kombinasyon gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/5

1 Nisan 2012 Pazar

Tom Ford – Tobacco Vanille (2007)


Tom Ford – Tobacco Vanille (2007)  Markanın “Private Blend” serisine mensup unisex parfümü.

Bir markayı diğerlerinden ayıran etkenler nedir sizce? Benzersiz olması mı? Ürünlerinin bir çok kişiye hitap edebilmesi mi? Başarılı pazarlama çalışmaları mı? Parlak bir CEO’mu? İyi yönetilen bir şirket olması mı?

Yukarıdaki sorular çoğaltılabilir. Bence bir markayı diğerlerinden ayıran şey onun “özel” olması. Yani sizi özel hissettirmesi. Size hitap etmesi. Bir anlamda kafanızdaki marka imajıyla çakışması. Peki bu “özel” olma durumu nasıl sağlanabilir. Tabiki özel uygulamalar ile.

Tom Ford’un parfümleri içinde böyle bir uygulaması var. İsmini “Private Blend” koyduklar bu özel parfüm serisine ait 2007’den itibaren bir sürü parfüm piyasaya sürmüş durumdalar. İyide nedir bu özel seri? Ve başka örnekleri var mı?


Bazı parfüm üreticileri genele hitap eden ve piyasada bir çok yerde satılan parfümlerinin yanı sıra bir de “özel seri” kokular piyasaya sunuyorlar. Bu seriler genellikle çok az yerde bulunurlar. Bunun sebebi üretimlerinin sınırlı sayıda olması. Ve genellikle yüksek fiyatlara satılırlar. Tabiki parfüm meraklıları gayet iyi bilirler bu özel seri parfümleri. Mesela Chanel’in “Les Exclusifs” serisi, Armani’nin “Prive” serisi ve Guerlain’in özel üretim parfümleri. Bu tür özel seri parfümler markaların normal parfümlerinden daha yüksek kalitede üretilmeye çalışılır. Hatta şöyle diyebilirim ki “niche” kalitesindedirler. Yani bir anlamda niche parfümlere rakip olmaya çalışırlar. İşte Tom Ford’un “Private Blend” serisini bu bağlamda düşünebiliriz. Sadece Tom Ford butiklerinde, bazı özel internet sitelerinde yada çok lüks büyük mağazalarda satılıyorlar.

Bugün ise artık kendi çapında “efsane” olma yolundaki bir parfümü sizlerin beğenisine sunacağım. Yurtdışındaki bir çok parfüm blogunda Tobacco Vanille’in sürekli artan şanına tanıklık edebilirsiniz. Kimisi son yılların en iyi parfüm derken, kimisi de Tom Ford’un baş yapıtı diyor. Bu kadar abartılması doğru mu bilmiyorum. Fakat şuna eminim ki bu parfüm 2007 yılında üretilmesine rağmen çok büyük bir hayran kitlesine sahip. Bakalım bende bu kitlenin bir üyesi olacak mıyım?


Tobacco Vanille oryantal baharatlı olarak sınıflandırılmış. Ben ise vanilya merkezli gourmand olarak görüyorum. Başlangıcı daha önce rastlamadığım bir tütün ile gerçekleşiyor. Çok tatlı ve ıslak gibi değil. Kuru ve sigara gibi de değil. Açıkçası açılışı ile ilgili biraz tereddüdüm var. Çok etkileyici değil. Erkeksi bir hali var.

Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Bu seferde karşıma daha anlaşılabilir bir tatlı tütün kokusu ile tatlı baharatlar çıkıyor. Buradaki tütün, Bogart Pour Homme’daki gibi vişneli pipo tütünleri gibi. Bu hissi tatlı karanfil veriyor olabilir. Belki de tonka fasulyesi. Bu anlamda By Kilian – Back to Black’i hatırlattı bana. Fakat ondaki pudramsı his burada yok. Daha tütünsü, meyvemsi, baharatlı bir tarzı var orta notaların. Tatlı karanfil çok baskın değil. Denge çok iyi kurulmuş. Tütün ön planda. Orta notalarını çok sevdim. Vişne benzeri meyveli yapısıyla parfümün en harika yeri diyebilirim.

Alt notalara geçildiğinde tütün ve baharatlar geride kalırken ortaya çok lezzetli bir vanilya çıkıyor. Bu andan itibaren tam bir vanilya kokusuna dönüşüyor. Bana biraz vanilya kokulu mumları hatırlattı. Alt notaları da çok sevdim. Özetle tütün, baharatlar, vişne benzeri meyveler ve vanilyadan oluşuyor diyebilirim.


İsminin Tobacco Vanille olması çok isabetli olmuş. Orta notalara kadar tütün hakimiyeti varken, bu andan itibaren vanilya devreye giriyor. Hem tütün hem de vanilya kokularını seven birisi olarak en merak ettiğim ve ilgimi çeken parfümlerden birisiydi. Deneme sürecinde ise beni hayal kırıklığına uğratmadı. Başlangıcını saymazsam nefis bir parfüm olmuş. Her ne kadar hayallerimin parfümü gibi olmasa da yine de kötü demek büyük haksızlık olur. Eğer sizde benim gibi tütün ve vanilya kokularını seviyorsanız, ikisini bir arada bulabileceğiniz üst düzey bir parfüm bulmuş durumdasınız. Mutlaka deneyin. Orta notaları biraz Burberry – London For Men’i anımsattı bana.

İçeriğindeki vanilya ve baharatlar sayesinde günlük kullanıma çok uygun. Tütün de bu parfümü daha özel gecelerde kullanmayı mümkün kılıyor. Yani karşımızda her statüdeki mekanlarda kullanılması uygun bir eser var.

                                                                   Tom Ford ile kısa bir söyleşi.

Tobacco Vanille ile ilgili tartışmalardan birisi de çok yüksek fiyat etiketini hak ediyor mu? Tom Ford’un Private Blend serisinin parfümleri malum astronomik sayılabilecek fiyatlara satılıyor. Benim açımdan durum şudur. Eğer gözden çıkarabileceğim fazladan 200-250 dolarım varsa ve bu para benim için önemsizse kesinlikle Tobacco Vanille’yi alırdım. Fakat yok artık bir parfüme o kadar verilir mi derseniz de diyecek bir şeyim olmaz. Evet çok pahalı ama bence değer. Çünkü son beş yılın en dikkat çeken modern kokularından birisi gibi görünüyor.

Ünlü parfüm kritikçisi Luca Turin Tobacco Vanille’ye beş üzerinden üç yıldız vermiş. Biraz şaşırmadım desem yalan olur. Özetle şunları söylemiş:

“Tobacco Vanille, Hollanda pipo tütünü kokusunun bir benzeri gibi. Kuru meyveler ve balın bir bileşimi. Bu anlamda Serge Lutens – Miel de Bois’e benziyor. Harika kokuyor ama gerçek parfüm kokusundan ziyade sıcak bir ambiyans parfümünü andırıyor.”


Parfümümüz unisex olarak piyasaya sunulmuş. Bence de yerinde bir karar. Her ne kadar içeriğindeki tütün biraz erkeksilik katsa da vanilya ile denge sağlanmış. Eau de Parfum (EDP) olduğunu belirtmeliyim. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha uygun olacaktır.

Artıları:
+ Orta notaları müthiş.
+ Tütün ve vanilya aromalarının çok iyi bir karışımı.
+ Genel olarak herkesin sevebileceği seksi kokusu.
+ Kalıcılığı ve fark edilirliği çok iyi.

Eksileri:
- Başlangıcındaki tütün kokusunu pek sevemedim.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/9

29 Mart 2012 Perşembe

Carolina Herrera – Chic For Men (2004)


Carolina Herrera – Chic For Men (2004) Markanın erkek parfümlerinden.

1939 yılında Venezuela’da doğmuş Carolina Herrera. Modaya olan tutkusu ona kıyafetler tasarlatmış. Bakmış ki Venezuela bu işler için pek uygun bir yer değil. Ver elini fırsatlar ülkesi Amerika. Burada 1981 yılında kendi şirketini kuruyor. Ve tasarladığı kıyafetleri görücüye çıkarıyor. Gerisi tahmin edebileceğimiz gibi. Başarı basamaklarını tırmanan bir kadın. Ve onun kıyafetlerini giymek için birbiriyle yarışan kadınlar. Dünya çapında 70’den fazla özel satış mağazasında ve 150’den fazla noktada Carolina Herrera’nın tasarımlarını bulabilirsiniz.

                                                         Markanın kurucusu Carolina Herrera. 

Ben zerafet ve karışıklık fikrini seviyorum. Ama bir kıyafette yada parfümde karışıklık, basitlik olarak görünmelidir. Benim tasarladığım kıyafetler ve parfümler gerçekçi olmalı. Ama gerçekliğe biraz da fantezi katılmalı. Aynı hayatımız gibi…” diyen Herrera, parfüm işine de kaçınılmaz olarak girmiş. İlk parfümünü 1988 yılında piyasaya sürmüş. Şimdiye kadar 40’dan fazla parfüme imza atmış. Ülkemizde en bilinen ve sevilen parfümünün 212 Men olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. 212 Men kadar popüler olmasa da bugünkü konuğum Chic For Men’in de sevilen bir parfüm olduğunu düşünüyorum.

Chic For Men odunsu baharatlı olarak sınıflandırılmış. Açılışı tam bir meyve salatası gibi. Açıklanan üst notalarına baktığımda zaten durum anlaşılıyor. Limon, mandalina, karpuz ve bergamot. Bence bu dörtlüden en fazla karpuz ve mandalina hissediliyor. Biraz fazla “genç işi” diyebilirim başlangıcı. Orta notalara gelindiğinde bu meyvemsi koku geri çekilirken ortaya tatlı baharatlar çıkıyor. Daha çok biber diyebilirim. Fakat o meyvemsi koku her daim hissediliyor. Orta notaları başlangıcından daha güzel. Alt notalarına gelindiğinde ise baharatların etkisi azalırken ortaya tatlı meyvemsi misk ile tatlı aromatik odunsular ortaya çıkıyor. Bu kısıma eh işte diyebilirim. Yani özetle: Meyveler, tatlı baharatlar, tatlı misk ve odunsu notalar.


Eğer bana Chic For Men nasıl kokuyor diye genel bir soru soracak olursanız cevabım “meyveli” olacak büyük ihtimalle. Başlangıcındaki karpuz benzeri koku adeta parfümün sonuna kadar kendisini hissettiriyor. Zaten açılışını biraz Davidoff – Cool Water Game’e benzettim. Fakat Chic daha kaliteli ve özenli. Yine de biraz fazla meyveli ve tatlı. Ayrıca hafiften “steril bir yapaylık” hissediliyor. Kokuları çok benzemese de bu hissi bana Hugo Boss – Baldessarini’de vermişti. Anlatması zor. Sanki transparan bir yapısı var. Çok doğal ve mis gibi bir kokusu yok. Bir şeyler rahatsız ediyor beni alttan alta.

Chic For Men deneyen yada kullanan bir çok kişinin rahatlıkla sevebileceği bir parfüm. Bu anlamda  “güvenli kokular” sınıfına sokabiliriz. Kadınlarında bu parfümü oldukça sevdiklerini kendi deneyimlerimden de biliyorum. Neredeyse bir şişesini kullanmış birisi olarak sanırım bunu söyleyebilirim. Markanın çok ilgi gören parfümü 212 Men’e benziyor kokusu genel olarak. Fakat 212 Men’den daha meyveli diyebilirim.


Orta notalarındaki tatlı baharat kullanımını sevdiğim Chic’in en hoşuma gitmeyen yanı biraz fazla genç arkadaşlara hitap eden yanı oldu. Bence en fazla 25 yaş ve altındaki arkadaşlar kullanmalı. Daha yüksek yaşlar için ne kadar uygun olur şüpheliyim. Ayrıca biraz fazla “tatlı” kokuyor. Yada artık benim tatlı kokulara karşı toleransım azalıyor. Bu tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor.  Diğer sorun ise uzun süreli kullanımlarda sıkıcı hale gelmesi. Aldığım bir şişesini artık kendimi zorlayarak sırf bitsin diye kullandığımı gayet iyi hatırlıyorum. Geçen zaman içinde anlaşılan fikirlerim oldukça değişmiş Chic For Men hakkında. Benim için eskisi kadar çekici bir parfüm olduğunu düşünmüyorum.

Parfümün tasarımını Carlos Benaim, Ann Gottlieb ve Jean-Marc Chaillan üçlüsü yapmış. Orta notalarındaki keskin biberler yüzünden sıcak yaz günlerinde kullanmak çok iyi bir fikir değil. Bence tam bir serin ilkbahar parfümü. Önümüzdeki bahar ayları için ideal. Soğuk kış mevsimine ise uyacağını düşünmüyorum.

Artıları:
+ Orta notalarını sevdim.
+ Deneyen bir çok kişinin sevebileceği kokusu.
+ Birisine hediye vermek için iyi bir seçenek.

Eksileri:
- Başlangıcı fazla meyveli.
- Tam çözemediğim tuhaf bir yapaylık var kokusunda.
- Uzun süreli kullanımda sıkıcı olma ihtimali var.

Koku Güzelliği: 10/6

27 Mart 2012 Salı

Montale – Sweet Oriental Dream


Montale – Sweet Oriental Dream  Markanın unisex parfümlerinden.

Tatlılar ile aranız nasıl? Baklava, profiterol, şekerpare, aşure, sütlaç, irmik helvası, künefe, revani… Bir tatlı sever olarak isimlerini gördükçe bile canım çekiyor bu nefis lezzetleri. Dikkatimi çeken ise kimi insanların tatlılara düşkünlüğü olmuyor. Kimisinin ise gözünde tütüyor. Bu durumun insanların hormonları ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Yani her insanın bünyesi muhtemelen kendi bağışıklık sisteminin gereksinimlerine göre hareket ediyor. Yani bizim sevdiğimiz yemekler bilinçaltımızın bize dayatmaları belki de. Neden olmasın.

Peki koku duygularımızı ne etkiliyor? Neden bir parfümü çok severken diğerinden nefret ediyoruz. Acaba koku sevgimizi de bilinçaltı dünyamız mı yönlendiriyor? Mesela benim tatlıları çok seviyor olmam, tatlı kokan parfümlere karşı da bir ilgimin olmasını gerektirir mi? Acaba tatlı parfümleri bunun için mi seviyorum?

Böyle bir araştırmaya şimdiye kadar rastlamadım. Ama daha derinine inilmesi gereken ilginç bir konu olduğunu düşünüyorum. Peki siz tatlı kokuya sahip parfümleri seviyormusunuz? Eğer seviyorsanız bugün tam size göre bir arkadaş var sırada.

Daha önce bahsetmiş olsam da yine kısaca değineyim. Özellikle son yıllarda parfüm endüstrisi büyük bir iştahla “gourmand-foody” denilen kokular üretmeye başladı. Bunlar daha çok çikolata, kakao, kahve, vanilya, şeker, karamel, kapuçino benzeri parfümler. 1980 ve 1990’lı yıllarda bu tip parfümler neredeyse hiç yokken, 2000’li yıllarda tam bir çılgınlık halini aldı. Gerek ana akım gerekse niche markalar bu trendin gerisinde kalmamak için bol bol bu tür gourmand tarzındaki kokulara yer veriyorlar. Ticari olarak haklılar tabiki. Rekabetin gerisinde kalmak istemiyorlar. Peki ama durum kullanıcılar açısından nasıl acaba? İnsanlar bu tarz parfümleri seviyorlar mı? Yada sevmeye mi zorlanıyorlar.

Bence durum biraz da “moda olan iyidir” algısı. Bir akım yada trend ne kadar yaygınlaşırsa herkes onun peşinden gidiyor. Yani herkes aynı kocaman güneş gözlüklerini takıyor. Yada bir çok kadın aynı çantayı koluna geçiriyor. Hatta aynı tarz pantalonlar. Aslında farkında olmadan herkes birbirinin aynısı oluyor.

Buradan modaya karşı olduğum gibi bir anlam çıkmaz tabiki. Ama sırf bir şeyler popüler diye de körü körüne peşine takılmak anlamsız geliyor artık. Sadece moda değil, parfüm dünyası da bence kısır döngünün içine girmiş durumda. Birçok marka neredeyse birbirine çok yakın tatlı kokan parfümler piyasaya sürüyorlar. Bu akıma niche markalar bile karşı koyamıyor. İşte bugün tamda böyle bir parfüm karşımızda.


Montale aslında bir Fransız markası. Parfümlerinin çoğunu kurucusu Pierre Montale tasarlıyor. Henüz yeni bir marka olmasına rağmen biraz saldırgan bir tarzı var. Sürekli yeni kokular piyasaya sürüyor. Hatta artık yeni çıkardıkları parfümleri takip bile edemiyorum. Asıl büyük çıkışlarını geçtiğimiz haftalarda incelediğim Black Aoud ile yaptılar. Kendilerini Arap kültürüne yakın parfümler üreten bir Fransız markası olarak tanımlıyorlar. Zaten parfümlerinde seçtikleri isimler de bu yönde. Artık bugünkü konuğumuza geçmek istiyorum.

Sweet Oriental Dream, harika ismi ile çok dikkat çekici. Açıkcası bu parfümü sırf ismi yüzünden merak ediyordum. Sonunda tanışma fırsatını yakaladım. Tarz olarak oryantal-vanilya olarak sınıflandırılmış. Parfümün başlangıcı oldukça tatlı bir badem ile gerçekleşiyor. Hatta kremsi bile diyebilirim. Devamında ise çok değişmiyor. Sadece sonlara doğru vanilyalı badem kokusunun yerini amber benzeri vanilya ve gül alıyor. Fakat gül çok derinlerden geliyor. Zaten parfümün açıklanan notaları sadece gül, vanilya, bal ve badem. Aslında bu dörtlü gayet güzel açıklıyor Sweet Oriental Dream’i.

Parfümümüz başlangıcından sonuna kadar neredeyse hiç değişmiyor. Çok durağan ve sabit bir kokusu var. Kremsi badem, bolca vanilya ve yüksek oranda şeker. Tatlılık hissini vermek için sanırım bal kullanılmış. Fakat şeker oranı bence fazla kaçmış. Benim için bile fazla şekerli. Hatta bana yanmış şekerleri anımsattı kokusu. SOD’u anlatmak için sanırım bu kadarı yeter. Çünkü başka bahsedilebilecek bir tarafı yok.


Peki diyeceksiniz ki iyide bir niche marka böylesine basit bir parfüm yapar, şişesini de 170 dolara satar mı? E işte oluyor. Gerçekten şaşkınım. Bakalım daha neler göreceğiz. Çünkü SOD’un kokusu ucuz ve kalitesiz parfümlerden bir farkı yok benim için. Etraftaki bir çok açık parfümcünün birisinden SOD’a benzeyen bol şekerli bir parfüm bulup kullanabilirsiniz. Hiçbir yaratıcılığı olmayan yapısı, vasat kokusu ile pas geçtiğim bir parfüm. Günlük kullanıma çok uyacağını da düşünmüyorum. Zaten bizim ev ahalisi de hiç beğenmedi bu parfümü. Hatta ucuz el kremlerine benzettiler kokusunu.

SOD unisex olarak piyasaya sürülmüş. Bence kadın kullanımına biraz daha yakın. Sonbahar-kış kullanımına uyacaktır. EDP olması hem kalıcılığına hem de fark edilirliğine olumlu katkı yapmış. Aman dikkatli sıkın. Çünkü fazlası geçici şuur kaybı yaratabilir.

Artıları:
+ Bol şekerli parfümleri sevenlerin ilgisini çekecektir.

Eksileri:
- Yapaylık sınırında dolaşan kokusu kalite hissi vermiyor.
- Parfümde tatlılık kullanımına tamam da bu kadarı da fazla olmuş.
- Başından sonuna kadar hiç değişmeyen statik yapısı.
- Yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/5