Annick
Goutal – Eau d’Hadrien (1981) Markanın uinsex olarak piyasaya sürülmüş
parfümü.
Üzerinde
yaşadığımız Anadolu topraklarının öneminin ne kadar farkındayız diye sorsam
sanırım gelecek cevapları hepimiz az çok tahmin edebiliriz. Hayır bize
öğretilen “Asya ile Avrupa kıtasının birleştiği yer” gibi klişelerden
uzaklaşmak istiyorum. Çünkü ömrümüz bu tür laflarla ve övünmelerle geçiyor.
Dünyanın en
eski yaşam olan coğrafyalarından birinde ikamet ediyoruz. Bu toprakların tarihi
binlerce yıl öncesine kadar giderken, kaçımız bu muazzam tarihi biliyoruz. Yada
ilgileniyoruz. Mesela M.S. 325 yılında yapılan İznik konsülü ile
Hristiyanlığın en önemli dönüşümlerinden birisini yaşadığını kaçımız biliyoruz.
Romalılar,
Antik Yunan, Selçuklular, Osmanlılar bu coğrafyada yaşamış bazı uygarlıklar.
Romalılardan öncesini ise saymıyorum bile. Ülkemizin neresini 2-3 metre
kazsanız tarih fışkırırken, sanata ve mimariye verdiğimiz önem ne alemde acaba?
Ekonomik
gelişmeyi TOKİ’nin yamuk yumuk çirkin ve kalitesiz apartmanlar yapması olduğunu
sanan yöneticiler, acaba hiç Aya Sofya’yı, Efes ve Olimpos harabelerini,
Anadolu’daki mimari harikası antik tiyatroları, Mimar Sinan’ın şaheserlerini
görmüyorlar mı? Üstelik bu eserlerin bir çoğu burunlarının dibi olan
İstanbul’dayken.
Binlerce
yıllık inanılmaz bir tarihin, mimarinin ve medeniyetin üzerinde otururken, biz
“muhafazakar sanat olur” mu gibi saçmalıkları tartışıyoruz. Yada Kars’daki
heykeli “gölge yapıyor” diye dümdüz edip yıkıyoruz. Çok merak ediyorum artık ne
zaman kafamızı çalıştırmaya başlayacağız. Körleşmiş gözlerimiz ne zaman görmeye
başlayacak? Neden ileriye doğru gitmek varken geriye doğru gitmeyi tercih
ediyoruz? Yoksa ülkece başımıza gelen bütün sıkıntıları hakediyor muyuz?
Yahu parfüm
merakı bu tarih eleştirisi de nereden çıktı? Biz kör topal yaşıyoruz bu
memlekette. Daha iyi bir hayat bizim neyimize. Niye rahatımızı bozmaya
çalışıyorsun diyenlerdenseniz zaten söyleyecek sözüm yok.
Bugünkü parfümün
konusu aklıma ister istemez Anadolu’nun tarihini getirdi. Annick Goutal’ın
inceleyeceğim parfümü en bilinen Roma imparatorlarından olan Hadrian’dan
(Hadrianus) esinlenmiş. Daha doğrusu Marguerite Yourcenar’ın "Memoirs
of Hadrien” isimli romanından ilham almış. Hayatının büyük bölümü Anadolu
yollarında savaşlara giderek geçmiş olan İmparator Hadrian’ın ismi bir niche
parfüm evinin kokusu olarak karşımızda. Yani yine “hikayesi olan parfümlerden”
birisi Eau d’Hadrien.
Anlaşılacağı
üzere Annick Goutal parfüm evi, Roma dönemine gönderme yapmış bu parfüm ile.
Bir parfümde 2000 yıl önce yaşamış imparatora atıf yapılması, hatta parfüme
onun ismi konulması bir anlamda kendi tarihine sahip çıkmak olarak
düşünülebilir. Bizim bir türlü beceremediğimiz şeyi yani.
Detaylara
geçmeden önce benim denediğim EDT versiyonu olduğunu söyleyeyim. Bir de EDP olanı
varmış. Onu henüz denemedim. “Hadrien’in Suyu” anlamına geldiğini anladığım Eau
d’Hadrien kendi sitelerinde turunçgilli olarak sınıflandırılmış. Açılışı tam
bir limon egemenliğinde gerçekleşiyor. Parlak, canlı, taze, doğal ve çok
gerçekçi bir limon. Nefis bir başlangıcı var. Eğer limon kokularını
seviyorsanız daha iyisini bulabilirmisiniz şüpheliyim. Üst notaları biraz
Penhaligon’s – Blenheim Bouquet’i anımsattı bana.
Orta notalara
doğru limon biraz geride kalırken ortaya turunçgiller çıkıyor. Greyfurt mu
desem, portakal mı, mandalina mı karar veremedim. Bu kısım başlangıcı kadar
başarılı olmasa da fena değil. Alt notaları ise parfümün en vasat yeri
diyebilirim. Limon-turunçgile odunsu notalar ekleniyor. Fakat çok doğal ve
yüksek kaliteli bir his yok. Ortalama bir ferah odunsu kapanış yapıyor Eau
d’Hadrien.
Parfümümüz
aslında çok basit bir kokuya sahip. Bolca limon, turunçgiller ve odunsu
notalar. Anlaşılacağı üzere yaz mevsimine uygun, yumuşak, ferah, kullanımı
kolay bir parfüm. Bence deneyen bir çok kişinin sevebileceği gibi. Ama harika
mı? Tabiki değil. Yani bu kadar basit bir kokuya böylesi yüksek bir fiyat
verilir mi derseniz de haklısınız. Bir niche markadan çok daha ilginç bir
parfüm beklemek sanırım hakkımız.
Eau d’Hadrien,
sanki limon ağaçlarının içinde geziniyormuşsunuz gibi hissettiriyor sizi.
İmparator Hadrian’ın sarayının özel bahçesindeki çeşit çeşit meyveler aklıma
geliyor bu parfümü giydiğimde. İmparator yine uzun bir yolculuktan gelmiş ve
dinlenmek için odasına gitmek istiyor. Fakat daha önce en sevdiği şeylerden
olan gizli, küçük bahçesine uğruyor. Son gördüğünden beri kendi elleriyle
diktiği limonlar büyümüş. Bir tanesini koparıyor ve kokluyor. İçinin mutlulukla
dolduğunu hissediyor. İşte Eau d’Hadrien bana böyle bir tablo çağrıştırıyor.
Şimdi şöyle
bir durum var. Açıkçası parfümü denemeden önce onun 1981 yılı çıkışlı olduğunu
gördüğümde acaba yine Christian Dior – Eau Sauvage gibi “eski” kokan bir
şipre-turunçgil ile karşılaşır mıyım diye düşündüm. Fakat parfümü deneme
sürecinde işin hiç de öyle olmadığını gördüm. Eau d’Hadrien düşündüğüm gibi
“eski veya demode” bir kokuya sahip değil. Sanki 2-3 sene önce tasarlanmış
gibi. Bu da gösteriyor ki aradan geçen on yıllar hiç de eskitmemiş kokusunu.
Yani Eau d’Hadrien için “zamansız” bir parfüm diyebilirim. En azından kendi
adıma durum böyle.
2008 yılında
bağımsız parfüm organizasyonu FIFI tarafından “Onur Ödülüne” layık görülmüş Eau
d’Hadrien. 2009 yılında ise reformüle edildiğine dair bir bilgiye rastladım.
Parfümün tasarımını ise bizzat Annick Goutal yapmış. Luca
Turin kitabında beş üzerinden üç yıldız vermiş ve “odunsu limon” olarak
sınıflandırmış.
Eau d’Hadrien,
ferah, hafif bir limon-turunçgil kokusu olarak ilkbahar-yaz ayları için ideal.
Yüksek sayılabilecek fiyatı yüzünden denemeden almamak daha iyi bir fikir.
Unisex olarak satışa sunulmuş. Bence de doğru bir karar. Hem erkeklerin hem de
kadınların rahatlıkla kullanabileceği yapıda.
Artıları:
+
Başlangıcındaki limon kokusu çok başarılı.
+ Sıcak yaz
günleri için iyi bir alternatif.
Eksileri:
- Sonlara
doğru kokusu biraz sıradanlaşıyor.
- Yüksek
fiyatı.
Koku
Güzelliği:10/7.5
Yazınızın ilk kısmına bir şerh düşme ihtiyacı hissettim. Bu yoz ve çarpık yapılaşmadaki en önemli etken redd-i miras bence. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ulus'ta yapılan binalara baktığımızda karakteri olan güzel binaları görüyoruz. Ancak ne zaman ki geçmişimizle bağlarımızı tamamen koparmışız, estetik anlayışımızda çok değişmiş...
YanıtlaSilBana lüksün ne olduğunu öğreten parfüm: Dior Homme
YanıtlaSilBana kalıcılığın ne olduğunu öğreten parfüm: Black Orchid
Bana temizliğin ne demek olduğunu öğreten parfüm: Osez-Moi
Bana şehvetin ne demek olduğunu öğreten parfüm: Hypnotic Poison
Ya size hangi parfüm ne öğretti?
Güzel bir konu modern,
SilFakat öğrenmenin sürekli bir şey olduğunu düşünürsek, her yeni deneyim eskisini unutturabilir bize. Bende şöyle bir liste yazayım o zaman:
İhtişam, zenginlik ve kraliyet: Amouage - Jubilation XXV
Sadelik ve aristokrasi: Penhaligon's - Blenheim Bouquet
İngiliz centilmenliği: Creed - Bois du Portugal
Araba lastiğinin güzel kokabileceğine kanıt: Bulgari - Black
Neden bu parfüm bu kadar seviliyor anlamış değilim: Christian Dior - Fahrenheit
Bir ahır ancak öyle kokabilir: L'Artisan - Dzingh!
tecrübeli bir burnum yok ama bende şöyle katkıda bulunayım:
Silelegant: bvlgari pour homme
şehvet: dior homme (o ruj kokusu yokmu)
sadelik: gucci pour homme II
kalıcılık: kenzo power!!!
ölmüş balık kokusu: paul smith story
mutluluk (suratta anlamsız gülümseme kıvamında): clinique happy
baş ağrısı: dolce gabbana the one (vazgeçemiyorum genede)
ferahlık: estee lauder beyond paradise
Valla modern talking geçenlerde Davidoff adventure denedim yatakta çok etkili oldunu öğretti bana:)))Kalıcılık iyi değil ama çok hoş bir koku yapmış davidoff şaşırttı beni.
YanıtlaSilİznik konsülü Antakya'da mı yapılmış, cahil misiniz komik mi :D
YanıtlaSilbasit bir hata olmuş belli ki, bu kadar üstüne gitmeyin, parfüm tanıtımına odaklanın biraz.
Silsize mi soracağım? cehalet gördüm saldırdım.
Silbeyefendi ben sadece sizi biraz nezakete davet etmiştim
Silbeyefendi ben gayet naziğim, cehalet görünce dayanamam sadece.
Silİznik konsülünün Antakya'da yapıldığını yazarak bir hata yapmış olabilirim. Her insan gibi sanırım hata yapma lüksüm var. Özür diler düzeltirim benim için hiç sorun değil.
SilFakat birisinin en küçük hatasını yada açığını bulmak için pusuda bekleme, bulunca çok mutlu olma ve harekete geçme psikolojisini hiç bir zaman anlayabileceğimi sanmıyorum. Muhtemelen psikolojide vardır bir karşılığı...
var bir karşılığı "psikotikdevinimyalnızkaldımkimsemyokkilütfenbenimleilgileninmatik"
Sil