Chanel – Bleu de Chanel (2010) Markanın yeni erkek parfümü.
Uzun zamandır bana en çok sorulan parfüm hangisi derseniz cevabım net bir şekilde Bleu de Chanel olacaktır. Gerek blog üzerinden, gerekse mailimden gelen ve ne zaman Bleu ile ilgili yazacaksın mesajlarından anladığım kadarıyla almayı düşünen çok bu parfümü. Artık benim klasikleşen “denemeden kesinlikle parfüm almayın” uyarımı yapmayı bile gerek görmüyorum. Çünkü Bleu, oldukça merak edilen bir parfüme dönüşmüş durumda.
Peki bu durumun sebebi nedir? Tarihinde önemli parfümlere imza atmış bir marka olmanın getirdiği cazibe mi? Başarılı pazarlama kampanyaları mı? Yoksa kulaktan kulağa yayılan fısıltı gazetesi marifeti mi? Sebebi her ne olursa olsun benim de merakımı cezbetmiş durumda Bleu. Madem bu kadar ilgi çekiyor o zaman bu parfümün bende neler hissettirdiklerine geçeyim.
Öncelikle isminden başlamak istiyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi ismi ve şişesi “mavi” olan parfümlerin büyük çoğunluğu (tabiki birçok istisnası olacaktır) “Aquatic” denilen su yada deniz gibi kokan parfümler oluyor. Örnek olarak Polo Blue, Nautica – Blue, Dolce & Gabbana – Light Blue, Antonio Banderas - Blue Sediction, Avon – Blue Rush vb. Burada anladığım kadarıyla deniz tabanlı kokulara bir “mavi” teması yakıştırılıyor. Yani bir anlamda deniz yada okyanus gibi kokan denilmek isteniyor. Deniz mavi ile özdeşleştiriliyor bir anlamda. Bleu de Chanel’de ünlü markanın akuatik diyebileceğim temaya sahip kokusu.
Özellikle 1990’lardan itibaren parfüm üreticileri yaz mevsimine uygun parfümler için sık sık akuatik limanına sığınıyorlar. Bu durum geçiçi bir akım mı yoksa geleceğin yazlık parfümleri akuatik kokular üzerine mi inşa edilecek hepimiz göreceğiz. Anladığım kadarıyla Chanel gibi bir dünya parfüm devi bile bu akımın dışında kalamamış. Girişten anlaşılacağı üzere Bleu de Chanel aromatik odunsu ve akuatik yapı üzerine kurulmuş bir kokuya sahip. Geçelim detaylara.
Bir süredir kullanıyorum Bleu’yu. Açılışı çok basit bir turunçgil ve limon ikilisi ile gerçekleşiyor. Fakat turunçgil daha ağır basıyor. Açıkçası büyük bir hayalkırıklığı oldu başlangıcı benim için. Marketlerde satılan Adidas parfümleri gibi basit ve ucuz bir koku. Gerçekten şaşkınım. Oysaki Chanel’in bir parfümü değilmiydi Bleu. Neyseki bir süre o ucuz ve sıradan turunçgil biraz geri çekilirken aromatik baharatlar devreye giriyor. Fakat öyle keskin ve sert değil. Oldukça yumuşatılmış. Burada biber biraz öne çıkıyor. Hatta hafiften de kendisini hissettiriyor. Bu bölüm için “eh işte” diyebilirim. Son kısım en beğendim yeri. Aromatik odunsu notalar ile tenden ayrılıyor. Yani özetle, akuatik, meyvemsi baharatlar, yumuşak odunsular.
Bleu de Chanel, beni oldukça ikilemde bırakan parfümlerden birisi oldu. Bir tarafım vasat bir akuatik temalı koku derken diğer tarafımda aromatik baharatlar ve odunsular o kadar da kötü değil diyor. Kararımı ise veriyorum. Bu parfümü pek sevemedim. Özellikle başlangıcındaki o ucuz ve traş kolonyası benzeri açılışa nasıl izin verdiler anlamak zor. Hiçbir yaratıcılığı olmayan, yeni bir şey söylemeyen, piyasada bir sürü benzerine rastlayabileceğimiz tarzı, vasat kalitesi bu fikrimin oluşmasındaki nedenler olarak sayabilirim. Genel olarak biraz Versace Pour Homme’u hatırlattı kokusu bana. Hatta azda olsa Dolce & Gabbana – Light Blue Pour Homme’a yakın diyebilirim.
Bleu’yu sevenler biraz acımasız olduğumu düşünebilirler. Ama burada sıradan bir markadan bahsetmiyoruz. Yüzyıllık bir tarihi devirmiş, No.5, Chance, Coco, Coco Mademoiselle, Pour Monsieur, Egoiste, Allure, Antaeus gibi önemli parfümlere imza atmış bir çınar Chanel. Peki böylesi bir markadan çok daha ilginç, yaratıcı, rafine ve üzerinde çalışılmış bir parfüm beklemek hata mı? Bence hiç de değil. Zaten yurtdışındaki parfüm platformlarında ve bloglarda epey eleştiriliyor Bleu de Chanel. Muhtemelen birçok kişide bu durumun hayal kırıklığını yaşamış. Bu kervana bende tereddütsüz katılıyorum. Neredeyse ucuz kokan market parfümlerinden çok büyük farkı olmayan kokusu ile bu kadar yüksek bir fiyatı hakediyor mu şüpheliyim. Gerçekten şaşkınım. Parfümün yaratacısı ise Chanel’in birçok eserine katkıda bulunan Jacques Polge.
Kalıcılığı ferah sayılabilecek bir akuatik parfüme göre gayet iyi. Bleu’nun öne çıkan taraflarından birisi de bu. Farkedilirliği başlarda iyi. Hatta biraz burnu zorlayan cinsten diyebilirim. Daha sonra normale dönüyor. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. 30 yaş altı genç arkadaşlara tavsiye ederim.
Artıları:
+ Son kısımdaki aromatik odunsu kısım en sevebildiğim yeri.
+ Kalıcılığı gayet iyi.
Eksileri:
- Yapaylık sınırında dolaşan vasat kokusuyla tercih edeceğim bir seçenek değil.
- Diğer rakiplerinden hiçbir farklı yanı olmayan kokusu.
- Yüksek fiyatı.
Koku Güzelliği:10/6