Pascal Morabito – Or Black (1981)
3 Mayıs 1945 yılında
Fransa'nın Nice şehrinde doğmuş Pascal Morabito. Fransa'da doğmasına rağmen
ailesinin kökeni İtalya'ya kadar uzanıyormuş. Ailesi kuyumculuk işi ile
ilgilenen Morabito, mimarlık eğitimi almış. Sonrasında ailesine ait tasarım
atölyesinde çalışmaya başlamış.
Özel ve uluslararası
müşterileri için pırlanta takı setleri hazırlamış. Ünlü sanatçı arkadaşları
Cesar Baldaccini, Salvador Dali ve Armand Fernandez (Arman) için farklı tasarımlar
ve küçük heykellere imza atmış. Zaten mücevherat, altın, gümüş, porselen,
kristal, cam, kaliteli saatler, kozmetik, deri ürünleri, moda ve takılar,
mimari, dekorasyon, ev mobilyası, otel tasarımı üzerine çalışıyormuş bay
Morabito. Ayrıca arkeolojiye büyük bir tutkuyla bağlıymış. Bunun sonucunda da
tasarımlarında arkeolojik keşiflerden ilham alıyormuş.
Pascal Morabito’nun bizi
ilgilendiren tarafı ise parfüm işine de girmiş olması. 1980 yılından itibaren
kendi ismiyle parfümler piyasaya sürüyor. İlk parfümü 1980 çıkışlı kadın kokusu
Or Noir. Bu parfüm fazla ses getirmemiş. Ondan bir yıl sonra 1981’de ikinci
parfümü bu sefer erkekler için Or Black tasarlanmış. Or Black, parfüm severler
tarafından çok sevildi ve özellikle koleksiyon meraklıları tarafından her yerde
aranan bir parfüm oldu. Bende uzun zamandır merak ediyordum bu önemli erkek
parfüm klasiğini. Nihayet tanışma şerefine nail oluyoruz.
Or Black, ilk piyasaya
çıktığında siyah uzun dikdörtgen şişeye sahipti. Geçtiğimiz yıllarda üretimi
durdurulmuş olan Or Black, 2014 itibariyle yeniden üretilmeye başlandı. Şu
andaki parlak şişe, orijinal şişesi değil Or Black'in. Bizzat Morabito ailesinden
aldığımız bilgiye göre 33 yaşındaki bu parfüm üç defa reformülasyon geçirmiş.
Ve şişe tasarımları da değişmiş. İlk formülasyon olan siyah şişeyi artık bulmak
neredeyse imkansız. Benim denediğim ikinci formülasyon. İncelememi de bu formül
üzerinden yapacağım. Yani nispeten “Vintage” sayılabilecek versiyonuna ulaştım.
Bir de 2014 yılında en
yeni formülasyonu piyasaya sürüldü. Fakat son formülasyon, okuduklarım
kadarıyla pek beğenilmemiş parfüm severler arasında. Kullandığım ikinci
fomülasyonda, kokunun ana karakterinin korunduğu belirtilmiş Morabito ailesinin
bir üyesi tarafından. Bakalım bu kadar peşinden koşulan Or Black ile tanışmamız
nasıl geçecek?
Kendi sitelerinde şipre
ve deri olarak sınıflandırılmış Or Black. Üzerime sıktığımda ilk anda karşıma
eski tarz tozlu bergamot ve aromatik otlar çıkıyor. 1980'li yılların aromatik
nostaljik şiprelerini hatırlatan tozlu turunçgiller fena değil. İlerleyen
dakikalarda orta kısma geçiliyor. Koku formu tamamen değişiyor. Artık deri
bütün ağırlığıyla baş rolde. Zaman zaman hayvansal zaman zaman sabunsu kokan deri,
plastiğimsi efekte sahip diyebilirim. Bariz yapaylıktan bahsedilemeyecekse de
oldukça erkeksi ve eski tarz deri kullanımına sahip. Tatlılık minimum düzeyde.
Karanlık sayılabilecek deri, parfümün ana karakteri olduğunu size kabul
ettiriyor. Geçeyim son kısma. Burada deri etkisi sürüyor. Fakat ciddi anlamda
meşe yosunu, misk ve amber eşlik etmeye başlıyor deriye. Alt notalardaki meşe
yosunu harika bir sürpriz yapıyor burnunuza. Böylece de tenden ayrılıyor.
Or Black, şipre ve deri
tarafını size göstermekten çekinmiyor. Başlangıçtaki aromatik otlar ve tozluluk
hissi, 1980'li yıllar parfümü için gayet anlaşılabilir. Orta bölümdeki deri ise
oldukça erkeksi, sert, sağlam ve ödünsüz. Buradaki deride biraz plastiğimsilik
hissediyorum. Belki de parfümün geçirdiği reformülasyon sonucu böyle olmuştur.
Adeta Bulgari - Black'in o araba lastiği kokan derisi gibi dumansı ve daha az
tatlı hali gibi. Orta notalardaki karanlık derinin, parfümün ismine gönderme
olduğunu düşünüyorum. Bu sevmesi zor ve maço deri için ilginç diyebilirim.
Sonlardaki meşe yosunu ise çok güzel verilmiş. Meşe yosununun yeni parfümlerde
yasaklanması ve kullanılamıyor oluşu çok üzücü.
Or Black, 80'li yılların
önemli klasiklerinden olarak kabul ediliyor. Koku karakteri anlamında Guerlain
- Derby'i hatırlattığını düşünüyorum. Fakat koku güzelliği olarak Derby'den bir
basamak geride kaldığı söylenebilir. Meşe yosunu kullanımı ise biraz New York'u
hatırlattı bana. Gerek New York gerekse Derby kadar çarpıcı bulamadığım Or
Black, eski tarz sert erkeksi deri kokusu severlerin mutlaka denemesi gereken
klasiklerden birisi olarak düşünülebilir. Hafiften Antaeus ve Rive Gauche Pour
Homme esintileri bile var sanki. Yada Parfum d'Habit'teki ayakkabı boyası tarzı
deriyle karşılaştırılabilir. Neyse ki Parfum d'Habit kadar itici değil deri kullanımı.
Yine de benim için fazlasıyla zorlayıcı ve erkeksi kullanılmış deri. Onun
içindir ki favori parfümlerimden olamayacak gibi görünüyor Or Black.
Ten üzerine uyguladığım
Or Black her seferinde orta notalarda sabunsu yanını öne çıkardı. Grey Flannel
tarzı rafine sabunsuluğun deriye eşlik ettiğini söyleyebilirim. Kıyafet
üzerindeyse daha koyu ve şipremsi bir deriye dönüştü. Bu anlamda kıyafet
üzerindeki kokusundan daha memnun kaldım.
Atraktif, hardcore,
acımsı, asi, kaba, hırpani, karamsar, somurtkan, sinirli, erkeksi,
ekspresyonist bir parfüm bence. Herkesin harcı olmayan, güvenli liman sayılamayacak,
günlük kullanıma uymayacak, eski dünyaya ait, karısından ayrılmış orta yaş
grubuna mensup adam kokusu bence. "Kirli Harry" tam da bu parfümlük bir
karakter olabilir. Nedenini bilmiyorum ama bu parfüme Blink 182'nin I Miss You
şarkısını yakıştırıyorum.
Parfüm kritikçisi Luca
Turin, Or Black'i karanlık fujer olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden beş
puan vererek en iyi parfümler listesine almış. Acaba Turin ilk formülasyonu mu
denedi de beş yıldız verdi merak etmekteyim.
Kalıcılığı ortalama
seviyede. Fark edilirliği düşük. Otuz beş yaş ve üzerindeki erkeklere tavsiye
ederim. Genç işi değil kesinlikle. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Yaz mevsiminde
kullanmak iyi sonuçlar vermeyebilir. Kokusunun tasarımını Bel Ami, Fahrenheit,
Dune, Opium gibi önemli işlere imza atmış olan Jean-Louis Sieuzac yapmış.
Denemeden büyük boy şişesini almak iyi fikir olmayacaktır.
Koku Güzelliği:10/7
Sevgili Parfüm Merakı sizin onca yazınızı okudum ama hiç bir deriyi beğenmediğinizi gördüm. Bütün yazılarınızda "plastiğimsi yapay deri" cümlesine rastlıyorum. Beğendiğiniz bir deri kullanımına örnek verebilir misiniz? Bu arada bir koku nasıl karanlık kokar merak ediyorum. Daha ulaşılabilir örnekler verebilir misiniz bu tür kokulara?
YanıtlaSilDeğerli Aegon,
SilTam tersi deriyi parfümlerde çok severim fakat kafamdaki deriye uyması şartıyla. Mesela çiçeksi deri kokularına daha yakınım. Örnek Dior Homme, Putain des Palaces vs.
Or Black'de nostaljik ve eski/tozlu kokan bir deri var. Daha çok deri ceket yada lastik gibi. O tür fazlaca erkeksi derileri sevemiyorum. Ha buna aykırı olarak da Bulgari - Black'e de bayılıyorum. Yani deri parfümlerine karşı önyargım yok.
Karanlık derken, kokunun aurasının verdiği hissiyattan bahsediyorum. Mesela Terre d'Hermes veya Clinique - Happy, canlı, neşeli, pozitif, insanı mutlu eden kokular. Fakat Noir de Noir, Ungaro - 3, No.88 (Vintage) gibi parfümler depresif, basık, karanlık ve ıssız bir sokakta yalnız başınıza yürüyormuş hissi veriyor.
Karanlık parfümlere ulaşılabilir örnek olarak Fahrenheit - Absolute verebilirim.
Umarım kendimi ifade edebilmişimdir çünkü aklıma başka bir anlatım yolu gelmiyor :)
Ben de senin sürekli, niche diyecem ama niche parfümler bile senin incelediklerinin yanında market parfümü kalır, adını çoğu parfümseverin bile duymadığı, yerin 7 kat altındaki parfümleri incelemeni sevmiyorum, demek istemiyorum, tasvip etmiyorum. Blog senin, tamam. Parfüm zevkine ve de tarzına zaten birşey deme hakkım yok. Ama yine de, ara sıra, ben ve ben gibi birçoklarının da erişebileceği sizin deyiminizle designer / main stream markaların parfümlerini de kullanıp yorumlasan fena mı olur? Sadık bir takipçin ve de ortalama bir kullanıcı olarak bunu istemeye de hakkım var diye düşünüyorum.
YanıtlaSilYerin 7 kat altı derken Cehennem göndermesi hissediyorum sanki :) Bırak Niş parfümleri, bazı incelediğim parfümler dünyanın en zor bulunan klasikleri. Yani isyan etmekte haklısın :)
SilFakat sorduğun soru iki ayaklı.
Birincisi: Bir resim koleksiyoncusu olduğunu düşün. Leonardo Da Vinci yada Salvador Dali gibi dünyanın en iyi ressamların resimleri ile mi ilgilenirsin yoksa 5. sınıf piyasa işi resimler yapan vasat sanatçıların resimleriyle mi?
İkinci: Aklıma "Sanat için sanat mı yoksa halk için sanat mı?" sorunsalını getirdin. O zaman şöyle diyeyim. Ben bu blogu kendim için mi yapıyorum yoksa okuyucular için mi? Ne dersin?
Birincisi: leonardo'nun da tablolarıyla da ilgilenen, 5. sınıf ressamlarla, hatta 10. sınıf ressamlarla da ilgilen. Sonuçta leonardo da bu işe başladığında şimdiki kadar ünlü değildi. Belki 5. sınıf dediğin ressamların içinde henüz keşfedilmemiş leonardolar da vardır. Kim bilir? Hem her kesimden tablolarla ilgilenmek senin bilgi birikimine ve tecrübene de olumlu katkıda bulunacaktır. Üstelik sanat sadece en iyiler tarafından yapılınca tam olarak sanat olmuyor. Yanılıyor muyum?
Silİkincisi: Sen "sanat için sanat" diyerek, kendince haklı olabilir, kimse tarafından beğenilmek veya birilerine hitap etmek gibi bir amacının olmadığını savunabilirsin. Ama madem herkese açık bir blogda yazıyorsun, isteyenin yorum yapmasına izin verip bilgi ve düşünce alışverişine imkan veriyorsun, o halde seni takip edip beğenen insanlar için de birşeyler yapmalısın. Zaten sanatçı dediğin kişi topluma mal olmuş kimse değil midir? Sen de kabul edersin ki "sanat için sanat" düşüncesi nihayetinde içerisinde bencillik de ihtiva etmiyor mu?
Hocam, 5. sınıf ressamlardan bir yol olmaz :) Amouage ve Serge Lutens'leri bırakıp, Lacoste ve Diesel parfümleri ile mi vakit kaybedeyim :)
SilHerkese açık blog yazmam, insanların istediği gibi bir site yapmam anlamına gelmiyor. Burada evet haklısın bencilim belki ama konuyu şöyle özetleyeyim:
Benim alt düzey parfümlere inmem yerine, okuyucular kendilerini üst düzey parfümlere adasalar?
Çok isterdim senin gibi üst duzeyt parfümlerle ilgilenmeyi ama olay tamamen zaman ayırma ve $ veya £ meselesi :)
Silgeriye dönük olarak son 10 parfüm yorumuna baktım 4 tanesi designer 6 tanesi niş.bu bakımdan öz parfüm merakının eleştirisine katılmıyorum.çok eski parfüm yorumlara bakıldığında piyasada bilinen çoğu designar parfümün incelemesinin olduğu görülecektir.Blogun adı üstünde parfüm merakı.adam tabikide öncelikle kendi merak ettiği parfümleri yorumlayacak.
YanıtlaSil