Bir gece Milan civarında, Patrizio Bertelli ve Arjantinli yat tasarımcısı German Frers bir seyahat botu tasarlıyordu. Aniden, German Frers’in aklına bir fikir geldi ve Patrizio Bertelli’ye şöyle sordu: “Neden Amerika Kupası’na (yatçılık) katılmıyoruz? Hadi yapalım!
On beş gün içinde Luna Rossa takımı hazırdı. Birkaç ay sonra takım tamamlandı ve hazırlıklara bile başlandı. Böylece arkasında Prada’nın desteğiyle Luna Rossa yatçılık takımı, önemli başarılar elde etti. Bu başarılar ve Luna Rossa teknesi, Prada’nın en yeni erkek parfümlerinden birisine ilham kaynağı oldu.
2012 yılında Prada’nın erkek parfümü olarak piyasaya sürdüğü Luna Rossa, kendi sitelerinde aromatik ferahlıktan ve lavantadan bahsetmiş. Luna Rossa’nın açılışı kremsi, tatlı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Çok fazla ferahlık hissi vermeyen tatlı portakal fena değil. Orta kısımda, kremsi ve tatlı yapı devam ediyor. Aromatik otlar ve lavanta da eğlenceye katılıyor. Orta bölümde naneden gelen burukluk mevcut. Kapanışta klasik, yumuşak, vasat odunsular etkili. Misk ve amber de destek veriyor kompozisyona. Amber, egzotik değil, kadifemsi kullanılmış ve bana hitap etmemiş.
Luna Rossa, çoğu kişinin iddia ettiği gibi ferah-sucul-ozonik değil bence. Gayet tatlı, naneye rağmen sıcak sayılabilecek (baharatlardan şüpheleniyorum), başlangıcı dışında yapaylık barındıran, azıcık yeşil-yapay çimensi hissiyata sahip, kremsi modern bir deneme. Lavanta bence büyük pay sahibi değil bütünde. Varsa bile daha çok yeşil temayı canlandırmış. Kafanızda canlandırdığınız gibi bir lavanta beklemeyin derim.
Peki ne bekleyin? Vasat kalite, steril yapaylık, bolca tatlılık, vanilyaya kaçmayan kremsilik, tanıdık hissiyat, özgünlükten yoksunluk, piyasa işi olmaya çalışma, genç erkek pazarından pay kapma hayalleri ama sonrasında sıradan bir eser.
Evet, tanıdık gelme mevzusunu açayım. İlk günler Luna Rossa’yı bir parfüme çok benzetiyorum ama adı aklıma gelmiyor. Hatta evin ablası bile “aaa bu kadın parfümü mü, güzelmiş ama daha önce bana verdiğin bir parfüme benziyor” deyince, haydaaa aldı bizi bir düşünce. Acaba hangi parfüme benziyor. Benim tahminim Ange ou Demon’du, evin ablasının tahminiyse La Vie Est Belle idi. Muhtemelen ilk saniyelerdeki kremsi modern portakallar bizi yanılttı ama haklı olunan bir konu vardı, gerçekten de kadın parfümlerini anımsatıyordu. Kimisinin Black Code’a benzetmesi anlaşılabilir.
Garip sabunsuluğun hakim olduğu Luna Rossa, kullanan çoğu genç arkadaşın ve kadınların sevebileceği gibi ama bizim gibi ukala burunlar için gayet yetersiz ve yapay. Büyük kitleler için güvenli ama küçük azınlıklar için kullanması sıkıcı.
Birçok popüler ve ünlü parfümü tasarlamış olan Daniela Andrier, Luna Rossa’nın arkasındaki isim. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği başlarda iyi, kısa süre sonra tene yaklaşıyor. Kimi kullanıcıların aksine, Luna Rossa’nın sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Her ne kadar bu çok sıcak yaz günlerinde kullandığımda rahatsız etmedi ama gerek barındırdığı tatlılık, gerekse lavanta ve baharatların verdiği sıcaklık, onu serin havaların kokusu haline getiriveriyor.
Parfümün resmi tanıtımındaki erkeksilik vurgusuna pek takılmayın. Evin ablasının çok beğendiği ve parfümü istediğini, “ben niye Luna Rossa’yı kullanmıyorum da sen kullanıyorsun” sitemlerine her zaman ki savunmamla “ama o erkek parfümü, sana uymaz” tarzı uyduruk savunmalarla cevap verdiğimi küçük not olarak ekleyeyim. Bence üst yaş guruplarından ziyade genç arkadaşları hedefliyor.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku Güzelliği:10/6