“Aguirre, Tanrının Gazabı” filmi sayesinde tanıştım onunla. Sarı uzun saçları, delici bakan renkli gözleri, hırslı ve arzulu kişilere özgü oyunculuk kabiliyetiyle, filmde ondan nefret etmiş hem de izlemeyi bırakamamıştım. Alman sinemasının en önemli yönetmenlerinden Werner Herzog’un bu kült filmi, açgözlü İspanyol kaşiflerin, yeni keşfettikleri Güney Amerika ülkelerini işgal etmelerini tarihi gerçeklerle birlikte anlatıyor.
Her ne kadar önemli bir yönetmene sahip olsa da, filmin yıldızı ve başrol oyuncusu ünlü aktör Klaus Kinski’ydi. Zaten Klaus Kinski’nin, bu filmden sonra şöhrete ulaşıp, dünyaca tanındığı söylenir. Kaprisleri ve öfkesi yüzünden setlerde çoğu zaman problemler çıkaran Klaus Kinski, bazen fazlasıyla abartıp yönetmenle bile kavgaya tutuşurmuş. Yönetmen Herzog ile aktör Kinski’nin Aguirre, Tanrının Gazabı filminin setinde yine bir kavga sonrasında, gitmeye kalkışan Kinski’ye, Herzog’un silah çektiği bile söylenir.
Klaus Kinski’nin sinema tarihinde iz bırakarak 1991 yılında hayatını kaybetmesinin ardından, 2011 yılında hayat sahnesine bu sefer Geza Schoen isimli genç ve başarılı parfümör girer. Klaus Kinski’nin ölümünün yirminci yılı anısına Kinski isimli parfümü piyasaya sürerek ünlü aktörün anısını yaşatmak ister. Niş parfüm dünyasında epey ilgi çeken bu parfümün, sadece geri planındaki hikayesi değil, kokusu da oldukça farklıdır çünkü açıklanan notalarından birisi esrardır.
Kinski’nin açılışı yeşil kuru yapraklar ve tuzlu hayvansılık ile gerçekleşiyor. Tatlı olmayan canlı ve ferah bergamotun destek verdiği ilk dakikalarda ardıç meyvesinin de etkisi hissediliyor. Açılışı enfes. Orta kısımda kompozisyona eklenen parlak ve metalik baharatlar keskin ve tatlı değil. Tuzlu hayvansallık hala algılanabiliyor orta bölümde ki bu katman da müthiş. Son kısım, üst-orta notalar kadar çarpıcı değil. Vetiver, misk ve yumuşak odunsuların kapanışta rol aldığı Kinski’de tütsü ve meşe yosunundan da bahsetmem gerekiyor çünkü bu iki nota gayet başarılı verilmiş.
Standart, sıradan ve risksiz parfümler, standart, sıradan ve risksiz insanlar içindir. Parfümün tasarımını yapan Geza Schoen’in, yaratım aşamasında bu mottuyu dikkate alıp almadığını bilemiyorum fakat gördüğüm kadarıyla sıradışı bir çalışma bizi bekliyor. Genellikle ferah parfümlerde kullanılan tuzlu deniz notalarıyla, ağır ve zor kokulara sahip hayvansı elementleri birleştirmiş. Bunu yaparken dumansılığı, aldehitleri, vetiveri, tütsüyü, kimyon benzeri metalik baharatları ve meşe yosunu araya ekleyivermiş. Asıl bombayı sona saklamış: Esrar.
Bu durumla övünmeli miyim bilemiyorum fakat hayatımda hiç esrar kullanmadım ve kullanılan ortamda bulunmadım. Onun içindir ki Kinski’nin esrar gibi kokup kokmadığı konusunda fikrim yok. Parfümü kullanan oldukça fazla kişi Kinski’yi esrarın dumanlı kokusuna benzetmiş. Zaten Geza Schoen’in de esrar notasını kendi internet sitesine koyması, muhtemelen zihinlerdeki algıyı güçlendirmek için. Sebebi ne olursa olsun Kinski’yi, dumansı baharatlar, ağır olmayan hayvansılık ve başlangıcındaki yeşil tema üzerinden hatırlayacağım.
Meşe yosunu, vetiver ve tütsü… Bu üç öğenin Kinski’nin içinde olduğunu düşünüyorum. Belki yanılıyorumdur veya sadece birisi vardır. Sonuç olarak harika bir eser Kinski. Dumansı parfümlere ilgi duyan birisi olarak Kinski’yi severek kullandım ve saygı duydum. Hem derinliği hem zenginliği hem de kalitesi takdire şayan. Kafama takılan tek konu performansı. Kullanan kişiler fark edilirliğinin yüksek olduğunu belirtmiş. Tenimde ilk on beş dakika dışında vasata yakındı fark edilirliği. Kalıcılığı bir EDT için yeterli.
Kinski, sıcak günlerde tenimde tuzlu, yeşil, ferah yönünü öne çıkarırken, kapalı ve yağmurlu havalarda dumansı, tütsülü vetivere dönüşüverdi. Bu anlamda her mevsimde size farklı yüzünü gösterebilir.
Kinski, birçok niş parfümün aksine EDT formunda. Kimi platformlarda uniseks olarak geçse de erkek kullanımına yakın. İlkbahar-sonbahar için ideal gibi görünüyor. Kasvetli, gizemli tarafının yanında hippilere ve marjinal kişilere uyacak bir parfüm. Otuzlu yaşlarındaki ateş dansçısına, capoeira sanatçısına, underground bar sahibine, Hindu keşişlere, Müslüman mistiklere bile erinmeden uyum sağlayabilir.
Kimilerinin Encre Noire’ye, bazısının Antaeus’a, az sayıda kişinin Terre d’Hermes’e benzettiği Kinski, bence hiçbirisine tam anlamıyla benzemiyor ve şimdiden “modern parfüm klasiklerinden” olmaya aday. Sadece kısım kısım o parfümleri andırıyor olabilir. Muhtemelen Kinski’nin dumansılığı Encre Noire’ye, tuzlu hayvansılığı Antaeus’a ve dinamik turunçgilleri Terre d’Hermes’e benzetiliyor fakat Kinski kendi başına buyruk bir aktör… Tıpkı ilhamını aldığı Klaus Kinski gibi…
Koku Güzelliği:10/8.5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder