Comme
des Garçons – Avignon (2002)
Dünya üzerinde 1.2 milyar insanın mensubu
olduğu, muhtemelen gezegenin en büyük dini mezhebi olarak düşünülebilir
Katoliklik. Katolik kelimesinin, Yunanca ‘evrensellik’ anlamına gelen ‘to
katalou’ sözcüğünden türediği söyleniyor. Papa'yı başkan olarak kabul eden
Katoliklik, Protestanlığın ortaya çıkışına kadar bütün Hristiyanlığı kapsamış
ve Ortaçağ boyunca Avrupa’ya egemen olmuş.
İşte bu Hristiyan mezhebi bir parfüme nesne
olmuş durumda. Comme des Garçons'un 2002 yılında çıkardığı ve
"Incense" adını verdiği parfüm serisi beş üyeden oluşuyordu. Avignon
ve Kyoto, bu seride en çok öne çıkan parfümler olarak raflarda yerini aldı.
Hatta Incense serisi, markanın diğer serilerinin arasında en başarılı olanı
denilebilir. Incense serisine mensup parfümlerin farklı da bir tarafı var. Her
parfüm farklı dinsel motifler ele alınarak tasarlanmış. Ouarzazate - İslam,
Zagorsk - Ortodoksluk, Jaisalmer - Hinduizm, Kyoto - Budizm ve Avignon -
Katoliklik. İşte bugün inceleyeceğim Avignon'nun Katoliklik ile ilgisi buradan
geliyor. Benimde uzun zamandır ilgimi çeken Avignon ile tanışmış durumdayım
nihayet.
Parfümün isminin Avignon olmasının şüphesiz
ki bir sebebi var. Fransa'nın güneyinde, Provance bölgesinde tarihi bir şehir
olan Avignon'un, Katoliklik ile sağlam bağları olduğunu tahmin etmek zor değil.
Orta Çağ Avrupası'ndan günümüze fırlayıp gelmiş gibi görünen Avignon şehri, hala
o müthiş dokusunu ve tarihi yapılarını özenle koruyor. Roma döneminden kalma
Katolik kilisesi de dahil. Fakat Avignon'un benim için anlamı biraz farklı.
Kübist sanat akımının kurucusu olarak
gösterilen Pablo Picasso, 1907 yılında, Paris'teki bir genelevde çalışan
kadınları resmetmişti. Fakat bu resimdeki kadın figürleri, daha öncekilere hiç
benzemiyordu. Kadınların vücutlarını uzatan ve biçimlerini bozarak bambaşka
halde resmeden usta sanatçı, Modern Sanat'ta bir çığır açtığının muhtemelen
farkındaydı. Normal bir insan figürüne benzemeyen resimdeki çıplak kadınların,
yüz hatları, vücutlarının şekilleri, alışılmışın çok uzağındaydı. Neredeyse
eğri büğrü hale gelmiş kadın figürleri, çıplak olmalarına rağmen en ufak
cinsellik çağrışımı yapmıyordu. Oysaki resmin orijinal ismi "Avignon
Genelevi"ydi. Zamanla ismi "Avignon’lu Kadınlar" olarak değişen
tablo, resim tarihinin dönüm noktalarından birisini oluşturuyordu. Sanat
Tarihinde bir eşik daha aşılmış bu resimle.
İşte Avignon deyince benim aklıma Paris'in
bir şehri değil de Picasso'nun bu ünlü tablosu geliyor. Bu isme Comme des
Garçons markası sahip çıkmış ve başarılı bir parfüme isim babalığı yaptırmış.
Avignon Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış.
Parfümün açılışı tütsü ve odunsu notalarla
gerçekleşiyor. Çok doğal, ilginç ve rafine. Üst notalarını sevdim Avignon'un.
İlerleyen dakikalarda büyük değişim yaşanmıyor kokusunda. Orta kısımda derin
odunsu notalar (sedir ve çam) biraz daha hakim sanki. Geri planda da reçinemsi
baharatlar destek veriyor tütsü-ağaç ikilisine. Son kısımda aynı çizgide devam
ediyor. Odunsu notalar hala baskın. Böylece de tenden ayrılıyor.
Avignon'un, çam, sedir ağacı ve Akdeniz
otlarının, kuru, tozlu, koyu, karanlık, derin bir tütsü-amber ile birleşiminden
oluştuğunu söyleyebilirim. Dumansı ve gizemli tarafları olduğu çok açık. Hatta
münzevi ve mistik. Zaten bir çok yorumcunun onu "Kilise Tütsülerine"
benzetmesi bu yüzden. Daha önce de söylediğim gibi bizler Müslüman coğrafyanın
insanları olduğumuz için kiliselerde ayinler sırasında kullanılan seremoni
tütsüsünü bilemeyebiliriz. Yani bizim bu tarz bir koku hafızamız ve
duyarlılığımızın olmaması normal. Anladığım kadarıyla her pazar kilise
ayinlerine giden Hristiyanlar için bu kokunun orada kullanılan tütsülere benzetilmesi
gayet anlaşılabilir.
Avignon'da ana aksı oluşturan ağaçsılığın
merkezinde çam ve sedir ağacı benzeri odunsuluk mevcut. Şekerli olmayan, yeni
kesilmiş ağaç gibi de denebilir. Zaman zaman talaşı da hatırlattı bana. Bu
anlamda günümüzün bol tatlı modern odunsu kokularına pek benzemiyor. Neyseki
böyle kullanılmış odunsu notalar. Bu pencereden bakıldığında gayet başarılı
denilebilir.
Tütsü kullanımına da biraz değinmek lazım.
Hepimizin bildiği ve evlerimizde yaktığımız tütsülere benziyor Avignon'daki
tütsümsülük. Dumansı ve gizemli tütsüde tatlılık veya şekerli his fazla yok.
Avignon, yeni kesilmiş ağaç-talaş ikilisi
ile tütsünün karışımı gibi kokuyor. Geneline bakıldığında yapaylık yok. Doğal
ve kaliteli. Tabi günlük kullanım için çok uygun mu şüpheliyim. Evet koklamak
ve bu deneyimi yaşamak için güzel bir koku formuna sahip. Fakat üzerinize sıkıp
çarşı-pazar dolaşırken nasıl olur çok emin değilim. Günlük kullanıma göre değil
bence. Daha tematik bir parfüm. Yani belli bir ambians için kullanmaya daha uygun.
Mesela meditasyon/yoga yaparken çok huzur verici olacaktır. Yada orman
yürüyüşüne gittiğinizde mis gibi kokan ağaçların arasında kendinizi iyi
hissetmenizi sağlayacaktır. Hatta bir Ortodoks Kilisesinde pazar ayininden
sonra herkes gittikten sonra tek başınıza insanlığın geleceği için dualar
ederken Avignon'un kokusunu içinize çekseniz, hiç yadırgayacağınızı sanmıyorum.
Avignon, büyük oranda ağaç/orman/tütsü
temasına yakın. Bu parfümü kullandığımda üretimi bitirilmiş Gucci Pour Homme,
Giorgio Armani'nin özel serisine ait Bois d'Encens ve Gianfranco Ferre - Pour
Lui aklıma geliyor. Benzer tarza sahipler bence.
Avignon'un eleştirilen iki tarafı var.
Birincisi düz çizgide ilerlemesi ve neredeyse kokusunun hiç değişmemesi.
İkincisi de fark edilirliğinin zayıf olması. Denemelerimde aynı durumları
yaşadım. Ve bu eleştirilere tamamen katılıyorum.
Kötü haberlerin ardında iyi haberi vereyim.
Comme des Garçons'un parfümleri ülkemizde ve bir çok internet sitesinde
bulunabiliyor. Hem de diğer niş parfümlere göre uygun sayılabilecek fiyatlara.
Incense serisi de gayet ulaşılabilir fiyatlarla mevcut. Bu tür kokulara
merakınız varsa Avignon güzel bir örnek fakat muhteşem de değil.
Avignon'u dünyaca ünlü burun Bertrand
Duchaufour tasarlamış. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına daha yakın
gibi duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmak gerekebilir. Diğer bir çok
niş markanın aksine Avingnon, EDT olarak satılıyor.
Koku Güzelliği:10/7
Atıfta bulunduğu alan açısından çok başarılı olan ancak gerçekten de günlük kullanımı oldukça zor bir parfüm. Eşim dolayısıyla ara sıra bulunduğum kilise ziyaretlerinde aldığım o dumanlı, mistik, kasvetli ve bir o kadar da çekici kokunun ne olduğunu sorduğumda, taşları yakarlar, o taşlar hem bir is hem de böyle bir koku verir gibi bir şeyler söylemişti. Taş yakma ifadesi aklıma çok yatmadığından araştırınca anlayabildiğim kadarıyla taş denilen madde özel bir ağacın sertleşmiş reçinesi. Yani kilise tütsüsü dedikleri böyle bir şey ve bu parfüm tam da o kokuyu yansıtıyor, hatta o kokunun sindiği taş duvarları da. Deneysel bir çalışma gibi bakılırsa oldukça ilginç ve başarılı ama benim ilgim bu noktada bitiyor. Kullanabileceğim bir parfüm değil. Bois d'Encens'a belki çok çok uzaktan benziyor denilebilir ama Gucci Pour Homme'a daha da uzak bence. Evet sonuçta hepsinde bir dumansılık ve odunsuluk var ama her biri de çok farklı yönlere gidiyor. Günlük kullanım bakımından bu ikisi çok daha uygun. Bu arada, Avignon'un çok düz çizgide ilerlediğine, kalıcılığının da farkedilirliğinin de ortalamanın altında olduğuna tamamen katılıyorum.
YanıtlaSil