Le Labo – Rose 31 (2006) Markanın erkek parfümlerinden.
“Devrim.”
Bu kelimeyi
her duyduğumda ya da bir yerlerde okuduğumda aklıma Ernesto “Che” Guevara veya
Fidel Castro geliyor. İdealleri ve inandığı davası için ölüme koşan ya da
ölümden zerrece korkmayan insanlar. Dünyaya meydan okumayı sıradan bir işmiş
gibi gören. Ve bunu belki de mutlulukla yapan. Bence devrim, işlemeyen,
çürümüş, sakat bir sistemi yıkarak, yerine daha iyisini ve doğrusunu inşa etme
isteği ve amacı. Bu tanımı tamamen kendi kafamdan veriyorum. Herhangi bir
sözlüğe bakmış değilim. Zihnimde böyle şeyler uyanır devrim kelimesi ile
ilgili.
Devrim deyince
aklıma hemen devletlerin siyasi tarihi geliyor. Mesela İngiltere’nin monarşiden
kurtulup demokrasiye geçişi. Fransız devrimi. Çarlık Rusyası’nın yıkılarak
iktidara Bolşevik’lerin geçmesi. Ve tabiki Osmanlı Devleti’nin parçalanıp
ortaya Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkması. Yani ülkemizin kuruluşu da bir devrim
sonucundaydı. Buradan bakarsak Mustafa Kemal de tam bir devrimciydi.
Peki devrim
sadece ülkelerde mi olur? Yoksa hayatın başka alanları da devrim fikrine açık
mı? Tabiki, elbette ve neden olmasın. Mesela internet bir devrim değil mi? Ya
da cep telefonları, otomobil, elektrik, petrolün bulunması ve kullanılması,
uçaklar, atomun parçalanması hatta sanayi devrimi. Bu gelişmeler hayatımızı
kökünden ve derinden sarsmadı mı?
Şimdi siz
Parfüm Merakı okuyucularına bir niche markanın parfüm sektöründe devrim yapmak
için yola çıktığını söylesem ne düşünürsünüz. Muhtemelen “Yok artık. Kolay mı
kocaaa parfüm endüstrisinde devrim yapmak” diyebilirsiniz. Fakat
Amerika/Newyork merkezli henüz çok yeni bir niche parfüm evi olan Le Labo’nun
amacı parfüm dünyasında küçük çaplı bir devrim yapmak anladığım kadarıyla. Bunu
nereden mi anlıyorum. Bizzat kendi internet sitesinden. Hatta sitede neredeyse
devrimin manifestosu olabilecek ifadeler bile var. Derseniz ki “Yahu parfüm
merakı sende amma safsın. Oradaki amaç devrim yapmak değil farklı bir pazarlama
taktiği. İnanma bu numaralara.” Valla ben Le Labo’nun yalancısıyım. Elçiye
zeval olmaz.
Özellike son
1-2 yıldır yurtdışındaki parfüm platformlarında ve bloglarda sıkça ismi geçen
bir marka haline geldi Le Labo. Parfümlerinin isimleri ve şişe tasarımı oldukça
farklı. Rose 31, Vetiver 46, Bergamote 22, Santal 33, Oud 27, Iris 39 gibi
isimler kullanıyorlar. Yani önce parfümün ana teması sonrasında da bir rakam.
Şimdi anladığım kadarıyla buradaki rakamlar parfümlerin içeriğindeki maddelerin
sayısını gösteriyormuş. Şişeleri ise ayrı bir ilginç. Bana eski ilaç ya da
şurup şişelerini hatırlatıyor. Bugün Le Labo’nun en sevilen, en popüler ve en
çok tartışılan parfümü Rose 31’i inceleyeceğim. Hatta bu parfüm için markanın
“gözbebeği” bile diyebiliriz.
“Erkek için
bir gül parfümü!” İşte sonunda bir marka bu işe el attı. Neden hep gül kokusu
kadın parfümlerinde kullanılıyor? Erkeklerin başı kel mi? Böylesine güzel bir
çiçeğin kokusu neden erkek parfümlerine de ilham vermesin? Hepimizin bildiği
gibi gül genellikle kadın parfümlerinde ve oldukça da kadınsı bir formda
sunuluyor. İşte sorun da burada başlıyor.
Gül gibi
kokmak isteyen erkekler genellikle kadın parfümlerine yöneliyorlar. Yani “erkek
için gül” temasına çok fazla rastlanmıyor. Bakalım Rose 31 erkeklerin gül
parfümü özlemini giderebilecek kadar başarılı mı?
Rose 31
odunsu, çiçeksi misk olarak sınıflandırılmış. İlk sıkıldığında güzel, tatlımsı
gül ile size merhaba diyor. Buradaki gül biraz pudralı gibi diyebilirim. Fakat
zarif, rafine ve sakin. Alıştığımız üzere kadınsı bir gül kokusu değil. Daha
nötr. Yani erkek kullanımı için çok daha konforlu. Başlangıcını sevdim.
Orta notalara
gelindiğinde kokusu değişiklik gösteriyor. Gül kendisini geri plana çekiyor. Bu
sefer karşımıza hafif ve yumuşak baharatlar çıkıyor. Açıklanan notalarına
baktığımda kimyon gördüm. Ondan geliyor olabilir. Hatta tarçın-karanfil ikilisi
de olsa şaşırmam. Buradaki baharatlar geri plandaki gül ile gayet güzel
harmanlamış. Orta notalarda hakimiyet baharatlarda diyebilirim. Fakat çok
keskin ve boğucu değiller hiçbir zaman.
Parfümün en sevdiğim yeri diyebilirim burası için. Baharatlar çok derin
ve lüks kokuyor. Tabiki gül de alttan alta destek veriyor baharatlara. Çok
başarılı orta notaları da.
Son kısımlarda
yine küçük bir değişim gösteriyor kokusu. Baharatlar etkisini kaybederken ortaya
odunsu notalar ve misk çıkıyor. Kabe samanını da unutmayayım. Fakat ağırlık
odunsu notalar ve sulandırılmış hissi veren miskte. Yine açıklanan alt
notalarına baktığımda gaiac ağacı, öd ağacı, sedir ağacı, misk ve kabe samanı
var. Fakat kokusunun en vasat yeri alt notaları diyebilirim. Tam bir hayal
kırıklığı. Yapay ve düşük kaliteli bir son hiç yakışmıyor böylesi güzel devam
eden bir parfüme. Yazık olmuş.
Rose 31
anladığım kadarıyla erkeksi gül parfümü ortaya çıkarmak için yola çıkılmış bir
eser. Bence hiç de fena bir fikir değil. Çünkü gerek ana akım gerekse niche
markaların çok sayıda erkeklere hitap eden gül parfümü yok. Aklıma gelen
örneklerden Burberry – Brit ve nichelerden Maison Francis Kurkdjian – Lumeir
Noir Pour Homme ve Czech Speake – No.88 gösterilebilir. Peki Rose 31 aynı ismi
ve konsepti gibi yoğun bir gül kullanımına sahip mi?
Bence başından
sonuna kadar ana oyuncu gül değil. Özellikle başlangıcında çok etkili ve baskın
gül teması. Fakat sonrasında yavaş yavaş geçen saatlerin ardından gül eski
gücünü korumuyor. Orta notalarda yerini biraz baharatlara bırakıyor. Alt
notalarda da odunsu notalara. Ama bence geri planda her zaman bir hayalet gibi
kendisini hissettiriyor gül.
Madem öyle bu
popüler arkadaşın biraz daha detayına inelim. Şimdi başlangıcındaki yüksek
kaliteli gül kokusu bence çok başarılı. Tam olması gerektiği gibi. Montale’nin
o hacı yağı efektine sahip Black Aoud’u gibi kesinlikle değil. İyiki de ona
benzememiş. Yani başlangıcının kullanımı kolay ve herkesin sevebileceği gibi tasarlanması
hoş olmuş. Orta notalardaki baharat kullanımı da genel konsepte uygun. Yumuşak,
kibar ve ölçülü. Hiçbir eleman ben buradayım diye öne çıkmaya çalışmıyor.
Herkes yerini biliyor. Yani gayet uyumlu orta notalara kadar. Fakat alt notalarda
iş biraz bozuluyor. Bu kısıma kadar gayet güzel gelen kokusu sonlarda biraz
deformasyona uğruyor. Kalite hissiyatı düşüyor. Bana sıradan bir ana akım
parfümün sonunu hatırlattı. Odunsu notalar ve sulandırılmış misk bence vasat.
Yani parfümün son kısmı bence en sorunlu tarafı. Rahatlıkla hoşuma gitmediğini
ve çok yadırgadığımı belirtmeliyim. Neden mi?
Çünkü Le
Labo’nun parfümleri niche kategorisinde. Hatta normal niche parfümlerden bile
daha pahalı fiyata satılıyorlar. Ve kendi sitelerinde ise bol bol övünme var
parfüm devrimi yapıyoruz diye. Ama bu kadar popüler olma ihtimali olan bir
parfümünüzün alt notalarını böylesine sıradan bırakamazsınız. Buna hakkınız
yok. Onu da parfümün genel kalitesine ve rafineliğinin düzeyine çekmelisiniz.
Yoksa bir çuval inciri berbat edebilirsiniz. Yani ben başlangıcını ve orta
notalarını çok güzel yapayım, sonlarına nasıl olsa kimse dikkat etmez dersen
senin Calvin Klein yada Hugo Boss’dan bir farkın kalmaz. Ve bu kadar iddialı
bir niche markaya da bu durum yakışmaz.
Yukarıda da bahsettiğim
üzere Rose 31 markanın en popüler parfümü. Bunun içinde bir çok şey yazılıp
çiziliyor yurtdışındaki parfüm platformlarında. Şimdi böyle ilgi çeken
parfümleri bazı kullanıcılar çok fazla abartabilirler ve gereğinden fazla
övebilirler. Acaba Rose 31 için durum nedir diye düşünüyorum. Benim hayatımın
parfümü olmayacağı çok açık. Daha önce Serge Lutens deneyimi olan birisi olarak
söylüyorum. Harika ya da sizi alıp başka diyarlara bırakabilecek bir arkadaş
olduğunu düşünmüyorum. Sonlarını saymazsam konforlu, rafine ve başarılı bir
“baharatlı, odunsu gül” parfümü diyebilirim. İşte benim sınıflandırmam da
böyle.
Kimi
kullanıcılar Rose 31’i pek beğenmezken, bazıları şimdiye kadar kullandıkları en
iyi parfüm diyerek övgüye boğuyorlar. Bazı yorumcular ise onun bir gül parfümü
olmadığını, gül kokusunu çok fazla algılayamadıklarını söylemişler. Ben bu
arkadaşlara pek katılamayacağım. Her ne kadar sonlarında gül teması baskın
olmasa da, başlangıcı ve kısmen orta notaları gül etkisinde.
Rose 31 Eau de
Parfum (EDP) olarak piyasaya sürülmüş. Tartışma konularından birisi de bu bir
erkek parfümü mü? Le Labo erkek kullanımını öne çıkarsa da bence uniseks
uygulamaya daha yakın. Yani kadınlarda deneyebilirler. Ağustos ayının bu
sıcaklarında denediğim Rose 31 bende rahatsızlık yaratmadı. Yani ilkbahar-yaz
kullanımına uyacak gibi görünüyor. Ayrıca içeriğindeki baharatlar ve odunsu
notalar sayesinde de kış mevsiminde de kullanılabilir tahminimce. Aslında bir
de kışın denemek lazım. O zaman kokusunun nasıl bir tepki vereceğini ölçmek
için. Ofis içinde ya da evinizde kullanmak çok daha etkileyici sonuçlar
verebilir. Günlük hayatta ya da dışarıda kullanmak için bence çok uygun değil.
Yani parfümün değeri pek anlaşılamayabilir. Yumuşak ve asil tarzından dolayı
böyle bir uyarı yapma ihtiyacı hissediyorum.
Parfüm
kritikçisi Luca Turin Rose 31’i “havuç suyuna” benzetmiş. Onun böyle değişik
benzetmelerine alışığız ama ben pek havuç suyuna benzetemedim kokusunu.
Kitabında ise beş üzerinden sadece iki yıldız vermiş. Anlaşılan pek beğenmemiş
üstat. Parfümün tasarımcısı ise pek ismi duyulmamış bir burun olan Daphne
Bugey’miş.
Eğer Le
Labo’nun ilginç parfümü Rose 31’i denemeye niyetiniz varsa o zaman “gelin ve
devrime sizde katılın!”
Artıları:
+ Başlangıcı
gayet başarılı.
+ Orta notaları
şahane.
+ Genel olarak
rafine ve yüksek kaliteli tarzı sevindirici.
Eksileri:
- Sonlarında
ortaya çıkan koku böylesine bir niche markaya yakışmıyor.
- Fiyatı çok
pahalı. Hatta biraz abartılı.
Koku
Güzelliği:10/7.5
rose 31 son zamanlarda kullandığım en güzel ve en çok beğeni toplayan parfümlerden.
YanıtlaSilAna akım parfümlerinden gül temalı olan bir parfüm biliyorum parfüm merakı joop go bence gayet başarılı tafsiye ederim:))
YanıtlaSilJoop Go haa. Go'nun gül temalı olduğunu hiç duymamıştım. Bakalım denk gelirsem artık.
SilGül teması işlenmiş niche parfümlerden Amouage Lyric bence daha başarılı Lelabo Rose31'den.
YanıtlaSilRose 31 bence ortalama bir niche. Gerçekten unisex kullanima uygun. Annem çok beğendi ve kullanıyor. Hatta tam bir şişe alma planımız bile var. Ancak genel olarak le labo bir Amouage standartında değil kanımca.
YanıtlaSilSon olarak yazılarınızca sıkça referans olarak verdiğiniz Luca Tuninin kitabı hangisi? Belirtebilirseniz çok sevinirim.
İsmini tam hatırlamasam da sanırım şuydu:
SilLuca Turin / Perfumes: The Guide
parfummeraki kokorico yu artik yorumlasan keske:)))
YanıtlaSilBatı Sezer açık parfüm Le Labo'nun şişelerini yazı karakterine kadar birebir taklit etmiş hahahah süper ya
YanıtlaSilYok artık Le Labo'yu bile taklit mi etmişler :))
SilTürk'ün taklit ile olan sınavı hiç bitmeyecek mi :))
Azzz sonraaa :))
YanıtlaSilKokorico'yu önümüzdeki günlerde yazacağım. Ama havalar çok sıcak. Biraz serinlesin diye bekliyorum.
hakkaten batı sezerr direkt taklit etmiş herşeyine kadar... orjinal parfümün bu şekilde bi şişe ve kutusunu görünce çık parfüm imajı yarattı bende almak istemem artık doğrusu :) :P
YanıtlaSilMerhaba. Lumiere Noire ile kıyaslarsak,hangisi daha başarılıdır? Eğer denediyseniz Lumiere Noire yorumu yapabilirmisiniz?
YanıtlaSilLumiere Noir'i henüz denemedim. Önümüzdeki haftalarda yazacağım. Onun için bir kıyaslama yapamayacağım.
Sil