29 Aralık 2016 Perşembe

Valentino Uomo (2014)

Şu şişenin güzelliğine bakar mısınız? Pırıl pırıl parıldayan, kesimli kristallere benzeyen şişe, bana göre son yılların en güzel tasarımı. Bu kadar gösterişli, çarpıcı ve albenisi olan şişeye insan nasıl hayır diyebilir ki? Geçtiğimiz aylarda gittiğim bir parfüm satış mağazasında, raflardaki çeşit çeşit eserlerin arasında elim ister istemez Valentino Uomo’ya gitmişti. O günkü ilk izlenim olarak zihnimde çok fazla şey oluşmamıştı. Bu aralarsa uzun süreli kullanma imkanı buluyorum Valentino Uomo’yu.

Kendi sitelerinde parfümün tasarımcısının Olivier Polge olduğu vurgulanıyor ve kokusunun İtalyan tarzına yakın olduğu izlenimi veriliyor. Valentino Uomo’nun açılışı tatlı ve leziz çikolatayla gerçekleşiyor. Vanilyalı çikolataya acı olmayan kakao da eşlik ediyor. Başlangıçta biraz da bergamot var sanki. Üst notaları çok güzel Uomo’nun. Bu kalıp, yarım saat kadar devam ediyor ve ikinci sektöre geçiliyor. Burada parfüm daha da tatlanıyor ve neredeyse yanık şekerli-pudralı gibi kokuyor. İkinci bölümde çikolata-kakao efekti devam ediyor ama başlangıçtaki gibi kaliteli ve güzel değil. Bu bölümde geri plana sedir ağacı yerleşiyor. Gerçi tatlılık, sedir ağacını da etkisi altına alıyor. Pudralı tonka fasulyesi son bölümde oldukça etkili. Sıradan kapanışa sahip Uomo.

Versace – Eros, Dior Homme, Dior Homme Intense, Yves Saint Laurent – La Nuit de L’Homme, Viktor&Rolf – Spicebomb, Rochas Man, Givenchy – Pi, Guerlain – L’Insant de Guerlain Pour Homme, Van Cleef&Arpels – Midnight in Paris, Thierry Mugler – A Men Pure Malt ve daha aklıma gelmeyen milyonlarca tatlı, baharatlı, yanık şeker efektli, karanlık, pudralı, modern kadınsı erkek parfümleri, gözünüz aydın size yeni bir kardeş geldi. Adı da Valentino Uomo.

Evet, yirmi birinci yüzyıl belki de androjenizm üzerine şekillenecek ya da korkunç bir üçüncü dünya savaşıyla yeniden taş devrine döneceğiz. Einstein’ın söylediği iddia edilen “Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum ama dördüncü dünya savaşında taş ve sopalar kullanılacak” ifadesi yeterince çarpıcı. İnsanlığın kaderi, bir nükleer savaşla sona erecekse, umarım bu savaş, artık böylesi parfümlerin kötü örneklerini de yeryüzünden siler. Çünkü tek umudum bu.

afis uomo yen

Valentino Uomo için cinsiyetsiz bir kadın parfümü diyesim var ama erkekler için tasarlandığını ve pazarlandığını biliyoruz. Kendinden önceki rakiplerini kopyalayan değerli Valentino beye ve Olivier Polge’e teessüflerimi sunarım. Tamam sayın Olivier, Dior Homme’u tasarlayarak gönlümüzde güzel bir yere yerleştin ama on sene önce ortaya çıkardığın Dior Homme isimli şaheserin, vasat tekrarına neden gerek duydun ki? Oldu mu şimdi?

Bıkkınlık verecek kadar şekerli, tatlı baharatlı, modern erkek parfümlerinin sıkıcı benzerinden öteye gidemiyor ne yazık ki Valentino Uomo. Ve siz UFO görmüş masum parfümseverler! Muhtemelen bir AVM’de dolaşırken mağazaya gireceksiniz. Değerli ve ısrarcı satış temsilcisi arkadaşlarımızı binbir manevrayla atlatacaksınız ve elinize o ışıl ışıl şişeyi alacaksınız. Şöyle bir bakacaksınız. Şişeyi ışığa tutup, yansımalarına hayran kalacaksınız. Denemek için bileğinize sıktıktan sonraki kokuya bayılacaksınız ki haklısınız. Harika bir parfüm aldığınızı düşünüp heyecanla eve gideceksiniz ve kullanmaya başlayacaksınız. Üçüncü günün sonunda koca şişeye bakakalacaksınız çünkü ondan sıkılacaksınız. Eğer yaşınız otuzun üzerindeyse sizin için fazla genç işi olduğunu anlayıp, şaşıracaksınız. Eğer parfümlere epey meraklıysanız son bölümün yapaylığına ve şekerliliğine bakıp, karışık duyguların içine gireceksiniz. Eğer “amaaaan kalite kimin umurunda, kızlar bayılıyormuş abi bu kokuya” tayfasındansanız o zaman sizi tebrik ederim, aradığınızı buldunuz. Modifiye Golf arabanıza ya da Seat Leon’unuza binip, olay yerini terk edebilir ve ömür boyu mutlu yaşayabilirsiniz.

EDT formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği ortalama. Tam bir sonbahar-kış kokusu.

arka uomo yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Aralık 2016 Pazartesi

Parfums MDCI – Ambre Topkapi (2003)

Elimdeki MDCI parfümlerinden hangisini kullanayım diye bakınırken, içlerinden birisi ismiyle hemen dikkatimi çekti. Evet, parfümlerin isimlerinin alım kararında önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Niş markalarda bu tür inceliklere özen gösteriyorlar. Sonuçta çarpıcı veya ilginç bir isim, rakiplerinin önüne geçebilir.

Ambre Topkapi, MDCI’ın 2003 çıkışlı ilk parfümü. On üç yıllık bir parfüm olduğunu ve kokusunu Pierre Bourdon gibi çok saygı gören ismin tasarladığını öğrendiğimde şaşkınlığım arttı. Hele bir de ismindeki Topkapi’nın, İstanbul’daki Topkapı sarayına öykündüğünü düşündüğümde ayrıca heyecan verici hale geldi Ambre Topkapi. Bakalım ismindeki amber temasını nasıl yansıtacak kokusuna.

Ambre Topkapi’nin başlangıcı ferah sayılabilecek turunçgil meyveleriyle gerçekleşiyor. Metalik greyfurt ve portakala benzettiğim açılışı yapay ve oldukça basit. İlk saniyelerdeki turunçgillere, ilerleyen dakikalarda yüksek kaliteli olmayan ferah lavanta ekleniyor. Orta bölümde parfümün turunçgil karakteri devam ederken metalik baharatlar ve yapay amber ekleniyor kompozisyona. Başlangıçtaki canlı ve dinamik turunçgillerin yerini alan ananas ve aromatik otlar, üst notalardaki kadar yapay ve ucuz kokmasa da harika değiller. Son bölümde kadifemsi yapay ambere, fazlaca tatlılık barındırmayan vanilya ekleniyor. Sanırım biraz da miskten söz edebiliriz alt kısımda.

Ambre Topkapi için kendi sitelerindeki ferah, odunsu ve baharatlı tanımı kesinlikle doğru. Başlangıcındaki burnu tırmalayan ferahlık yüksek kaliteli olmasa da başlangıç seviyesi arkadaşlar için sevilesi. Orta bölümdeki kadifemsi yapaylık, baharatları, odunsuları ve amberi kapsıyor ne yazık ki. Kapanış bir parça konforlu ve güvenli. Neyse ki vanilya şekerli ve pudralı verilmemiş. Alt notalar olgun ve sakin.

arkasi topkapi yen

MDCI’ın şöhretli parfümleri Invasion Barbare ve Chypre Palatin, oldukça ilgi görüyorken Ambre Topkapi’nin neden biraz geri planda kaldığını anlayabiliyorum. Yurtdışı merkezli platformlarda oldukça eleştirilen Ambre Topkapi’nin en büyük sorunu yüksek kaliteli kokmaması ve yapaylığı. Bu tür kadifemsi amber bende genellikle baş ağrısı yapar ki Ambre Topkapi tam bu sınırda. Başlangıcı oldukça sıradan bir ana akım markanın parfümü gibi. Sanırım yorumcuları hayal kırıklığına uğratan tarafı başlangıcı.

İsmindeki amber ve Topkapı göndermelerini düşündüğümde oryantal ve egzotik amber parfümü beklerken şaşırtıcı derecede ferah ve açık bir koku formu karşıma çıktı. Ağır ve ağdalı değil. Gayet net ve dinamik. Bu dinamizmi Dihydromyrcenol’un verdiğini söylüyor bazı yorumcular. Bu element daha çok sabunlarda ve deterjanlarda kullanıldığı için, kimileri kokusunu sabunlara benzetmiş Ambre Topkapi’nin. Aslında sabunsu değil ama ne demek istediklerini anlıyorum.

Sonuç olarak bana göre olmadığına karar verdim Ambre Topkapi’nin. Yine de buz gibi soğuk havalarda kullandığım Ambre Topkapi’nin çarpıcı ve canlandırıcı kokusu, bu aralar kendimi verdiğim gül ve öd parfümlerinin ardından kaçış gibi geldi. Muhteşem olmasa da siz bu erkeksi, modern, ferah fujer kıvamındaki Ambre Topkapi’yi deneme listenize alabilirsiniz.

flu topkapi yen
Fotoğraf osswald sitesinden alınmıştır.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği yüksek değil. Yaş sınırı olmaksızın kullanılabilir. Günlük kıyafetlerle de takım elbiseyle de uyumlu olacaktır. Serin ilkbahar-sonbahar kullanımı için ideal.

Koku Güzelliği:10/5

23 Aralık 2016 Cuma

Givenchy – L’Ange Noir (2016)

Yine kafam karışık. Givenchy’nin yeni kadın parfümlerinden L’Ange Noir’in tanıtım cümlelerine bakıyorum. Bir yerde “her kadının muamma” olduğundan bahsediyorlar ki kesinlikle katılıyorum. Başka cümlede parfümün isminin anlamının “Kara Melek” (böyle bir dizi yok muydu?) olduğu vurgulanıyor. Öteki tanıtımda da parfümün “Kara Film” sinema akımından ilhamını aldığı söyleniyor. Artık hangisini kabul ederseniz.

Givenchy’nin henüz bir kaç ay önce piyasaya sürdüğü L’Ange Noir’in, başarılı parfümleri Ange ou Demon’un devamı olduğu yönündeki söylentiler ciddiye alınabilir. Kendi sitelerinde L’Ange Noir için beyaz süsen (iris) ve susam notasını öne çıkarması üzerinde durmak gerekebilir. Susam notası parfümlerde pek rastlamadığımız bir öğe. İris ise genel olarak hoşuma giden bir nota. Bakalım L’Ange Noir, öne çıkardığı notaları bana hissettirebilecek mi?

L’Ange Noir’in başlangıcı tatlı bademle gerçekleşiyor. Kimi kullanıcıların L’Ange Noir’i Hypnotic Poison’a benzetmesi muhtemelen bu acı badem sebebiyle. Çok uzun sürmeyen tatlı bademin yerini orta kısımda iris alıyor. Oldukça tatlı ve pudralı verilmiş iris, hafiften makyaj malzemesi efektine de sahip. Son kısımda pudralı irise bu sefer şekerli vanilya ve tonka fasulyesi eşlik ediyor. Kapanışta tatlılık iyice artıyor. Tatlılığın sebebi tonka fasulyesi gibime geliyor.

L’Ange Noir’in özeti şu: Pudralı iris, tonka fasulyesi ve vanilya. Karşımızda oldukça tatlı, modern, hafiften karanlık, kadınsı ve pudralı bir yapı var. Başlangıçtaki badem benim için çok konforlu olmasa da orta kısımdaki iris bölümünü sevdim. Sonlardaki tonka fasulyesi ve vanilyayı fazla şekerli buldum. Yine de ilginç şekilde yapaylık veya uyumsuzluk hissetmedim. Tabii müthiş bir kaliteden bahsedemesem de başarısız değil L’Ange Noir.

afis ange noir yen

Amaca yönelik bir parfüm olmuş gibi. Cazibeli ve çarpıcı bir kadın parfümü düşünülmüş ve hayata geçirilme kısmında tutarlı davranılmış. Başlangıçtaki badem ilk saniyelerde vurucu etki yaparken orta kısmındaki iris çiçeği, kadınsılığı ve pudralı hissiyatı bariz şekilde arttırmış. Üst notalarda femme fatale iken orta bölümde orta yaşlı, anaç hale evriliyor. Sonlardaysa ortalama bir kadın parfümü gibi davranıyor.

Parfümü başarısız bulmadım. Eğer tatlılık ve pudra oranı biraz daha az olsaydı çok daha seveceğime eminim. Bu hali bile piyasadaki yapay ve birbirinin aynı kadın parfümünden iyi. Zaten Givenchy’nin kadın parfümleri fena çıkmıyor. Günlük kullanımdan ziyade akşam parfümü gibi düşünülebilir. Özel anların ya da romantik buluşmaların kokusu olmaya çalışıyor.

cicek ange noir yen

EDP formundaki L’Ange Noir, performans anlamında orta seviyelerde. Kalıcılığı iyi, fark edilirlik ortalamanın biraz altında. Yaş olarak biraz üst grubu hedeflediğini düşünüyorum. Genç hanımefendilere fazla gelebilir. Tam bir kış kokusu.

Koku Güzelliği:10/6

19 Aralık 2016 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Ambre Gris (2012)

İtalya’nın Milan şehrinde 1981 yılında kurulan Perris grubu, ismini Monako’nun kalbinde bulunan Monte Carlo’dan almış. 2016 yılı itibariyle elliden fazla ülkede faaliyet gösteren Perris grubu, güzellik endüstrisine yatırım yapmaya devam ediyor. Kozmetik alanında dünya markası olmayı amaçlayan Perris grubu, ünlü tasarımcılarla işbirliği yapıyor.

Güzellik alanında faaliyet gösteren bir markanın, parfümlere el atması gayet anlaşılabilir. Perris Monte Carlo ismiyle niş parfüm sektörüne yaklaşık beş yıl önce girmiş durumdalar. İlk parfümleri 2012 çıkışlı olarak geçiyor kaynaklarda. Yeni sayılabilecek bu niş markayla bende çoğunuz gibi yeni tanıştım. İlk defa bir Perris Monte Carlo parfümü kullanıyorum, açıkçası biraz da bu yüzden heyecanlıyım. Bugünkü konuğum markanın ilk piyasaya sürdüğü parfümlerden olan Ambre Gris.

Ambre Gris’in açılışı yarı karanlık ve egzotik amberle gerçekleşiyor. Tozlu, eski ve olgun amber fena değil. Orta kısımda egzotik amber devam ediyor ama etkisi azalıyor. Onun yerine tuzlu, hayvansal amber devreye giriyor. Bu andan itibaren büyü bozuluyor. Garip bir iticilik barındıran orta notalar hiç bana göre değil. Son bölümde gri ambere misk ekleniyor ama asıl sürprizi paçuli yapıyor. Kuru ve eski paçuli kapanışı güzelleştiriyor.

Ambre Gris, başlangıcıyla umutlanmamı sağlayan, orta kısımdan itibaren hayal kırıklığı yaşatan sonlarında kendisini sevdiren bir arkadaş. Parfümün orta notalarında anlatması zor itici tarafı var. Bu hissiyatı bazı Montale parfümlerinde de yaşıyorum. Çamaşır suyu kokusuna benzettiğim bazı Montale parfümlerini (Red Aoud) andıran orta bölüm biraz zorlama olmuş sanki. Kullanım döneminde çok ısınamadım ve benimseyemedim kokusunu. Belki de doğru yerde ve doğru zamanda kullanmak gerek, bilemiyorum.

gul ambre yen
Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Ambre Gris sevmesi ve kullanması zor bir eser olarak düşünülebilir. Ezgotik amberin kuru paçulinin kulağa ve burna hoş gelen melodisine katılan, hayvansı izler taşıyan tuzlu orta notalar bir garip. Günlük kullanıma uyacağını düşünmüyorum. Erkek kullanımına daha yakın duruyor.

Baştan sona karanlık kokan Ambre Gris, hayvansallığın sınırlarında gezen garip kokusuyla sizi karşılamaya hazır. Önemli olan siz onu kabul etmeye hazır mısınız?

Parfümün performansı yüksek değil. EDP formundaki Ambre Gris, hem kalıcılık hem de fark edilirlik anlamında harikalar yaratmıyor. Kış parfümü olarak düşünülebilir Ambre Gris.

Koku Güzelliği:10/5

16 Aralık 2016 Cuma

Gucci – Oud (2014)

Küresel parfüm pazarının 2013 yılında otuz milyar dolar büyüklüğe ulaştığı, 2018 yılındaysa kırk beş milyar dolara yaklaşan sektöre dönüşeceği söyleniyor. Araştırma şirketlerinin paylaştığı bu veriler muhtemelen gerçekleşecek. Parfüm markalarının bu pazardan pay kapmak için kıyasıya yarışmalarının sebebi, anlaşılacağı üzere pastanın büyüklüğü. Arap-Ortadoğu hattının, en hızlı büyüyen parfüm pazarı olduğu düşünülürse, markaların bu alana yatırım yapmaları şart.

Ralph Lauren, Roberto Cavalli, Carolina Herrera, Cartier gibi markaların hatta Zara’nın bile Oud temalı parfüm piyasaya sürmesi, diğer rakiplerin de harekete geçmesine sebep oluyor. Ve işte buradan hareketle karşımızda Gucci’nin Oud’u var.

Kendi sitelerinde nota dizilimi dışında bilgi olmayan Gucci Oud’un başlangıcı meyveli gülle gerçekleşiyor. Ahududu, armut ve kibar gül, ilk saniyelerde memnuniyet verici. Orta bölümde meyvelerin gittiğini yerine odunsu öd ağacının geldiğini görüyoruz. Gül hala etkili. Biraz safran ve paçuli var orta kısımda. Başlangıcı kadar güzel gelmedi bana orta notaları. Kapanışta büyük değişim yok. Odunsu öd ağacına seyreltilmiş hissi veren misk ekleniyor. Sıradan alt notalara sahip Gucci Oud.

Parfümün basın bülteninde, “egzotik bölgelere yapılan yolculuklardan esinlenen Gucci Oud’un, doğuya ait geleneksel içeriklerin karışımından oluştuğu” vurgulanıyor. Şimdi bu açıklama bize iki noktayı işaret ediyor. İlki, egzotik bölge denilerek Arap-Ortadoğu coğrafyasının kastedildiğini anlıyoruz. Yani Arap pazarına yönelik bir parfüm Gucci Oud. İkinci olarak doğuya ait geleneksel içerik denilerek, öd ağacının vurgulandığını görüyoruz.

GUCCI+OUD yen

Bu açıklamanın eşliğinde Gucci Oud’un başlangıcındaki baskın gülün sebebini kavrayabiliyoruz. İlk kısımdaki meyveli ve enerjik gül, kendi sitelerinde bahsettikleri armut ve gülün güzel, kadınsı karışımını çağrıştırıyor. Evet, açılışı bence kadın kullanımına yakın. Üst notalardaki hoş ve kaliteli gülden sonra, orta kısımda düşen kalite hissiyatı göze çarpıyor. Öd ağacının ağaçsı ve miskli verilmesi bence iyi sonuç vermemiş. Gül tabii ki etkili sonlara kadar fakat açılıştaki dinamik yapı, orta bölümden itibaren standart kadınsı, çiçeksi aromaya dönüşüyor. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan kuru paçuli bile kurtaramıyor durumu. Kötü mü değil ama bana pek uyduğunu söyleyemem.

Aslında kompozisyon çok basit Gucci Oud’da. Gül, öd ağacı, paçuli ve misk. Büyük değişim göstermeyen kokusu, derinlik içermiyor. Çok zengin kokmuyor ama kadınsı ve hafif karanlık durduğu söylenebilir. Basın bülteninde erkeklerinde kullanabileceği söyleniyor ama baskın gül suyu efekti sebebiyle, özellikle açılışı dişil hissiyat uyandırıyor. Tatlılığın verilişi abartılmamış neyse ki. Başlangıcı biraz tatlı, sonrasında daha kuru yöne doğru evriliyor.

Sonuç olarak Gucci’nin ana akım rakipleri için piyasaya sürdüğü Oud temalı parfümü harikalar yaratamıyor. Güzel başlangıcı dışında zihnimde çarpıcı izler bırakamadı. Yine de uygun fiyatlara bulunabilirse, bu türün meraklıları deneyebilir.

arap oud yen

EDP formunda Gucci Oud. Kalıcılığı iyi sayılır. Fark edilirliği ilk patlama dışında ortalamanın altında. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uyabileceğini düşünüyorum. Çok sivri tarafı yok kadın kullanımı için.

Koku Güzelliği:10/6

14 Aralık 2016 Çarşamba

Yeni çekilişe ne dersiniz :) (Kazanan belli oldu)

Çekilişi kazanan arkadaşımız belli oldu:

Asil: GÖRKEM NERGİZ   gs_86_48@mynet.com

Yedek: KUBİLAY PAMUK   kubillay@gmail.com

“Parfüm severe durmak yakışmaz” mottosuyla yeni bir çekiliş düzenlemeye karar verdim. Boyutları 1.5 ile 9 ml.arası değişen 10 decant ve numuneyi Parfüm Merakı’nın resmi instagram hesabını takip eden bir arkadaşımıza göndereceğim. Paketin içinde şu markalar olacak: “Slumberhouse, Maitre Parfumeur Gantier, Amouage, Bond No.9, Vertus, Comme des Garçons, Hermes ve Calvin Klein. Parfümlerin isimlerini sürprizi bozmamak için açıklamıyorum.

Yapacağınız şey yine çok basit. Parfüm Merakı’nın resmi instagram hesabı olan “www.instagram.com/parfummerakiofficial“ı takip etmeniz.

Parfüm Merakı sitesindeki bu başlığın altına katılmak istediğinizi bildiren mesaj yazmanız yeterli. Tabii mesajınıza mail adresinizi yazmayı unutmayın çünkü kazanana mail adresi üzerinden ulaşacağım.

Çekilişe katılım 14 Aralık Çarşamba 2016 tarihinde başlayacak ve 15 Aralık 2016 saat 13.00’de sona erecektir. Herkesin sadece bir katılım hakkı bulunuyor. Lütfen birden çok katılım gerçekleştirmeye çalışmayın. Böyle bir durumda çekiliş kazanılsa bile geçerli olmayacaktır.

Herkese bol şans 🙂

Parfüm Merakı’nın resmi instagram hesabı: www.instagram.com/parfummerakiofficial

7 Aralık 2016 Çarşamba

Slumberhouse – Ore (2009)

Tuhaf ve benzersiz parfümler üretme felsefesi sizce anlamlı mı? Parfümlerinin tuhaf olmasıyla gurur duyan bir marka duydunuz mu? Garip bir parfüm ne kadar çekici olabilir? Acayip kokular, kaç kişi tarafından satın alınır ki?

Yukarıdaki soruların muhatabı ben değilim anlayacağınız üzere. Birleşik Devletler merkezli bağımsız parfüm evi Slumberhouse’un kurucusu ve sahibi Josh Lobb’un, bu sorulara vereceği cevaplar muhakkak olacaktır. Zira, Slumberhouse markasının sloganlarından birisi “tuhaf ve benzersiz parfümler”.

Fazlasıyla niş marka olarak düşünülebilecek Slumberhouse’un, memleketi Birleşik Devletler’de isminin duyulduğunu fakat dünyanın geri kalanında biraz geri kaldığını söyleyebiliriz. Parfümlerini kendisi tasarlayan Josh Lobb, ilginç teknikler kullanıyor. Mesela bazen bir parfümün üretimini bitiriyor. Altı ay sonra onu biraz üretip yeniden üretimini bitiriyor. Sanırım biraz kafasına göre takılıyor. Pazarlama endişesi taşımıyor. ‘Aman çok parfüm satayım’ gibi şeylere kafayı yormuyor gibi bir havası var Slumberhouse’un.

İki sene önce ilk Slumberhouse parfümümü kullandım. Jeke, benim için her anlamda biraz fazlaydı. Geçen zaman içinde markanın artan bilinirliğini artık görmezden gelemedim ve Slumberhouse’un bir başka parfümü Ore’yi kullanmaya başladım. Ore’nin açılışı leziz çikolatayla gerçekleşiyor. Tatlılığın abartılmadığı üst notalar kaliteli ve güzel. Orta bölümde parfüme eklenen baharatlar, kokuyu sıcak tarafa çekiyor. Orta bölümde reçineler de etkili aslına bakılırsa. Reçineli çikolata diyebilirim orta kısım için. Başlangıcı kadar ilgimi çekmese de fena değil. Son bölümde pudralı sayılabilecek karamelize edilmiş vanilya ve odunsu notalar var. Kendi sitesinde guaiac ağacı vurgulanmış ve muhtemelen odunsuluk oradan geliyor.

polyvore sitesinden alınmıştır.
polyvore sitesinden alınmıştır.

Ore için kendi sitesinde karamel ve kakaodan bahsedilmiş ki hemen dikkat kesildim. Parfümün genelinde tatlı, sütsü, çikolatamsı bir hal var. Buradaki çikolata, acı kakao ya da bitter çikolata gibi değil. Kakao varsa da vanilyayla yumuşatılarak verilmiş. Vanilyanın kalitesi biraz düşük. Kakao ise tek başına baskın değil. Zaten orta bölümden itibaren eklenen reçineler ve baharatlar, kokuyu iyice ısıtıyor. Yani soğuk bir kakao kokusu değil Ore. Sıcak, likörümsü, vanilyalı bir kakao kısacası. Evet, bana göre parfümün özeti bu cümle.

Tabii ben daha Coromandel benzeri bir koku bekliyordum. Pek ilgisi yokmuş Coromandel ile. Ore, kalite anlamında idare eder ama her kullanışımda hafiften baş ağrısı yaptı. Bu anlamda benim için çok konforlu olmadığını söyleyebilirim. Kokusu iyi ama bence tende biraz fazla reçinemsi. Ona bayıldığımı söyleyemem.

Kötü değil ama bana uymadı diyelim Ore için. Aslında severim çikolatamsı kakaolu parfümleri ama Ore ile pek anlaşamadık. Baş ağrısı yaratması bir yana, diğer Slumberhouse parfümü Jeke gibi, Ore’de de garip yağlımsı bir hava var. Parfümün Extrait konsantrasyona sahip olması bu durumun oluşmasına sebep mi bilemiyorum ama aynı Jeke gibi biraz fazla benim için.

tek ore yen

Extrait Parfum ama performansı bende yüksek değildi. Ortalama fark edilirliğe sahip. Kalıcılığı gayet iyi. Erkek kullanımına yakın. Tam bir kış kokusu. Havanın buz gibi olduğu günlerde kullanmak daha iyi sonuç verebilir.

Koku Güzelliği:10/6

4 Aralık 2016 Pazar

Davidoff - Leather Blend (2014)

Zino Davidoff isminin ortalama dünya insanının zihninde çağrıştırdığı imge purodur bana göre. Zino Davidoff’un ilk işi olan tütün ticareti, onun isminin dünya çapında marka haline gelmesini sağlamıştı. Zamanla işlerin büyümesi, Zino Davidoff’un farklı sektörlere girmesine sebep olmuştu. Bu alanlardan birisi de lüks deri ürün imalatıydı.

Zino Davidoff isminin gücüyle üretilen aksesuvarlardan olan deri ürünleri, markanın 2014 yılında piyasa sürdüğü parfüme ilham kaynağı oldu. Güçlü bir parfüm geçmişi olan Davidoff’un 2014 yılında hayata geçirdiği “Blend Collection” serisi, 2016 yılının sonları itibariyle üç üyeye ulaştı. Serinin ilk çıkan üyesi Leather Blend, 2014 çıkışlı. 2015 yılında Agar Blend, 2016 yılındaysa Amber Blend görücüye çıktı. Davidoff’un özel serisi denebilecek Blend Collection’ın ilk üyesi Leather Blend’i kullanıyorum bir süredir.

İsminden de anlaşılacağı üzere deriyi merkeze alıyor Leather Blend. Parfümün başlangıcı kuru sayılabilecek çiçeksilikle gerçekleşiyor. Nötr ve soyut çiçeklere kısa süre içinde belli belirsiz kuru meyveler eşlik etmeye başlıyor. Açılıştaki deri, tatlı değil, neredeyse acımsı. Orta kısımda çiçeksi deri devam ederken sıcak baharatlar ekleniyor kompozisyona. Orta bölümden itibaren tozlu havaya bürünüyor Leather Blend. Koku daha sıcak hale geliyor orta notalarda. Son bölümde büyük değişim yok. Aynı çiçeksi deri yapısı devam ediyor. Egzotik sayılabilecek amber kapanışta ve sıradan vanilya deriye eşlik ediyor. Çok çarpıcı değil alt notalar.

Leather Blend, isminin hakkını verircesine deriyi merkeze alıyor. Geneline bakarsak derinin çok tatlı kullanılmadığını görürüz. Yeni nesil bol şekerli deri parfümlerinden ziyade kuru, tozlu, eski ve olgun havası var. Deriden sonraki önemli öğe çiçekler. Kimi yorumcular gülden bahsediyor ki haksız sayılmazlar. Fakat gülden daha baskın verilmiş safranı atlamamak gerekiyor. Bence bu parfüm safranlı deri düzleminde ilerliyor.

deri leather yen

Kimi kaynaklarda uniseks olarak verilmesine rağmen, erkeksi nüanslar baskın. Çiçeklerin verdiği kadınsılık, sert ve sağlam duran derinin verdiği erkeksilikten daha az. Ayrıca baharatların sıcak verilişini de es geçmemeliyim. Onun içindir ki ibre erkek kullanımından yana.

Şimdi geleyim benzerlik kısmına. Kimi yorumcuların onu Tuscan Leather’a benzetmesi gayet anlaşılabilir. Aslında Tuscan Leather’ın piyasaya çıkmasıyla, benzer tarzda kokular gelmeye başladı. Bu tür eskiyi çağrıştıran kuru ve safkan deri parfümleri nedense Tuscan Leather’la bağdaştırılıyor. Oysaki parfüm tarihi harika deri parfümleriyle dolu ama son yıllarda erkeksi kuru deri tarzının en dikkat çeken üyesi Tuscan Leather olduğu için ilk akla o geliyor. Leather Blend, biraz Tuscan Leather’ı andırıyor. Kuru ve yeni alınmış deri ceket etkisi sınırlı olsa da Leather Blend’de var fakat farklı olarak daha çiçeksi ve tozlu Tuscan Leather’a göre. Tuscan Leather daha sert ve acımsı deriye sahip. Ayrıca daha meyvemsiydi.

Bence mutlaka bir şeylere benzetmek gereksiz. Leather Blend, yeni nesil deri parfümlerine örnek olarak gösterilebilir. Zaten bu aralar ana akım markalar özel seri çılgınlığı yaşamaya başladı. Birçok marka piyasaya sürdüğü özel seri koleksiyonlarda deri kokusuna yer veriyor. Yakın zamanda Yves Saint Laurent’in özel serisine mensup Noble Leather’i kullanmıştım. Ayrıca Giorgio Armani’nin Prive serisindeki Cuir Amethyste’i de uzun zaman önce denemiştim. Yani ana akım markaların bu tür özel serilerinde deriye yer vermeleri devam edecek gibi görünüyor. Davidoff, Leather Blend ile bu kervana katılmış gibi görünüyor.

Sonuç olarak çok sevdiğimi söyleyemem Leather Blend’i ama nefret de etmedim. Biraz araftayım sanki. Kendime yakın bulamasam da, bu taz kokuları sevenler deneyebilir. Kalite anlamında yeni nesil vasat Davidoff’lardan daha iyi yerde olduğunu söyleyebilirim ama orta kısmın sonlarından itibaren biraz sıkıcı hale geliyor.

parfumo.net sitesinden alınmıştır.
parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Parfümün tasarımını Christophe Raynaud yapmış. Soğuk ayların kokusu Leather Blend. EDP formunda. Kıyafette kalıcılığı çok iyi. Tende idare eder. Biraz yaş istiyor kokusu. Genç arkadaşları hedeflemediğini düşünüyorum. Resmi ve ciddi karakteri var. Takım elbise kokusu olarak rahatlıkla düşünülebilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

30 Kasım 2016 Çarşamba

Parfums MDCI – Chypre Palatin (2012)

Chypre Palatin’in hikayesi 2011 yılının sonbaharında usta parfümör Bertrand Duchaufour’un çalıştığı laboratuvarında tuttuğu küçük notlarla başlamış diyebiliriz. Tasarladığı parfümler çoğu koku sever tarafından takdir edilen Bertrand Duchaufour, bir kaç ay boyunca üzerinde çalıştığı formülde kullandığı her elementi, ideal dengeyi buluna kadar gözden geçirdi. Ve müthiş derecede kompleks, zengin, kadifemsi bir koku ortaya çıktı. Bu parfümün ismi Chypre Palatin olarak belirlendi.

MDCI’ın kendi sitesinde Chypre Palatin’in erkeksi tarafına vurgu yapıldığını görüyoruz. Markanın iddiasına göre Chypre Palatin aynı zamanda duygusal ve şehvetli bir kadın parfümü olarak da kullanılabilir! MDCI’a göre koleksiyonlarındaki her parfüm adeta bir şiir gibidir ve Chypre Palatin, yeşil, oryantal bir şiirdir.

MDCI’ın, parfüm severler arasında efsane dönüşen iki parfümünden birisi Invasion Barbare’yi geçtiğimiz aylarda kullanmıştım. Şimdi markanın diğer ilgi gören ve tartışılan eseri Chypre Palatin’e sıra gelmiş durumda. Uzun zamandır ismini farklı platformlarda gördüğüm ve merak ettiğim bir parfümdü. Nihayet bir başka kavuşma daha yaşıyoruz. Uzaklarda olan ve hiç karşılaşma olasılığı bulunmayan iki kişinin bir şekilde rastlaşması gibi bir duygu Chypre Palatin’i kullanmak.

Parfümün başlangıcı iki ayrı şekilde gerçekleşiyor. Ten üzerinde, üst notalarında ortaya çıkan sabunsu aldehitlerle şaşkına dönüyorum. Tendeki bariz ve temiz sabunsu çiçeksilik, kumaş üzerinde neredeyse yok. Kıyafetlerime uyguladığımda ilk saniyelerde fazlaca tatlı kırmızı meyveler ve pudralı çiçeklerle karşılaşıyorum. Buruk bir böğürtlen ya da pudralı, şekerli kiraz var diyeceğim neredeyse. Dolgun ve fazlaca tatlılık barındıran çiçekler, kadın parfümü sınırlarında dolaştırıyor Chypre Palatin’i. Başlangıcı yüksek kaliteli ve zengin. Orta kısım, hem tende hem de kumaşta benzer sonuçları veriyor. Parfüm ilginç şekilde sıcacık hale geliyor. Hayvansallık geri planda saklanıyor. Erkeksi sayılamayacak çiçeklere, sıcak baharatlar da ekleniyor. Evet, bana göre orta notalarda baharatların rolü önemli. Ayrıca gül de var orta bölümde. Başlangıcı gibi zengin orta notalar. Kapanışta pudralı ve hatta mumsu vanilya mevcut. Alt notalar pek zengin sayılmaz. Hatta parfümün en ortalama yeri denebilir.

flu palatin yen

Chypre Palatin ismini gördüğünde eminim ki ben gibi bir çok parfüm sever benzer şeyleri düşünmüştür. Bir niş markanın, yeni nesil şipre kokusuna imza atarak geçmişe saygı duruşunda bulunacağı hayalleri, parfümü kullanma aşamasında çabucak bitiveriyor. 1970 veya 1980’li yılların nostaljik şiprelerine yakın koku formu beklerken, karşıma fazlaca tatlılığa bulanmış, hatırı sayılır derece hayvansal, benim için fazlaca çiçeksi ve pudralı yapıyla göz göze geliyorum. Eski tarz turunçgilli şipreleri unutun çünkü Chypre Palatin kendisine farklı yol çizmiş. Orta kısımdan itibaren harareti artan ve karakterini gösteren Chypre Palatin, sonlarda çarpıcı olmayı beceremiyor.

Evet, oldukça zengin yapıyla karşı karşıyayız. Ten ve kumaş üzerinde farklı davranabilen bir parfüm. Kumaş üzerinde ortalama bolca tatlı, yarı karanlık, meyveli-çiçeksi-pudralı gibiyken, tende daha hayvansal, sabunsu, ve pudralı-vanilyamsı kokuyor. Meyveler (bence erik ön planda, turunçgiller), çiçekler (gül epey baskın, iris, yasemin), sıcak baharatlar (tarçından şüpheleniyorum) ve bolca tatlılık (hey vanilya çık ortaya) parfümün zenginliğini kanıtlıyor ama acaba biraz fazla zengin ve detaylı mı? Bu kadar karmaşık notaların bulunduğu parfümlerde kakafoni oluşma ihtimali ne yazık ki fazla. Gerçi Bertrand Duchaufour gibi ustanın bu tuzağa düşmeyecek kadar deneyimli olduğunu biliyoruz.

Sonuç olarak Chypre Palatin, yüksek kaliteli, herkesin sevemeyeceği, kompleks, gösterişli ve lüks. Kesinlikle kötü değil ama sanki benlik de değil. Biraz kafa karıştırıcı, zorlayıcı ve hırslı. Erkek parfümü bölümünde bulunan Chypre Palatin’i bir kadın rahatlıkla kullanır. İçeriğindeki çiçeksilik buna seve seve izin verir. Çok erkeksi ve şipre taraf yok Chypre Palatin’de. Bu anlamda uniseks kullanıma yakın duruyor.

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği ilk patlamadan sonra çabucak düşüyor. Saldırgan olmayan, yumuşak fark edilirliğe sahip. Sonbahar-kış kullanıma uyacaktır. Biraz yaş ve parfüm deneyimi istiyor Chypre Palatin.

Koku Güzelliği:10/7

27 Kasım 2016 Pazar

Çekiliş Zamanı (Çekiliş bitti - Kazanan belli oldu)

Çekilişi kazanan şanslı arkadaşımız:

Asil: Emre Göktepe: Emre_goktepe@icloud.com

Yedek: Hatice Çayır Çelebi: haticecayircelebi@gmail.com

Bir süredir ara verdiğim hediye çekilişlerine tekrar başlıyorum değerli koku severler. Her zaman daha iyisini yapmayı hedeflediğim için, hediye edeceğim parfümlerin de kalitesinin giderek artması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için ilk defa 30 ml. bir niş parfüm hediyesi belirlemiş durumdayım.

Vertus’un Bois et Cuir isimli parfümünü, çekilişle bir kişiye hediye edeceğim. Çekiliş için tek şartım “parfummerakiofficial” Instagram adresinin takip edilmesi. Instagram adresini takip ettikten sonra bu başlığın altına çekilişe katılma isteğinizi bildirip, e-posta adresinizi de yazmanız önemli çünkü eğer kazanırsanız, size e-posta
üzerinden ulaşacağım.

Çekiliş 27 Kasım Pazar günü saat 13.00’te başlayacak ve 28 Kasım Pazartesi günü saat 13.00’te katılım sona erecek. Çekiliş sonucunu, pazartesi günü yine bu başlıktan açıklayacağım. Lütfen herkes tek sefer katılsın, aynı kişiden gelen birden fazla mesajı ciddiye almayacağım.

Herkese bol şanslar 🙂

Parfüm Merakı’nın resmi Instagram hesabı: https://www.instagram.com/parfummerakiofficial

25 Kasım 2016 Cuma

Christian Dior – Dior Homme Eau For Men (2014)

Dior Homme Eau For Men. Baştaki iki kelimeyi görünce ya da duyunca birden bire ilgimi çekiyor: Dior Homme. Benim için her kapıyı açabilen sihirli şifrelerden birisi Dior Homme. Ona olan garip takıntımı zaman bir türlü tedavi edemiyor. Bir sürü niş parfüm kullanıyorum, dünyanın en pahalı kokularını sürünüyorum, gezegenin en az ulaşılabilen hazinelerini kokluyorum ama ara ara gidip, Dior Homme’u içime çekmeden duramıyorum. Sanırım aramızda platonik aşk var.

Parfümler evreninin en sıradışı çalışmalarından birisi Dior Homme, yerkürede milyonlarca erkeği benim gibi peşinden sürüklüyor uzun zamandır. Christian Dior’un modern klasiği Dior Homme’un büyük başarısı, tabii ki ticari anlamda iştahını kabartacak Dior’un. 2005 yılında çıkan ilk Dior Homme’dan sonra, yedi devam parfümü piyasaya sürdü Dior. Tabii ki bu devam parfümlerinin en popüleri Dior Homme Intense oldu. 2014 yılında ise sessiz sedasız Dior Homme ailesine yeni üye katıldı. Bu delikanlının ismi Dior Homme Eau For Men olarak belirlenmişti.

Kendi sitelerinde ferah odunsu karakterinden dem vurulmuş. Parfümün açılışı beklemediğim kadar ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Kremsi ve buruk turunçgiller bergamot ve greyfurttan oluşuyor muhtemelen. Orta kısma doğru, ferah baharatlar devreye giriyor. Açıklanan notalarındaki kişniş, orta bölümde karşımıza çıkıyor. İris çiçeği de orta notalarda etkili fakat hem kişniş hem de iris, gayet buruk, tatlı ve aromatik. Son kısımda kremsi sedir ağacı kendisini gösteriyor. Buruk ve tatlı sedir ağacına vanilya ve tonka fasulyesinin eşlik ettiği söylenebilir.

Dior Homme Eau için, Christian Dior’un kendi sitesinde üç nota özellikle vurgulanmış. Kişniş, iris ve sedir ağacı. Parfümün genelinde sedir ağacının ve kişnişin etkili olduğunu düşünüyorum. İris sanki bir parça geride duruyor. Başlangıçtaki turunçgillerin kremsiliği bir diğer Dior Homme olan Sport’u andırıyor. Tabii açılışı için ferah dediğime bakmayın, tatlılık ve burukluk serin ilkbahar kokusuna yakınlaştırıyor onu. Orta bölümdeki tatlılığın ve irisin devreye girmesi bile onu kendime yakın bulmamı sağlayamıyor. Sedir ağacının büyük etkisi de durumu kurtaramıyor. Pudralı sayılabilecek vanilyamsı tatlılık hatta tonka fasulyesinin fazlaca kremsi verilmesi parfümden yine soğumama neden oluyor.

asil afis eau yen

Çoğu kişinin onu Dior Homme’a benzetmesini abartılı buluyorum çünkü andırsa da farklı karakterdeler. Bir kere Dior Homme Eau, hissedilir oranda erkeksi, klasik Dior Homme’a göre. Dior Homme Eau, daha ferah ve daha kremsi-baharatlı. Dior Homme ise daha karanlık iris ve deriyi merkeze alıyor. Dior Homme Eau, abisi Dior Homme’a göre daha turunçgilli, daha ferah ve daha piyasa işi. Dior Homme’daki müthiş karakter, Dior Homme Eau’da yok. E zaten bir flankerdan mucizeler beklemeyecek kadar deneyimli sayılırız. Ha bir de kimilerinin Dior Homme Eau’yu Abercrombie & Fitch – Fierce’e benzetmesini ise gayet yerinde buldum. Tabii Fierce’te baskın iris yok ama iki parfüm arasında kokusal yakınlık var. Hatta Versace – Eros benzetmesi bile düşünülebilir.

Bana göre Dior Homme Eau, Dior Homme ismini kullanan ticari bir devam parfümü dışında başka şey değil. Kalite anlamında ortalama seviyelerde dolaşıyor ama koku güzelliği anlamında Dior Homme’un yanına yaklaşamaz. Belki parfüm kullanmaya yeni başlayan genç arkadaşları tavlayabilir.

afis dior homme yen1

Kokusunun tasarımını Francois Demachy yapmış. EDT formunda. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. İlkbahar ve sonbaharda, günlük kullanıma uyacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/5

21 Kasım 2016 Pazartesi

Vertus – Bois et Cuir (2015)

“Yoğun erkeksi amber, deri ve ud’un mükemmel harmonisi. Akılları baştan alacak.”

Vertus’un 2015 çıkışlı parfümü Bois et Cuir’in tanıtım cümlesi yukarıdaki gibi. İsmindeki Cuir kısmı özellikle dikkatimi çekiyor deri kokusu sever olarak. Bois et Cuir’in tanıtımında bahsettikleri amber, deri ve öd (ud) üçlüsünün birleşimi muhakkak ilginç olacaktır diye düşünerek parfümü kullanmaya başlıyorum.

Açılışı gayet ferah, canlı ve dinamik turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki greyfurtu ve elmayı algılayabiliyorsunuz. Başlangıcını sevdim Bois et Cuir’in. Orta bölümde parlak turunçgiller geri plana geçiyor. Orta kısımda aromatik otlara benzettiğim kısım başlıyor. Burada kremsi verilmiş ada çayı-fesleğen var gibi. Bu otlara bir parça tatlı lavanta, nane ve amber eşlik ediyor. Orta kısımda başlangıca göre tatlılık artıyor, ferah yapı geride kalıyor. Orta notalarda elmayı hala algılıyorum. Son bölümde yeşil aromatik fujer karaktere vanilya ve tonka fasulyesi ekleniyor. Kapanışta dümdüz bir vanilyadan ziyade, orta kısmın devamı olan yeşil balsamsı aromatik yapı mevcut.

Bois et Cuir’in müthiş açılışı şaşırtıcı derecede kaliteli ve ferah. Tabii ilerleyen dakikalarda ferahlık epey törpüleniyor ve daha ilkbahar-sonbahar kokusuna dönüşüyor. Buradaki önemli öğe parfüme de tatlılığı veren ve orta kısımdan itibaren konuya dahil olan tonka fasulyesi. Parfüme balsamsı ve ferah baharatlı havayı veren orta kısım, bir yerlerden oldukça tanıdık. Son bölümle, orta kısım arasında büyük fark yok. Alt notalar, orta kısmın tekrarı ve devamı gibi. Bu anlamda parfümdeki en büyük değişim, başlangıcıyla orta kısmı arasında gerçekleşiyor.

İlk kullanmaya başladığım andan itibaren bu yapıyı bir yerlerden hatırlıyorum derken sanırım buldum. Az da olsa Hugo Boss – Bottled veya Montale Wood&Spice’a benzetiyorum Bois et Cuir’i. Onlar kadar tatlı değil gerçi ama genel karakterleri andırıyor. Bois et Cuir bu iki parfümden çok daha kaliteliyken, aklıma bir isim daha geliyor. Scentstory’nin 24 isimli parfümünü de çağrıştırıyor Bois et Cuir.

Sonuç olarak bu tarz parfümleri kendime yakın bulamadığım sır değil. Niş de olsa ana akım da olsa bir türlü severek kullanamıyorum. Onun içindir ki Bois et Cuir benim tarzımı yansıtmıyor fakat bu tür yeşil balsamsı aromatik fujerleri seviyorsanız, denemenizde fayda var. Kendi türünün kaliteli eserlerinden birisi Bois et Cuir.

EDP formunda. Kalıcılığı kıyafet üzerinde çok iyi. Fark edilirliği makul seviyede. 30’lu yaşların üzerindeki, takım elbise giyen bir işadamı profiline uyacaktır Bois et Cuir. Erkek kullanımına uygun olduğunu söyleyebilirim.

Koku Güzelliği:10/6

17 Kasım 2016 Perşembe

Guerlain – Ambre Eternel (2016)

İster kabul edelim, ister etmeyelim, son yıllarda Ortadoğu pazarını hedefleyen parfümler, altın çağını yaşıyor. Ortadoğu ülkelerindeki zenginlik ve oradaki görece hayat standartlarının yükselmesi, Dubai gibi bir yıldız şehrin dünya sahnesine çıkması ve petrolden kazanılan büyük paralar, her sektörün olduğu gibi parfümericiliğinde iştahını kabartıyor. Bunun sonunda Arabistan-Ortadoğu’yu hedefleyen parfümler piyasadaki yerlerini alıyor. Tabii bu durumun geçici eğilim olup olmadığını ilerleyen yıllarda daha net göreceğiz ama şimdilik bu alanda işler iyi gidiyor.

Birçok marka hatta niş parfümcüler bile doğudan ilham aldıklarını söyledikleri parfümlerle rekabet etmeye başladılar bile. Dünya parfümcülüğünün en köklü markalarından Guerlain’ın bu alanda eser vermemesi düşünülemezdi. Bunun sonucunda “Les Absolus d’Orient” serisi dünyaya geldi. Bu seride henüz iki parfüm var fakat ilerleyen yıllarda yeni üyeler eklenebilir. İlk Les Absolus d’Orient parfümü 2014 çıkışlı Santal Royal’dı. 2016 yılında serinin yeni üyesi Ambre Eternel karşımıza dikiliverdi.

Kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılan Ambre Eternel’da ambergris’in büyük rol oynadığı vurgulanmış. Parfümün başlangıcı tatlı ambergrisle gerçekleşiyor. Hafiften tuzluluk ve hayvansallık, kısa sürede yerini kremsi, yumuşacık çiçeklere bırakıyor. İristen geldiğini düşündüğüm bu yumuşaklık, harika bir deriyle birleşiyor. Bu andan itibaren hafiften kadınsı tarafa yaklaşıyor ama neyse ki çok değil. İlerleyen saatlerde sıcak baharatlar kompozisyona ekleniyor. Ayrıca meyvemsi bir tatlılık da mevcut parfümde. Son bölümde ten üzerinde nefis bir paçuli algılıyorum ki koklamaya doyamıyorum. Tabii kapanış bölümünde epey zayıflıyor kokusu.

Ambre Eternel’in ismini ve koyu renkli şişesini ilk gördüğümde karanlık-depresif egzotik amberle karşılaşacağımı düşündüm fakat ön yargılarımın yersiz olduğunu anladım. Ambre Eternel, bence ne Guerlain’in iddia ettiği gibi ambergrisi merkeze almış ne de ismindeki amberi yoğun olarak kullanmış. Deri sanki bu parfümün kilit rolünde. Başlangıçtaki karmaşık-gizemli-zengin yapı, parfümün yüksek kalitesini daha ilk saniyelerde size kabul ettiriyor. Ambergrisin hafiften karanlık verildiği açılışı, orta kısımda yerini kremsi çiçeksi-meyveli deriye bırakıyor. Alt notalarda tek düze hale gelen paçulinin görevini yaptığını düşünüyorum.

isleme eternel yen

Guerlain, özellikle LVMH grubuna geçtikten sonra oldukça fazla eleştiriler alıyor. Parfümlerindeki eski kalitenin kalmadığını ve yeni kokuların piyasaya işine dönüştüğü en çok karşılaştığımız eleştiri. Tabii bunda haklılık payı da var fakat Ambre Eternel, son zamanlarda denediğim en iyi Guerlain parfümü diyebilirim. Başlangıcı çok zengin ve keşfetmesi heyecan verici. Orta bölüm gayet karakterli ve çoğu parfüm severin ilgisini çekecek gibi. Kapanışı gayet güzel. Tabii bu arada parfümün en ufak yapaylık belirtisi göstermediğini ve kalitesini her zaman üst seviyede tutmaya çalıştığını görüyorum. Bu anlamda Thierry Wasser’in iyi iş çıkardığını belirtmeliyim. Belki de bay Wasser, Guerlain geleneğini artık iyice özümsedi.

Ambre Eternel’in özel seriye mensup olması ve diğer Guerlain’lerden bir parça daha yüksek fiyatlara satılması, onun kalitesini etkilemiş olabilir. Sonuçta bu tür özel serilerle, Guerlain, niş rakiplerine sesleniyor büyük ihtimalle. Demek ki istenince çok iyi parfümler üretebiliyormuş Guerlain. Parfümün tek zayıf karnı orta bölümün sonları. Burada meyvemsi-çiçeksi koku hafiften seyreltilmiş hissiyatı veriyor. Onun dışında başlangıcını ve son bölümünü sevdim.

Sonuç olarak başarılı bir deri parfümü Ambre Eternel. Kullanması ve sevmesi kolay. Modern ama piyasa işi değil. Gizemli ve yumuşak. Sıcak baharatların desteklediği, kremsi çiçeklerin eşlik ettiği (iris en büyük şüpheli), tatlılığın epey hissedildiği, kuru meyvelerin bile rol aldığı renkli, canlı, dinamik ve lezzetli bir parfüm. Gourmand olmasına ramak kalmış olsa da ve son zamanlarda fazlaca tatlı parfümlerden uzak dursam da Ambre Eternel’i sevdim.

ruj eternel

Kimi yorumcuların erkeksi bulduğu Ambre Eternel’i ilk kullandığımda maskülen tarafa yakın bulmuştum. Kullanım döneminde tatlılığın ve kremsiliğin fazla olduğunu fark ettim ve kadınların da seveceğini anladım. Zaten uniseks olarak pazarlanıyor.

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği ortalama seviyede. Soğuk kış günlerinin kurtarıcısı olabilir Ambre Eternel.

Koku Güzelliği:10/8

13 Kasım 2016 Pazar

Serge Lutens – Fumerie Turque (2003)

“Sigara sizi öldürebilir”

Neredeyse bütün sigara paketlerinin üzerinde yazan bu klişe uyarıyı, bizzat bay Serge Lutens’in, kendi sitesinde yapması tabii ki ironik. Oysa biliriz ki sigara içmek Türklere hiç zarar vermez. Sigara içenlerin en sevdiği hikayedir: “Benim bir akrabam var, elli yıldır sigara içer. Geçenlerde doktora kontrole gitmiş, doktor tertemiz ciğerlerin var demiş.” İçinde onlarca çeşit zehirin olduğu sigaranın, elli yıl boyunca bizim sihirli akrabalarımıza hiç olumsuz etki etmemesi, sadece bu ülkenin şanslı insanlarına münhasır bir ayrıcalık sanırım.

Tarihteki önemli sigara, daha doğrusu tütün düşmanlarından birisi Osmanlı padişahı 4. Murat idi. Koca imparatorlukta sigarayı ve tütün içilmesini yasaklatmıştı. Hatta bu yasağın Avrupa ülkelerine şöyle yansıması olmuştu: “Türk gibi sigara içmek” deyimi. Sanki çok övünülecek bir şeymiş gibi Türk gibi sigara içmek sözü, Avrupa kültürüne daha doğrusu batılı zihinlerin gerisine yerleşmişti. Türk dediğin sigara içer!

Bu kültürel geri planı ne ölçüde kendisine referans aldı Serge Lutens bilemiyorum ama 2003 yılında piyasaya sürdüğü Fumerie Turque parfümünde hem Türklere hem de sigaraya gönderme vardı. Serge Lutens’in şimdiden klasikler mertebesine yükseleceğe benzeyen ünlü parfümü Fumerie Turque, ilhamını tütünden alıyor. Çok uzun zamandır merak ettiğim ve peşinde olduğum Fumerie Turque’e nihayet kavuştum ve dolabımda daha fazla durmasına gönlüm razı olmadı. Sabırsızlıkla kullanmaya başladığım Fumerie Turque, bana şöyle seslendi.

Açılışında yoğun ve güçlü paçuli, bal, bolca tatlılık ve bir parça dumansılık. Gayet erkeksi ve güçlü başlangıcını sevdim. Orta bölüme geçildiğinde parfüme ilhamını veren tütün kendisini gösteriyor. Dumansılık orta notalarda daha da artıyor ve mutluluktan neredeyse uçacağım. Harika orta notalarda tatlı hatta şekerli tütüne, kuru baharatlar (muhtemelen karanfil ve tarçın) eşlik ediyor. Biraz da tatlı amber var. İnsanı serseme çeviren o dumansılık orta bölümün yıldızı oluyor. Müthiş. Son kısımda dumansı yapı hala etkili olmaya çalışıyor. Baharatlar geride duruyor kapanışta. Alt notalarda düz bir vanilya ve azıcık tonka fasulyesi var. Kapanışı üst ve orta kısım kadar sarhoş edici olmasa da güzel.

parfumo.net sitesinden alınmıştır.
parfumo.net sitesinden alınmıştır.

Dumansı pipo tütününü andıran parfümün ana eksenine, paçuli, baharatlar, tonka, vanilya ve bal öyle güzel eklenmiş ki söyleyecek söz bulamıyorum. Tam beklediğim gibi ve tam okuduklarımdan sonra hayal ettiğim gibi çıkıyor Fumerie Turque.

Sigarayı sevmem, içilen yerler rahatsız eder ve o duman bulutundan hemen kaçasım gelir ama nedense tütün merkezli parfümleri seviyorum. Fumerie Turque, tütün merkezli parfümlerin en şahane örneklerinden birisi gibi duruyor. Başlangıcında bir parça tozlu-kirli-eski hissiyatı veriyor. Açıkçası biraz serseri havasına bürünüyor. Orta kısımdaysa, dumansılığın ve gizemin artmasıyla müthiş aristokratik şahesere dönüşüyor. Bu ne keskin değişim!

Başlangıcındaki ve orta kısmındaki müthiş zenginlik, son kısımda azalıyor ki bırakın o kadar oluversin. Baharatlar, aromatik otlar, pipo tütünü, vanilya, bal, tonka, amber ve hatta bir parça erkeksi gül. Bu kadar karmaşık notayı bir araya getirip, onu Fumerie Turque haline getirmek de zaten Christopher Sheldrake-Serge Lutens ikilisinin yapabileceği bir iş olabilirdi. Onu da gerçekleştirmişler.

Aslında şöyle özetlenebilir Fumerie Turque: Ülkemizde son yıllarda sayıları artan nargile kafelere, ilk girdiğiniz zaman etraftaki o ilginç ve birbirine karışmış nargile dumanı üzerinize hücum eder. Başta rahatsız etse de, farklı aromalara sahip nargilelerden çıkan dumanların karışmasıyla ortaya baş döndürücü bir koku çıkar. O nargile dumanına, sanki içkiye yatırılmış ıslak tütün ve kuru-kirli paçuli ekleyin. İşte size Fumerie Turque.

Fumerie, genel olarak Pure Havane’a benzetiliyor ama bence pek doğru değil. Bir yazarın Shalimar’a benzetmesi ise gayet ilginç. Aslında Fumerie’deki tatlı amber bir parça andırıyor Shalimar’daki kullanımı ama sonuçta ikisi çok farklı kokulara sahip. Bogart Pour Homme’un o kaba dumansı tütünlü ve tonka fasulyeli tarzının çok daha kaliteli ve rafine hali gibi Fumerie Turque.

yatik fumerie yen

Hatırı sayılır şekilde erkeksi, fazlasıyla olgun ve üst yaş gruplarına yakışacak, kesinlikle herkesin sevemeyeceği ve taşıyamayacağı, günlük kullanımda fena sırıtacak özel bir tasarım Fumerie Turque. Onu çok sevdim ve umarım sevmeye devam edeceğim. Yine harika bir iş bay Lutens.

EDP formunda. Başlangıcı biraz keskin olduğu için az kullanmak gerekebilir. Fark edilirliği ilk bir saatten sonra belirgin şekilde düşüyor. Tam bir soğuk kış mevsimi parfümü. Denemeden almanızı önermem, çünkü herkese hitap etmeyebilir.

Koku Güzelliği:10/8.5

9 Kasım 2016 Çarşamba

Maitre Parfumeur et Gantier – Route du Vetiver (1988)

Schubert’in Ave Maria’sının insanın içine işleyen ezgilerini dinlerken buluyorum kendimi. Katolik kilisesinin önemli dualarından olan Ave Maria, her ne kadar İsa peygamberin annesi Meryem’e selam niteliği taşısa da, içimde bir yerlere dokunuyor. Müziğin evrenselliği böyle bir şey olsa gerek. Her şeyin üzerine çıkıp, dünyanın berbat halini geride bırakıp, göğün üstünden aşağıya bakıp, kendinizi büyülü bir sopranonun çıkardığı ses titreşimlerime teslim etmek.

Ilık sayılabilecek kasım ayının ilk haftasında, odayı dolduran Ave Maria’nın eşliğinde pencereden dışarı baktığımda gördüğüm masmavi harika bir gökyüzü ve etrafa özensizce dağılmış hissi veren pamuk gibi bulutlar. Sonbaharın hüznünü hatırlatan sararmış yapraklar, ısıtmayan güneş… Serin esen rüzgara ve göç eden kuşlara bakıp, doğanın ne kadar muhteşem olduğunu bir kez daha anlıyorum. İnsan gibi vahşi, bencil, zalim bir yaratık, bu tertemiz, masum, el değmemiş doğaya yakışıyor mu emin değilim.

Pencerenin kenarında durup sonbaharın gelişini ve gökyüzünü seyrederken, üzerimden yayılan kokuya ilgisiz kalamıyorum. Parfümlerin güzel kokulu dünyasının en sevilen niş markalarından birisi olan Maitre Parfumeur et Gantier’in Route du Vetiver’ine ilgimi kaydırıyorum. Jean Laporte’un bu sihirli markası, 1980’li yılların sonlarından itibaren o egzotik kırmızı şişeleriyle birçok parfüm severin hayallerini süslemişti büyük ihtimalle. Benim de ara ara yer verdiğim Maitre Parfumeur et Gantier’nin, sevilen parfümlerinden Route du Vetiver, isminden anlaşılacağı üzere vetiveri merkeze almış.

Parfümün açılışı kirli ve karanlık sayılabilecek yapıyla gerçekleşiyor. İlk dakikalardan itibaren vetiver ve kuru deri kendisini gösteriyor. Açılışta ve orta kısmın bir bölümünde devam eden bu birliktelik orta kısımda kademeli olarak azalıyor. Orta notalarda deri epey geri çekiliyor ve karşımıza köksü, yeşil ve duru vetiver çıkıyor. Oldukça kaliteli bu kısım, vetiver severleri kalbinden vuracağa benziyor. Azıcık tütsü de mi var acaba? Neden olmasın. Son bölümde köksü yeşil vetiver devam ediyor. Büyük değişim yok kapanışta.

golge route yen

Değişim demişken, asıl değişim, üst notalarla orta kısım arasında gerçekleşiyor. Başlangıçtaki kirli, azıcık hayvansal plastiğimsi deriyi kimi kullanıcılar gübreye benzetmişler ki olabilir. Açılışı benim için fazla kirli ve zor. Karanlık ve sert açılıştan sonra orta bölümde tek düze yüksek kaliteli yeşil, ıslak köksü vetiver üzerinden devam ediyor Route du Vetiver. Orta ve alt notalar hemen hemen aynı. Parfümün en dikkat çeken kısmı başlangıcı. Ayrıca çoğu kişinin bahsettiği siyah frenk üzümü bence baskın değil. Zaten parfümün reformülasyon geçirdiğinden bahsediliyor. Belki de bu kısım biraz törpülenmiştir reformülasyonda.

1988 çıkışlı bir parfüm kullandığımın farkındayım ama hiç de nostaljik değil kokusu. Tatlılığın az olduğu, erkeksiliğin fazlaca hissedildiği Route du Vetiver’in açılışı dışında zor ve itici tarafı yok. Orta ve alt kısım, vetiver severler için adeta biçilmiş kaftan. Tabii başlangıcına tahammül edebilirseniz.

Açılışını hafiften Encre Noire’e benzettiğim Route du Vetiver, Encre Noire kadar karanlık ve mürekkebimsi değil. Orta bölümden itibaren köksü ve rutubetli vetiver, tam olması gerektiği gibi. Parfümde kullanılan yüksek kaliteli vetiver, Maitre Parfumeur et Gantier’nin ismine yakışacak nitelikte. Vetiver parfümleriyle aram çok iyi olmadığı için sadece beğendim Route du Vetiver’i. Bir türlü aşık olamadım.

aslan route yen

Eğer sıkı bir vetiver koleksiyoncusu iseniz, Route du Vetiver dolabınızda bulunsa fena olmaz. Gerçi performans anlamında harikalar yaratmıyor. Kalıcılığı bir EDT için iyi ama etrafa yayılımı yüksek değil. Kokusunun tasarımını Jean-Paul Millet Lage yapmış. İlkbahar-sonbahar kullanımına uyacak gibi.

Koku Güzelliği:10/6

6 Kasım 2016 Pazar

Givenchy – Gentlemen Only Absolute (2016)

“Eksiksiz Centilmen Absolute şimdi bir idealle bütünleşiyor: radikal anlamda modern bir ince zevke sahip centilmen. Yeni bölümü ve yeni tarzıyla Givenchy centilmeni. Bu centilmenin eksiksiz özü büyüleyici kokulu yeni bir esansta.

Markanın Couture ruhundan esinlenilmiş Eau de Parfum Gentlemen Only Absolute göz kamaştırıcı ve oldukça sofistike bir kokunun simgesidir. Bergamot ve metalik vurgularının üç sıcak baharatla (safran, muskat ve tarçın) bir araya gelişi, bu yeni koku tasarımına zarafet ve karakter katar. Son olarak, sandal ağacı ve vanilya derin bir duyguyu ifade eder. Kendinden emin modern bir erkeğin parfümünün duyumsal ve alışkanlık yaratan yüzü.

Kendinden önce gelenlerde olduğu gibi Gentlemen Only Absolute, kokuya dair simgelerde yeni bir sayfa açar. Derin bir yoğunluğa sahip bu Eau de Parfum, en ekstrem ince zevkleri en duygusal izlerle bir araya getirir. Çarpıcı biçimde uzun süre dayanan ve büyüleyici kokusuyla, yerini alışkanlık yaratan sandal ağacı ve vanilya notalarına bırakan göz kamaştırıcı baharatların gücüyle kendisini gösterir. Ayrıcalıklı, rafine ve sürekli kendini aratan bu parfüm, düşlemlerin kokusudur.”

Givenchy’nin 2016 çıkışlı yepyeni erkek parfümü Gentlemen Only Absolute’nun resmi internet sitesinden alıntıladığım yukarıdaki tanıtım cümleleri hiç şaşırtıcı değil. Givenchy’nin çoktan klasikler mertebesine yükselmiş parfümü 1974 çıkışlı Gentleman’in devam parfümleri son yıllarda birbiri ardına gelmeye başladı. İlk flanker 2013 çıkışlı Gentlemen Only olmuştu. 2016 itibariyle Gentlemen serisi altı parfüme ulaştı. Ve serinin yeni üyesi Gentlemen Only Absolute olarak kayıtlara geçti.

only-absolute nota yen

Şişe tasarımı olarak klasik Gentleman geleneğinin devam ettirildiğini görüyoruz. Gerçi serinin yeni parfümlerinin kokularının genç nesile hitap edeceği anlaşılıyor. Bir süredir kullandığım Gentlemen Only Absolute, odunsu baharatlı oryantal olarak sınıflandırılmış Givenchy tarafından.

Parfümün başlangıcı tatlı turunçgillerle ve şekerli meyvelerle gerçekleşiyor. Ferah olmayan metalik turunçgiller ve ekşi meyveler tanıdık. Yeni nesil baharatlı oryantallerin çok dışına çıkmıyor üst notalar. Orta kısımda turunçgillerin yerini sıcak baharatlar alıyor. Aynı metalik hissiyat baharatlarda da var. Tarçın ve küçük hindistan cevizi baskın orta bölümde. Bir de safran sürpriz olarak yerini alıyor. Safranı pek sevemiyorum parfümlerde. Burada da durum değişmiyor. Son bölümde bir parça pudralı vanilya göz kırpıyor. Yapay ağaçlar ve parlak amberle kapanış yapılıyor.

Gentlemen Only Absolute, tatlı-ekşi meyveler, sıcak baharatlar ve vanilya üzerine kurgulanmış. Parfümdeki tatlılığı, tonka fasulyesinin verdiğini düşünebiliriz. Yenilik getirmeyen ve gayet popüler olan tarzdaki bu çalışma benim için şaşırtıcı değil. Güvenli sularda yüzmüş, risk almamış ve başarısı kanıtlanmış bir yapının tekrarı olmuş. Meyveler ve baharatların karışımını hangi erkek sevmez ki?

Muhakkak sevmeyenler vardır fakat Gentlemen Only Absolute bu alandaki rakiplerine gönderme olarak düşünülebilir. Spicebomb, 1 Million, Dolce & Gabbana – The One For Men, Yves Saint Laurent – La Nuit de L’Homme, CK One Shock, Allure Homme Sport onun doğal rakipleri olarak görülebilir. Son yıllarda ana akım markalar arasındaki modern meyveli, tatlı baharatlı oryantal rüzgarına Givenchy’de katılmış oldu böylece. Ne diyelim, umarız istediği yere gelir Gentlemen Only Absolute.

gentlemen-only-absolute yen

Benim açımdan değişen bir şey yok. Bu tür kokuları severim ama belli kalitenin üzerinde olması şartıyla. Gentlemen Only Absolute’nun yüksek kaliteli olduğunu söylemek doğru olmaz. Tabii ana akım rakiplerini düşünürsek, bu kalite onu idare eder ama benim için yetersiz. Parfümün üzerindeki o tuhaf metalik hissiyat ve notaların yeterince rafine verilmemiş olması, bir süre sonra can sıkıcı hale geliyor. Parfüm merakına yeni kapılmış genç arkadaşları tavlayacağını düşündüğüm Gentlemen Only Absolute, kötü değil ama benim için yeterli değil ne yazık ki.

EDP formundaki kokusunun kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı düşük. Tam bir kış parfümü izlenimi veriyor. Genç erkek arkadaşlara, başlangıç için önerilebilir.

Koku Güzelliği:10/6

2 Kasım 2016 Çarşamba

Vertus - Ombre (2016)

“Türkiye’de ve Fransa’da bulunan çağdaş üretim tesislerinde yapılan tüm VERTUS parfümleri Avrupa standartlarına uygun olarak en hijyenik çalışma koşullarından ve en sıkı kalite kontrol sürecinden geçmektedir.  Son derece bilgili ve deneyimli olan güçlü AR-GE kadrosuyla sürekli olarak geliştirilen VERTUS inovasyon çalışmaları ve yatırımları son hızla devam etmektedir.

Bugünün en zor ve en seçici parfüm sevdalılarının sevdasına bile aşk katan VERTUS, geleneksel görkemiyle ve etkileyici cazibesiyle rakiplerini de her daim özendirmektedir. Şu anda iç piyasada ve Ortadoğu pazarında yapılan VERTUS parfüm satışlarının her geçen gün artmasıyla birlikte Avrupa’nın da yakın ilgisini çekmektedir.

Özellikle parfüm olmak üzere kozmetik sektöründe 20 yıla aşkın işletme tecrübesi olan VERTUS KOZMETİK A.Ş. nin Kurucusu ve Yön. Kur. Başkanı Sn. Çetin AKAT’ın önderliğinde VERTUS markasının global platformdaki bilinirliği gitgide yaygınlaşmaktadır.”

Milliyet gazetesinin internet sitesinden alıntıladığım yukarıdaki metin, bize ilginç bir markayı haber veriyor adeta: Vertus. Dünyanın önemli markalarının ve büyük yatırımcılarının girdiği niş parfüm sektörüne nihayet Türkiye’den de güçlü şekilde giren vizyon sahibi markalarımız var artık. Gerek Nishane’nin gerekse Pekji’nin çalışmaları takdire şayan ama Vertus niş parfüm evi, sanki başka yerde konumlandırıyor kendisini.

cetin vertus yen

Kendisiyle tanışma fırsatı bulduğum ve uzun uzun sohbet ettiğim Çetin Akad, Vertus’un sahibi. Parfüm işiyle uğraşan köklü bir aileden gelmenin de avantajlarını kullanıyor. Vizyonu geniş, hedefleri büyük ve bir o kadar da mütevazi Çetin bey. Vertus’u dünyanın sayılı markalarından yapmayı kafasına koymuş. Gördüğüm kadarıyla doğru yolda ilerliyor.

Harvey Nichols ve Tekin Acar mağazalarında da satılan Vertus’un, yeni ve en dikkat çekici parfümlerinden birisini kullanıyorum yaklaşık bir haftadır. Ombre, 2016 çıkışlı olarak kayda geçirilmiş. Şişesinin içindeki cezbedici rengiyle ilk Vertus deneyimimi yaşamaya başlıyorum.

Ombre’nin açılışı baharatlar ve bir parça ferah olamayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında bergamot ve oregano var. Oregano pek karşılaşılan bir içerik değil parfümlerde. Geniş yapraklı kekik olarak bilinen oregano’yu bilemiyorum ama hafiften yeşil, ferah olmayan başlangıca sahip. Orta bölümde amber, bütün heybeti, egzotikliği ve karanlık haliyle ortaya çıkıyor. Koyu ve dumansı amber müthiş. Orta notalarda sıcak reçineler baharatlara eşlik ediyor. Sürpriz olarak tende tütsü öne çıkıyor orta kısımda. Gayet güzel orta notalar. Sonlarda pudralı vanilyanın eşlik ettiği amber hala dayanıklı ve sağlam duruyor.

Karşımda zengin, derin, rafine ve neredeyse meditatif denebilecek derecede dumansı amber-baharat işbirliği var. Egzotik amber ve ten üzerinde burnu yakacak kadar sıcak ve etkili baharatlar bana göre parfümün ana aksını oluşturuyor. Kuru sayılabilecek paçuli geri planda kalıyor. Vanilya pek ortaya çıkmıyor. Sedir ağacı ise sadece görevini yapıyor.

amber ombre

Ombre kendi tanıtımlarında da bahsedildiği gibi benzersiz bir parfüm. Reçineli, sıcak baharatlı, tütsülü, dumansı, karanlık sayılabilecek gizemli bir koku. Zenginliği ve detaycılığı karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Yapaylık hissedilmeyen kalitesiyle de epey iş yapacak gibi görünüyor. Vertus’un denediğim ilk parfümü benden geçer notu rahatlıkla alıyor.

Ombre anladığım kadarıyla uçlarda dolaşan, farklı ve baskın notaları bir araya getirme cesaretini gösteren, erkeksi ve güçlü etki yaratan ilginç bir deney. Onu kullanmak ve anlamak kolay değil. Özel anların, sarhoş edici mekanların, Binbir gece masallarının, Arap zenginliğinin, kraliyet gösterişinin, çölün kuru ayazının parfümü sanki Ombre.

Ombre, verdiği genel izlenimle Arap-Ortadoğu pazarına yönelikmiş gibi görünse de, Batılıların bu egzotik kokuya ilgi duyacağını düşünüyorum. Baskın şekilde gül ve öd olmadan, Ortadoğu havasının verilebilmesi hoşuma gidiyor. Ombre’nin verdiği eski ve olgun hissiyat, benim gibi otuzlu yaşlarını yarılamış kişiler için kurtarıcı olabilir. Sonuç olarak beğendim Ombre’yi. Bir süredir denediğim en zengin ve detaylı parfüm olarak zihnime yazıyorum.

ikili ombre

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Neyseki ilerleyen saatlerde sakinleşiyor. Tam bir kış parfümü. Yaş olarak otuzun üzerindeki arkadaşlara tavsiye ederim. Eğer fazla parfüm deneyiminiz yoksa ona burun kıvıracaksınız ama hiç sorun değil. Kendisini anlayabilecek burunlarla elbette karşılaşacaktır Ombre.

Koku Güzelliği:10/8

25 Ekim 2016 Salı

Creed – Love in Black (2008)

Jacqueline Lee Bouvier, 1929 yılında New York’ta doğdu. Babası Fransız asıllıydı ve borsacıydı. Annesi onu daha çocuk sayılabilecek yaşta atlarla tanıştırdı. 11 yaşında kazandığı şampiyonanın ardından New York Times’ta bile onu öven yazı yayınlanmıştı. Bu durum belki de onun ilerleyen yıllarda dünyanın gündemini uzun süre meşgul edecek bir ünlüye dönüşmesinin ilk sinyalleriydi.

1950’li yılların başında, çalışma hayatının ilk dönemlerinde Temsilciler Meclisi’nin Massachussets üyesi John F. Kennedy ile tanıştı. 1953 yılında ise John F. Kennedy ile evlendiler. Soyadı Kennedy olan Jacqueline, eşinin 1960 yılında Amerika başkanı olmasıyla “First Lady” olarak hayatının başka evresine geçiyordu. Gerçi o mutlu günler fazla sürmedi. Evlendikten üç yıl sonra eşi John F. Kennedy’nin suikasta kurban gitmesiyle 34 yaşında dul kaldı. Eşinin ölümünden beş yıl sonra ünlü Yunanlı armatör Aristotle Onassis ile evlendi ve dünya jet sosyetesinin ilgi odağı olmayı sürdürdü.

Hayatı fırtınalarla geçmiş Jacqueline Kennedy için, 2008 yılında ünlü niş parfüm evi Creed, parfüm piyasaya sürer. Love in Black, Jacqueline Kennedy’den ilhamını almış ama diğer taraftan da, Creed’in en başarılı kadın parfümlerinden Love in White’ın devamı olarak da düşünülebilir. Kendi sitelerinde Love in Black’i çiçeksi-oryantal olarak sınıflandırmışlar.

Love in Black’in açılışı şekerli ve sabunsu menekşeyle gerçekleşiyor. Hafiften yapaylık hissedilen başlangıcı kadınsı, tanıdık ve sıradan. Bir an önce orta bölüme geçsin diye beklerken sürpriz yapıveriyor. Menekşe geri plana geçerken iris ve gül algılıyorum. Orta notalardan itibaren meyveli-çiçeksi kısma doğru savruluyor Love in Black. Başlangıcına göre daha başarılı orta bölüm. Sonlarda tahmin edileceği gibi misk olaya dahil oluyor. Orta kısımla paralellik arz ediyor kapanışı. Tabii yumuşacık odunsu notaları eklemek gerekiyor alt notalara.

yakin sis yen

Başlangıcında yaşadığım hayal kırıklığını, orta kısımda bir nebze gideriyor Love in Black. Üst notaları, sıradan sabunsu menekşe ve kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşince, zihnimde alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Seyreltilmiş-sulandırılmış olarak adlandırdığım menekşe, hiç bana göre değil. Zaten çok aram yok menekşe temalı parfümlerle. Neyse ki orta kısımda iris ve gülün dahiliyle bir parça kabul edilebilir hale geliyor kokusu. Bu iki güzel notaya siyah kuş üzümü de eklenince işin rengi değişiyor. Parfümün ilginç kısmı, simsiyah şişesi. O siyah şişeye aldanıp koyu, ağır ve karanlık aroma beklemeyin. Kullanması ve sevmesi kolay bir kadın için.

Aslına bakılırsa çok iddialı değil genel yapısı. Yumuşak ve bolca tatlılık içeren meyveli-çiçeksi tema üzerinden ilerliyor. Çok ilginç, çarpıcı ya da yaratıcı değil ama sakin, barışçıl ve huzurlu. Vamp kadınların değil, 30’lu yaşların sonlarındaki kadınların kokusu gibi. Küçük çocuğu olan, orta yaşlı, duygusal ve merhametli kadınların parfümü belki de. Acaba Jacqueline Kennedy’de öyle bir kadın mıydı? Amerika başkanı kocası için birçok şeyden fedakarlık gösteren, evinin içinde uçuşan uzun eteğiyle durmadan dolaşan, çocuklarına mutluca gülümseyen ve etrafa ışığını saçan kadınlar gibi miydi Jacqueline Kennedy? Kim bilir.

Sonuç olarak başarılı bulamasam da güvenli ve basit bir kadın parfümü. Derinlik yok, detaycılık yok, onların yerine başlangıcı dışında ortalama üzeri kaliteye sahip, oldukça yüksek fiyat etiketi bulunan bir Creed var. Evet, Love in Black, pahalı bir hediye olarak düşünülebilir. Şık şişesi de gayet karizmatik.

resim black yen

EDP formundaki Love in Black’in kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek değil. Kokusunun tasarımını Olivier Creed ve Erwin Creed birlikte yapmış. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

22 Ekim 2016 Cumartesi

Hugo Boss – Velvet & Amber (2011)

Diğer ana akım markalar, özel seri parfüm çıkarırlar da, Hugo Boss onlardan geri kalır mı? Genellikle uygun fiyatlı, popüler, temiz çocuklar piyasaya süren Hugo Boss, 2011 yılında rakiplerine cevap olarak “BOSS The Collection” isimli seriyi piyasaya sürdü. İlk aşamada beş parfümden oluşan seri, Oud temalı yeni sayılabilecek parfümle altıya ulaştı. Diğer Hugo Boss parfümlerinden yüksek fiyatlara satılan bu özel seri, niş parfümlere yaklaşamasa da, ana akım markaların özel serileriyle rekabet edecek gibi görünüyor.

Serideki parfümlerin isimleri iki bölümden oluşuyor. Birincisi Hugo Boss’un ana faaliyet alanına gönderme yapan kumaş çeşitleri ve ikincisi de parfümleri çağrıştıran tek notalar. BOSS The Collection serisinin muhtemelen en popüler üyesi Velvet & Amber. Parfümün ilhamını ismine binaen kadife kumaşından ve amber kokusundan aldığını sanırım söylememe gerek yok.

Velvet & Amber’in açılışı tatlı anasonla gerçekleşiyor. Üst notalarında tatlı anasonun yanında aniden beliren koyu amber, gözden kaçacak gibi değil. Hafiften Body Kouros hissi veren başlangıcı, yarı karanlık çikolatamsı vanilya ve amberle devam ediyor. Orta bölüm parfümün en lezzetli ve başarılı yeri muhtemelen. Son kısımda amber hala etkili. Kapanışta kuru hale gelen ambere vanilya hala destek veriyor. Hatta vanilya bir parça önde gibi alt notalarda.

Amberin egzotik verildiği Velvet & Amber, karanlık sayılabilecek derecede dolgun ama etrafa yayılımı az bir parfüm hissi uyandırıyor. Baharatlar yok, onun yerine balsamsı yapı var. Zaten açıklanan notalarında da balsam var. Genel olarak modern, kararında tatlı, kremsi ve lezzetli bir vanilya-amber parfümü gibi. Eğer kullandığım parfümde sorun yoksa Velvet & Amber bana Body Kouros-A Men-Ambre Precieux arasında bir yerde geldi. A Men’in o kimilerinin çikolatalı asfalta benzettiği karanlık yapısı, bir parça mevcut burada. Amberin ağır, ağdalı, soğuk ve egzotik yapısı da kendisini her daim hissettiriyor.

tekli velvet

Kullanması ve sevmesi kolay değil bana göre Velvet & Amber. Çarpıcı, erkeksi ve iddialı kokusunu anlamak için biraz kullanmak gerekiyor. Tabii siz yine de yüksek fiyatına istinaden denemeden almayın. Başlangıcını ve orta kısmı fena değil ama sonlarını kendime yakın bulamadım. Yapaylığın hissedilmediği, kalite anlamında başarılı sayılabilecek yapısı, bir Hugo Boss parfümü için umut verici.

Aslına bakılırsa beklentim fazlaydı Velvet & Amber’den. Gerçi Hugo Boss markası, benim gibi birçok koku severi “eyvah yine vasat bir modern aromatik odunsu yapı gelecek” endişelerine sevk etmiyor değildi. Yine de Velvet & Amber’in özel seri Boss The Collection üyesi olmasından dolayı daha çok özenileceğini tahmin ediyordum. Bu anlamda iyi bir iş çıkarılmaya çalışılmış ama sonuç yine de beklediğim gibi olmadı ne yazık ki.

EDP formundaki konsantrasyonu performans anlamında harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı yeterli ama fark edilirliği düşük. Günlük kullanımdan ziyade akşamlara daha çok yakışacaktır. Tam bir kış parfümü. Genç arkadaşlardan ziyade otuz yaşın üzerindeki erkeklere uyacaktır.

Koku Güzelliği:10/6

17 Ekim 2016 Pazartesi

Shaik - Opulent Shaik Gold Edition For Men (2013)

Bugün, Arap çölünün merhametli Prensi Shaik’in krallığına ilk defa konuk olacağım sizlerle birlikte. Sevgiyi ve bolluğu birleştiren gizemli tasarımcı Shaik’in dünyasına girmek, muhtemelen dünyadaki pek çok kişi için mümkün olmayacaktır. Çünkü onun markası, ultra lüksü ve bir anlamda jet set’i temsil ediyor. Shaik, artık birçok lüks markanın aksine “ulaşılabilir lüks” gibi bir amaç edinmiyor. Shaik, romantik bir vizyoner, tutkulu ve ilgi uyandıran bir tasarımcı olarak doğu ile batı arasındaki zıtlıkları birleştiren, dünya çapında bir işadamı olarak karşımıza çıkıyor. Shaik isimli çöl krallığının başarıya yürümesinin kısa hikayesi böyle anlatılabilir.

Tabii krallıktan bahsediyorum ama bunun duyusal bir krallık olduğunu fark etmişsinizdir. Ortadoğu ve Arap coğrafyasının yeni parlayan markalarından birisi Shaik. Bu tasarım markası, saatler ve parfümlere yer veriyor koleksiyonunda. Ayrıca mücevher ve moda alanlarında da tasarımlara başlayacakları görülüyor. Yüksek kaliteli ve hafiften abartılı fiyata sahip tasarımlarıyla, ulaşılması kolay bir marka olmayacağını gösteriyor.

Shaik’in bizi ilgilendiren kısmı parfümleri. 2007 yılında başladıkları parfüm işinde yavaş ilerledikleri söylenebilir. 2016 yılının sonlarına doğru henüz altı parfüm piyasaya sürmüş durumdalar. Bugün bahsedeceğim eseri, 2013 çıkışlı Opulent Shaik Gold Edition For Men. Yine aynı yıl For Women olarak kadın versiyonu da piyasaya sürülmüş durumda. İsmi biraz uzun olduğu için Gold For Men diyeceğim.

135 adet nadir bulunan içeriğin birleştirilmesiyle oluşturulduğu söylenen Gold For Men’in başlangıcı oldukça farklı. İlk saniyelerde tuzlu gri amber, hayvansal kuru baharatlar ve olabilecek en ferah ve kuru gül algılıyorum. Hayvansallık gayet sınırlı, gül ise istemeye istemeye önplana çıkarmış gibi yapıyor. Buradaki gül hiç de alışık olduğumuz gibi değil. Neredeyse tuzlu diyebileceğim gül, ferah bir şeffaflık içinde. Zengin ve erkeksi sayılabilecek üst notaları müthiş. Orta kısımda o zenginlik ve gül, ortadan kayboluyor. Geri planda hissedilen hayvansallığa tatlı olmayan vetiver eşlik ediyor. Kötü değil ama sarhoş edici başlangıcını düşünürsek, biraz mütevazi orta kısım. Sonlarda kuru aroma devam ediyor. Tütsü var ama çok dumansı değil. Vetiver hala oralarda. Orta kısmıyla paralel ilerliyor kapanışı.

kendi gold yen

Beklenti: Shaik’in Ortadoğu merkezli bir marka olması sebebiyle Gold For Men’in ağır gül suyu kokacağını düşünmek.

Gerçek: Başlangıçtaki gül teması, ağır ve bıktırıcı gül parfümlerine benzemiyor. Ferah ve hayvansal verilmiş gül, bana garip şekilde tuzlu geliyor. Daha önce bu hissi Montale’in Aoud Leather’ının başlangıcında yakalamıştım sanki. Ferah gibi olmaya çalışan ama olamayan, garip ve çekici başlangıcı denemeye değer.

Sadece başlangıcı mı denemeye değer. Böylesine yüksek fiyatlara satılan bir EDP’nin daha performanslı olmasını beklerdim ama ilk dakikalardaki güçlü açılışın ardından çabucak geriye çekiliyor. Zaten ilk yarım saatten sonra gül de kendisini göstermiyor. Bu andan itibaren pek karakteri olmayan ama güzel ve kaliteli kokan vetiver-hayvansal misk-ağaçsı tarafa doğru geçiyor. Başlangıçtaki soğuk yapı, orta kısımdan itibaren değişip, sıcak yanını gösteriyor.

Yukarıda Montale örneğini verdim ama Gold For Men, zihnimizdeki Arap parfümü imajıyla pek örtüşmüyor. Evet, gizemli bir yanı var ama çok daha derin, mistik ve egzotik kokuların tadına baktı bu burun. Söylemem gerekir ki başlangıç bölümü dışında bir Amouage gösterişine sahip değil Gold For Men. Yine de böylesine zor ulaşılabilen parfümü denediğim için şanslı olduğumu biliyorum.

iyi gold yen

Şüphesiz ki insanoğlu nankördür. Çoğu zaman şanslıdır ama hep şikayet eder, asidir. Geçenlerde Tempo dergisinin Eylül 2016 sayısında Haluk Akakçe ile yapılan söyleşinin manşeti gözüme çarptı ve içimde bir yerlere dokundu o cümle: “Önce hayatın sana verdikleriyle barışacaksın.” Birçoğumuzun hayattan çok fazla şey istediği ve bunun bizi mutsuzluğa sürüklediği sır değil. Onun içindir ki, Shaik markası ve Gold For Men’le tanıştığım için şanslıyım ve mutluyum.

Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Evin ablasının, başlangıcını tütün kolonyasına benzettiği Gold For Men’i tecrübeli koku severlerin denemesini öneririm.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

13 Ekim 2016 Perşembe

Yves Saint Laurent – Noble Leather (2013)

Yves Saint Laurent’nin, “Doğu” temasını kullanmasını bekliyordum parfümlerinde. Ünlü tasarımcının doğu coğrafyasına ve doğu kültürüne olan ilgisi biliniyor. Tasarladığı kıyafetlerinde doğu temasını kullanıyor mu bilemiyorum ama 2013 yılında başlattıkları Oriental Collection serisi büyümeye devam ediyor. 2013 yılında üç parfümle başlayan Oriental Collection, 2016 itibariyle altı parfüme ulaşmış durumda. Bu serinin oldukça yüksek fiyatlara satıldığını düşünürsek, Yves Saint Laurent’nin niş markalara küçük bir cevabı olarak görebiliriz Oriental Collection’ı.

Noble Leather, serinin ilk üç parfümünden birisi. İsminden de anlaşılacağı üzere deriyi merkeze almış. Parfümün açılışı kuru sayılabilecek deriyle gerçekleşiyor. Yeni alınmış deri ceketleri andıran başlangıcı erkeksi ve yüksek kaliteli. Orta kısımda deriye tatlımsı kuru meyveler eşlik ediyor. Hafif ekşimsi bu meyveler, deri kokusunun lezzetli hale gelmesini sağlıyor. Orta bölümde sıcak baharatlar ve reçine de algılıyorum. Gayet güzel. Son bölümde yumuşak odunsulara sıcak baharatlı kuru meyveler destek veriyor. Kremsi vanilyayı unutmamak gerekiyor alt notalarda. Zayıf kapanışı fena değil.

İsminin hakkını verircesine deriyi ön plana çıkarıyor Noble Leather. Erkeksi deriye eşlik eden kuru meyveler hoş bir kombinasyon olmuş. Ama bir dakika! Size de tanıdık gelmedi mi bu durum? Evet, Noble Leather, bir parça Tuscan Leather’ı andırıyor. Derinin ve meyvelerin verilişi benzer şekilde. Noble Leather’de deriden çok meyveler hissediliyor. Tuscan Leather’da ise o acımsı deri hep etkili. Noble Leather için sıcak, reçineli, meyveli deri diyebilirim rahatlıkla.

Yüksek kaliteli, leziz, kullanması ve sevmesi kolay Noble Leather, benden rahatlıkla geçer notu alıyor. Tuscan Leather ya da diğer sert deri parfümleri gibi itici değil. Kimi deri parfümlerindeki benim ayakkabı boyasına benzettiğim yapı, Noble Leather’da neredeyse yok. Tabii burada mayhoş kuru meyvelerin rolü büyük. Parfümü sevimli hale getiren meyvelere eşlik eden sıcak baharatlar da işini iyi yapıyor.

yatik noble yen

Sonuç olarak severek kullandım Noble Leather’ı. Erkeksi, şık, modern, tatlı ve kremsi kokuyor. Üst-orta-alt bölüm ayrımları algılanabiliyor. Bu anlamda derin ve detaylı koktuğunu söyleyebilirim.

Aşık oldum mu? Hayır. Ama gayet başarılı buldum genel yapısını. Özellikle soğuk kış mevsiminde içinizi ısıtacaktır Noble Leather. Bir yorumcunun “Tuscan Leather’ın daha kullanılabilir hali” tespitine katılıyorum.

Tabii parfümün oldukça yüksek fiyatından bahsetmem gerekiyor. Kendi sitelerindeki 250 dolarlık fiyat etiketi, Yves Saint Laurent gibi ana akım bir marka için çok gibi görünebilir. Niş parfümlerle yarışan fiyatını göze alırsanız, denemenizde fayda var.

tasli noble yen

EDP formunda. Kalıcılığı gayet iyi, fark edilirliği normal. Performans canavarı olduğu söylenemez. Uniseks olarak piyasaya sürülse de erkek kullanımına yakın.

Koku Güzelliği:10/8

9 Ekim 2016 Pazar

By Kilian – Light My Fire (2014)

Ben heyecanlanmayayım da kim heyecanlansın? Bir tütün kokusu sever olarak ilhamını en iyi kalitedeki purodan alan parfüme nasıl hayır diyebilirim. By Kilian’ın 2014 çıkışlı Light My Fire’ı, kendi sitesinde ballı, baharatlı purodan ilhamını aldığı belirtmiş. Bakalım Sidonie Lancesseur’ın tütün yorumu nasılmış Light My Fire’da.

By Kilian’ın Addictive State of Mind serisine ait Light My Fire. Daha önce bu seriden Intoxicated’ı kullanmış ve bayılmıştım. Seri zaten üç parfümden oluşuyor. Kullanmadığım bir tek Smoke for the Soul kaldı ki, o da ilgimi çekmiyor değil.

Light My Fire’ın açılışı oldukça farklı. Tanımlamakta zorlanıyorum. Açıklanan notalarında paçuli, tütün, badem var. Bu üçü de olabilir başlangıcında. Garip şekilde koyu, yarı karanlık. Ayakkabı boyalarını hatırlatan üst notaları pek bana göre değil. Orta kısımda koku karakterinde büyük değişim yok. Tuhaf tütün kullanımına koyu baharatlar ekleniyor. Kimyon ya da kumarin orta bölümde tatlı tütüne eşlik ediyor. Bu kısım kısmen daha kabul edilebilir. Kötü haber şu ki son bölümde de değişim neredeyse yok. Vetiver, kapanışta etkili olmaya çalışıyor. Kısmen odunsu sayılabilecek alt notalar hafiften yapaylık sınırında.

Açıkça söylemem gerekir ki bütün hevesim kursağımda kaldı. Açıklanan notalarındaki tütün ve paçuli ilgimi çekmişti ama ilk kullandığım andan itibaren hiç sevemedim Light My Fire’ı. Tütün beklediğim gibi verilmemiş. Paçuli bir garip duruyor. Bademi pek algılayamadım ama bu kompozisyonda ne işi var zaten? Baharatlar yağlımsı ve itici. Vetiver neredeyse plastiğimsi. Gerçekten şaşkınım.

ikinci fire yen

Felaket tellalı gibi oldum ama büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Light My Fire’ın ne kokusu ne kalitesi ne de derinlikten yoksun karakteri, fiyatı anormal sayılabilecek bir niş parfüme benziyor. Tütün fazlaca tatlı verilmiş ve sanki tütün gibi değil bir acayip. Paçuli köksü veya egzotik değil. Vetiver ise ne kadar sıradan. Sahi bu parfüm By Kilian’a mı ait?

Yüksek kaliteli olmayan yapısı, tek düze ilerleyen ve neredeyse hiç değişmeyen kokusu en büyük eksisi görünüyor. Yahu hiç mi iyi tarafı yok derseniz, o konuda da dürüst olmak gerekiyor, var! Bir kere kalıcılığı müthiş. By Kilian kalıcılık işini iyi beceriyor, yalan yok. Hem tende hem de kıyafette oldukça dirençli. Ertesi güne rahatlıkla ve dinamizmle kendisini hissettiriyor. Fark edilirliği yeterli. Yani performans anlamında sizi üzmeyecektir.

light-my-fire yen

Kokusunu sevemediğim parfümler hakkında genellikle fazlaca şey yazasım gelmez. Burada da durum aynı. Denemeden almanın riskli olduğunu düşündüğüm Light My Fire, EDP formunda. Sonbahar-kış kullanımına uyacağını düşünüyorum. Kaynaklarda uniseks olarak geçiyor ama erkek kullanımına yakın. Kimilerinin Light My Fire’ı Chergui’ye benzetmelerini hayretle okuyorum.

Koku Güzelliği:10/4

3 Ekim 2016 Pazartesi

Guerlain – L’Heure Bleue (1912)

“Bu dönemde; 1906’da üretilip 1990’lara kadar şirket kataloğunda yer alan Apres L’Ondee, 1912’de üretilen L’Heure Bleue, Champs Elysees caddesi 68 numarada açtıkları ikinci dükkandan sonra üretilen Mitsouko, 1920’lere damgasını vuran Shalimar (özellikle yeni yükselen Kuzey Amerika pazarında büyük sükse yapmıştır), 1929’da üretilen ve 1980’lerde yeniden lanse edilen Liu ve özellikle Jacques Guerlain’in yakın arkadaşı Küçük Prens’in yazarı Saint-Exupery’nin romanları ve uçuşlarından esinlenen Vol de Nuit, Guerlain geleneğini belleklere kazıyan parfümler arasında.”

Değerli hocamız Vedat Ozan’ın “Parfümler” kitabının, Guerlain ve Mitsouko başlığından kısa bir alıntıydı yukarıdaki cümleler. Guerlain efsanesinin doğuşunun anlatıldığı o bölümde, markayı böylesine önemli kılan detaylar anlatılıyor. Zaten şu klasiklere bakar mısınız: “Shalimar, Mitsouko, Samsara, Apres L’Ondee, Jicky, Nahema ve diğer adı aklıma gelemeyenler.” A evet, L’Heure Bleue’yu nasıl atlayabilirim ki?

Guerlain’in müthiş kadın parfüm klasikleri arasında yer alan L’Heure Bleue uzun zamandır deneme listemin üstlerindeydi. Sıcak yaz mevsiminde kullanmak istemediğim L’Heure Bleue’yu, bu serin sonbahar dönemine saklamayı tercih ettim. Kullanım süresince de doğru yaptığımı anladım. Kendi sitelerinde çiçeksi oryantal olarak sınıflandırılan L’Heure Bleue, “kendini sevdiren, huzur kaçıran ve büyüleyici” olarak tanımlanmış.

Parfümün açılışı tatlı çiçeklerle gerçekleşiyor. Aldehitleri çağrıştıran sabunsuluk ve şekerli menekşe ilk dakikalarda etkili. Başlangıcı benim için biraz fazla kadınsı ve pudralı. Orta bölümde pudralı yapı azalsa da hala mevcut. Şekerli menekşeye tatlı iris (süsen) de eşlik etmeye başlıyor. Sıcak baharatlar da olaya dahil oluyor. Karanfil muhtemelen en belirgin baharat. Burada biraz da tütsü hissediyorum. Orta bölümü başlangıcına göre daha kabul edilebilir buldum. Son kısım şahane. Vanilyamsı kremsilik, azıcık meşe yosunu, bir pinçik hayvansılık, kaliteli misk, Guerlain klasiği kullandığımı hatırlatıyor bana.

kendi heure

Söylemem gerekir ki karşımızda epey pudralı, eski, tozlu, nostaljik çiçeksilik var. Eğer sadece çiçekler olsaydı sonuç hüsran olurdu ama sıcak baharatlar, tütsü ve vanilya parfümü kurtaran öğeler. Ona kişiliğini veren elemanlar, ironik şekilde onu erkeksiliğe yaklaştırıyor. Özellikle sonları için rahatlıkla erkek kullanımına uygun diyebilirim. Ama ya başı için?

Başlangıcı ve orta kısmındaki güçlü pudralı yapı, onu tam bir kadın parfümü yapıyor, hem de orta yaş üzeri kadın parfümü. Olgun ve süslü sosyetik teyze kokusu ile babaanne parfümü arasında bir yerlerde dolaşıyor. Doğru tanımı size bırakıyorum.

L’Heure Bleue’ye getirilen eleştirilerden birisi de onun eski ve modası geçmiş hissi veren kokusu. Evet, o eski kokuyor diyeceğim ama anlamsız olacak çünkü 1912 yılında piyasaya sürülmüş. Bırakalım da biraz eski kokuversin. Tozlu kokusuna eşlik eden şekerli çiçekler bana göre olmasa da L’Heure Bleue’nun sevenleri beni pek ciddiye almayacaktır, sorun değil.

Kendi sitelerinde üç anahtar notadan bahsetmişler: Menekşe, iris ve vanilya. Bu üç arkadaş, mahşerin üç atlısı gibi oradan oraya koşturuyorlar parfümün gelişim sürecinde. Başlangıçta menekşe, orta kısımda iris ve sonlarda vanilya, görev dağılımını paylaşmış gibi görünüyor. Menekşeyle aramın iyi olmadığı sır değil. Menekşeli kısmı beğenmedim. İrisi çok severim ama burada biraz fazla tatlı kullanılmış, beklediğim gibi değildi. Vanilya ise harika verilmiş. Bir an için Jicky’i kokluyorum sandım kapanışta. Gel de not ver şimdi bu parfüme.

eski afis

Bir parfümün ismi ve tarihi ne olursa olsun değerlendirmelerde objektiflikten ayrılmamak gerekiyor. Dünyanın en önemli kadın parfüm klasiklerinden olduğunu söylememe gerek yok. Tabii ki saygıda kusur etmeyeceğiz ama kullanım döneminde çok zevk alarak üzerimde taşıdığımı söyleyemem. Orta ve son kısmını beğendim, başını kendime yakın bulamadım. Onun güçlü karakterli yapısı olduğunu söyleyebilirim. Baskın ve ağırbaşlı kadınsılık, elli yaşlarındaki bir hanımefendiye yakışabilir ama bana değil.

L’Heure Bleue’nun kokusunu, aileden Jacques Guerlain tasarlamış. Benim kullandığım EDP olanıydı. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlarda yüksek, sonrasında normale dönüyor. Sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Günlük kullanımdan ziyade özel anların kokusu olabilir. Bakarat sanatçısı Georges Chevalier’in tasarladığı Art Nouveau’dan ilhamını alan şişe formunun, Mitsouko’da aynen tekrar edildiği dikkatinizden kaçmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7