Acqua
di Parma – Colonia (1916) Klasikler arasında yerini alan eserlerden.
Parma. Kuzey İtalya'nın ortasındaki bu
şirin şehir, tarihi güzellikleriyle birlikte gastronomi alanında da iddialı.
Hatta meşhur Parmesan peynirinin isminin Parma şehrinden geldiği bile rivayet
ediliyor. Tarihi kiliseler, saraylar, tiyatrolar ve Avrupa'nın en eski
üniversitelerinden birisini barındırması, Parma şehrinin ilgimizi çekmesi için
yeterli bence.
Tarihi İtalya kadar eski olan bu şehir, 12.
yüzyıldan sonra adını duyurabilmiş. Günümüzün modern İtalyasında sadece meşhur
yeşillikli Tortelli veya et suyunda Anolini yemekleri ile anılmıyor Parma.
İtalya'nın gururu olan bir markayı bünyesinden çıkarabilmesi ile dikkati
çekiyor. Hem de yüzyıla yakın tarihi olan bir marka. Aslında hikaye bundan 97
yıl önceye kadar gidiyor.
1916 yılında eski Parma şehrinin
merkezinde, küçük bir parfüm laboratuvarı düşünün. Ahşap rafların ve eski büyük
şişelerin içinde farklı farklı esanslar bulunan bir dükkan. Herşeyi el ile
hazırlanan formüller üzerinde çalışan o dönemin "parfümörleri" mum
ışığı altında son kontrollerini yapıyorlar. Amaçları basit ve geleneksel
İtalyan tarzı bir kolonya yapmak. Hem kadınların hem de erkeklerin
kullanabileceği gibi bir koku. Turunçgil ve limon ağırlıklı. Şık ve tarz
sahibi. O dönem için lüks ve aristokratik. Ve bu çabaların sonunda kendi
deyimleri ile "ilk gerçek İtalyan Eau de Cologne" üretilmiş oldu.
Acqua di Parma markasının serüveni böyle
başlıyor denebilir. Amaçları, 1900'lü yılların İtalyan tarzını,
şıklığını, estetiğini ve kalitesini bütün Avrupaya hatta dünyaya tanıtmaktı.
Tabiki bunu parfümler ve farklı güzellik ürünleri ile yapacaktı. Burada önemini
kavramamız gereken durum Acqua di Parma'nın safkan bir parfüm markası olması.
Ünlü moda evlerinin "bir kaç tane de parfümümüz olsun yan ürün
olarak" düşüncesi onlar için geçerli değil. Uzmanlıkları sadece güzel
kokulu şeyler üzerine. Bir anlamda İtalya'nın en eski niş parfüm evi
diyebiliriz. Her ne kadar 2001 yılında Louis Vuitton grubuna satılmış olsa da.
Colonia, markanın ilk ve en ünlü parfümü.
Hatta parfüm endüstrisinin önemli klasiklerden birisi diyebilirim rahatlıkla.
1916 yılından beri üretimi devam ediyor. Tabii ki bazı reformülasyonlar geçirmesi
kimseyi şaşırtmamalı. 97 yaşında bir parfümün ilk hali ile günümüze gelmesi pek
mümkün görünmüyor.
Turunçgilli olarak sınıflandırlmış Colonia.
Bence de kesinlikle doğru. Zaten parfümün ilk saniyelerinde karşınıza
turunçgiller çıkıyor. İlk sıktığımda eski ve tozlu limon, aromatik otlar
(biberiye, kekik veya fesleğen) ve çok güzel lavanta karşıma çıkıyor. Eski tarz
turunçgilleri hatırlatan üst notalar çok doğal, çok rafine ve çok güzel. Harika
başlangıcı var Colonia'nın. Sonrasında orta kısma geçiliyor. Açıkçası büyük
değişimler geçirmiyor. Aynı eski ve tozlu turunçgiller devam ediyor. Aromatik
otlar biraz daha kendisini gösteriyor. Lavantanın yerine bir parça gül, yumuşak
ve ferah baharatlar ekleniyor. Gül bildiğimiz yoğun ve kadınsı haliyle yok
burada. Turunçgil ile karıştırılmış adeta. Orta kısmını da çok sevdim. Son
kısma gelindiğinde odunsu notaların ağırlığı hissediliyor. Biraz da meşe yosunu
buradayım diyor. Klasik bir kapanışı var. Turunçgiller ile odunsu notaların
işbirliği. Çok etkileyici değil. Belki de parfümün en sıradan tarafı olmuş
sonları. Böylece de tenden ayrılıyor.
Colonia, hiç şüphesiz tam bir turunçgil
kokusu. Tozlu ve eski kokan limon-portakal birlikteliği harika. 1980'li
yılların sert şiprelerine çok benziyor bu turunçgil kullanımı. Zaten ilk
denememde hemen Christian Dior'un erkek klasiklerinden Eau Sauvage'a benzettim.
Fakat ilerleyen kullanımlarda Yves Saint Laurent Pour Homme'a da epey
benzediğini fark ettim. Yani özetle Colonia, günümüzün parfüm trendlerine biraz
uzak. Eski kokan turunçgilleri çoğu kişi beğenmeyebilir. Fakat emin olun nefis
kokuyor açılışı.
Orta kısımda bence çok güzel. Hatta orta
notalardan itibaren daha da kompleks hale geliyor kokusu. Aromatik otlar çok
başarılı kullanılmış. Bu otsular aynı zamanda Colonia'nın, Akdenizli ruhuna da bir gönderme adeta. Bazı yeni parfümlerde aromatik otlar ağdalı ve köşeli
kullanılıyor. İnsanların burunlarını yoruyor. Fakat burada kokladıkça daha çok
koklamak istiyorsunuz. Adeta bağımlılık gibi bir şey.
Son kısım ise biraz hayal kırıklığı yarattı
bende. Odunsu notalar biraz pudralı kullanılmış. Zaten en şikayet edilen kısmı
burası genel olarak. Bu eleştirilere katılıyorum. Sonları biraz da özenli
olsaymış, ömür boyu kullanılabilecek bir parfüm olabilirmiş.
Her ne kadar büyük değişimler göstermiyor
gibi gelse de genel olarak zengin bir yapısı var. Notaları tek tek
algılayabiliyorsunuz. Kalitesi tartışılmaz. Yapaylığa rastlanmıyor. Niş parfüm
standartlarını rahatlıkla yakalamış gibi görünüyor. Hele ki 97 yıl önce
üretildiğini düşünürsek.
Colonia, gerçek bir parfüm klasiği. Gerek kokusu
gerekse size yaşattığı deneyim ile adeta zamanda yolculuğa çıkmış gibi
hissediyorsunuz. Bu parfümü üzerime sıkıp, gözlerimi kapatıp kokladığımda 1920
yada 1930'lu yılların İtalyasında gibi hissediyorum kendimi. Gayet şık takım elbise ve değişmez
aksesuvar olan fötr şapka ile centilmen İtalyan erkeklerinden birisiyim şimdi.
Dar ve tozlu İtalya sokaklarında yürüyorum. Elinde şemsiyesi ve geniş elbisesi
ile karşıdan gelen nazik hanıma selam veriyorum. O da bu iltafatımı kendisine
yakışan bir şıklık ile cevaplıyor. İşte Colonia bana bunları düşündürüyor.
Şimdi de Sicilya adasındayım. Mevsim
sonbahar. Eylül ayının sonları. Güneşin yaz aylarındaki yakıcılığı kalmamış.
Eğik açıyla gelen güneş ışınlarının altında plaj şezlongunun üzerinde
uyukluyorum. Denizden gelen hafif bir meltem vücudumun üzerinde geziniyor.
Arkamdaki portakal ve limon bahçelerinden gelen koku ile denizin o nefis yosun
kokusu birleşiyor. Gözlerim hafif kapalı. Hüzünlüyüm. Sebebini bilmiyorum.
Yanımda sevdiğim kadının olmaması mı acaba? Onun elini tutamamak mı? Bu güzel
anları yalnız başına geçirmek mi içimi burkuyor? Belki de o güzel yaz
mevsiminin bitmekte olduğunu fark ettiğim için. Sebebi ne olursa olsun ne
düşüneceğimi ve ne hissedeceği bilmiyorum. Sadece o ana bırakıyorum kendimi.
Bir süredir kullandığım Colonia'yı
bence tanımlayan en iyi iki kelime nostalji ve hüzün. Nostalji kısmı eski
anıları çağrıştırdığı için olabilir. İnsanı gerçekten de geçmişe götürüyor
kokusu. Şu an hayatta olmayan büyük halamın evindeki kolonya şişelerinden
yayılan kokuyu hatırlattı bana. Hüzünlü hissetmeme sebep olansa çok canlı, modern
ve pozitif olmayan karakteri. Buruk kullanılmış turunçgiller ve limon garip
şekilde onu melankolik yapıyor. Zaman zaman hafiften de hayvansallık
hissediyorum. Fakat oldukça sınırlı bir ballı hayvansallık. Bu anlamda eski
tarz tatlı hayvansal oryantallere de göz kırpıyor.
Colonia, eski kokan yapısı nedeniyle genç
arkadaşlar için iyi bir seçenek olmayabilir. Zaten onu başkalarını etkilemek
için değil, ruhunuzu okşamak için kullanmalısınız. O size özel olmalı. Olgun,
görmüş geçirmiş, stil sahibi erkekler daha iyi taşır Colonia’yı sanki.
30 hatta 35 yaş ve üzerindeki arkadaşlara
tavsiye ederim. Uniseks olarak satılıyor fakat bana erkek kullanımına daha
yakın geldi. Yine de kadınlar da bakabilirler kokusuna. Belki ilgilerini çeker.
Parfüm kritikçisi Luca Turin Colonia'yı çiçeksi kolonya olarak sınıflandırmış
ve beş üzerinden üç yıldız vermiş. Ayrıca parfümün ünlü sevenleri arasında Cary
Grant, David Niven, Ava Gardner, Eva Turner, Audrey Hepburn varmış.
Parfümümüz pek alışık olunmadık şekilde Eau
de Cologne (EDC) formunda. Parfümün ilk hali de EDC'ymiş zaten. Onun için
kalıcılık ve fark edilirlik değerleri düşük olabilir. Tam bir sonbahar parfümü
bence. İlkbahar veya yaz mevsiminde de kullanılabilir. Bir iyi haber daha
vereyim. Acqua di Parma'nın parfümleri gerek ülkemizdeki bazı büyük mağazalarda
gerekse bir çok internet sitesinde satılıyor. Yani ulaşması kolay diyebilirim.
Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com
sitesine teşekkür ederim.
Artıları:
+ Başlangıcı çok güzel.
+ Orta kısmını da beğendim.
+ Rafine, şık, stil sahibi kokusu.
+ Günümüzün parfümlerindeki gibi bol
tatlılık barındırmayan yapısı memnun edici.
Eksileri:
- Sonları etkileyici değil.
- Fark edilirliği biraz zayıf.
Koku Güzelliği:10/8