Chanel – Egoiste / L’Egoiste (1990) Markanın en önemli erkek parfümlerinden.
Uzun ve kabarık elbiseler, tüylü şapkalar, dantelli tokalar ve en önemlisi de bir erkeğin iki elinin çok rahat kavradığı bel ölçüleri yaratmak için kullanılan korseler... Hayattaki tek amaçları zengin ve saygın birisiyle evlenmek, kocalarına her daim çok güzel görünmek olan kadınlar... Asilliğin simgesi olarak beyaz ten, kadınlığın şartı olarak uzun saç. Ve bu ortamda kabarık kıyafetli kadınların arasında sade, siyah pantalonu, elinde sigarası ve kısa saçlarıyla beliren aykırı bir kadın: ‘Coco’ Chanel.
Coco Chanel.
Gabrielle Bonheur Coco Chanel, 1883’te Fransa’da dünyaya gelmiş. Babası onu bir yetimhaneye bırakmış. Babasının kendisini almak için hiçbir zaman dönmeyeceğini anlayan Chanel, 18 yaşına bastığında yetimhaneden çıkıp bir terzi dükkanında çalışmaya başlıyor. Bu arada şarkıcılık da yapan Chanel, söylediği bir şarkıdan dolayı “Coco” lakabını almış. Sahneye çıktığı bir akşam, varlıklı bir adam olan Etienne Balsan ile tanıştı ve onun aracılığıyla Paris sosyetesine girdi. İlk önce basit şapka tasarımlarıyla atıldığı moda dünyasına yıllar sonra Holywood’un ünlü aktrislerinin şapka tasarımcısı olarak damgasını vurdu.
Birinci Dünya Savaşı’nda kocaları savaşa giden kadınlar, tek başlarına ayakta durmayı öğrendiler. Bununla birlikte özgürlük arayışı içine giren kadınları yalnızca korseden kurtarmaya çalışmıyordu Chanel. Kadınları kafalarındaki korselerden, onları erkeklere bağımlı kılan ruhsal tembellikten kurtarmak istiyordu. “Moda, yalnızca kıyafetlerde var olan bir şey değil. O, her yerde. Moda, fikirlerle ilgili, yaşam şeklimizle, etrafımızda olup bitenlerle ilgili bir şey” (Coco Chanel)
Chanel, moda dünyasında yaptığı devrimlerin yanında özel hayatıyla da dikkat çekiyordu. Evli bir düke aşık olan ve dük karısından boşanıp kendisiyle evlenmediği için intihara kalkışan Chanel, makası tam karnına saplayacakken aynada kendisini görüyor ve saçlarını kesiyor. Bir gün ata binerken uzun, kabarık elbisesini sinirlenerek ortadan ikiye kesti ve böylece ilk kez kadınların pantolon giymesi fikrini ortaya attı. Yaşadığı dönemde yalnızca hayat kadınlarına özgü olan kırmızı ruj sürdü. Etrafındaki erkekler ne kadar onu yönettiklerini düşünseler de, onların toplumdaki baskınlığına karşı açtığı savaşını yine onları kullanarak kazandı. Bu kadar üne sahip olmasına rağmen pek mutlu olmadığı bilinen Chanel’in “Sahip olduklarım yerine düzgün bir kocam olmasını isterdim” demesi bunu kanıtlıyor. İlk defilesi ayın beşinde yapıldı ve ertesi gün basından büyük ilgi gördü. Bu yüzden uğurlu rakamı beş olarak kaldı ve her defilesi hâlâ ayın beşinde yapılıyor. Giderek ünlenen Chanel, parfüm ve kozmetik işine girdi. Bugün hâlâ çok ünlü olan “Chanel No.5” parfümünün adı da, uğurlu rakamından geliyormuş.
Coco Chanel çalışırken...
Chanel hakkında bilinmeyen bir diğer ilgi çekici şey ise ülkemiz hakkında. 1930-1945 yılları arasında Türk askerinin kıyafetlerinde yenilikler yapmak isteyen Atatürk’ün, yaptığı araştırmalar sonunda o sıralar tasarımlarıyla tüm dünyada konuşulan Chanel’e Türk Silahlı Kuvvetleri için yeni bir tasarım yaptırması. TSK kıyafetlerinin son tasarımını yapan Arzu Kaprol da, kıyafetlerde beğendiği ve değiştirmek istemediği kısımların hep Chanel tarafından tasarlananlar olduğunu söylemiş. Buradan Mustafa Kemal’in ne kadar çağının ötesini görebilen bir entellektüel zekaya sahip olduğunu şaşırarak farkettim.
Bir moda tasarımcısından çok öte, bir tarz yaratıcısıydı Chanel. Ölümünün üzerinden 41 yıl geçmesine rağmen moda dünyasındaki etkileri hâlâ sürüyor. Bunun nedenini, kendi sözleriyle de açıklamak mümkün: “Moda geçer; kalıcı olan şey stildir.”
1971 yılında, 30 yıldır yaşadığı Paris’in Ritz Carlton otelindeki odasında ölmüş. Ölmeden önce son sözlerinden birisinin ise şu olduğu anlatılır:”Evet çok zenginim ve milyonlara sahibim. Ama o kadar yalnızım ki…”
Hakkında 50’den fazla kitap yazılmış ve hayatı filmlere konu olmuş bir ikon Coco Chanel. Dünya moda endüstrisini şekillendiren isimlerden birisi. Kimi kitaplarda biseksüel olduğu iddia ediliyor. Kimi kitaplarda uyuşturucu bağımlısı olduğu. Hatta Yahudi düşmanlığı bile isnat edilmiş. Chanel’in büyük başarılarla, büyük trajedilerle ve büyük hüzünlerle dolu hayatı kuşkusuz çok uzun yıllar konuşulacak.
Peki Chanel parfümleri denildiğinde aklınıza ne geliyor? Bu sorunun cevabı benim için çok açık: No.5. Aradan geçen onlarca yıla rağmen hala kadınların en sevdiği ve arzuladığı nesnelerden birisi. En çok satan listelerinde yıllardır en üst sıralarda. Sadece No.5 mı? Chance, Coco, Coco Mademoiselle, Cristalle, Allure gibi ismi çok sık geçen kadın parfümlerini saymazsak haksızlık olur. Fakat Chanel’in erkek parfümleri hakkında ne düşünürsünüz dersem sanırım cevap pek parlak olmayacak. Çünkü gördüğüm kadarıyla Chanel’in kadın parfümleri, erkek parfümlerinden çok daha fazla öne çıkıyor. Her ne kadar Antaeus, Pour Monsieur, Egoiste gibi önemli klasiklere imza atmış olsalarda yine de benim kafamdaki Chanel imajı hep kadın parfümleri üzerine. Belki de sadece bana öyle geliyor.
Artık yavaş yavaş Egoiste’e geçmek istiyorum. 1990’lı yılların başında piyasaya sürülmesine rağmen, 1980’lerin erkek parfümlerine çok benzediğini söyleyemem. Zaten Egoiste’in parfümler dünyasında özel bir yerinin olmasının sebebi de bu. Egoiste erkek parfümleri arasında yeni bir sayfa açmış gibi görünüyor. Bu durum onu klasikler arasına çoktan sokmuş.
Egoiste odunsu-baharatlı olarak sınıflandırılmış. Yoğun bir odunsuluk olmasada baharat kısmına kesinlikle katılıyorum. Parfümümüzün başlangıcı aromatik otlar, biraz lavanta ve tatlı turunçgil ile gerçekleşiyor. Açılışı bana turunçgil hissi verdi daha çok. Açıklanan üst notalarına baktığımda mandalina gördüm. Muhtemelen oradan geliyor bu turunçgil hissi. Biraz eski tarz bir başlangıcı var Egoiste’in. Tabiki 20 yıl önce piyasaya çıktığını unutmamak lazım.
Orta notalara gelindiğinde bu turunçgil hissi devam ediyor. Bu kısımda tatlımsı baharatlar devreye giriyor. Tarçın başrolde diyebilirim. Ayrıca erkeksi çiçeklerde hissediliyor. Üst notalarından çok daha güzel orta notalar. Zaten Egoiste’in asıl karakteri de buradan itibaren devreye giriyor. Ben gayet başarılı bulduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Son olarak alt notalara gelindiğinde sandal ağacı kendisini gösteriyor. Evet bu bölümde tam bir sandal ağacı hakimiyeti var diyebilirim. Biraz da deri kokusu aldım. Ama çok baskın değil. Yani özetle: Aromatik otlar, tatlı baharatlar, erkeksi çiçekler ve sandal ağacı.
Egoiste parfüm dünyasının en saygı duyulan eserlerinden birisi. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 1990’lı yılların devrim yaratan parfümlerinden. Hatta 1980’lerin erkeksi, sert ve ödünsüz parfümlerine ilginç bir başkaldırı olarak görüyorum Egoiste’i. Başlangıcını çok sevmesemde daha sonrasında gayet başarılı buldum. Bence Egoiste’in ana gövdesini tatlı turunçgil benzeri meyveler, tatlı tarçın ve sandal ağacı oluşturuyor. Tatlılık kullanımı çok yüksek değil. Baharat ve meyveler ile iyi kombine edilmiş. İyi ayarlanmış harmanı, başarılı nota geçişleri ve beyfendi tarzıyla yaşı otuz ve üzerindeki erkekler için gözden kaçmaması gereken bir seçenek.
Egoist’in eleştirilecek yanı biraz “eski” kokması. Yani günümüzün modern parfümleri ile yarışacak yapıda değil. Ayrıca keskin baharatlar ve yoğun sandal ağacı herkesin hoşuna gitmeyebilir. Her zaman dediğim gibi almadan önce denemeniz fena olmayacaktır. Egoiste’i bir çok başarılı parfüme imza atmış olan Jacques Polge tasarlamış.
Ünlü parfüm kritikçisi Luca Turin kitabında Egoiste’e beş üzerinden dört yıldız vermiş. Özetle şunları söylemiş:
“Egoiste’i güzel bir parfüm olarak hatırlıyorum. Hafiften sulandırılmış şekerli meyveler ve biraz odunsu notalar. Evet benim için sürpriz oldu diyebilirim. Bütün Chanel parfümlerinin içinde en çok Guerlain’lere benzeyen parfüm. Kekik, lavanta ve otsu notalar. Guerlain – Mouchoir de Monsieur’e mükemmel bir alternatif. Ondan daha canlı ve daha az züppe. Her ne kadar kullanımı kolay bir parfüm olsa da güçlü bir yapısı var.”
Egoiste tam bir erkek parfümü bence. Bazı yorumcular kadınsı bulmuşlar. Pek anlayamadım neresinin kadınsı olduğunu. Otuz hatta otuz beş yaş üzeri erkeklere daha çok yakışacaktır. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak daha iyi sonuç verecektir.
Artıları:
+ Tatlı baharatlar ve sandal ağacının güzel bir kombinasyonu.
+ Şık ve kaliteli yapısı ile baygın, şekerli, vanilyalı parfümlere iyi bir seçenek.
Ekisleri:
- Başlangıcını pek sevemedim.
- Çok büyük değişim göstermeyen kokusu.
Koku Güzelliği:10/7