Tauer – Eau d’Epices (2010)
“Dünya tarihinin son 2200
yıllık döneminin 2000 yılı “baharat savaşları” ile geçti demek hiçte abartma
sayılmamalıdır. M.S. 1500’lere kadar Akdeniz, bu tarihten sonrada 18. yüzyılın
sonuna kadar da okyanuslar, baharat savaşlarının mücadele alanı oldu. Denizlere
egemen olan baharata egemen oldu, baharata egemen olan kıtalara egemen oldu.”
diyor Prof. Dr. Mustafa Tayar. Onun, baharatın tarihiyle ilgili makalesi
oldukça ilgimi çektiği için devamında yine biraz alıntı yapayım:
"Baharat kullanımı
kayıtlı tarihten daha öncesine dayanır. İlk ateşle pişirmeyi öğrendiği günden
bu yana insanoğlu baharat kullanıyor. Arkeologlar, MÖ 5000 yıllarında ilkel
insanların gıdaların tadını daha iyi yapan bazı aromatik bitkileri
keşfettiklerini tahmin etmektedir. O dönemde insanlar yaprakların yiyeceklerine
yeni bir tat verdiğini diğer bir ifadeyle; “tatlandırma sanatını” keşfetmişti.
İlk önceleri baharat, et ve ürünlerinin bozulmasını önlenmesi ve hoş olmayan
kokuların maskelenmesi amacıyla kullanılmıştır.
Antik çağ boyunca,
doğunun zengin tüccarları, ticari rota üzerinde baharat taşıyan büyük
kervanlarla Roma'ya gittiler. Roma ziyafetlerinde sunulan leziz yiyecekleri süsleyen
aromalardı. Defne yaprağıyla olimpiyat kahramanlarının taçları örülüyordu;
banyodan sonra baharat kokulu yağlar kullanılıyordu; baharatla tatlandırılmış şaraplar
popülerdi; baharattan yapılmış tütsüler tapınaklarda yakılıyordu.
Baharat ticareti antik ve
ortaçağda en değerli öğeler arasındadır. Hatta Ortaçağ Avrupasında 10 gram
hindistan cevizi ile 7 tane inek takas ediliyordu. Arazi alımları, gümrük
vergileri gibi ödemeler karabiberle yapılıyordu. Ortaçağda bir insanın zenginliğini
belirtmek için karabiber çuvalı bir değer ifadesi olarak kullanılıyordu."
(Prof. Dr. Mustafa Tayar - Baharatın Gizemli Tarihi)
Bugün petrol, insanlık
için ne kadar önemli ve değerliyse, eski çağlarda da baharat öylesine önemliydi.
Bir zamanlar dünya ticaretinin merkezini oluşturan Baharat Yolu, günümüzde
artık nostaljiyle anılan tarihi olgu olarak gerilerde kalmış durumda. Fakat
baharatın dünya halkları için önemi hiç de azalmış değil. Özellikle Doğu
ülkelerinin mutfaklarında sıkça ve bazen yoğun şekilde kullanılan baharatlar,
uzun yıllardır da Batı toplumlarının ve mutfaklarının ilgisini çekiyor.
Onlarca çeşit baharatın
ve onların birbirinden zengin kokusunun parfümlerde kullanılmaması tabiki
düşünülemezdi. Kimyon, biberiye, tarhun, karabiber, küçük hindistan cevizi,
tarçın ve diğerleri. Bu egzotik baharatların kokuları, parfümleri daha da çok
sevmemizi sağlıyor bence. En azından kendi adıma böyle düşünüyorum.Özellikle
soğuk kış günlerinde, baharat kokulu parfümleri kullanmayı çok seviyorum. Baharatların
verdiği o sıcaklığı, neredeyse hiç bir koku veremiyor. Belki de İsviçreli bir
parfümör de benim gibi düşünüyordur. Mesela Andy Tauer.
Küçücük bir dağ ülkesi
olan İsviçrenin niş parfüm sektöründeki temsilcisi Tauer'in, denediğim
parfümlerinde baharatlara rastlamak enteresan geldi bana. Anlaşılan Andy beyin
de ilgisini çekiyor farklı baharat aromaları. Bugün inceleyeceğim Eau
d'Epices'in ismi baharattan geliyor. İsmi baharat olan bir parfümün, kokusunun
da baharatlı olacağını öngörmek için fazla ileri görüşlü olmak gerekmiyor.
Tauer'in 12 numaralı
parfümü Eau d'Epices, kendi sitelerinde baharatlı uniseks olarak
sınıflandırılmış. Parfümün açılışı egzotik ve karanlık baharatlarla
gerçekleşiyor. Yoğun ve dumansı baharatlar arasında kakule, tarçın, karanfil ve
kişniş bulunuyor muhtemelen. Çok alışıldık değil buradaki kullanım. Bol tatlı
ve yanmış baharatlara benzettim üst notaları. Çok sevdiğimi söyleyemesem de
farklı bir yapısı var. Orta notalara geçildiğinde baharatların ağırlığı devam
ediyor. Fakat ilginç şekilde orta kısımda portakal veya portakal çiçeği
algılıyorum. Genellike üst notalarda karşımıza çıkan portakal aroması, Eau
d'Epices de orta kısımda görülüyor. Buradaki portakal ferah ve canlı değil. Baharatlarla
kombine edilmiş reçinemsi şekilde karşıma çıkıyor. Hala karanlık sayılabilecek
baharatlar ve portakal, oldukça tatlı diyebilirim. Alt notalara geçeyim. Son
kısımda dumansı tütsü, portakal, baharatlar ve biraz da amber var. Fakat
ağırlık tütsü ve amberde diyebilirim. Gerilerden kabe samanı da hissediyorum.
Fakat baskın değil.
Eau d'Epices, aynı ismi
gibi baharat ağırlıklı. Parfümün başlangıcındaki Arap kokularına benzeyen
baharatlarla daha ilk saniyelerde karşılaşınca oldukça şaşırdım. Biraz da
yadırgadım ilk kullanımlarımda. Üst notalardaki baharatlar, derin, karanlık
neredeyse kimyasal, dumansı, reçinemsi bol tatlı ve tuhaf. Herkesin
sevebileceğini sanmıyorum üst notaları. Üst notalarını garip şekilde kolaya
benzettim. Hatta kola aromalı jelibon yiyormuş hissine kapıldım. Biraz Serge
Lutens'in o gizemli baharat kullanımına benziyor. Hafiften Chergui esinlenmesi
var sanki başlangıçta. Orta kısımda aynı tatlı baharatlara portakal çiçeği ve
reçine ekleniyor. Fakat ferah değil gayet ağdalı. Orta notalar baharat-reçine-portakal
çiçeği kombinasyonu diyebilirim. Son kısımdaysa yanmış tütsü, baharatlar ve
amber var. Çok sevdiğimi söyleyemem alt notaları.
Bizzat Andy Tauer’in
çizdiği Eau d’Epices’ın yapı taslak şemasında da görüleceği üzere, dört ana
temel üzerine inşa edilmiş kokusu. Baharat, tütsü, odunsu notalar ve portakal
çiçeği. Diğer kokular, bu dört başlığın altında konumlandırılmış. Daha doğrusu
detay olarak düşünülmüş. Bu şemadan hareketle Eau d’Epices için portakal
çiçekli, tütsülü baharatlardan oluşuyor denebilir. Fakat dördüncü öğe olan odunsu
kullanımına rastlayamadım.
Eau d'Epices, karanlık,
derin, yoğun, gizemli, tuhaf baharatların egemenliğinde diyebilirim. Neredeyse
deri benzeri baharatlar, zaman zaman Arap parfümü hissi bile verebiliyor. Benim
gibi baharat seven birisini bile çok etkileyemedi diyebilirim Eau d'Epices.
Lutens benzeri reçinemsi, tatlı, karanlık baharatları, Tauer'in sevdiğini düşünüyorum.
Çünkü daha önce denediğim L`Air du Desert Marocain ve Orange Star'a benzettim
genel halini Eau d'Epices'in. Aynı onlar gibi tuhaf baharatları yine kendime
yakın bulamadım ne yazık ki.
O zaman kendimce herkesin
zihninde canlandırabilmesi için tanımlayayım kokusunu. Başlangıcını kolalı
jelibonlara, orta kısmını mesir macununa, sonlarını da portakallı tütsüyle
eşleştirdim zihnimde. Bu tanımlarıma ne kadar katılırsınız bilemeyeceğim fakat
umarım yanılmıyorumdur.
Eau d'Epices, genel
olarak yüksek kaliteli bir parfüm. Karanlık, koyu baharatların hakimiyetinde
ilerliyor. Günlük kullanıma çok uymayacak tarzda olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca
herkesin sevebileceği gibi değil. Uç noktada baharat kullanımına sahip gibi.
Sanki Doğu-Arap etkili gibi geldi bana genel hali.
Hissedilir oranda
tatlılığa sahip denebilir. Günümüzün modern parfümlerinin değişmez öğesi
tatlılık, Eau d’Epices’da fazlasıyla kullanılmış. Zaman zaman şekerliliğe doğru
kayan tatlılığı, tonka fasulyesi veriyor olabilir.
İlk kullandığımda
sevemediğim üst notalarındaki baharatları, ayakkabı boyalarına benzettim. Bir
yorumcu da yeni alınmış deri çantaya benzetmiş. İlerleyen kullanımlarda daha
anlaşılır buldum. Tuhaf ve sevmesi zor tatlı baharatlar, kimilerine göre ilginç
olabilirken, bence sanatsal bir deneme olmuş. Bu anlamda denemeden alınması
riskli parfümlerden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Kokusunun tasarımını,
markanın da sahibi olan parfümör Andy Tauer yapmış. Eau de Parfum (EDP)
konsantrasyonuna sahip. Tam bir soğuk kış günü parfümü. Uniseks olarak sunulsa
da bence erkek kullanımına daha yakın.
Bahsetmem gereken son
konu ise kalıcılık ve fark edilirlik durumu. Denediğim diğer Tauer'ler gibi
kalıcılığı çok iyi. Kıyafet üzerinde günlerce kalıyor Eau d'Epices. Tende de
iki güne kadar kendisini hissettiriyor. Fark edilirliği başlarda oldukça
yüksek. Onun içindir ki çok az kullanmanızı öneririm herhangi bir Tauer parfümünü.
Çünkü oldukça yoğun ve keskinler.
Artıları:
+ Orta kısmını beğendim.
+ Yüksek kaliteli
dumansı-baharat parfümü arayanlar muhakkak denemeli.
+ Kalıcılığı ve fark
edilirliği yüksek.
Eksileri:
- Sonlarını sevemedim.
- Garip ve sevmesi zor
kokusu herkesin hoşuna gidecek gibi değil.
- Fiyatı çok yüksek ve
heryerde bulmak zor.
Koku Güzelliği:10/6.5
Tauer yine farklı bir parfüm konseptiyle karşımıza çıkmış anlaşılan.
YanıtlaSilFazla şekerli kokular bazen bayıyor. Aslında İsviçre'den böyle bir koukunun çıkması biraz sıradışı.
YanıtlaSil