Xerjoff etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Xerjoff etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Temmuz 2021 Pazar

Xerjoff – Renaissance (2011)

Xerjoff’un yavaş yavaş büyüyen parfüm serisi XJ 1861’e ait Renaissance, ismiyle ilgimi çekmeyi başardı. Batı aydınlanması için önemli yere sahip Rönesans kavramının, İtalyan kökenli niş parfüme ismini vermesi pek şaşırtıcı olmamalı. 2011 yılı çıkışlı Renaissance, Xerjoff’un internet sitesinde şu cümlelerle tanıtılmış: “Renaissance, otantik İtalyan narenciyesi kokusuna sahiptir. Altın oran hassasiyetiyle şekillendirilmiş gerçek İtalyan mirasıdır. Zengin mirasımızdan ilham alan ve ülkemizin cazibesine saygı duyan Renaissance, İtalya’nın ilham verici karakterini temsil ediyor.”

Renaissance’ın açılışı kuru hatta tozlu sayılabilecek bergamot ve acı portakal yağlarını andıran buruk yapıyla gerçekleşiyor. Serin ve ferah sayılabilecek olgun üst notalardan sonra nanemsi-fesleğenimsi nötr beyaz çiçeklerle orta bölüme geçiliyor. Açıklanan orta notalarında Bulgar gülü var fakat genel kompozisyonda büyük yer kaplamıyor. Sonlarda karanlık davranmayan yosunsu paçuli ve amberle tenden ayrılıyor.

Renaissance, aromatik, yeşil, neredeyse sabunsu, garip şekilde nanemsi, şekerli olmayan turunçgilli ve buruk doğasıyla, yeni nesil ferah yazlık parfümlere pek benzemiyor. Kokusu hem benzersiz hem de eskinin klasik şiprelerini andırıyor. Zorlama olur mu bilemiyorum ama hafiften Christian Dior’un 1966 yılı çıkışlı erkek parfümü Eau Sauvage’yi andırıyor. Hermes’in karakteristik ve gerçekçi portakal kokan parfümlerine benzemiyor. Onun tarzı daha gri ve resmi turunçgiller olarak özetlenebilir.

Renaissance ilginç şekilde koyu, yoğun turunçgil yağlarını andırıyor. Kokusu hiç bir zaman mis gibi doğal ve gerçekçi mandalina ya da limon gibi değil ki açıklanan üst notalarında bu iki nota var. Bergamot daha çok yer kaplıyor. Bergamot ilk başlarda tozlu hissiyat veriyor. Ortalardaki konsantre naneyi biraz kendime uzak buldum. Sonları ise çok güzel.

Renaissance bu haliyle niş parfüm yaratıcılık standartlarını tutturuyor. Kalite anlamında iyi yerde duruyor. İlkbahar-yaz parfümüne göre gayet sağlam ve dirençli olduğunu da söylemek gerekiyor. Kokusal anlamda herkese hitap edemeyecek gibi görünüyor ve denemeden almanın iyi fikir olmadığını düşündürtüyor. Onun aromatik otsu yeşil yapısı, büyük kitleleri çok mutlu etmeyebilir. Alışması zaman isteyen eser izlenimi veriyor.

Eau de Parfum formundaki Renaissance’ın kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı saldırgan olmasa da gün içinde kendisini hissettiriyor ki bu durum turunçgil parfümlerinde pek görülmez. Bu anlamda performansı yeterli. Uniseks olarak pazara sunulsa da erkek kullanımına yakın buldum.

Koku Güzelliği:10/7

25 Nisan 2021 Pazar

Xerjoff – Naxos (2015)

Sergio Mamo’nun kurduğu İtalyan niş parfümevi Xerjoff’un göz kamaştırıcı büyümesini izliyoruz. Yüzü aşkın parfüme imza atan Xerjoff’un birçok parfümü koku severler arasında giderek daha çok ilgi görüyor. 2011 yılında piyasaya sürdükleri XJ 1861 isimli seri, 2021 yılı itibariyle dört parfümden oluşuyor. XJ 1861 serisinin en öne çıkan parfümünün Naxos olduğu söylenebilir.

Xerjoff’un internet sitesinde Naxos şöyle tanıtılmış: “Geçmişin mirasına sahip ancak çağdaş dokunuşa sahip bu klasik İtalyan parfümü, temiz havanın parlak ve görkemli nefesidir. Akdenizli ve tutkulu karaktere sahip Naxos, narenciye meyveleri sayesinde, yumuşak çiçeklerle karıştırılmış, değerli baharatların belirleyici ve cesur kontrastıyla zenginleştirilmiş, neşeli bir canlılık yayar. Naxos, İtalyanın azametine ve ihtişamına övgüdür.”

Naxos’un açılışı dumansı lavanta ve ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki dolgun ve ağır yapı, orta kısma da sirayet ediyor. Orta kısımda lavanta etkisini devam ettirirken keskin tarçın ve vanilyamsı tütün merkeze geçiyor. Naxos’u şöhrete kavuşturan dumansı tütün teması orta bölümü nefis hale getiriyor. Sonlarda dumansı tütün geride kalırken, leziz vanilya ve çikolatamsı tonka fasulyesiyle nokta konuluyor.

Çikolatamsı, vanilyalı, dumanlı tütün merkezli parfümlerin en iyi örnekleri Tobacco Vanille, Pure Havane ve Herod olarak zihnimde duruyor. Naxos, bu üç parfümün arasına rahatlıkla giriyor. Koku karakteri olarak en çok Pure Havane’ye benziyor. Tütün ve geri plandaki lavantayla Rochas Men ve Pure Havane’nin yüksek kaliteli birleşimine benziyor. Tabii Pure Tonka’nın harika çikolatamsı yapısı da sonlarda mevcut. Vanilya ise biraz daha geri planda Naxos’ta. Lavantalı kısmı ise hafiften Bogart Pour Homme’yi hatırlatıyor.

Naxos’un başlangıcındaki ve orta kısmın başlarındaki tozlu lavantalı kısmı geçtikten sonra şahane bir pipo kokusuna dönüştüğünü düşünüyorum. İyi kaliteli içkiyle (viski veya konyak) yıkanmış ıslak pipo tütününü andırıyor.

Koyu, karmaşık, dolgun, zengin, entelektüel, modern ama aynı zamanda eskiyi de çağrıştıran, karizmatik ve erkeksi bir parfüm diyebilirim. Barındırdığı notaların çokluğu kimi zaman algılarınızı zorlasa da niş parfüm kalitesini ve sanatsallığını sunuyor. Katmanlı ve güçlü yapısıyla, Naxos’u severek kullandım. Tabii niş parfümlerin çoğunda yaptığım uyarıyı yapmalıyım çünkü tematik kokusu herkesin ilgisini çekemeyebilir. Büyük kitlelerin sevebileceği güvenli kokusu olduğunu söylemek zor. Onu kullanıp, övgüler alırım diye düşünmektense, kendinizi gerçek aristokratların centilmen kulübüne dahil hissedeceğiniz konusunda bahse varım.

Eau de Parfum formundaki Naxos’un kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama düzeyde. Tam bir kış canavarı. Çok soğuk günlerde daha da ilginç ve sofistike kokacağının ip uçlarını veriyor. Erkek kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/8

19 Ocak 2020 Pazar

Xerjoff – More Than Words (2012)

Başarılı İtalyan niş parfümevi Xerjoff’u kimse tutamıyor. 2007 yılında parfüm üretimine geçen Xerjoff’un 2020 yılının ilk günlerinde toplamda 110’dan fazla esere imza attığını görüyoruz. Ortalama her sene on civarında parfüm üreten niş marka azdır. Xerjoff, parfüm koleksiyonunu giderek büyütüyor. Bu durum markanın dünya çapındaki bilinirliğini arttırıyor.

2012 yılında Join The Club isimli seriyi hayata geçirdi Xerjoff. On parfümden oluşan ilk Join The Club parfümleri, bugün itibariyle on üç kokudan oluşuyor ve Xerjoff’un bazı popüler parfümlerini de bünyesinde barındırıyor. More Than Words parfümü kısa sürede markanın yıldızlarından birisi oldu. Xerjoff’un internet sitesinde More Than Words’un edebiyat tutkusu ve içsel vizyonlarını vurgulamak için kelimelerin sanatsal cazibesini paylaşan yazarlar ve şairler için tasarlandığından bahsedilmiş. Parfümün isminin kelimelerden daha ötesi anlamına gelmesi ve resmi tanıtımdaki “Şiir Kulübü” vurgusu, kokusal entelektüalizmi vaat ettiği izlenimi veriyor.

Parfümün açılışı lezzetli ve yüksek kaliteli mayhoş kırmızı meyveler ve öd ağacı-gül temasıyla gerçekleşiyor. Üst notalardaki meyveler ne olabilir? Ahududu, kremsi vişne, tatlı menekşemsi kiraz veya iris çiçeğine bulanmış yaban mersini olabilir. Başlangıçtaki notaların ne olduğu konusunda kararsızım ama açılışının güllü lokumlara benzediğini söyleyebilirim. Orta kısımda lezzetli, tatlı, modern meyvemsi gül-öd ağacı temasına geri planda sıcak baharatlar ekleniyor. Orta bölüm büyük değişim göstermeden devam ediyor. Sonlarda meyvemsilik azalırken gül ve öd ağacı temasını rafine şekilde tamamlayan reçineler, kapanışta noktayı kokuyor.

More Than Words, arabik olmadan modern davranan, lükste sınır tanımayan gerçeküstü gül-öd ağacı kokusu desem abartmış olur muyum bilemiyorum. Pierre Montale’nin bizi alıştırdığı onlarca öd-gül temalı parfümünde ana eleman kuru, yapay, çamaşır suyunu anımsatan garip bileşimdir. Xerjoff ise öd ağacının o zorlayıcı baskın problematiğini farklı yöntemle yumuşatıp, çözmüş: Kremsi çiçekler (menekşe ve iris), lezzetli kırmızı meyveler (böğürtlen veya kiraz veya her neyse), sıcak ve gerçekçi gül. İşte More Than Words’un bu kadar sevilmesinin sebebi muhtemelen bu sıfır bilinmeyenli denklem.

İlk denediğim andan itibaren kendisini sevdirebilen harika gül aroması, Michelin yıldızlı restoranda sunulan güllü füzyon tatlılar kadar özenli ve duyusal açıdan çekici. Xerjoff, öd ağacının acımsı ve ilacımsı etkisini iris-menekşe benzeri çiçeklerin şekerli örtüsüyle gizlerken, gülün esansiyel-yağlı-Ortadoğulu tavrını gizemli meyvelerle dizginlemiş. Ortaya hem doğulu hem batılı, kullanımı/sevmesi kolay, çarpıcı, yüksek kaliteli eser çıkarmış. İşin daha da güzel tarafı performans anlamında gayet iyi iş çıkarıyor More Than Words.

Günümüz modern dünya Homo Sapiens’i (wikipedia’ya göre ortalama bir insanın yaşam süresi 79 yıldır, en fazla 45 km/sa hızında koşabilir, erkeğinin boyu 1,7, kadının boyu 1,6 metredir), herşeyin daha çoğunu ister ve insanların isteklerinin sınırsız olduğunu iktisada giriş dersinin ilk temel cümlesiyle öğreniriz. More Than Words, hem kalıcılık/inatçılık hem de etrafa yayılım anlamında gayet dirençli. EDP formunda ama Extrait rakipleriyle mücadele edebilecek cesarete sahip gibi. Onun, hep daha fazla kalıcılık ve bir metre etraftaki herkesin burnunu paralize edebilecek verim isteyen parfümseverler tarafından takdir edileceği düşünülebilir.

Xerjoff’un parfümlerinin korkutucu şekildeki yüksek fiyatlarına değineyim mi emin değilim. Eğer bir sanat eserinin maddi değeri önemli değil diyorsanız More Than Words’u alabilirsiniz. Kimi lüks mağazalarda, bir aylık asgari ücretin bedeline satılan Xerjoff parfümlerinin fiyatını abartılı bulursanız da sizi suçlayamam. Eğer eşinizin kredi kartıyla ondan habersiz bir şişe Xerjoff parfümü aldıysanız, kart ekstresini ona bir adet aspirin ve dil altı kalp ilacını verdikten sonra göstermenizi önerebilirim.

Uniseks olarak pazarlanıyor More Than Words. Kimi kullanıcılar onu kadınsı bulurken bazı parfümseverler de erkeksi bulmuş. Bu da onun doğru yaptığını ve tam bir uniseks olduğunu onaylıyor. Soğuk günlerin, serin çöl akşamlarının, havanın açık olduğu, güneşin parladığı ama buz gibi ayazın olduğu gündüzler için uygun More Than Words. Nemli ve sıcak yaz mevsiminde denemek isteyeceğimi sanmıyorum.

More Than Words’ü Chris Maurice tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

13 Haziran 2015 Cumartesi

Xerjoff – Nio (2009)


Xerjoff – Nio (2009)

Tamamen tesadüf eseri iki hafta içinde yolumuz ikinci defa İtalya'yla kesişiyor. Geçen hafta tekrardan incelediğim Versace Pour Homme'dan sonra bu sefer İtalya'nın ve hatta dünyanın ultra lüks denebilecek niş markası Xerjoff benimle birlikte. Geçtiğimiz aylarda Kobe'sini kullandığım Xerjoff'un bu sefer sevilen eseri Nio bileklerimi süslüyor.

Sergio Momo tarafından "hayallerindeki parfümleri meydana getirmek için" kurulan Xerjoff, akla ziyan fiyatları ile niş parfüm sektöründe şimdiden kendisine yer açmayı başardı. Parfümlerini genellikle seriler halinde piyasaya sürüyor Xerjoff. XJ 17/17, Shooting Stars, Casamorati ve Join the Club serileri, markanın en bilinen işleri arasında gösterilebilir. Özellikle Shooting Stars serisi, Xerjoff'un başarısında önemli pay sahibi.

İtalyanların niş parfüm alanındaki ağırlıkları anlamında Xerjoff'un yeri ayrı. Tabii fiyatlarının oldukça yüksek olması (birçok niş markanın neredeyse iki katına satılması) Xerjoff parfümlerinden beklentileri oldukça yükseltiyor. Pahalı olanın kaliteli ve güzel olması gerektiği koşullanması muhakkak ki hepimizde mevcut. Beş yüz bin euroya aldığınız Ferrari'nin çok özel olmasını ve size farklı duygular yaşatmasını istemeniz normal. Xerjoff'u ise parfümler dünyasının Ferrari'si olarak lanse etmek çok doğru olmayabilir. Yine de karşımızda bambaşka bir dünyanın markası var. Alt ve orta gelir grubu insanların çoğu zaman giremeyeceği bir kulübün işletmecisi olarak düşünebiliriz Sergio Momo'yu. Sadece süper zenginlerin girebildiği bir dünya.


Nio, markanın Shooting Stars serisinin üyesi. Yurt dışı merkezli platformlarda çok fazla övgüler alması ilgimi çekti. Hatta markanın isminden en çok bahsedilen erkek parfümlerinden birisi Nio. Bir yorumcunun "dünyanın şimdiye kadar yapılmış en güzel turunçgil parfümü" övgüsü kulağa biraz abartılı gelse de, kullanım sürecinde Nio'yu sevdiğimi söyleyebilirim.

Kendi sitelerinde ferah aromatik ve odunsu yönüne dikkat çekilmiş ve parfümün "İtalya'nın güneyindeki kırlarda dolaşıyormuş" hissiyatı verdiği belirtilmiş. Nio'nun açılışı gerçekten de ferah nüanslarla gerçekleşiyor. Ferah neroli ve bergamotla başlayan üst notalar müthiş. Şaşkınım ve mutluyum çünkü anlatması zor güzellikteki turunçgiller çok doğal, taze, naif ve yeşil. Orta kısma geçeyim. Burada ferah yapı devam ediyor. Yeşil yapraklar, portakal çiçeği ile birlikte hala enfes kokuyor. Orta bölümde erkeksi yasemin devreye giriyor. Yumuşak ve serin/soğuk baharatların katkıları kısıtlı. Kakule ve biber keskin değil gayet yumuşak ve uyumlu. Orta bölüm başlangıcı kadar baş döndürücü olmasa da hala çok güzel. Son kısımda radikal değişim var ama hiç de olumlu anlamda değil. Yumuşak ve ferah sedir ağacı ve gayet sıradan misk, alt notaları sıkıcı ve vasat yapıyor. Son kısım ferah ve sucul karakteri devam ettiriyor. Çok berrak ve steril kokuyor ama sevdiğimi söyleyemem. 

Nio, temiz, ferah, basit, doğal bir iksir adeta. Sonları dışında, çok üst düzey kalitesi ve rafine yapısı, hayran bırakıyor kendisine. Parfümün üzerinde dolaşan limon-neroli ikilisi kokuyu her daim taze kılıyor. Belki bana katılmayabilirsiniz ama zaman zaman içine taze nane yaprakları konmuş limonataya benzettim Nio'yu. Parfümdeki "yeşil" temasını atlamak olmaz. Biraz çimensi hale gelebilen yeşil ferahlık, bazen yaprakları bazen de yağmur sonrası mis gibi kokan bahçeyi andırıyor. Kullanması ve koklaması zevk veren bu eser, çoğunuzun beğenisini kolaylıkla kazanacaktır.


Bahçe demişken aklıma Hermes'ın "Jardin" serisi geliyor. Un Jardin Sur Le Nil'i biraz çağrıştırıyor yeşil ve ferah tarzı. Nio çok daha ferah ve berrak. Nil daha yeşil ve meyvemsi. İkisi de çok taze ve lezzetli. Geçtiğimiz haftalarda kullandığım By Kilian'ın Prelude to Love'unu da hatırlatıyor azıcık. Kullanım sürecinde hafiften de Virgin Island Water esintileri burnuma geldi. Virgin Island Water’daki hindistan cevizini çıkarsak, Nio’ya yakın bir koku elde edebiliriz belki de. Genel yapısı bu tür buruk-yeşil-neroli-misket limonu kompozisyonlarına benzetilebilir.

Sonuç olarak günlük kullanıma uyabilecek, modern ve canlı bir yapıya sahip. Üst ve orta notaları nefis, sonlarıysa sıradan bir eserle karşı karşıyayız. Başlangıçtaki müthiş doğallık ve tazelik, neredeyse doğada rastlanabilecek kadar gerçekçi. Orta kısımda biraz sabunsuluğa kayan çiçeksilik asla çok kadınsı değil. Denge başarıyla kurulmuş. Nio, kaynaklarda erkek parfümü olarak geçiyor. Oysa kendi sitelerinde böyle bir yönlendirmeye rastlamadım. Genelini düşündüğümde hem erkeklerin hem de kadınların kullanabileceklerini düşünüyorum.

Aklıma takılan bir konuyu daha yazayım. Nio, oldukça yüksek fiyat etiketini hak ediyor mu sorusunu gündeme getirebilir. Eğer bu fiyatları verebilecek durumdaysanız sizin için gayet güzel bir seçenek olacağını söylemem gerek. Fakat bütçeniz bu seviyelerde değilse, bence kendinizi zorlamaya gerek yok. Başka seçeneklere yönelebilirsiniz. Yani parasını hak etme durumu gayet göreceli ve baktığınız yere göre değişebilir.

Nio, EDP formuna sahip. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği başlarda gayet iyi. Sonra da kendisini hissettirmesini biliyor. İlkbahar-yaz kullanımı için uygun olacağı söylenebilir. Yaş sınırı olmaksızın denenebilir.


Parfümün tasarımını Jacques Flori yapmış. Bay Flori çok bilinen burunlardan değil. Genellikle niş markalar için çalışmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

3 Mayıs 2015 Pazar

Xerjoff – Kobe (2009)


Xerjoff – Kobe (2009)

12 Şubat 1947 tarihinde, o zamana kadar insanoğlunun gördüğü en büyük meteor yağmuru başlamıştı. Sabah 10.38'de başlayan meteor yağmuru, Rusya'nın soğuklarıyla ünlü Sibirya'sında gerçekleşmişti. Yine buz gibi soğuk havada hem de gündüz vakti gerçekleşen dünyanın en büyük meteor yağmurunun etkileri kimi araştırmacılara göre bir kilometre kareye yayılmıştı. En büyük parçasının yirmi altı metre büyüklüğünde olduğu söylenen meteor yağmuru, 2009 yılında bir İtalyan beyefendisinin çok ilgisini çekti.

Sergio Momo, İtalya merkezli niş parfüm evi Xerjoff'u kurduğunda, hala astronomiye büyük tutkuyla bağlıydı. Hatta bir söyleşisinde "parfümlerden sonraki en büyük tutkum gökyüzü ve uzayın mucizeleri" diyordu. Hatta 2009 yılında "Shooting Stars" isimli parfüm serisini çıkardığında, tahmin edeceğiniz üzere ilhamını Rusya'da 1947 yılında gerçekleşen meteor yağmurundan alacaktı. Evet karşımızda pek de alışık olunmayan bir esinlenme söz konusu. Parfümler ve meteorlar!

Ultra lüks parfüm evi Xerjoff, Avrupa kıtasında oldukça popülerken, aynı şeyi Amerika kıtası için söyleyemeyiz sanırım. Son yıllarda yeni parfümleriyle niş segmentinde iddialı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor Sergio Momo. Shooting Stars serisi, 2015 yılı itibariyle on yedi üyeye ulaşmış durumda. Markanın en sevilen parfümlerini içinde barındıran serisi olan Shooting Stars'dan Kobe ile birlikteydim geçtiğimiz günlerde.


Kobe kendi sitelerinde turunçgil ailesine dahil edilmiş. Farklı bir distilasyon tekniğiyle oluşturulduğu belirtilmiş. Az bulunan ve egzotik doğal içeriklerin kullanıldığı vurgulanmış. Kobe'nin açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Müthiş bir bergamot daha ilk saniyelerde sazı eline alıyor. Doğal ve tozlu bergamota neroli eşlik ediyor turunçgil ailesinden. Üst notaları lezzetli kılan şeyse aromatik Akdeniz otları. Bergamot-neroli ikilisi ile müthiş bir uyum sağlayan aromatik otlar (ıhlamur, kekik vb.) onu hem zengin hem de olgun hale getiriyor. Enteresan ve çok başarılı bir turunçgil açılışına sahip. Başlangıcı gayet güzel. Uzun süren başlangıç fazından sonra orta kısım kendisini göstermeye başlıyor. Yavaş yavaş ortaya çıkan tatlı reçineler ve öd, parfümü bambaşka noktaya taşıyor. Turunçgiller ve aromatik otların kaybolduğunu fark ediyorum. Orta notalarda parfüm tamamen sıcak baharatlı bir oryantal haline geliyor. Kendi sitelerinde gül ağacından bahsedilmiş orta bölümde. Gül ağacı nasıl kokar bilemiyorum ama öd olduğuna eminim. Zaten yine kendi sitelerinde ödün, parfümün anahtar notası olduğu söylenmiş. Öd ve sıcak reçineli baharatları da oldukça beğendim. Son kısma geleyim. Parfüm yine radikal şekilde değişiyor. Öd ortadan kaybolurken yumuşak odunsu notalar ortaya çıkıyor. Tatlı sayılabilecek odunsulara biraz da mumsu vanilya ve amber eşlik ediyor. Alt notalardaki tatlılık tonka fasulyesinin işi olabilir. Kapanışını çok çarpıcı ya da ilginç bulmadım.

Kobe, şaşırtıcı bir parfüm. İlk yarım saat oldukça ferah. Neredeyse sıcak yaz günlerini çağrıştıran bergamot-neroli ikilisine eşlik eden Akdeniz otları, Xerjoff'un İtalyan karakterine gönderme yapmış olabilir. Hafif tozlu turunçgiller çok şık ve müthiş kaliteli. Daha çok üst yaş beyefendi parfümlerindeki kullanımı çağrıştıran turunçgiller koklamaya değer. Orta bölümdeki büyük değişim şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı. Orta kısımda turunçgiller ortadan kaybolurken birden Arap pazarını hedefleyen ödlü baharatlı oryantalle karşılaşmak açıkçası o ferah açılıştan sonra beklediğim şey değildi. Ben daha çiçeksilik ekseninde ilerleyeceğini düşünürken yavaş yavaş reçineler burnunuza nüfuz etmeye başlayınca kendinize geliveriyorsunuz. Orta bölümdeki öd kullanımı gayet sevilesi, ilaç gibi kokmayan ve rafine. Biraz Creed'in Royal Oud'una benzettim orta kısmı. Hatta azıcık Tom Ford'un Tobacco Oud'unu andırıyor öd kullanımı. O iki parfümü de sevdiğim için Kobe'nin de orta bölümünü sevdim. Son kısımsa nefis üst-orta kısımdan sonra sıradan geldi bana. Yapay değil ama özensiz. Vanilya ve amberle yumuşatılmış sedir ağacı, daha önce örneğine defalarca rastladığımız şekilde verilmiş.


İtiraf edeyim ki Xerjoff gibi ultra lüks parfüm evinden benim de beklentilerim çok yüksekti. Nasıl olmasın ki? Bildiğim kadarıyla dünyanın en pahalı fiyat etiketine sahip 4-5 markasından Xerjoff. Bu da onun parfümlerini denerken ekstradan yük getiriyor markaya. Kobe, kalite anlamında gayet yeterliydi. Son kısmı dışında kusursuza yakın kompozisyona sahip. Üst-orta-alt nota geçişleri etkileyici. Bu anlamda kompleks yapıyla karşı karşıyayız. Notalar gayet doğal ve net. Fakat yine de dünyanın en lüks parfüm markalarından birisi daha farklı ve iyi olmalı mı? Belki evet belki hayır. Sonuçta hiç bir parfümden ya da markadan mucizeler beklemek doğru değil. Son kısmı dışında Kobe, verdiğiniz inanılmaz yüksek fiyatı hak ediyor bence.

Kobe, modern, tatlılık barındıran ama içinizi baymayan, hem ferah hem de sıcak olabilen, dinamik, olgun, yarı resmi ve şık. Aklımı başımdan almadıysa da günlük kullanım için uygun hatta takım elbise için bile düşünülebilecek çok yönlü başarılı bir parfüm. Harikalar yaratmasa da görevini fazlasıyla yerine getiriyor.

Kaynaklarda erkek parfümü olarak görülüyor. Bence de erkek kullanımına daha yakın. Fark edilirliği başlarda yüksek. Saldırgan yarım saatten sonra tene yaklaşıyor kokusu. Kalıcılığı EDP standartlarını düşünürsek makul. Üst notalarına aldanıp sıcak yaz günlerinde kullanmayın çünkü ilerleyen saatlerde rahatsız edici olabilir. Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara uyacak gibi. Fazla genç delikanlı kokusu değil.


Kobe'nin tasarımını birçok niş marka için işlere imza atmış burun Jacques Flori yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5