22 Nisan 2013 Pazartesi

L’Artisan Parfumeur – Al Oudh (2009)



L’Artisan Parfumeur – Al Oudh (2009)  Markanın “Seyahat” serisine mensup parfümü.

"5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. Maddesi:

1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur."

Evet sevgili parfüm severler. Hukuk alanına merak salmadım şimdi de. Benim için fazla detaylı ve karışık hukuk bilimi. Fakat kendi düşüncelerini internet blogu aracılığıyla özgürce yazan bir kişiye yapılan her türlü küfür ve hakaretin hukuk alanında mutlaka bir karşılığı olacağını sanırım çoğu insan bilmiyordu. Böylece öğrenmiş olacaklardır. 

Fakat işin daha farklı boyutundan bakmak istiyorum çoğu zaman yapmaya çalıştığım gibi. Benim kişisel fikirlerimi yazdığım Parfüm Merakı sitesine kimlerin olduğunu gayet iyi bildiğim ve neden yaptıklarını da tahmin ettiğim 3-5 kişilik küçük bir grup belirli aralıklarla hakaret ve küfürler yazıp, değerli okuyucuların keyfini kaçırmaya çalışıyorlar.

Anladığım kadarıyla bu durumun toplumsal psikoloji hatta sosyolojiyle ilgili güçlü bağları var. Hayatı ruh hastalığı boyutlarında yaşayan ve internetten gizli kimliklerle başkalarına ait bloglara girip, küfür eden arkadaşlara sadece üzülüyorum. Kendini hakaret ve küfürle ifade etmek hangi psikolojik rahatsızlığın belirtisidir acaba? Öncelikle küfrü eden insanın yaşantısını incelemekte fayda var belki de. Kabalık, terbiyesizlik, bastırılmışlık, kendini ezik hissetme, baskın gelme çabası, çocukken yaşanan travmalar, ego tatmini çabası. Kim bilir sebebi ne, karşısındaki insana çok normal bir şey gibi kimliğini gizleyerek küfür etmek. Psikolog değilim ama mutlaka bir yeri vardır bu alanın içinde. Bu zihin yapısını anlayabilmek için internette biraz gezindim. Ve bakın bir tıp sitesinde ne buldum:

"Paranoid Kişilik Bozukluğu: Bu hastalığın temelinde başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve kuşkuculuk yatar. Kişi kuşkularını, tartışarak, şikayet ederek yada agresiflik ile ifade eder. Paranoid kişiler görüntüde soğuk, objektif ve mantıklı gibi görünebilirler ama genelde saldırgan, inatçı ve sarkastik davranırlar. Başkaları hakkında negatif yargılar geliştirebilir ve kendileri gibi paranoid inançların paylaşıldığı gruplara üye olabilirler.

Belirtileri: Kuşkuculuk, kıskançlık, çekememezlik. Kızmaya, öfkelenmeye ve agresifleşmeye hazır olma. Ukalalık, kendine aşırı güven, herkesten üstün olduğuna inanmak."

Ne kadar da tanıdık geliyor değil mi bu tavırlar? Sanki dün görmüş gibiyim :) Fakat bu şekilde bana hakaret ederek kendisini mutlu hisseden arkadaşlara bir kaç kelam edeyim. Şuna emin olun ki bana ettiğiniz küfürler ile ben ne değersizleşirim ne de yazdıklarım önemsizleşir. Eğer benim düşüncelerime katılmıyorsanız bunu, altı mantıklı gerekçelerle doldurulmuş fikirlerinizle ifade etmeniz gerekir. Yanlışlarım varsa düzeltmeye her zaman hazırım. Ki yazılarımda gözümden kaçan bazı yanlışlarım için beni uyaran arkadaşların haklı oldukları yanları hemen düzeltiyorum. Bunun bir çok örneğini verebilirim. Hatasızlık sadece Allah'a mahsustur. Ama "ben şu parfümü seviyorum sen nasıl sevmezsin ve eleştirebilirsin” yada “sen parfümden anlamazsın" gibi anlamsız düşünce kalıplarına cevap vermeye bile gerek duymam. Çünkü boşa kürek çekeceğimi bilirim.

Herkesin istediği parfümü sevip, istediği parfümü sevmeme hakkının/özgürlüğünün olduğunu, insanların fikirlerine ve beğenilerine maksimum derecede saygı duyulması gerektiğini, parfümler gibi subjektif bir alanda mutlak doğru olamayacağını yüzlerce defa anlatsam da anlamayacaklar çünkü. Ama hem bunları anlayamayıp, hem de durduk yerde sitemize gelip bana küfür etmeye kalkarsanız her zaman kaybeden olursunuz. Çünkü sadece haksızlar ve suçlular hakaret edip, sesini yükselterek üste çıkmaya çalışırlar. Bana edilen hakaretler ise bende en ufak bir etki yaratmaz. Vız gelir tırıs gider. Gerekirse mutlulukla ve eğlenerek cevabını veririm. Çünkü neden böyle davrandıklarını çok iyi bildiğim için ciddiye almam. Hatta daha da motive eder beni. Doğru yolda olduğumu anlarım.

Parfüm Merakı blogunun yazarı olarak böyle sağa sola küfür ederek rahatlayan arkadaşların (ne yazık ki bu kişilerin içinde aklı başında olduğunu sandığım üniversite mezunu kişiler de var) mümkünse blogumu okumamalarını, yorum yazmamalarını ve tek amacı parfümlerle ilgili konuları konuşmak olan değerli parfüm severleri rahatsız etmemelerini öneriyorum. Bu arkadaşlar kendi forumlarında bütün gün birbirlerine küfür edip güzel saatler geçirebilirler. Yada başkalarının fikirlerine saygı duyamayacak olgunluğa ve hoş görüye sahip olamayan küfürbaz kardeşlerimiz kendilerine farklı hobiler bulabilirler. Mesela puzzle ile uğraşmak, uçurtma uçurmak, oyuncak arabalar ile oynamak, kartondan gemi yapmak gibi. Nasıl ki ben, başkalarının kişisel bloglarına yada sitelerine girip, onlara küfürler etmiyorsam, aynı tavrı kendim içinde istemek sanırım hakkım. Sizlerin Parfüm Merakı'nı okumamaları ve yorum yazmamaları bizim için bir mutluluk kaynağıdır. Parfüm Merakı’nın değerli okuyucuları, sizlerin çirkin küfürlü yorumlarınızı okumak ve muhatap olmak zorunda değil. Daha söyleyecek çok şey olmasına rağmen fazla uzatmadan bu konuyu noktalayıp çabucak gelelim ilgi alanımıza.

Artık moda oldu niş markalar arasında Oud (Öd ağacı) temalı kokulara imza atmak. Nereden ve neden geldiğini bilmediğim bu öd merakı niş markaları adeta kasıp kavuruyor. Bir çok niş marka öd merkezli kokular çıkarıyor. By Kilian'dan Maison Francis Kurkdjian'a, M. Micallef'den Montale'e, Bond No.9'dan Byredo'a, Creed'den Amouage'a.


Bu gidişle öd temalı parfüme sahip olmayan niş marka kalmayacak. Doğal olarak da Fransız niş markası L'Artisan Parfumeur bu akıma kayıtsız kalamamış ve 2009 yılında öd temalı kokuya imza atmış. Hem de çok ünlü bir burun olan Bertrand Duchaufour'a tasarlatmış Al Oudh'u.

Al Oudh, kendi sitelerinde oryantal olarak sınıflandırılmış. Timbuktu, Dzongkha ve Fleur de Liane gibi markanın "Seyahat" serisine mensup. Yine kendi sitelerinde şöyle tanıtılmış:

"Arap odunlarının kuvvetli iksiri. Arap yarımadasının ilk koku örneğidir. Öd ağacı yüzyıllardır erkek ve kadınların güzellik ritüellerinde, ten ve saçlarında kullanılan yoğun dumansı kokudur. Al Oudh'daki deri, baharat, is kokusu; portakal çiçeği ve gülün zarif aranjesi ayrıca kurutulmuş meyvelerin ilavesiyle yumuşatılmıştır. Al Oudh'u duyguların iksiri olarak tanımlayan; misk, paçuli ve tonka fasulyesinin hipnotize edici dokunuşudur. Tek nota halindeki öd ağacının, sihirli, antik ve dumansı-derimsi çarpıcılığı, Binbir Gece Masalları'ındaki gibi hissettiriyor."
    

Al Oudh'un başlangıcı karanlık sayılabilecek şekilde gerçekleşiyor. Hastane gibi kokan baharatlar (kimyon, tarçın), bir parça meyve dokunuşu (hurma veya erik) ve garip içki teması (neredeyse viski hatta şarap gibi) ile üst notalar size merhaba diyor. Başlangıç derin ve gizemli. Sevmesi ve çözmesi zor. Çok beğenmesem de benzersiz bir açılışı var. Fena değil diyelim. Geçeyim orta notalarına. Burada parfüme ismini veren öd ağacı kendisini gösteriyor. Ona biraz gül ve safran eşlik ediyor. Kimyasal his azalıyor. Onun yerine biraz hayvansallık hissediliyor. Azıcık da deri. Baharatlar hala etkili. Orta kısım bence parfümün en başarılı tarafı. Son kısım ise hiç güzel olmamış. Yapay ve sulandırılmış hissi veren misk çok sıradan. Ayrıca bariz yapaylık hissedilen odunsu notalar da neyin nesi? Sedir ağacı değil mi bu? Acaba nasıl böylesine vasat kullanılmış. Anlamak zor.

Al Oudh, isminden de anlaşılacağı üzere öd ağacı temasına sahip. Başlangıcından itibaren kendisini hissettiriyor Öd. Orta notalarda ise adeta dümeni ele geçiriyor. Parfümün ikinci nirengi noktasını tatlımsı baharatlar oluşturuyor. Kimyon-karanfil-tarçın efekti veren baharatlar geri planda gibi görünse de önemli ölçüde kokunun karakterine yön veriyor. Gül de iyiden iyiye kendisini hatırlatıyor. Ama karanlık, soğuk ve koyu bir gül kokusu diyebilirim. Hatta biraz kirli ve kimyasal.

Parfümün genel karakteri karanlık, derin, tuhaf öd ağacı-baharat tarzında. Gül de var fark edilir oranda. Kullanması kolay bir koku değil. En azından bende öyle bir izlenim bıraktı. Herkesin sevebileceği gibi güvenli olmayabilir. Daha deneysel bir kokuya sahip. Fakat çok çarpıcı değil açıkçası. Hatta bana biraz basit geldi. Büyük boy şişesini aldıracak kadar ilginç ve etkileyici gelmedi. Evet başlangıcı farklı. Orta kısım gayet iyi. Ama sadece o kadar. Bu kötü bir kokuya sahip olduğu anlamına gelmiyor. Sadece yeterince ilgimi çekemedi.


Parfümün tasarımcısı dünyaca ünlü Bertrand Duchaufour. Açıkçası onun ismini gördüğümde merakım bir kat daha artmıştı. Ne de olsa bir çok niş ve ana akım markaya başarılı parfümler tasarlamış bir isim. Ama onun imzası bile bu parfümü çok sevmemi sağlayamadı.

Al Oudh, uniseks olarak tasarlanmış. Bence erkek kullanımına daha yakın gibi duruyor. Ama içeriğindeki gül kadınlarında ilgisini çekecek gibi. Eau de Parfum (EDP) formunda satılıyor. Tam bir sonbahar-kış parfümü. Çok genç yaşlardaki arkadaşların kullanmasını tavsiye etmem. Denemeden almayınız çünkü hoşunuza gitmeyebilir. Özellikle başlangıcı pek alışıldık değil. 

Artıları:
+ Son kısmı dışında derinliği ve kalitesi memnun edici.
+ Yer yer hayvansallık barındıran farklı bir baharatlı öd ağacı kompozisyonu arıyorsanız deneyebilirsiniz.

Eksileri:
- Sonlarını beğenmedim.
- Yer yer kimyasal-hastane kokan yapısı herkesin hoşuna gitmeyecektir.
- Çok çarpıcı yada aşık olunacak tarafına rastlamadım.

Koku Güzelliği:10/6.5

14 yorum:

  1. üstat yazının kapağı güzel olmuş.amma o zihniyet yapısındakiler anlar mı bilmem. üstadım müsadenle birşey sormak isterim. ESTEE LAUDER INTUITION MEN nasıldır bir fikir verebilir misin ve en önemli konu yazın sıcak havalarda gider mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli Kadir, Estee Lauder'in hiç bir parfümünü denemedim ne yazık ki. Onun için bir şey söyleyemeyeceğim. Ama okuduklarımdan hatırladığım kadarıyla yaz mevsimi için pek uygun değil Intuition for Men.

      Sil
    2. eyvallah üstadım sağolasın. o zaman ben yazlık parfüm aramaya devam ediyorum. bir tavsiyen olursa da ziyadesiyle memnun olurum.

      Sil
  2. parfüm merakı sizin siteniz sayesinde resmen parfüm manyağı oluverdim. cenneti daha çok arzulamamız ve bunun için çabalamamız adına bize bahşedilen 3 güzel şeyden biri kuş sesi, sevgi ve güzel koku üçlemesinden birini bize kazandırdığınız için sizi yürekten kutluyorum.Sizden bir ricam bayan parfümlerine de biraz yorum katmanız çünkü bildiğiniz gibi piyasada tonlarca parfüm var ama elle tutulur parfüm bulmak zor şimdiki parfümler eskisini aratır oldu geçenlerde birtane denedim markasını vermiyim bildiğiniz deterjan gibi böcek öldürücü gibi kokuyor sonuçta kimse tonla para verip böyle kokmak istemez..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar adsız,

      Kuş sesi ve sevgi konusunda çok bir şey yapamayabilirim ama güzel kokular hakkında elimden geldiğince hissettiklerimi yazıyorum. Sizlerinde katkılarıyla daha da keyifli olacaktır sohbetlerimiz.

      Bir çok okuyanım kadın parfümlerini yazmamı istemiyor. Sen ise kadın parfümlerini yazmamı istiyorsun. Söyle şimdi ne yapayım ben :)

      Elimde bir miktar kadın parfümü var. Önümüzdeki günlerde onları da yazacağım. Hele birisi var ki son yılların en büyük kadın parfüm bombası. Ve sessizce onu koklamamı bekliyor.

      Yeni nesil parfümlerden ise çok fazla şeyler beklememeni tavsiye ederim. Örnek Spicebomb faciası... Yine ne varsa eskilerde var anlaşılan.

      Sil
    2. Kadın parfümü yazılmasını istemeyenler niye istemiyormuş anlayamadım okumak mı zor geliyormuş? Ben sizin yorumunuzla ve erkek hisleriyle kadın parfümlerinin yorumlarını okumayı çok istiyorum. Bir de keşke burada cinsiyet ve yaş gruplarına göre sınıflandırmalar olsa da kendimize uygun parfümleri daha rahat görebilsek diye öyle bir içimden geçiriyorum :)

      Sil
    3. Deniz, daha çok erkek parfümleri yazdığım için ağırlıklı olarak erkekler okuyor Parfüm Merakı'nı. Onun içinde erkek parfümü yazmamı istiyorlar. Kadın parfümlerini kendilerine yakın görmüyorlar. Zaten ara ara kadın parfümleri yazıyorum. Yazmaya da devam edeceğim.

      Fakat bu sınıflandırma işine pek sıcak bakmıyorum. Burada biraz "Armut piş ağzıma düş" durumu seziyorum okuyucularımdan :)

      Sil
  3. bence kendiniz bi deneyip kararı siz verin ben denemiştim fresh kehribari bir koku yaza uyar bence..

    YanıtlaSil
  4. Spicebomb faciası derken? çok acımasız bir eleştiri olmuş bence. Parfümü yeterince koklamadığınızı, yüzeysel,baştan savma yorum yaptığınızı düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eleştirilerine saygı duyuyorum ama yine çok genel ve tam olarak bir şeyden bahsetmiyorsun. Yuvarlak laflar ediyorsun. İyi de nasıl yüzeysel, neresi baştan savma yazının? Başlangıcı mı, orta notaları mı, sonları mı, yapaylığı mı, yeşil kokan başarısız vetiver'i mi? Sentetik sedir ağacı mı? Gayet detaylı anlatmışım her şeyi. Daha ne söyleyeyim ki?

      Spicebomb'u 1 haftadan fazla sürekli kullandım. Dışarıda, evde, soğukta, ılık havada. Bir parfümü anlamak için mutlaka 6 ay kullanıp, 2 şişesini bitirmeye gerek yok ki.

      Sil
  5. Parfüm merakı ama başlangıcı güzel demi spicebomb un bide egoiste ben biraz benzettim acaba yanılıyormuyum egoiste daha kaliteli bencede ama sanki biraz andırıyo geldi bana yada benim burnumda bi tuhaflık var:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başlangıcı güzel Spicebomb'ın. Ama öyle harikalar yaratmıyor yine de üst notalar. Egoiste'e çok benzemiyorlar bence. Egoiste'de daha eski ve tozlu gül teması vardı hatırladığım kadarıyla. Eğer benziyorsa başlangıçları benziyor olabilir.

      Her parfüm başka parfümlere benzeyebilir Volkan. Burnunda sorun olduğunu sanmıyorum :)

      Sil
  6. bu parfümü nereden edinebiliriz

    YanıtlaSil