15 Kasım 2011 Salı

Hermes – Un Jardin Apres La Mousson (2008)


Hermes – Un Jardin Apres La Mousson (2008) Markanın unisex parfümü.

Bugün Hermes’in “jardin" serisinin üçüncü parfümü Un Jardin Apres La Mousson’a bir göz atacağım. Geçtiğimiz aylarda “jardin” serisinin sevilen parfümü Un Jardin Sur Le Nil hakkında bir şey yazmıştım. Yurtdışındaki parfüm platformlarından okuyup, anladığıma göre Hermes’in parfümleri oldukça seviliyor ve ilgi görüyor. Tabi markanın isminin bu kadar öne çıkması Terre d’Hermes’in yakaladığı büyük başarısıyla da orantılı bence.

Hermes şimdiye kadar üç farklı özel seri parfüm piyasaya sürmüş. Bu seriler Hermessence, Les Colognes ve Jardin. Hermessence özel serisinde birçok parfüm var. Les Colognes’de ise üç parfüm görünüyor. Jardin serisi ise 2011 yılında çıkan yeni üye ile dört parfümden oluşuyor.

Jardin Fransızca’da bahçe demekmiş. Yani bahçe serisi diyebiliriz bu dörtlü için. Parfümümüzün ismi Un Jardin Apres La Mousson “Muson sonrası bir bahçe” anlamına geliyormuş. Tarz olarak baharatlı-odunsu olarak sınıflandırılmış. Bu tanımlamaya bakıp da kış mevsimine uygun bol baharatlı-odunsu bir koku beklemeyin. Çünkü genel itibariyle ferah, meyvemsi hatta akuatik bile diyebiliriz.

İlk sıkıldığında sizi çok tanıdık bir meyve olan kavun karşılıyor. Açıklanan üst notalarında cantaloupe diye bir nota dikkatimi çekti. Kısa bir araştırmadan sonra cantaloupe’un üstünde dilim çizgileri olan lezzetli ve küçük bir kavun türü olduğunu öğreniyorum. Başlangıç kokusunun nereden geldiği de böylece açığa çıkmış oluyor.  Evet kavun öylesine baskın ki adeta başka bir şeye izin vermiyor. Tam olarak anlatmak gerekirse meyveli sakızlara benzettim. Yani çok doğal ve mis gibi bir kavun kokusu değil. Biraz yapaylık hissediliyor. Sanki zorlama bir kokusu var. Bir süre sonra kavun biraz geri çekilirken, hafif tuzlu, akuatik bir esinti ekleniyor. Birazda meyveli odunsular. Evet Mousson’u anlatmak için bu kadarı yeterli. Çünkü daha fazla anlatılacak bir kısmı bulunmuyor.

Parfümümüz bence kesinlikle bir meyveli-akuatik. Hafif tatlı kavun, başlangıçtan sona kadar hep baskın. İlk anlardaki kullanımını pek sevmesemde sonlara doğru tuzlu deniz kokusu ve odunsularda eklenince daha bir sevilesi hale geliyor. Hermes’den çok daha güzel ve lezzetli bir kavun aroması beklerdim. Yine de çok temiz, hafif, yumuşak ve dolgun bir parfüm. Kibar ve basit. Belli bir kalitenin üzerinde olduğu tartışılmaz. Karşımızda ucuz bir meyveli market kokusu yok. Ama muhteşem bir parfüm de değil. Mousson’un kokusu bana deniz kenarında kesilip dilimlenen bir kavunu hatırlattı nedense. Ahh yaz mevsimi…

Mousson’un tasarımcısı ünlü burun Jean Claude Ellena. Fakat bir çok yorumcu tarafından çok eleştiriliyor Mousson. Anladığım kadarıyla kullanılan yapay kavun kokusu insanlara itici geliyor. Hem kavunun tadını hem de kavun kokusunu seven birisiyim. Ama buradaki kullanımı çok da başarılı değil ne yazık ki. Ünlü parfüm kritikçisi Chandler Burr’de Mousson’u eleştirenler arasında. Ayrıca beş üzerinden bir yıldız verdiğini de söyleyeyim küçük bir dedikodu olarak.   

Kalıcılık olarak bende iyi sonuç verdi. Farkedilirlik olarak ortalama. Kendisini hissettiriyor. Yine de saldırgan bir tarzı yok. Hafif, meyveli, akuatik yapısından dolayı ilkbahar-yaz mevsimi için daha uygun olacaktır. Unisex olarak piyasaya sürülmüş. Evet bende katılıyorum. Hem kadınlar hem de erkekler kullanabilirler. 35 yaş ve altı kişilere daha çok yakışacaktır. Pek olgun bir kokusu yok. Ortalama bir meyveli parfüm olarak hafızamdaki yerini alıyor. Un Jardin Sur Le Nil çok daha başarılı bana göre.

Artıları:
+ Kavun temalı parfümleri sevenlerin oldukça hoşuna gidecektir.
+ Sonlara doğru ortaya çıkan tuzlu akuatik his gayet güzel.

Eksileri:
- Biraz fazla basit bir kavun kullanımı var.
- Kusursuzu arayan parfüm severleri pek tatmin edemeycek.
- Ünlü tasarımcı Ellena’dan daha başarılı bir eser beklerdim.

Koku Güzelliği:10/6   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/6

9 Kasım 2011 Çarşamba

Gucci - Gucci Pour Homme II (2007)


Gucci - Gucci Pour Homme II (2007)

Gucci parfümü deyince aklıma her zaman Gucci Pour Homme geliyor. Belki de kokusunu başarılı bulduğumdan. Yada kalitesi ve olgun tavrından dolayı. 2000’li yıllardan sonra üretilmiş bu çok başarılı parfümün 2007 yılında ikincisi çıkarıldı. Yani bir devam parfümü. Ama abisi Gucci Pour Homme’a çok benziyor dersem doğru olmaz. Gucci Pour Homme II’nin şişesinin mavi olduğuna aldanıp akuatik, deniz gibi kokan bir parfüm beklemeyin. Tarz olarak odunsu-baharatlı diye sınıflandırılmış. Geçelim detaylara.

İlk sıkıldığında tatlı meyveler hissettim. Ama sanki daha çok meyveli-çiçeksi gibi. Açıklanan üst notalarına baktığımda menekşe ve bergamot görünüyor. Sanırım bu hissi menekşe veriyor. Başlangıç çok tanıdık, temiz, tatlı ve modern. Bir süre sonra orta notalar kendisini gösteriyor. Bu andan itibaren tam bir baharat etkisi hakim. Başlangıçtaki tatlılık bu kısımda da aynen devam ediyor. Aromatik baharatlar gayet güzel. Son olarak da yumuşak odunsular ve birazcık tütün var sanki. Bu kısımda tatlılık biraz azalıyor. Aslında iyi de oluyor.

Gucci Pour Homme II’de bana göre ana tema tatlı aromatik baharatlar. Baharat derken biber ağırlıklı olarak kullanılmış. Fakat öyle keskin bir şekilde kullanılmamış. Çok yumuşatılmış ve tatlandırılmış. Birazda tarçın var sanki. Bu kısım abisi Gucci Pour Homme’u hatırlattı bana. Belki de isminden ötürü küçük de olsa benzer taraf olsun istenmiş olabilir.

Parfümümüzde bariz bir tatlılık var. Şekerli, ağır yada baygın bir kullanım yok. Tam sınırda. Dozu iyi ayarlanmış. Onun dışında temiz, sakin, kibar, efendi, modern bir kokusu var. Bu parfümü kullanıp da nefret edecek birisini bulmak zor. Çok güvenli kokusu. Günlük kullanım dışında ev yada ofis kullanımı için çok uygun. Muhtemelen çok güzel tepkiler alacaksınız çevrenizdekilerden. Hatta kız arkadaşınız ile ilk buluşmanız için de güzel bir seçenek. 

Gucci Pour Homme’un eksik yönleri yok mu? Tabiki var. Mesela çok düz çizgide ilerliyor. Neredeyse hiç değişmiyor kokusu. Bu anlamda hayal kırıklığı yaşadım. Gucci Pour Homme ve Envy For Men’deki kompleks yapıyı düşündüğümde, daha çok özenilebilirmiş diye içimden geçirdim. İkinci olarak kokusu biraz fazla “iyi çocuk” tarzında. Gucci muhtemelen çok satacak ve herkesin sevebileceği gibi bir parfüm üretmek istemiş. Yani bir anlamda tribünlere oynamış. İsteğini gerçekleştirse de çok yaratıcı veya etkileyici olmayan bir koku ortaya çıkmış. Ama yine de kesinlikle kötü bir parfüm değil. Hatta arkadaşlarınıza gönül rahatlığıyla “acaba beğenir mi” diye düşünmeden hediye edebilirsiniz.

Kalıcılığı bence yeterli. Ama farkedilirliği en büyük eksikliklerinden birisi. Tende zayıf kalıyor. Kendisini pek gösteremiyor. Yani farkedilirliği epey düşük. Zaten onun için dışarıda kullanımdan çok ev-ofis içerisinde kullanmak daha iyi sonuç verecektir. Hem baharatlı hemde yumuşak, hafif tarzından dolayı çok sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Gucci Pour Homme daha çok 30 yaş üzeri arkadaşlara uygunken, Gucci II 30 yaş altına daha iyi gider diye düşünüyorum.       

Artıları:
+ Tatlı baharatlı kokusu çok modern, temiz ve yapaylık barındırmıyor.
+ Bu parfümü beğenmeyen zor çıkar diye düşünüyorum.
+ İyi bir hediye olacağı kesin.

Eksileri:
- Başından sonuna çok değişmeyen yapısı biraz şaşırttı beni.
- Farkedilirliği düşük.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/5

3 Kasım 2011 Perşembe

Serge Lutens – Ambre Sultan (1993)


Serge Lutens – Ambre Sultan (1993) Markanın en ilgi çeken parfümlerinden.

Bugün özel bir markanın özel bir parfümününden bahsedeceğim. Parfüm meraklılarının, parfüm severlerin, güzel kokulu suların sihrini bir kere tatmış insanların Serge Lutens markasını bilmemeleri bence büyük bir eksiklik. Çünkü bu marka, ortaya çıkması ile bence parfüm dünyasında küçük çaplı bir deprem yaratmış durumda. Hatta kuralların yeniden yazıldığı bir oyun oynuyor. Gördüğüm, okuduğum kadarıyla da bu oyunda gayet başarılı. Ambre Sultan ise markanın en sevilen, en çok ilgi çeken ve hakkında en çok konuşulan parfümlerinden birisi.

Öncelikle isminden başlayalım. Anlaşılacağı üzere parfümümüz amber merkezli. Amber nasıl bir kokuya sahip derseniz anlatması zor. Anlamanın en kolay yolu bazı camilerimizin önünde küçük şişelerde satılan versiyonunu koklamak. Tabiki oralardaki amber kokusu Ambre Sultan’daki amber kalitesini hiçbir zaman veremeyecektir. Ama en azından bir fikir verebilir size amberin kokusuna dair. Sultan ise bildiğimiz Osmanlı döneminde de kullanımına rastladığımız Sultan. Yani Serge Lutens bu isimle tamemen doğu kültürüne bir gönderme yapıyor. Zaten kokusunu kullanmaya başladığınızda isminin neden Ambre Sultan olduğunu anlıyorsunuz. Genel olarak baharatlı bir amber parfümü. Geçelim detaylara.

İlk sıkıldığında tatlı bir amber sizi karşılıyor. Genellikle alt notalarda parfümlerin kalıcılığını arttırmak için kullanılan amber burada henüz üst notalarda size merhaba diyor. Fakat amber geri planda kalırken keskin otlar (herbal) ve reçine ön planda. Hatta dikkatlice kokladığınızda bariz bir çam reçinesi kokusu alıyorsunuz. Çam ağaçlarının üzerinde olan reçineyi bilmeyenimiz azdır. İşte başlangıç bana bu hissi verdi. Zaten kendi internet sitelerinde reçinemsi bir yapısı olduğundan bahsetmişler. Fakat bir Polo Classic’deki gibi çam ağacı kokusu beklemeyin. Daha derin ve amber etkisindeki çam reçinesi diyebilirim. Geçelim orta notalara.

Bu kısımdan itibaren reçinemsi otsu koku geri çekilirken ortaya hafif tatlı, egzotik baharatlar çıkıyor. Amber yine altlardan kendisini hissettiriyor. Bu baharatlı amberli bölümüde gayet derin ve karanlık. Denge müthiş ayarlanmış. Son kısıma geçildiğinde ortada sadece bir amber kokusu kalıyor. Ama ne amber… Zaten yurtdışındaki parfüm platformlarındaki yorumcuların “şimdiye kadar yapılmış en iyi amber temalı parfüm” övgülerinin altında sanırım o nefis amber kokusu var. Ne baygınlık verici, ne de ucuz kokan. Tam olması gerektiği gibi. Yani sonuç olarak şöyle özetleyeyim: Reçinemsi, otsu bir başlangıç, baharatlı amber ve amber… Parfümün her bölümünde muhtemelen amberden kaynaklanan bir tatlılık var. Fakat kesinlikle iç bayan yada şekerimsi bir tatlılık değil. Çok yerinde kullanılmış bir tatlılık.

Artık şuna eminim ki 2000’li yıllar parfüm dünyasının dönüm noktalarından. Özellikle batı medeniyetinin 2000 yılı merakını zaten 11 sene önce bol bol görmüştük. 2000 sayısının çok özel bir anlamı olmasa da, ona yükledikleri anlam (Millennium) o zamanlar bana hayli garip gelmişti. Sanki 2000 yılına gireceğimiz gün bütün dünya değişecekti. Savaşlar, açlık ve düşmanlıklar bitecek, bir üst bilinç seviyesine çıkacaktık. Ama gerçek hiçte bize sunulan gibi değilmiş. Aradan geçen 11 yılda bunu anlamış durumdayız. 


2000 yılının parfümler anlamında nasıl bir değişimi getirdiğini Ambre Sultan’ı kullanınca daha iyi anladığımı sanıyorum. Her ne kadar 1993 yılında piyasaya çıktıysa da zamanının ötesinde bir parfüm olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Sanki daha 1990’lı yılların başlarında parfüm endüstrisinin geleceği noktayı sezmiş ve adeta öncülük eden bir parfüm piyasaya sürmüş Serge Lutens.

Ambre Sultan’ı bu kadar özel yapan ne? Bu soruya cevabım “doğu etkisi” olacaktır. Parfüm markaları özellikle 2000’li yıllardan itibaren yoğun bir şekilde doğu kültürüne göndermeler yapan parfümler üretmeye başladı. Hatta bu durumun ilk örneklerinden sayılabilecek marka Yves Saint Laurent diyebiliriz. Ünlü modacının doğu kültürüne olan ilgisini diğer bir yazımda kısaca değinmiştim. Ve artık 2011 yılı itibariyle birçok ana akım ve niche parfüm markası doğu etkileri olan parfümler piyasaya çıkarıyorlar. Ağrılık olarak amber ve öd (oud) temaları kullanılıyor. Özellikle batı toplumlarında son yıllardaki mistik, gizemli doğu kültürlerine ilgi arttıkça, parfüm markaları da bu alanlarda eserler veriyorlar. Ambre Sultan’da bence tam da böyle bir tema düşünülerek üretilmiş.

Ambre Sultan’ı giydiğim zaman sanki kendimi dar ve gizemli Mısır sokaklarında geziyormuş gibi hissediyorum. Yürümekten yorulmuşum. Bir nargile kafe görüyorum. İçeride nargile içip, sohbet eden kızlı erkekli masalar. Bazıları yer sofraları gibi minderlerde oturuyorlar. Bende bir köşeye geçiyorum. Bir nargile söylüyorum. İçerisi nargilelerin dumanıyla dolu. Garip bir şekilde rahatsız etmiyor beni. Gözüm duvarlara takılıyor. İslam sanatında sıkça kullanılan çiniler duvarları süslemiş. Batı medeniyetinin doğu kültürlerini ve felsefelerini neden bu kadar merak ettiklerini biraz daha iyi anlıyorum.

Ambre Sultan’ı giydiğim zaman Fas’ın kapalı çarşısında yolumu kaybetmiş gibiyim. Yada Yemen’in sonu gelmeyen çöllerinde gece ateşin başında bedevilerle çay içiyorum sanki. Çöllerde gündüzler ne kadar sıcaksa gecelerde bir o kadar soğuk. Ambre Sultan tam da o soğuk çöl geceleri için tasarlanmış sanki. Pakistan’da baharat satan bir dükkanın kapısından içeriye girdiğinizde burnunuza gelen o tarif edilemez kokuların bir karışımı gibi Ambre Sultan. Gerisi sizin hayal gücünüze kalmış.

Parfümümüzün EDP olması kalıcılığını gayet iyi hale getirmiş. Bir günden fazla teninizde kendisini hafif hafif hissettiriyor. Farkedilirlik başlarda gayet yüksek. Daha sonra normal seviyenin biraz üstünde kalıyor. Size tavsiyem çok fazla sıkmamanız. En fazla üç dört fıs yeterli olacaktır. Yeterince güçlü bir yapısı var. Sonbahar-kış mevsimi için harika olacaktır. 25 yaş üstü herkese tavsiye ederim. 

Kimi kaynaklarda kadın parfümü olarak geçse bence tam bir unisex. Erkeklerde rahatlıkla kullanabilir. Hatta bana bir parça erkeksi bile geldi.  

Artıları:
+ Ambre Sultan bir parfümden çok bir seyahat yada deneyim bana göre.
+ Özellikle orta notalardaki baharatlı amber kokusuna bir daha başka bir parfümde rastlayabilirmiyim şüpheliyim.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Sonlara doğru tek başına kalan amber kokusu bazı kişiler için sıkıcı olabilir.
- Her yerde bulabilmeniz zor. Bulsanız bile fiyatı yüksek.

Koku Güzelliği:10/8   Kalıcılık:10/8   Farkedilirlik:10/8

24 Ekim 2011 Pazartesi

Comme des Garçons 2 (1999)


Comme des Garçons 2 (1999) Markanın unisex parfümlerinden.

Japon modacı Rei Kawakubo’nun yarattığı Comme des Garçons markasının çok sıkı takipçileri olduğunu söylesem yanlış olmaz sanırım. Alışılmışın dışındaki moda anlayışı ile çok ilgi çekici bir marka olarak yükselişini sürdürüyor bence. Bu ilginç tasarımları ürettiği parfümlerine de aynen yansıyor. Çok benzeri olmayan, bazen uçuk, bazen de “anti-parfüm” sloganıyla benim en çok ilgimi çeken markalardan birisi. CDG parfümleri “niche” olarak değerlendiriliyor. Yani her yerde bulunmayan, sadece bazı internet sitelerinde ve özel butiklerde bulunan, nispeten yüksek fiyatlara satılan. Bugünkü konuğum 2, markanın sevilen parfümlerinden. Hem unisex hem de Eau de Parfum (EDP) olmasıyla da farkını gösteriyor. Unisex EDP’lere örnek olarak iki örnek Jean Paul Gaultier2 ve Costum National Intense aklıma geliyor. Yani hem EDP hemde unisex parfümler çok sık rastlanmıyor. Artık geçelim kokumuza.

Tarz olarak fragrantica’da çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Bana göre çiçeksi, meyveli, baharatlı ve birazda odunsu. 2’nin açılışı biraz garip. Şöyle anlatmaya çalışayım. Hafiften metalik turunçgil, erkeksi çiçekler ve kırmızı meyveler (kiraz mı, vişne mi, böğürtlen mi karar veremedim). Evet gayet modern bir çiçeksi-meyvemsi başlangıcı var. Çiçek derken kadın parfümlerindeki baygın kokular akla gelmesin. Oldukça erkeksi. Bir süre sonra metalik turunçgil ortadan kayboluyor ve bolca kırmızı meyvelerle biraz da gül başrole geçiyor. Açıklanan resmi notalarında gül yok. Belki de bu hissi o hafif tatlı meyveler ve çok yumuşatılmış baharatlar veriyor. Genel olarak sanki hafif meyveli bir gül kokusu hakim sanki. Anlatması zor. Alttan hafif hafif baharatlar hissediliyor. Keskin yada rahatsz edici değil. Gayet kibar. Son kısım ise benim favorim. Hafif tatlı kırmızı meyvelere aromatik odunsu notalar ekleniyor. Bu kısım çok lezzetli. Harika diyebilirim. Yani özetle: Kırmızı meyveler, erkeksi çiçekler, yumuşak tatlı baharatlar ve odunsular.

CDG 2, nasıl kokuyor derseniz size hafif tatlı meyveler, gül ve aromatik baharatlar başrolde diyebilirim. Ama ben hep bir gül teması olduğunu hissediyorum. Diğer notalar sanki bu gül benzeri kokuyu zenginleştirmek için kullanılmış. 2, aynı markanın kendisi gibi ilginç bir parfüm. Kalite hissi olarak bir lüks parfüm evinin gereklerini yerine getiriyor. Yapaylık yada herhangi bir sorun hissedilmiyor. Eğer bana CDG 2 ne renk bir parfüm derseniz cevabım kesinlikle kırmızı olacaktır. Evet tuhaf bir şekilde bu parfüm kırmızı gibi kokuyor. Yani kırmızı meyveler ve kırmızı bir gülün karışımı sanki. 1999 yılında çıkmasına rağmen günümüzün modern parfümlerine rahatça rakip olur.

Peki 2’nin eksik yönleri neler? Karşımızda muhteşem yada kusursuz bir parfüm yok. Güzel bir parfüm var. Bence en büyük sıkıntısı düz çizgide ilerleyen bir kokusu var. Çok büyük değişimler göstermiyor. Size süprizler yapmıyor. Şaşırtmıyor. Yani “ben böyleyim ister kabul edin, ister etmeyin” der gibi. Biraz soğuk bir tarzı var diyebilirim. Biraz bohem biraz da yanlız sanki. Ayrıca başlangıcındaki garip açılışı da herkesin hoşuna gitmeyebilir. Yüksek fiyatından dolayı denemeden almanızı önermem. Ne olur ne olmaz. Unisex olarak yani hem kadınlara hemde erkeklere yönelik bir parfüm olduğunu yukarıda söylemiştim. Kadınlardan çok erkek kullanıma daha yakın gibi hissettim. Ama bir kadın da rahatlıkla kullanabilir.

Ekşi sözlükte ramostyle isimli bir arkadaşın CDG 2 ile ilgili bir yazısı var. İlgimi çekti. Muhtemelen doğrudur söyledikleri. Aynen koyayım istedim hiç dokunmadan:

“İspanyol Puig firması tarafından lisansı alınmış ve üretilen parfüm.
Rei Kawakubo pazarlama sürecine dahil olmuştur. Puig firmasının pazarlama departmanının hiçbir pazar araştırma yapmasına izin vermemiştir. Eğer pazar araştırması yapılırsa ve ürünün pazara çıkması yönünde pozitif sonuçlar çıkarsa lisans anlaşmasının bozulacağını bildirmiştir. Ne kokunun kendisi, ne marka ismi, ne şişe tasarımı (şişe, mağazalara verilen platform olmadan sergilenemez çünkü dik bıraktığınızda mutlaka düşer), ne de ürünün iletişim uygulamaları pazarlama kitaplarında gösterildiği şekildedir. Hiçbir pazarlama kuralına uyulmadığı halde çok başarılı satış rakamları elde etmiş kokudur.
"comme des garcons 2" (cdg2) den sonra "comme des garcons 2 man" uzantısı pazara sürüldüyse de cdg2 ilk çıktığı andan itibaren unisex bir ürün olarak görünmüştür tüketicinin gözünde. Satışa çıktığı ilk günden itibaren cdg2'nin tüketicilerinin yarıya yakınının erkek olduğu rapor edilmiştir.” Ayrıca şişesinin bir tasarım ödülü aldığını da belirteyim.

Kalıcılık olarak bir EDP kullandığınızı hatırlatıyor. Özellikle kıyafet üzerinde çok kalıcı. Farkedilirlik ortalama diyebilirim. Yaz-kış her zaman kullanmaya uygun bir yapısı var. Bu da olumlu bir özelliği.

Artıları:
+ Modern bir meyveli-çiçeksi-odunsu kombinasyon.
+ Genel olarak bir çok kişinin sevebileceği gibi.
+ Kalıcılığı fena değil.

Eksileri:
- Başından sonuna çok büyük değişim göstermeyen kokusu.
- Başlangıcı biraz garip.
- Fiyatı biraz yüksek. Ayrıca heryerde bulmanız zor.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/8   Farkedilirlik:10/7