Chanel
– Sycomore (2008)
"Aynı şişeler, saf formlar, lüks
sadelik ve Chanel'in dahiliğinin yansımaları."
Yukarıdaki tanım Chanel'in kendi sitesinde
karşımıza çıkıyor. Bu anlatımın Chanel marka bir döpiyes için olmadığı aşikar.
Yada kapitone çantayı işaret etmediğini söyleyebiliriz. E malumunuz, parfüm
sitesi olmamız vesilesiyle, bahsedilen "dahiliğin" kokular evrenine
ait olduğunu varsayıyoruz. Fakat biraz iddialı değil mi bu kelamlar.
Lakin devir sert rekabet ve neo-liberalizm
devri azizim. İddialı olmak ve görünmek zorundasın. Zayıfsan ezilirsin,
yavaşlarsan düşersin, arkana bakarsan takılırsın. Ve tabiki büyük balık küçük
balığı yutar. Ne kadar hoş ve naif hayatsal-ekonomik-sosyal mesajlar değil mi? İş
arkadaşını terfi edebilmek için satmak, müdürünün arkasından işler çevirmek,
patrona hoş görünmek için farklı tarzda artistik taklalar atmak. Gözünü
sevdiğimin serbest piyasası. Sen nelere kadirsin.
Bana kalsa konuyu dağıtmaya dünden razıyım.
Neyseki yeni bir paragrafa başlıyorum ve her paragraf yeni bir başlangıçtır
gibi popüler yazar cümleleri kurmak istemiyorum. Sakın ha pazarlama gurusu/yazar
Elif Şafak'a gönderme yaptığım düşünülmesin. İçine Selehattin Duman kaçmış rolü
yapmıyorum ama malum parfüm incelemesi yazmak çok önemli ve ciddi bir iş.
Karizmayı çizdirmemek, herkesle fazla muhatap olmamak, Olimpos dağında oturan
Zeus gibi olanı biteni izleyip, arada bir kükremek en iyisi belki de. Umarım
ironiyi anlayan nesle denk gelmişimdir. O zaman, Beşiktaş Kaymakamlığına
dilekçe verir gibi her zamanki ciddiyetimle özüme döneyim.
Sycomore, 1930 yılında Chanel'in piyasaya çıkardığı
bir parfüm aslen. Gabriel Chanel'in, dönemin ünlü parfümörü Ernest Beaux'a
tasarlattığı Sycomore'un üretimi kısa süre sonra bitirildi. No.5 gibi kült bir
klasiğe imza atan Ernest Beaux'un, Sycomore için aynı başarıyı yakalaması
şüphesiz mümkün değildi. Chanel'in unutulmaya yüz tutmuş eserlerinden olan
Sycomore'un kaderi 2008 yılında değişecekti. Çünkü marka aldığı stratejik bir
kararla Sycomore'u yeniden piyasaya sunmaya karar vermişti.
Bu duruma ister renovasyon deyin ister
reformülasyon deyin ister reform deyin ister yeni bir sayfa açılmış deyin.
Chanel'in baş parfümörü Jacques Polge, Sycomore'u günümüzün moda ve parfüm dünyasının
içine çekip çıkartmış. Tabiki günümüzün şartlarına göre yeniden yorumlayarak.
1930 yılındaki ilk versiyondan epey farklı olduğunu söyleyenlere inanmamak için
bir sebebim yok.
Sycomore, Chanel'in özel serisine ait
parfümlerinden (Les Exclusifs) birisi. Yani markanın niş parfümlerle rekabet
eden, çok yüksek fiyat etiketine sahip olan ve her yerde satılmayan kokularının
toplandığı seri. Şimdiye kadar 16 adet Les Exclusifs parfümü piyasaya sürdü
Chanel. İlerleyen yıllarda bu rakamın artacağını öngörmek zor değil. Sycomore,
Coromandel ile birlikte Les Exclusifs'lerin en popüler olanı. İsmi sık sık
parfüm platformalarında karşıma çıkıyor. Parfüm Merakı'nında böylesi bir
arkadaşa kayıtsız kalması düşünülemezdi. O zaman buyrunuz geçelim detaylara.
Fragrantica'da odunsu çiçeksi misk olarak
sınıflandırılmış. Kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış:
"Derin, köklü bir parfüm. 1930 yılında
Bayan Chanel, odunsu bir parfümün hayalini kuruyordu. Sonuç Sycomore'du: Kuru,
asil ve güçlü. Jacques Polge tarafından oluşturulan bu kompozisyon, Gabriel
Chanel'in mükemmel çiziminin, ustaca şıklığa dokunmasıydı: Bu lüks vetiver,
baharatlarla zekice çarpıp, büyüleyici aristokratik sadeliğiyle, ardında uzun,
sıcak bir esinti bırakır."
Parfümü üzerime ilk sıktığımda keskin bir
vetiver ile karşılaşıyorum. Doğal, ferah vetivere biraz da limon eşlik ediyor.
Çok şık, gerçekçi ve yüksek kaliteli. Başlangıcı nefis Sycomore'un. İlerleyen
dakikalarda büyük değişim göstermiyor kokusu. Ferah vetivere yeşil notalar
ekleniyor. Biraz çimensilik hissediyorum. Evet orta kısımdaki en büyük
değişiklik sadece yeşilliklerin eklenmesi. Bu kısma hayran kaldığımı
söyleyemem. Geçeyim alt notalara. Neredeyse başlangıçtaki koku değişmiyor. Hala
ferah ve yeşil vetiver baş rolde. Alt notalarda farklı olarak odunsuluk
artıyor. Muhtemelen tütsü ve servi ağacının payı var bu değişimde. İlgimi çeken
şeyse kokusunun dumanlı/sisli/puslu hale gelmesi. Evet müthiş bir dumansılık
gerçektende. Zaman zaman yanmış
tütsüleri yada ormanda gezindiğimi düşündürdütüyor. Çok güzel olmuş sonları.
Böylece de tenden ayrılıyor.
Sycomore'u, rafine bir vetiver parfümü
olarak görüyorum. Kokusundaki tek değişmeyen vetiver. Diğer kokular bazen geri
plana çekiliyor. Hatta tamamen kayboluyor. Fakat ıslak/nemli hissi veren ferah
vetiver hep orada ve emrinize amade. Yazılarımı okuyanlar bilirler ki vetiverle
aram hiç bir zaman iyi olmadı. Bir türlü ısınamadık birbirimize. Fakat buraki
vetiver kullanımına şapka çıkartmaktan başka seçeneğim yok. Hatta Jacques
Polge'dan beklemeyeceğim kadar rafine ve şık bir kokuyla karşı karşıyayım.
Neden Sycomore'u sevdiğimi kendime
soruyorum. Tabiki fazla derinlere değil. Biraz daha yüzeye. İlk sevme sebebimin
pürüzsüz ve yapaylık barındırmayan yapısı olduğunu söyleyebilirim. Bir su
damlası kadar duru, masum ve berrak. Aynı zamanda güçlü, karakterli ve resmi.
Yani bu parfümü çok şık bir takım elbiseyle kullanabilirsiniz. Hatta hafta sonu
çıkılan piknikte de tuhaf kaçmayacaktır. İşi abartarak kriket oynayan bir
Hintli de kullansa yadırgamam, Tiger Woods onsuz vuruş yapmasa da şaşırmam.
Sycomore hem şık ve resmi hem de ferah ve
günlük kullanıma uygun. Başlangıçtaki limon ve orta kısımdaki çimensi yeşillik
onu sıcak yaz günleri için uygun hale getirirken, son kısımdaki belirgin
odunsuluk, tütsümsü dumansılık da onu soğuk kış günleri için kullanmaya
elverişli hale getiriyor. Günümüzün modern parfümlerindeki gibi bolca tatlılık
barındırmıyor kokusunda. İyi ki böyle yapılmış. Dikkat çekici şekilde erkeksi
koktuğunu söylememde fayda var.
Orta kısmındaki çimensi yeşillik dışında
diyebilirim ki denediğim en iyi vetiver parfümü. Eğer çok yüksek fiyatını göze
alabiliyorsanız ve vetiver kokusunun en iyi örneklerinden birisini arıyorsanız
sizi kapıdan içeriye alalım. Lütfen, buyrun, girin, çekinmeyin...
Aklımdaki bazı konulardan bahsedeyim lafı
uzatmadan. İlk olarak Sycomore, Lalique'in sevilen parfümü Encre Noire'e
benzetiliyor. Neredeyse ikiz kardeş bile deniyor. Bence de iki parfüm benziyor
ama birebir denebilecek kadar değil. Encre Noir'daki o tuhaf mürekkebimsi-küflü
odunsu kokuyu rahatsız edici bulmuştum. Sycomore'da o anlamda bir rahatsızlık
hissetmedim. Encre Noir daha karanlık bir kokuya sahipken, Sycomore, çok daha
ferah, canlı ve parlak. Encre Noir biraz depresif kokarken, Sycomore daha mutlu
ve pozitif kokmayı başarıyor.
İkinci durumsa kokusunun dumansı tarafı.
Şimdiye kadar karşıma çıkan en başarılı dumansılık Sycomore'da var. L'Anarchiste'deki
dumansılık biraz rahatsız ediciydi. Comme des Garcons 2 Man'deki dumansılık bu
kadar rafine değildi. Ama burada oldukça başarıyla vurgulanmış.
Evet herkes Encre Noire benzetmiş onu.
Fakat bence biraz Terre d'Hermes ve üretimi bitirilen Gucci Pour Homme'u da
andırıyor. Azıcık da Comme des Garcons 2 Man. Sanki hepsinin ferah bir
kombinasyonu gibi Sycomore.
Geleyim eleştiri kısmına. Genel olarak çok
güzel bir parfüm. Dikkatimi çeken yanı tekdüzeliği oldu. Başlangıcından sonuna
kadar neredeyse hiç değişmiyor. Düz çizgide ilerliyor. Bu durum, uzun süreli
kullanımlarda sıkıcı hale getirebilir kokusunu. Benden söylemesi. Bu kadar
yüksek fiyatlara satılan bir parfümün de daha kompleks ve sürprizlere gebe
olması gerekmez mi diye sorabilirsiniz. O zaman size bu sorunun cevabının
Jacques Polge'da olduğunu söyler ve aradan çekilirim.
Sycomore'un en şaşırdığım yanı ise kadın
parfümü olarak sunulması. Bazı kaynaklarda unisek olarak geçse de sanırım kadın
parfümü olarak çıkarıldı. Fakat gördüğüm kadarıyla oldukça erkeksi bir kokuya
sahip. Bu parfümün kadınlara uyacağını pek sanmıyorum.
EDT konsantrasyonuna sahip Sycomore'un
kalıcılığı ten üzerinde gayet iyi. Başlangıcı oldukça keskin. Sonrasında normal
seyrine dönüyor. Dört mevsimde de kullanmak sorun olmayacaktır. Otuz yaş ve
üzerindeki erkeklere uyacağını düşünüyorum.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran
www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Artıları:
+ Başlangıcı harika.
+ Sonları çok güzel.
+ Yüksek kaliteli ve şık kokusu memnun
edici.
+ Vetiver kokusu sevenlerin mutlaka
denemesi gereken eserlerden birisi.
Eksileri:
- Fazlasıyla düz çizgide ilerliyor kokusu.
- Fiyatı çok yüksek. Her yerde bulmak zor.
Koku Güzelliği:10/8
Merhaba.Nerede satıldığına dair ve fiyatı hakkında bilginiz varmı?
YanıtlaSilBildiğim kadarıyla sadece Chanel butiklerinde ve bazı yurt dışı internet sitelerinde satılıyor. Fiyatını bilemiyorum. İnternetten araştırabilirsiniz.
SilMerhaba Parfüm Merakı, bana kış mevsimi için çekici, fark edilebilirliği ve kalıcılığı yüksek bir parfüm önerir misiniz? Daha önce 212 Sexy Men kullanıyordum ama sizin de dediğiniz gibi kokusu güzel olsa da farkedilebilirliği çok düşük.
YanıtlaSilParfüm Merakı blogu üzerinden parfüm önerisi vermiyorum artık.
Silpeki e-mail üzerinden mesaj atsam cevap verir misiniz ?
SilParfümlerle ilgili açtığımız forumu incelerseniz orada istek parfüm başlığı var. Orada bir çok arkadaş size yardımcı olacaktır.
SilAdresimiz şu: http://parfummerakiforumu.blogspot.com
Çok teşekkür ederim bu siteyi öğrenmem çok iyi oldu
SilSycomore ve Encre Noire (ikincisi gerçekten favorilerimden biridir, ahh.. biraz daha kalıcı olsaydı) aynen belirttiğiniz üzere birbirini çağrıştırsa da bariz bir şekilde ayrı parfümler. Aralarındaki bu sıkı benzerlik ilişkisinin hangi argümanlara dayanılarak kurulduğunu merak ediyorum.
YanıtlaSilKabe samanı bazlı kokular zaten, Guerlain Vetiver'den başlayıp, sırası ile Encre Noire, Infusion D'iris, Story Sycomore, Grey Vetiver vs...en baştakiler keskinken sırası ile hafifleyip kah hüzünlenip, kah neşelenip ama sonuçta gittikçe yumuşuyorlar.
Sanırım Kabe Samanının bazılarınca çok sevilmemesinin esas nedeni ehlileştirilmemiş halinin keskinliği ve hatta bazılarınca yine keskin WC parfümüne benzetilmesi. Tabii ki bu benzetme muhtemelen kendim dahil Kabe Samanı hayranlarını üzüyor.
Hele günümüz tatlı, hatta gereksiz derecede tatlı, odunsuluk ve baharat kullanımı ile dengelenmemiş arsız (özür dileyerek söylüyorum) moda parfümlerine tam bir kaşıt duruş sergiliyor Kabe Samanı esansı.
Buradan Kabe Samanına tarafınızdan iade-i itibar talep ediyorum;);).
Ondan sonra gelsin eski nostaljik berber kokulu, Grey Flanneller, Signoricci'ler foujerler, menekşeler.. Dönelim hafızanın süzgecinden kötü hatıraları arındırılmış iyileri kalmış eski günlere ;););)