20 Mart 2012 Salı

By Kilian – Back to Black (2009)


By Kilian – Back to Black (2009) Markanın unisex parfümlerinden.

LVMH harfleri size ne çağrıştırıyor? Eğer modayı yakından takip etmek gibi takıntılarınız yoksa ve “lüks” kavramı sizin hayatınızda çok yer kaplamıyorsa bu harfler sizin için anlamsız dört harf olabilir. Fakat durum tam tersi ise LVMH’yi çok yakından bildiğinize eminim. Çünkü karşımızda dünyanın en büyük “lüks tüketim” holdingi duruyor. Louis Vuitton ve Moet Hennessy isimlerinin baş harflerinden oluşan LVMH, bünyesinde 60’dan fazla dünya çapında markayı barındıran dev bir yapı. Grup aktif olarak beş sektörde faaliyet gösteriyormuş. Bizi ilgilendiren parfüm birimlerinde şu markalara sahipler: Christian Dior, Guerlain, Givenchy, Kenzo, Fresh, Acqua di Parma, Loewe, Fendi ve Emilio Pucci.

Buradan geçelim Kilian kardeşimize. Kökleri 1765 yıllarına kadar dayanan bir geleneğin temsilcisi olan Hennessy konyaklarının yeni nesil üyelerinden birisi Kilian Hennessy. Henüz genç yaşında parfümlerin cazibesine kapılıyor ve kendi niche markasını oluşturuyor. Prestijli soyadını ise ailenin diğer işleri sebebiyle kullanamadığından markasının ismini “By Kilian” koyuyor. 2007 yılında ard arda çıkardığı parfümler ile piyasaya iddialı bir giriş yaptı. Bir anda ilgi odağı olmayı başarmış gibi görünüyor. Fransa merkezli bu yeni niche parfümevinin ürünleri oldukça yüksek fiyatlara satılıyor. (50 ml.si 200 Dolar civarı)

                                                     By Kilian'ın kurucusu Kilian Hennessy. 

Bugün inceleyeceğim Back to Black 2009 yılında piyasaya sürülmüş. Çıktığı andan itibaren çok ses getiren bir parfüm olduğunu, hakkında bir çok şey yazılıp çizilmesinden anlıyoruz. Bazı yorumculara göre By Kilian’ın en iyisi. Kimine göre de markanın başyapıtı. “L’Oeuvre Noire” serisinin bir üyesi olduğunu unutmadan belirteyim. Parfümün isminin sonuna da “Aprodisiac “ eklenmiş. Markanın genel olarak bir uygulaması bu. Her parfümün adeta ikinci isimlere sahip olmasını istemişler. Bana göre biraz gereksiz olmuş.

Back to Black odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Başlangıcı çok güzel bir kiraz-vişne ile gerçekleşiyor. Çok doğal ve lezzetli bir açılışı var. Gayet güzel diyebilirim. Bir süre sonra bu kiraz-vişneye tütün ekleniyor. İkisinin birleşimi gayet ilginç. Fakat tam da bu noktada parfüme biraz pudralı bir his ekleniyor. Neden böyle bir tercih yapmış Kilian anlayamadım. Vişne-tütün birlikteliği gayet güzelken, orta notalardan itibaren devreye giren bu pudramsılığa ne gerek vardı ki. Alt notalarda da kokusu çok büyük değişimler göstermeden devam ediyor. Yani özetle: Vişne, tütün, pudralı his, tatlılık için kullanılmış bal. Evet basit sayılabilecek bir kokusu var Back to Black’in.


Kokusu biraz Thierry Mugler – A Men Pure Havane’i anımsattı bana. Genel olarak yeni parfümlerin bir çoğunda rastladığımız tatlılık burada da var. Ayarı kaçmış bir şekerli yapısı olmasa da yine de bariz bir tatlılık hissediliyor. Tatlı parfüm sevmeyenlerin dikkatine.

Back to Black’e iki noktada eleştirim olcak. Birincisi kokusu biraz düz çizgide ilerliyor diyebilirim. Ana yapı pek değişmiyor. Çok daha ilginç ve derin bir parfüm beklerdim böylesi bir niche markadan. İkinci eleştirim ise pudramsı yapısı. Bu hissi hangi element veriyor bilemiyorum. Ama orta notalardan itibaren ortaya çıkan pudramsı his pek hoşuma gitmedi. Zaten parfümün hakkında yazıp çizen bir çok kişi bu pudralılıktan şikayet etmişler. Kimisi “bebek pudralarına” bile benzetmiş. Şöyle bir düşündüğümde haksız da sayılmazlar.


Back to Black’i denemeden önce okuduğum yorumlarda tam benim isteklerime göre bir parfüm olduğunu düşünmüştüm. Kiraz-vişne, tütün ve biraz vanilya. Yani bir anlamda çok büyük umutlarla yaklaştım bu arkadaşa. Fakat tam umduğumu bulamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Ben çok daha sofistike ve aklımı başından alan bir vişne-tütün kombinasyonu beklerken, ortalama üzeri kalitedeki bir parfüm ve onun çok da etkileyici olmayan kokusuyla karşılaştım. Buradan Back to Black kötü bir parfüm anlamı çıkarılmamalı. Ama yine de küçük bir hayal kırıklığı yaşamadım dersem yalan olur. Belki de hiçbir parfümü gözümüzde fazla büyütmemek lazım. Gereğinden fazla da değer vermememiz gerek diye düşünüyorum. Yine de Back to Black bir çok kişinin beğeneceği “güvenli” parfümlerden birisi. Yüksek kaliteli, başarılı harmana sahip ve güzel kokan bir parfüm. Ama o kadar yüksek bir fiyatı hak ediyor mu şüpheliyim.

                            Back to Black parfümünün tanıtım gecesi. Müzik tabiki Amy Winehouse'a ait.

Back to Black çok yüksek fiyatlara satılan bir parfüm. Bu durum tabiki By Kilian markasının kendisini konumlandırdığı yer ile ilgili. Yani fiyat çıtasını bu kadar yükseklere koyunca insanların beklentileri daha çok artıyor. Kilian Hennessy’in bu durumu çok iyi bildiğine eminim. Fakat bir parfümün fiyatının çok yüksek olması onun her zaman çok başarılı bir parfüm olduğunu göstermiyor.


Niche parfümlerin aşırı yüksek gibi görünen fiyatları kimi parfüm platformlarında da tartışma konusu olarak karşıma çıkıyor. Özellikle Amouage, Xerjoff, Clive Cristian gibi niche parfümlerden bile daha yüksek fiyatlara satılan uç markalar acaba verilen paraları hak ediyorlar mı? Yoksa biraz kalbur üstü malzeme kullanımı, şekilli bir şişe ve lüks mekanlardaki tanıtım kokteyleri bizim gözümüzü fazla mı boyuyor? Karar tabiki parfüm severlerin. Parfümün tasarımcısı ise By Kilian için başka parfümlerde yaratmış olan Calice Baker.

Back to Black EDP konsantrasyonunda. Sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Unisex olarak piyasaya sunulmuş. Evet doğru bir tercih olmuş bence de. Ama biraz daha erkek kullanımına yakın sanki. Oysa bazı kullanıcılar kadınsı bir yanı olduğunu söylemişler. Muhtemelen bu vanilya-pudra ikilisinin marifeti. 35 yaş altı arkadaşlara tavsiye ederim. Daha üst yaş gruplarına uyacağını pek sanmıyorum.

Artıları:
+ Başlangıcındaki vişne kullanımı çok güzel.
+ Yüksek kaliteli ve lüks kokan haliyle çok seveni olması gayet anlaşılabilir.
+ Genel olarak herkesin beğenebileceği bir yapıda olduğunu düşünüyorum.

Eksileri:
- Orta notalardan itibaren ortaya çıkan pudramsı koku da neyin nesi?
- Düz çizgide ilerleyen yapısı daha ilginç hale getirilebilirmiş.
- Çok yüksek fiyatlara satılıyor. Almadan önce denemek şart.

Koku Güzelliği:10/7



14 Mart 2012 Çarşamba

Bond No.9 – New Haarlem (2003)


Bond No.9 – New Haarlem (2003) Markanın unisex parfümlerinden.

Bugün sizlere niche parfüm dünyasının oldukça ilgi gören bir parfümünü elimden geldiğince anlatacağım. Yurtdışı merkezli parfüm forum ve bloglarında adeta başınızı nereye çevirseniz New Haarlem ile ilgili bir şeylere rastlıyorsunuz. Bende bu kadar popüler bir arkadaşı görmezden gelmek istemedim. Bakalım neymiş bu parfümün sırrı.

Bond No.9, Laurice Rahme tarafından 2003 yılında kurulmuş bir niche parfüm evi. Rahme, Fransa’da doğmasına rağmen uzun yıllardır Amerikada yaşıyormuş. Annick Goutal, Creed ve Lancome’da çalıştıktan sonra kendi parfüm markasını yaratmak ister. Ve ortaya New York merkezli Bond No.9 çıkar.

                                   Markanın kurucusu Laurice Rahme, yarattığı parfümler ile birlikte.

Anladığım kadarıyla Bond No.9, New York şehrini merkeze alan bir parfüm evi. Zaten parfümlerinin isimlerini ve temalarını Newyork’un kent kültürü ile çeşitli semtlerinden seçmeleri tesadüf değil. Yani Bond No.9 demek aynı zamanda New York City demek. Bu çok açık.

New Haarlem isminin nereden geldiğini sanırım tahmin etmişsinizdir. Harlem ( eski ismi Haarlem), 1658 yılında Amerika kıtasına yerleşen Hollandalı göçmenlerin kurduğu bir yer. İsmini ise Hollanda’nın bir şehri olan Haarlem’den alıyor. 1765 yılına kadar çiftçilik ile uğraşılan küçük bir kasabaymış. 1873 yılında ise New York City’ye dahil olmuş. Bu bölgenin ilk ismi “Nieuw Haarlem” olarak kayıtlara geçmiş. Fakat Hollanda dilinden gelen bu ismin İngilizce’de söylenişi zor olduğundan “New Haarlem”e çevrilmiş. Daha sonra da Harlem olmuş. İşte Bond No.9’ın bu parfümü, ismini bölgenin eski adı olan “New Haarlem”den almış.


Özellikle 1990’lı yıllarda New York’un hemen kenarındaki bu mahalle, zenci kökenlilerin ve suç işlemeye yatkın kişilerin yoğun bir şekilde yaşadıkları bir bölge. Bir zamanlar polisin bile girmeye çekindiği bu ünlü semt, FBI’ın büyük operasyonları sayesinde eski suç şöhretini kaybetmiş görünüyor. Amerikan filmlerinde bolca gördüğümüz ve tanıdığımız Harlem’in hikayesi ile bugün inceleyeceğim parfümün ismi kesişiyor.

Artık yavaş yavaş parfüme geçelim. Çünkü ilginç bir koku bekliyor bizi. New Haarlem fragrantica’da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Başlangıcında oldukça tatlı bir lavanta başrolde diyebilirim. Normalde lavanta kokusuna karşı büyük bir sevgim olmasa da buradaki kullanımı fena değil. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Burada şekerli lavanta geriye çekilirken ortaya tüm heybetiyle kahve aroması çıkıyor. Evet bu andan itibaren tam bir vanilyalı sütlü neskafe gibi kokuyor dersem sanırım abartmış olmam. Orta notalarda silhat (paçuli) güçlü bir şekilde kahveye eşlik ediyor. Hmm. Bu kısım biraz keskin ve yoğun olsada başlangıcından daha başarılı. Sevdim diyebilirim. Alt notalara gelindiğinde ise koyu kahve aromasına vanilya ve biraz da çikolata ekleniyor. Alt notaları en sevdiğim yer diyebilirim rahatlıkla.

                       New Haarlem'in kokusunu anlatmak için bu fotoğraf yeterli olur sanırım. 
Görüldüğü üzere New Haarlem özellikle son yıllarda çok popüler olan şekerli, kakaomsu, vanilyalı, kahvemsi, çikolatamsı, karamelli tarzındaki parfümlere bir örnek. Genel olarak da gayet başarılı. Şimdi bu parfümün nasıl koktuğunu öğrenmek isterseniz gidip Rochas Men sıkın üzerinize. New Haarlem şaşırtıcı derecede Rochas Men’e benziyor. Fakat Rochas Men’in biraz daha kaliteli, zengin, koyu ve güçlü hali. Zaten iki parfümü tasarlayan aynı kişi. Yani Frederic Male, Amouage, Serge Lutens, Bond No.9, Hermes, Gucci, Guerlain, Donna Karan, Lancome gibi önemli markalara da kokular kazandırmış olan Maurice Roucel.   

Biraz daha derine inmem gerekir diye düşünüyorum kokusu hakkında. Bence New Haarlem orta notalarından itibaren yurtdışında büyük bir hayran kitlesi olan Thierry Mugler – A Men’e oldukça benziyor. Bu benzemenin sebebi muhtemelen kullanılan silhat. A Men’de de yoğun bir silhat kullanımı var hatırlanacağı üzere. Fakat alt notalarından itibaren ise küçük bir değişim gösterip, Rochas Men’e yaklaşıyor kokusu. Yani New Haarlem için A Men ile Rochas Men’in bileşimi diyebilirim. En azından bende uyandırdığı his bu.


Rochas Men benim çok sevdiğim parfümlerden birisi. Özellikle sonlara doğru ortaya çıkan çikolatalı, karamelli kokusu harika. Şimdi diyebilirsiniz ki madem Rochas Men’i seviyorsun, o zaman New Haarlem’i de öve öve bitiremezsin. Fakat durum pek göründüğü gibi değil.

New Haarlem’i ilk denediğimde pek hoşuma gitmedi. Bir kaç kez daha kullandığımda sevmeye başladım. Yani sadece bir kere deneyip karar vermek doğru olmayacaktır. Kullandıkça kendisini sevdiren bir hali var. Rochas Men daha 25 yaş altı genç arkadaşlara uygun gibi duruyor. New Haarlem ise yaş olarak biraz daha olgun kişileri hedefliyor gibi bir his uyandırdı bende. İki parfümü kıyaslayacak olursam Nem Haalem daha koyu, biraz sert ve acı bir kahve aromasına sahip. Yani sevmesi biraz daha zor. Rochas Men ise çok daha yumuşak bir karamel, çikolata kokusuna sahip. Yani Rochas Men hem sevmesi hem de kullanması daha kolay bir parfüm. New Haarlem daha kompleks bir yapıdayken, Rochas Men biraz basit bir karaktere sahip. İki parfümün başlangıçlarındaki tatlı lavanta kullanımı ise birbirlerine benziyor. Sonuç olarak eğer iki parfümden birisini seçmek zorunda olsaydım rahatlıkla Rochas Men’i seçerdim. Hem yüksek fiyatı hem de koku güzelliği anlamında New Haarlem pek tercih edeceğim bir seçenek gibi durmuyor.


New Harlem parfümü, Harlem semtinin 1920 ve 1930’lu yıllardaki köklü değişimine bir gönderme adeta. Kabareler, caz kulüpleri, gece hayatı ve New Haarlem parfümü. Modern ve yüksek kaliteli. Olgun ve seksi.

Kimler mi kullanır New Haarlem’i. Son yıllarda İstanbul’un gökdelenleri ve iş merkezleri ile cazibe merkezlerinden olan Levent’teki bir yatırım şirketindeyiz. Çok iyi eğitimli, beyaz yakalı ekonomi analistleri, şirketin 28. katındaki merkezinde toplantı yapıyorlar. Saat 12’ye yaklaşıyor. İçeridekiler bir önce toplantı bitse de Starbucks’da White Chocolate Mocha içsek diye düşünüyorlar. Neyseki her zamanki sıkıcı toplantılardan birisi daha bitiyor. Hemen aşağı iniyor üç arkadaş. Starbukcs’a girince insanın yüzüne hafifçe çarpan vanilyalı kahve kokusu hepsini mest ediyor. İşte New Haarlem böyle kokuyor.


New Haarlem, ünlü parfüm uzmanı Chandler Burr’un de favori parfümlerinden birisiymiş. Bakın şunları söylemiş bu koku için: “Teknik olarak mükemmel bir parfüm. Adeta Maserati arabaları gibi. Gençlerin teninde 22 ayar bir altın gibi duruyor”. Luca Turin-Tania Sanchez’in The Perfumes Guide kitabında ise New Haarlem’e beş üzerinden üç yıldızlık not verilmiş.

Parfümümüz EDP konsantrasyonunda. Bu durum kalıcılığına olumlu yansımış. Dikkati çeken bir nokta ise parfümün unisex olarak piyasaya sunulması. Şöyle bir geneline baktığımda bence erkek kullanımına daha yakın bir hali var. Peki bir kadın kullanabilir mi? Neden olmasın. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak uygun olacaktır.

Artıları:
+ Sonlara doğru kokusu çok güzel bir hale geliyor.
+ Yaşı 30 ve üzerindekilerin kulanabileceği gourmand tarzında parfümlerden birisi.
+ Başarılı bir kahve temalı niche parfüm arayanlar mutlaka denemeli.

Eksileri:
- Kahve kullanımı kimi zaman acı ve sert bir hale geliyor. O kısmı çok sevdiğimi söyleyemem.
- Yüksek fiyatı sebebiyle denemeden almak riskli.

Koku Güzelliği:10/7



11 Mart 2012 Pazar

Guy Laroche – Drakkar Noir (1982)


Guy Laroche – Drakkar Noir (1982) Markanın klasikler arasındaki yerini almış parfümü.

Yine mi Fransız diyeceksiniz biliyorum. Ama sanki bir çok modacı Fransa kökenli olmak zorunda. Belki de bu ülke moda sektörüne yaptığı yatırımların meyvelerini topluyor. Nasıl ki İngiltere futbolun beşiği, Amerika sinema sektörünün öncüsü ise moda da Fransa için o kadar önemli. İsimlerini tekrardan saymaya gerek görmediğim onlarca modacı, dünya çapında şöhretler kazanırken, ülkelerinin isimlerini de daha yukarı taşıyorlar.


Ülkemizde diğer Fransa markaları kadar tanınmasada yaşı biraz ilerlemiş parfüm meraklılarının çok iyi bileceği bir isim Guy Laroche. Laroche (1921-1989), Fransa La Rochelle doğumlu bir moda tasarımcısı. Çalışma hayatına kadın şapkaları tasarlayarak başlıyor. 1949 yılında ise modacı Jean Desses’in yardımcısı olarak devam ediyor kariyerine. 1955 yılında Amerika’ya gidiyor ve buradaki hazır giyim sektörünü inceliyor. 1957 yılında ise ilk mağazasını Paris’te açıyor. 1961 yılında ise ilk hazır giyim koleksiyonunu görücüye çıkarıyor mağazasında. 1966 yılında ilk parfümü Fidji’yi piyasaya sunuyor. 1982 yılında ise bugün inceleyeceğim Drakkar Noir kendisini gösteriyor. Bildiğim kadarıyla toplam sekiz parfüm üretmiş Guy Laroche.


Drakkar Noir, aromatik fujer olarak sınıflandırılmış. Başlangıcı ile tam bir 1980’ler parfümü olduğunu yüzünüze çabucak vuruyor. Eskilerde kalmış bir turunçgil (muhtemelen bergamot) ve lavanta ile merhaba diyor. Bu açılış hiç şaşırtmadı beni. Zaten az çok böyle bir başlangıç bekliyordum. Herkesin sevebileceği gibi olmadığını söylemem gerek. Neyseki kısa sürüyor üst notalar. Orta notalardan itibaren koku karekteri değişiyor. Bu kısımda aromatik otlar ve biraz çam ekleniyor. Neredeyse ferah bile diyebilirim. Parfümün en sevdiğim tarafı burası. Çok temiz ve pürüzsüz. Sanırım Drakkar Noir’in bu kadar ilgi görmesinde orta notaları büyük rol oynuyor. Son kısımda ise biraz karanlık hale geliyor kokusu. Silhat, deri ve az da olsa çam ile tende uzun zaman kalıyor. Bu kısmı da çok sevdiğimi söyleyemem. Zaten bu tür silhat kulanımı hiç bana göre değil. Bu konuda eminim.


Drakkar Noir, 1980’li yılların ilginç parfümlerinden birisi. Zamanın önemli klasiklerine kafa tutmayı başarmış. Hatta çok satanlar listelerine bile girmeyi becermiş. Ama artık tamemen değişen modern parfüm trendlerinin karşısında ne kadar direnebilir ki. Günümüze uzak kalmış kokusu ile Azzaro Pour Homme, Polo Classic, Chanel – Antaeus gibi eserler ile birlikte tarihteki yerini aldığına eminim. Ama bugün kaç kişi beğenir ve kullanmak ister Drakkar Noir’i. Eğer yaşınız 35’in üzerindeyse ve zıpır, şekerli, genç erkek parfümlerini kendinize yakıştıramıyorsanız bir şans verebilrsiniz. Ama çok hararetle tavsiye edebileceğim bir arkadaş değil.


Şişesinin simsiyah olduğuna bakmayın. Bende önce karşıma çok karanlık bir parfüm çıkacak sandım. Başlangıcıda öyle bir izlenim uyandırdı. Ama orta notalardan itibaren oldukça yumuşayan, hatta ferah sayılabilecek bir yapıya bürünüyor. Son kısım biraz ciddi, sert ve erkeksi. Onun dışında genel olarak aromatik bir yapıda. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Olgun ve erkeksi yapısından dolayı belli bir yaşın üzerindeki arkadaşların kullanması uygun olacaktır.

Artıları:
+ Orta notalarını sevdim.
+ 1980’lerin ilginç klasiklerinden. Almasanız bile denemenizde fayda var.
+ Yapaylık hissedilmiyor.

Eksileri:
- Başlangıcı biraz fazla eski kokuyor.
- Alt notaları ise pek hoşlanmadığım eski tarz silhat tarzında.
- Herkesin beğenme ihtimali olan parfümlerden değil. Denemeden alınmamasını tavsiye ederim.

Koku Güzelliği:10/6


8 Mart 2012 Perşembe

Nez a Nez – Atelier d’Artiste


Nez a Nez – Atelier d’Artiste Markanın unisex parfümlerinden.

Saat sabah 7 olmuştu. Christa Patout isimli genç kadın mutlulukla yataktan kalktı. Dışarıda hava gri bir Paris günü olarak kendisini göstersede içi içine sığmıyordu. Yanında yatan yakışıklı kocası Stephane Humbert Lucas’a baktı. Ne güzel uyuyordu.

Bugün pazar ve kahvaltıyı dışarıda yapacaklar. Onun için acele etmiyor. Eşini şefkatle öperek uyandırıyor. Saçları darmadağın Lucas, öyle hemen uyanabilenlerden değil. Biraz yatakta oyalandıktan sonra kalkıyor ve hazırlanıyorlar.

Evden ancak 10’a doğru çıkabiliyorlar. Paris’in en güzel kafelerinden olan Les Deux Magots onları bekliyor. Nedense canları ilk önce frambuazlı kek istiyor. İşte Atelier d’Artiste’nin başlangıcı da böyle diyebilirim. Tatlı kırmızı meyveler. Muhtemelen ahududu. Açıklanan üst notalarında üzüm de görünüyor. Ama Ahududu sanki daha ağırlıklı. Meyveli bir başlangıcı var diyebilirim.


Bizim kültürümüz için pazar sabahı 11’de içki içmek garip gelebilirken, Fransızların böyle takıntılarını olduğunu sanmıyorum. İçki menüsüne bakıyorlar. Christa rom söylerken,  Stephane konyak istiyor. Bir ressam olan Stephane çantasından piposunu çıkarıyor. En büyük zevklerinden bir tanesi içkisi ile piposunu birlikte içmek. Atalier d’Artiste’in orta notaları tamda böyle. Bolca içki, tütün ve kırmızı meyveler. Her ne kadar Christa Patout bu parfüm için “aslında biz deri parfümü yaratmak istedik” dese de bence daha çok dumansı, içki-tütün ağırlıklı orta notalar. Harika değil. Ama benzersiz ve ilginç. Biraz da lezzetli ve yapay.


Hesap ödeniyor ve parfüm tasarımcısı Stephane Humbert Lucas’ın ofisine doğru yola çıkıyorlar. Stephane’in aklında hep egzotik, biraz bohem ve “Parisian” bir parfüm yaratmak var. Bu şartlarda alt notalar amber ve kahve ile destekleniyor. Evet şimdi kompozisyon tamam. Tatlı kırmızı meyveler, içki, kahve, tütün ve amberden oluşuyor Atelier d’Artiste.


Stephane’ın ofisindeyiz. Girişteki ahşap maskeler ilk görüşte biraz ürkütücü olsa da insan zamanla alışıyor. İçerisi gayet modern döşenmiş. Minimal tarzda diyebiliriz. Az mobilya ve çok işlevsellik. Çalışma masasının üzerinde içi nefis kokularla dolu bir sürü şişe. Parfüm yaratım işinin merkezi burası. Stephane son koku karışımını karısına koklatıyor. Christa gözlerini kapatıyor. Ve kokluyor. İlk düşündüğü şey bir kadın parfümünden ziyade erkek kokusu olduğu. Muhtemelen içeriğindeki yoğun içki ve tütün bu hissi veriyor. Yine de seviyor bu parfümü. “İsmini ne koyalım peki” diyor. Stephane çoktan kararını vermiş. “Atelier d’Artiste (Artist Stüdyosu) bence harika olacaktır.” Christa hiç de fena bir isim değil diye düşünüyor.


Stephane Humbert Lucas ve Christa Patout’un kurdukları Nez A Nez, yeni sayılabilecek Fransa merkezli bir niche parfüm evi. Kokularında liriksel yan olmasını isteyen, parfüme sanat eseri gibi yaklaşan ve evrensel öğelere ulaşmaya çalışan bir duruşları var. Umarım bu yolda başarılı olurlar.


Atelier d’Artiste, zaman zaman plastiğimsi kokuyor. Bu bilinçli bir seçim mi bilemiyorum. Ama keşke o şekerli plastik kokusu hiç olmasaymış. Farklı ve karmaşık tarzına rağmen denemeye değer.

Artıları:
+ Kompleks, derin ve ilginç harmanı.
+ İçki, tütün ve amber temalı parfüm arayanları oldukça memnun edecektir.

Eksileri:
- Biraz karmaşık yapısı insanda tereddüde yol açıyor.
- Neredeyse yapaylığa varacak notalar, yüksek kalite hissiyatı vermiyor.
- Her niche parfümde olduğu gibi yüksek fiyata sahip. Öyle her yerde de karşınıza çıkmayabilir.

Koku Güzelliği: Başarısız olduğunu söylemek büyük haksızlık olsa da aşık olunacak kadar değil.
Kalıcılık: Kimin umurunda.
Farkedilirlik: Bir EDP gücünde.