Christian Dior –
Diorella (1972)
Bir
sanat eserinin ilk kıstası nedir? Bütünün ve bütüne eklenen her parçanın
arasındaki oranların varlığının kusursuzluğu mu? Sanat kuramları ile parfüm
kuramları arasında benzerlik var mıdır sizce?
Üzerinize
sıktığınız parfüm isimli sıvı, sizde heyecan verici psikofizyolojik duyarlılık
sağlıyor mu? Heyecanlanmanıza ve hayaller kurmanıza yardımcı oluyor mu? Estetik
anlamda sizi tatmin edebiliyor mu? Bu sevimli kimyasallar, teninizde mekanik ya
da fiziksel tepkiler vermenizi sağlıyor mu? Dünyayı ve etrafımızdaki birçok
şeyi tanımamızı sağlayan muazzam koku duyumuz, evrenin sonsuz duygusal
güçlerini, çeşitli hassas ve incelikli zenginliğini kavramamıza yardım edebilir
mi?
Eldeki
sınırlı elementlerle, sınırsız bir dünyanın kapısını açmak kolay iş midir? Aynı
bir mimar gibi parfüm inşa etmek, az şey midir? Çeşitli varyasyonları
kullanarak, o birbirine benzemez koku moleküllerini uyumlu bütüne çevirmek
herkesin harcı olabilir mi? Parfümörün paleti ile ressamın paleti arasında çok
büyük fark var mıdır teoride?
Bu
ve benzeri soruları arttırabiliriz. Tabii işin bu kısmı biraz akademik ve
kuramsal tarafa kayıyor. Hiç şüpheniz olmasın ki birileri bu soruları geçmişte
soruyordu ve cevap arıyordu. Aynı şimdiki kuramcılar gibi. Mesela efsane
parfümör Edmond Roudnitska, yukarıda yazdığım parfüm ve koku arasındaki ilişkiler
üzerine kafa yormuş, makaleler kaleme almıştı.
Edmond
Roudnitska’nın, parfüm tarihine armağan ettiği müthiş eserlerin neredeyse
tamamı “klasikler” mertebesine yükselmiş durumda. Özellikle Christian Dior için
1950'li yıllardan itibaren tasarladığı parfümler, sektöre yön veren kokulara
örnek olarak gösterilebilir. Diorama, Eau Sauvage, Hermes için Eau d'Hermes ve
Rochas'ın klasikleri Femme Rochas ve Moustache gibi eserler, Edmond
Roudnitska'nın önemini anlamak için yeter de artar bile.
Bay
Roudnitska, hem parfümör hem de koku kuramcısı olarak fazlasıyla saygıyı hak
ediyor. Diorella'yı, Edmond Roudnitska'nın ustalık dönemi eseri (bu ifadenin şu
sıralar ne kadar itici hale geldiğinin farkındayım) olarak düşünebiliriz.
Diorella, anlaşılacağı üzere çok önemli bir kadın parfümü klasiği olarak
tarihteki yerini almış durumda. 2015 yılı itibariyle kırklı yaşlarında bir
kadın olarak karşımızda duruyor. Tabii aradan geçen yıllar hem kokusunu reformülasyonlar
yoluyla değişime uğrattı hem de şişesi ve kutusu değiştirdi. Christian Dior
tarafından geçtiğimiz yıllarda yeniden üretimi yapıldı Diorella'nın. Tabii
orijinal haline ne kadar sadık kalınmış bilmek çok zor. Bakalım yeni Diorella,
bana neler hissettirecek.
Diorella'nın
başlangıcı yoğun pudralı aldehitler ve sabunsu turunçgiller ile gerçekleşiyor.
Tozlu limon, pudralı bergamot, aromatik otlar, yeşil aldehit yapı ilk
saniyelerde burnunuza hücum ediyor. Eski hatta nostaljik pudralı kadın
parfümlerini hatırlatıyor üst notalar. No.5'in daha ferah ve limonlu halini
düşünün. İşte başlangıcı aşağı böyle gerçekleşiyor. Orta bölüme geçildiğinde
pudralı yapı devam ediyor ama etkisi azalıyor. Orta kısımda kadınsı çiçeksilik belirgin
hale geliyor. Pürüzsüz ve yüksek kaliteli çiçekler yasemin ve hanımeli
olabilir. Orta bölüm hala olgun ve mesafeli. Başlangıcını beğendim ama orta
kısmı benim için fazla çiçeksi. Geleyim son kısma. Alt notalarda müthiş bir
değişim var. Yumuşak odunsu notalar, meşe yosunu ve harika vetiver son kısmı
baş döndürücü hale getirmeye yetiyor. Kapanışı tek kelimeyle şahane.
Diorella,
1970'li yılların koku karakterini önümüze seriyor. Daha ilk saniyelerdeki
eski-tozlu yapısı, kokunun ilerleyen aşamaları hakkında fikir sahibi olmanızı
sağlıyor. Başlangıçtaki nefis ve doğal limon, tarihi şiprelerle paralellik
gösteriyor. Üst notalardaki bergamot tozlu yapısı ile limonun yanına
ilişiveriyor. Açılıştaki yeşil aldehitler, bence erkek kullanımı için uygun.
Orta kısma geçildiğinde pudralı beyaz çiçeklerin etkisinin artmasıyla kadın
tarafına doğru kayıyor ana yapı. Buradaki çiçekler günümüz parfümlerindeki bol
şekerli ve dağınık değil, gayet disiplinli, rafine ve net. Yapaylık
hissedilmeyen orta bölüm bana göre olmasa da bu tür çiçekleri seven kadınların
ilgisini çekecektir. Alt notalarsa enfes. Yine bir klasik ve yine alt notalar
sanat eseri. Kapanıştaki yumuşak odunsu notalar ve meşe yosunu koklamaya değer.
Neredeyse erkeksi alt notalar hala doğal, kibar ve resmi.
Kendi
sitelerinde meyveli-çiçeksi tarzına vurgu yapılmış Diorella'nın. Tamam
çiçekleri algılıyoruz da meyve nereden çıkmış? Parfümü üzerimde uzun uzun
koklayınca Christian Dior'a hak veriyorum. Kimi yorumcuların belirttiği gibi
kokunun üzerinde dolaşan meyveler şeftali-kavun ağırlıklı. Fakat burada
Mitsouko kadar baskın değil şeftali. Yine de kullanım şekli olarak biraz
andırıyor Diorella'daki şeftaliyi. Tabii buradaki meyveler gayet eski, tozlu ve
soyut kullanılmış. Çok net ve modern meyvemsilikten bahsetmem mümkün değil.
Diorella,
günümüzün koku trendlerine hiç uymayan bir leydi olarak düşünülebilir. Zaten
onun sıkı bir şipre olduğunu göz önüne alırsak, genç kız işi olmadığı
rahatlıkla anlaşılabilir. Nostaljik kokusu ve tarzı, pudralı yapının etkisiyle
olgun kadınların boyunlarını süslemeye yatkın. Tatlılık az kullanılmış. Kuru
bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Çok derin ve kapsamlı kokmasa da verdiği
müthiş kalite hissiyatı bile hayranlığınızı rahatlıkla kazanacaktır.
Diorella,
kendinden önceki müthiş kadın parfüm klasiklerini andırıyor. No.5 aldehitleri,
No.19 yeşili ve meşe yosunu, Mitsouko meyvemsiliği ve diğerleri. Nerede
okuduğumu unuttum ama bir parfüm yorumcusunun Diorella'yı “Eau Sauvage'ın kız
kardeşi” olarak espri şekilde değerlendirmesinde haklılık payı var. Koku olarak
çok benzemese de genel kurguda Diorella'nın Eau Sauvage'ı biraz anımsattığı
söylenebilir.
Eğer
vintage kıyafetlere, retro mobilyalara meraklıysanız; ara ara eskiye, eski
hayatlara, anılara, polaroid makinelerle çekilmiş fotoğraf albümlerinize bakıp,
geçmişe ve yaşanmışlıklara yolculuk etmeyi seviyorsanız, Diorella o hissiyatı
size verecektir. Şahane bir klasik Diorella. Bu tarzı sevmeseniz bile tecrübe etmeniz
gerektiğini düşünüyorum çünkü bir dönemin özeti gibi adeta.
Luca
Turin'in kitabında odunsu turunçgil olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş
puan verilerek en iyi parfümler listesinde kendisine yer bulmuş.
EDT
konsantrasyonuna sahip Diorella. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği
başlangıçta iyi ama ilerleyen saatlerde düşüyor. Çok saldırgan bir parfüm
değil. Ferah sayılabilecek bu meyveli-çiçekli parfüm, soğuk kış günleri dışında
her zaman kullanılabilir. Yaş olarak otuz beş ve üzerindeki kadınlara
yakışacağını düşünüyorum.
Koku
Güzelliği:10/7.5
Merhabalar, 18 yaşında ve beyaz tenliyim yaklaşık dört senedir Bleu de Chanel kullanıyorum ama kullanmak ne kelime duş jelinden after shave'ine kadar :D Anlayacağınız farklı kokuları birlikte kullanmayı seven birisi değilim aynı zamanda asla birden fazla parfüm kullanmam. Ama artık Bleu de Chanel'denciddi anlamda bıktım. Nerdeyse evden çıkarken bilerek unutuyorum. Uzun zamandır da değiştirmeyi düşünüyorum ama kararsızlıktan bir türlü harekete geçemiyorum. O yüzden sizden tavsiye almak istedim. Bleu de Chanel'in biraz sentetik bir kokusu vardı bu sefer daha doğal bir parfüm istiyorum. Değişik bir koku denemek istiyorum ama dile kolay dört yıldan sonra taban tabana farklı bir parfüme de çok sıcak bakmam :D özellikle çok uçucu, hafif olması veya kadınsı olmasını istemem. Çok talepkar ve zorlayıcı oldu sanırım ama uzun bir süre aynı kokuyu kullandığım için gerçekten içime sinmesi lazım. Tom Ford Noir'ı düşünmüştüm bir ara ama emin olamadım. Yardım edebilirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler :)
YanıtlaSilf~
Merhaba yaz için önerebileceğiniz en iyi erkek parfümü nedir yaş 21
YanıtlaSilSelamlar, parfüm önerisi veremiyorum ne yazık ki.
Sil