Giorgio
Armani – Bois d’Encens (2004)
"Hayattaki en lüks şey, aile ve
arkadaşlarla geçirilen zamanlardır. Lüks kelimesinin geçtiği yerde karakter ve kalite
devreye girer. Lüks parçalar değeri olan parçalardır çünkü gerçek bir tutkuyla
yaratılmışlardır. Beceri ve deneyim ile tasarlanmışlardır ve tabii ki en yüksek
kalitede yapılmışlardır. Lüks bir yaşam biçimi. Duyguları ve hisleri kapsayan
bütüncül bir deneyim. Statü sembolleri ile fazla alakalı değil. Dolayısıyla, benim
için bu sadece kaliteli zaman ile ilgili."
Geçtiğimiz günlerde bir inşaat
firmasının davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Giorgio Armani ile yapılan
söyleşide lüksü böyle tanımlıyor. Aile ve arkadaşlarla geçirilen kaliteli zaman
onun lüks kavramını gayet güzel açıklıyor bize.
Şimdi diyebilirsiniz ki yahu Giorgio
Armani bir çok şeyi aşmış birisi. O tabiki böyle söyleyecek. Ama haklı da bir
tarafı var söyleşisinde. Lüks, statü sembolleri ile alakalı değil derken
sanırım her pahalı şeyin lüks olmayacağını anlatmaya çalışıyor.
Evet bizler Giorgio Armani kadar geniş
imkanlara sahip değiliz. Bir çok lüks tüketim araçlarına özeniyoruz. Onlara
sahip olmaya çalışıyoruz. Kredi kartı ekstrelerimizi ve gelirimizin büyük
bölümünü bu uğurda feda ediyoruz. Peki ya doğrusu bu değilse?
Zihnimizde oluşturduğumuz lüks kavramı
göreceli olamaz mı? Hayatı boyuncu bir gecekonduda yaşamış bir insan için en
büyük lüks kombili, sıcak bir apartman dairesiyken, büyük bir holdingin yönetim
kurulu üyesi için lüks, üç katlı, boğaz manzaralı villa değil midir? Yani lüks
kavramı aslında zihnimizin bizi yönlendirmesi olamaz mı? Hakkını teslim etmek
gerekir ki küresel ekonomi ve kapitalist düzen de bu çarka su taşıyorlar. Hep
daha lüksünü, daha yenisini, daha iyisini alma hırsı modern insanı daha mutsuz
yapıyor bence. Arzuladığı lüks nesnelerine ulaşamadıkça karamsarlığı artıyor, içine
kapanıyor, çaresizlik hissediyor. Neyse bu tür çıkarımları sosyologlara ve
psikologlara bırakıp konumuza dönelim.
Giorgio Armani dünya lüks pazarının
önemli aktörlerinden birisi. Fakat temsil ettiği lüks onun için yeterli
olamamış ki markasına bir de “Armani Prive” birimini eklemiş. Kısaca Armani
Prive, Armani’nin Couture koleksiyon markası. Sadece parfüm alanında değil, kıyafet
tasarımları alanında Prive’ın bir çok koleksiyonu var. Armani Prive’ın kıyafetlerini
Angelina Jolie, Megan Fox, Milla Jovovich, Cate Blanchett, Penelope Cruz, Katie
Holmes gibi dünya starları tercih ediyormuş. Yani Armani Prive için lüksün bir
basamak üstü diyebiliriz.
Giorgio Armani 2004 yılında ise Prive
markasına parfümler de ekledi. İlk etapta dört tane Prive etiketli parfüm
piyasaya sürdüler. Ambre Soie, Eau de Jade, Pierre de Lune ve Bois d’Encens ilk
grup Prive etiketli parfümler. 2012 yılının son günlerine geldiğimizde toplam
17 tane Armani Prive parfümü yer alıyor koleksiyonlarında. Bugün yazacağım Bois
d’Encens ise Prive serisinin en sevilen ve hakkında en çok konuşulan
parfümlerinden.
Bois d’Encens, odunsu oryantal olarak
sınıflandırılmış. Açılışı koyu, derin ve biraz karanlık karabiber, odunsu
notalar ve ağaç reçinesi şeklinde gerçekleşiyor. Çok gerçekçi, çok doğal ve
pürüzsüz. Bu kadar yoğun odunsu kokulara alışık değilim. Ama başlangıcı oldukça
etkileyici. Sanki karabiber biraz daha baskın. Bir süre sonra orta notalara
geçiliyor. Aynı karanlık his devam ediyor. Fakat karabiber gerilerde kalırken
odunsu notaların ve tütsünün merkeze geçtiğine şahit oluyorum. Bu andan
itibaren tamamen odunsu bir kokuya dönüşüyor. Tütsü çok güzel kullanılmış ama
odunsu notalarda biraz yapaylık hissediyorum. Sanki plastiğimsi bir tarafı var.
Acaba deri mi kullanılmış? Olabilir. Ama bu kompozisyona çok uymaz deri.
Muhtemelen bilinçli kullanılmış plastiğimsi odunsular. Çok rahatsız edecek
düzeyde değil. Son kısım ise orta notalardan farklı değil. Plastiğimsi odunsu
notalar hissedilmezken, tütsü artık iyice baş role geçiyor alt notalarda.
Sonları da gayet başarılı.
Bois d’Encens aynı ismi gibi tütsü
merkezli bir parfüm diyebilirim. Ana öğe her zaman reçinemsi ağaçlar ve tütsü. Karanlık,
derin ve gizemli. Hatta Gucci Pour Homme’dan beri denediğim en odunsu-ağaçsı
kokulardan birisi. Günümüzün modern parfümlerindeki gibi bol tatlılık barındıran
odunsular değil. Çam yada köknar ağacı gibi kokan odunsular.
Tam da bu noktada Giorgio Armani Bois
d’Encens için neler söylemiş kulak verelim:
“İlk dört Armani Prive parfümünden benim
favorim Bois d’Encens. O güçlü bir tütsü kokusuna sahip. Küçükken büyük annem
ile kiliseye giderdik. Oradaki tütsü kokusunu arıyordum. Bu parfüm bana o
zamanları hatırlatıyor. Çocukluğumu anımsatıyor.”
Bois d’Encens, Giorgio Armani’ninin
çocukluğunda gittiği İtalyan kiliselerindeki kokulara bir gönderme anladığım
kadarıyla. Müslüman bir ülkenin insanları olarak kiliselerde ayin sırasında
yakılan tütsüleri bilmemiz mümkün görünmüyor. Ama yurt dışındaki parfüm
platformlarında bir çok yorumcu, tütsü kokularını “kilise” ile
ilişkilendiriyor. Demek ki her kültürün koku hafızası farklılıklar gösteriyor.
Tam da olması gerektiği gibi.
Bois d’Encens yüksek kaliteli ve çok
gerçekçi bir kokuya sahip. Yeni kesilmiş bir ağacın kokusunu düşünün. Yada çam
ormanındaki ağaçlardan akan reçineleri aklınıza getirin. O kokuya biraz karabiber
ekleyin işte size Bois d’Encens.
Genel olarak kokusunu ve konseptini
sevdim. Fakat orta notalarındaki o plastiğimsi kısım olmasaymış çok daha yüksek
olabilirdi notum. Kokusu büyük değişimler göstermiyor. Aynı çizgide devam
ediyor. Bu anlamda basit ve sade bir yapısı var. Eğer modern, tatlılık
barındırmayan, şık ve safkan bir ağaç-tütsü kombinasyonu arıyorsanız tam size
göre olabilir.
Bir noktaya daha değineyim. Armani Prive
serisinin parfümlerini niche parfümlere rakip olarak düşünebiliriz. Diğer
Armani parfümleri gibi her yerde satılmıyorlar. Çok az bulunuyorlar. Ve çok
yüksek fiyatlara satılıyorlar. Haberiniz olsun. Parfümün etkileyici taraflarından
birisi de şişesi. Yuvarlak bir taş şeklindeki kapağı ve ahşaptan yapılmış
orijinal 50 ml.lik şişesi sanat eseri gibi.
Parfüm yazarı Luca Turin Bois d’Encens’i
hayvansal tütsü olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Kitabında
şunları söylemiş:
“Armani'nin ihtiyata bağlılığı, fanatik
bulunabilecek Japon esintili görsel stilini arasıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani
Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak
biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d'Ences (buhur-tütsü
kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi
koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice'deki Rus Ortodoks
kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri
gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan
kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece
derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir
histen (girişte, II. Aleksander'ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında)
kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir
şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz
şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d'Ences asla iki kere aynı kokmaz;
bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir.
Eğer Bois d'Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey
onun gibi olamaz.”
Anlaşılan Luca Turin oldukça beğenmiş
ama yine de çok yüksek fiyatını hak ediyor mu şüpheliyim? Parfümün tasarımını
tanınmış isimlerden Michel Almairac yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak
satılıyor. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği düşük. Tene yakın kalıyor. Uniseks
olarak piyasaya sürülse de yoğun odunsu notaların etkisi ile bence erkek kullanımına
daha yakın. Tam bir sonbahar-kış parfümü.
Artıları:
+ Başlangıcı etkileyici.
+ Çok kaliteli ve şık.
+ Günümüzün bol tatlılık barındıran
odunsu kokularından bıkanlar için güzel bir seçenek.
Eksileri:
- Orta kısmındaki plastiğimsi his veren
odunsuları garipsedim.
- Fark edilirliği düşük.
- Çok yüksek fiyata sahip. Her yerde
bulmak zor.
Dikkat çekici bir parfüm ve yazı. İlk yorumu ben yapıyorum ilk defa. Parfüm Merakı seni yeni yeni takip ediyorum ama neredeyse her gün takip ediyorum. Yazıların hoşuma gidiyor, akıcı, okunası..
YanıtlaSilE o kadar yazmışsın da ben bu parfümü nerden bulacağım şimdi almak istesem?
Merhabalar, teşekkür ederim. Sizin de katkılarınızı beklerim.
SilGiorgio Armani'nin "Prive" serisine mensup parfümleri çok fazla yerde satılmıyorlar. Yurtdışındaki bazı özel sitelerde ve kendi butiklerinde...
İstanbul'daki Armani butiklerine bakmak gerek. Belki vardır oralarda. Ayrıca Harvey Nichols mağazalarında da olabilir. Eğer yoksa tek yol yurtdışından getirtmek gibi görünüyor.
Harvey Nichols ve Sevil'in bazı mağazalarında (Zorlu, İstinye Park, Akmerkez) bulunuyor. Serinin tüm parfümlerini göremedim ama Bois d'Encens her iki yerde de var.
SilDeğişik zamanlarda denediğimde, Luca Turin'in "Bois d'Encens asla iki kere aynı kokmaz" derken ne demek istediğini daha iyi anladım. Önce kendimden şüphe etmiştim çünkü ilk denemelerimde daha yeşil, orman-ağaç-reçine ağırlıklı gelmişti, tütsü daha arka plandaydı ve yarı aydınlık diyebileceğim bir yapısı vardı. Son bir iki sefer ise, aynen inceleme yazısındaki gibi, tenimde önce bolca karabiber, odunsular ve reçine, sonrasında ise bunların yanında giderek kendini iyice belli eden kilise tütsüsü ve rutubetli taş algıladım. Daha karanlık hatta biraz depresif denebilecek bir karakterde çıktı bu sefer karşıma. Her haliyle, kendine özgü kişiliği olan kaliteli ve hoş bir kokusu var. Farkedilirliği biraz daha yüksek olabilse iyi olurmuş.
YanıtlaSil